KOMİSYON KONUŞMASI

HÜDA KAYA (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, öncelikle, çocuk konusu olduğu için bütün politik argümanların, kimliklerin üzerinde, temsiliyetlerin üzerinde böylesine hassas bir konuda duygularımızı, emeklerimizi, hassasiyetlerimizi bir araya getirerek ortaya bir sonuç çıkarmaya çalışmak gerçekten anlamlı ve inşallah da umuyorum hayırlı sonuçlar verir bu. Ortak çalışma, ortaklaşma, toplumun yararına ve geleceğimiz çocuklarımızın yararına yapılacak çalışmalarda bu güzel sonuçların diğer alanlarda da gelişmesi, yayılması dileğiyle diyorum.

Öncelikle şuradan söyleyeyim. Sondan başlarsam hemen... Divan konusunda arkadaşlarımızın talepleri...

Ben öncelikle Komisyon üyesi arkadaşımız Filiz Kerestecioğlu'na vekâleten burada bulunuyorum, kendisi yurt dışında olduğundan dolayı.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Vekâleten bulunmak diye bir şey var mı?

HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) - Vekâlete gerek yok ki.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Her vekilin komisyonda konuşma hakkı var ama birinin birine vekâlet etmesi söz konusu değil.

HÜDA KAYA (İstanbul) - Yani, Komisyonda ve gündemi takip etmek açısından tabii ki yani sonuçta...

HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) - Bir sefere mahsus gelmenin çok bir anlamı yok yani.

HÜDA KAYA (İstanbul) - Hayır, burada biz sözümüzü söyleyeceğiz ve arkadaşımız da bu gündemden bilgilendirilmiş olacak. Yani, bunun itirazını anlayamadım. Yani, bu gayet doğaldır.

BAŞKAN - Buyurun Hüda Hanım, buyurun lütfen.

JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Sizin zaten gelme hakkınız var yani vekâlet...

HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) - Bize göre gereksiz.

HÜDA KAYA (İstanbul) - Evet. Ben arkadaşıma, evet, vekâleten geldim. Yani "gereksiz" itirazını, sözünü anlayamadım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam canım, konuşsun.

Diğer arkadaşların da talep ettiği gibi, gerçekten de toplumun, geleceğimizin...

MEHMET METİNER (İstanbul) - Biz konuşmasın demiyoruz, akıl verme.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Her insanın aklı kendine yeter.

HÜDA KAYA (İstanbul) - ...böylesine önemli bir çalışmada bütün politik kimliklerin üzerinde, Divanda diğer partilerin temsil edilmesi son derece yararlı ve örneklik teşkil edecektir.

Bir de arkadaşlar...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, şu üyeyi bir uyarabilir misin. Bizi hizaya sokmasın.

HÜDA KAYA (İstanbul) - Burada konuşan var ama hâlâ konuşuluyor.

BAŞKAN - Buna gerek olduğu kanaatinde değilim. Hüda Hanım'dan sonra...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Herkes kendisi gibi milletvekili burada. Herkes ne konuşacağını biliyor yani dün akşamki kavgayı buraya taşımasın.

BAŞKAN - Yok, kıymetli vekillerim, buna gerek yok. Sonuçta...

MEHMET METİNER (İstanbul) - Burada ne hakemdir ne koordinatördür ne de psikiyatrist olarak bulunur.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne diyor bu ya?

BAŞKAN - Kıymetli vekillerim, sonuçta çok hassas bir komisyon içerisindeyiz. Ben beraberce çok iyi çalışacağımıza inanıyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben psikiyatrist olarak mı bakıyorum sana ya? Asla bakmam, bakarsam çok zor tutarım sizi.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Sen kendine bak.

BAŞKAN - Evet, vekillerim, lütfen...

Sonuçta üç ay boyunca çok sıkı bir şekilde beraberce çalışacağız.

HÜDA KAYA (İstanbul) - Ama birisi konuşurken...

BAŞKAN - Haklısınız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şu arkadaş ya milletvekili gibi konuşacak ya da toplantıyı keselim burada.

BAŞKAN - Vekillerim, hiçbirimizin diğeriyle alakalı farklı nitelendirmede bulunmasına gerek olduğu kanaatinde değilim. Biz bu Komisyonda uzun süre beraber çalışacağız. Birbirimizi kabul etmek durumundayız. Zaten her birinizin ışığı yanıyor. Hüda Hanım'dan sonra Mehmet Bey'e, akabinde de size söz vereceğim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Başka bir şeyden söz ettim, ışıktan söz etmedim.

BAŞKAN - Anladım. Ancak, birbirimize hitap ederken...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın milletvekili, milletvekillerine ve bana laf atıyor, bir şeyler söylüyor, ne anlama geliyor, niye diyor, bilmiyorum.

BAŞKAN - Buna gerek yok. Böyle bir sürüncemeye, böyle bir polemiğe de gerek yok. Özellikle...

MEHMET METİNER (İstanbul) - Laf atmazsa laf yemez. Laf atmamasını öğrenecek.

BAŞKAN - Tamam.

Toplantı sonrasında bir kahve içeriz, bunu yüz yüze de gerçekleştirirsiniz ama ben tekrar şu konunun hassasiyetini...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben bu konuyla ilgili, usul konusunda söz istiyorum.

BAŞKAN - Tamam Vekilim, söz vereceğim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şu konuyla ilgili söz istiyorum. tutanaklara geçmesini istiyorum.

BAŞKAN - Yalnız, bakın, şuna dikkat etmemiz gerekiyor. Bu diğer komisyonlar gibi bir komisyon değil. Biz bu Komisyondan olabildiğince verimli sonuç almak zorundayız. Daha sonra şahsi olarak birbirimize karşı husumetlerimiz olabilir ya da...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şahsi değil.

BAŞKAN - ...konuşma üslubu noktasında sıkıntılarımız olabilir, bu çok doğal. Ama çok rica edeyim, toplantılarımızın başında...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonun düzenli çalışması, verimli çalışması açısından şu tartışmayla ilgili söz almak istiyorum.

JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Bizlerin daha söz talebi var.

BAŞKAN - Şu an Hüda Hanım'a söz verdim. Her birimizin daha sonra gitmek istediği komisyon toplantıları var. İsterseniz şu an bu konuşmayı keselim, daha sonra devam edelim lütfen. Çocuk Komisyonu olması itibarıyla...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, konuyla ilgili esasla ilgili değil, usulle ilgili söz almak istiyorum.

BAŞKAN - Şimdi. Hüda Hanım'ın konuşmasını kestik.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Meclis çalışmasında, İç Tüzük'te usulle ilgili sözler öncelikle...

BAŞKAN - Mehmet Vekilim, eğer bir konuşmacının sözünü keserek usul tartışması açarsak öncelikle konuşmacıya, sözü yarıda kesilen konuşmacıya saygısızlık etmiş oluruz. Onun ötesinde, bundan sonra verimli çalışmak istiyorsak bu konuda herhangi bir tartışmaya geçmemizin bir anlamı olduğu kanaatinde değilim. Zaten her birinizin ışığı yanıyor. Birazdan sırasıyla söz vereceğim. Lütfen, en azından, konumuzun çok hassas olduğunu ve beraberce çalışmak zorunda olduğumuzun bir daha altını çizeyim ve başlatayım.

Hüda Hanım, kestik, kusura bakmayın lütfen.

HÜDA KAYA (İstanbul) - Estağfurullah.

Keşke şu üzücü hadiseler yaşanmamış olsa, böylesine yani "Toplumumuzun, halkımızın geleceği olan çocuklarımızın sağlıklı ve topluma yararlı insanlar yetişmesi üzerinden herhangi bir tacize, zarara, istismara maruz kalmadan onlara nasıl bir gelecek oluşturabiliriz?"i tartışıp buna yönelik bir sonuç çıkarmak noktasında iken daha biz büyüklerin dahi usul noktasında böylesine bir çelişkinin yaşaması üzücü maalesef.

Ben şunu da ifade etmek istiyorum: Divanla ilgili sözümü söylemiştim. Çocuk mağdur edilmiş; istismar, taciz, tecavüz noktasında mağdur edilmiş çocuklarımızın şahsen bir anne olarak da, bir insan olarak da bire bir kendilerinin dinlenilmesinin uygun olmayacağını ve tekrar tekrar onlara bunu yaşatmanın hiçbir şekilde yani çoğunlukta da arkadaşlar bu kanaatteler, olumlu olarak. Fakat, arkadaşlardan teklif edenler oldu. İşte, Millî Eğitim Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı vesaire, bazı bakanlıkların ve bürokratların dinlenmesi noktasında. Onlar dinlenmeli ama çocuklara destek noktasında, destek alanlarında çalışan bütün uzmanlar, hatta çocukların bu suç ve taciz noktasında yargılamalarına dâhil olmuş hukukçular, savcılar, hâkimlerden tutun ve çocuk destek alanlarında çalışan tüm yapılar, kurumlar noktasında bu alanla ilgili tüm deliller dinlenilmeli. Fakat, çözüm ve teklif noktasında, ancak Millî Eğitim Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı başta olmak üzere ilgili bakanlar ve bürokratlarla bir araya gelindiğinde onlara çözüme yönelik tekliflerle beraber onlarla bunların paylaşılmasının en sonunda daha yararlı olabileceğini düşünüyorum.

Fakat, şunu da eleştirmeden geçemeyeceğim. Bunu da bütün yüreğimle, samimiyetimle ifade etmek istiyorum. Hiçbir siyasi kimlik adına da bunu konuşmuyorum. Siyasi bir kimlik adına bir taraf olmadan önce de şahit olduğum, bire bir bu kanaate sahip olduğum bir düşünceyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Çocuklarımızın yaşadığı bu mağduriyetler; uyuşturucu bağımlılıklarından, tacizlerden, suça bulaşmadan tutun, her alanda tüm çalışmalarla ilgili devletin bir politikası var biliyorsunuz. Fakat, yıllardır, çok uzun yıllardır, bire bir, bizzat şahit olduğum çok spesifik örnekleri de bildiğim, kişileri de tanıdığım ve bunun bir devlet politikası olduğu noktasında da çok uzun yıllardır bir kanaat sahibi olduğum bir gerçeklik noktasını paylaşmak istiyorum ki maalesef devletin çifte standartlı politikasının sonucunda eğer biz bunları bu çifte standarttan çıkaramazsak doğu-batı ayrımı yaparak çocuklarımıza farklı bir politik fiiliyat, pratik hâlâ gelişmeye devam ederse bizim ne Karaman ne Konya ne Kayseri ne İstanbul ne İzmir ne Rize gibi olaylardan da kurtulamayacağımıza şahsen inanıyorum. Bir tarafa susarken, göz yumarken diğer tarafta çocuklarımızın üzerine kızılca kıyametleri tabii ki koparacağız. Çocuklara hiçbir dil, kimlik, inanç ayrımı asla yapılmaz, yapılamaz böyle bir şey, kabul edilemez zaten ama maalesef aynı devlet, bir tarafta, İstanbul'da uzun yıllardır uyuşturucuyla, bağımlılıkla mücadele alanında okullarda emniyetle birlikte pek çok programlar yaparken fakat diğer tarafta, doğuda pek çok şehirde bir devlet politikası olarak asla bireysel ve kişisel duruşlarından dolayı değil, emniyet güçlerinin...

Bakın, dün tartışması yaşandı "Kolluk güçlerine söz söylenmesin." diye. Ama bire bir şahit oldum.

BAŞKAN - Cinsel istismar ve çocuk istismarına tekrar dönersek uyuşturucu...

HÜDA KAYA (İstanbul) - Evet, evet, cinsel istismar dâhil olmak üzere çocuk istismarının tüm alanlarında ve başta uyuşturucu olmak üzere bire bir maalesef devlet güvenlik güçlerinin bazı şehirlerde çocukları bire bir kendilerini bağımlı kılacak, suça teşvik edecek pozisyonda olmaları, diğer tarafta da çocukların taciz, tecavüz ve bu bağımlılıklardan kurtulmasıyla ilgili mücadelenin yapılıyor gibi görünmesi, bunları bizim gidermemiz, bu çifte standardı ortadan kaldırıp topyekûn bütün çocuklarımızı, gençlerimizi geleceğe yararlı insanlar hâline getirmek için tekleştirmemiz lazım. Politikamızı daha net, daha sağlıklı, daha sağduyulu bir hâle getirmemiz gerekir diyorum.

Teşekkür ediyorum.