Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1028) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 02 .05.2016 |
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de fezlekesi bulunan milletvekillerinden birisiyim. Bir paragraflık bir suç isnadı var ama cezası müebbet.
Şimdi, 28 Şubat döneminde içerisinde bulunduğum topluluk, muhafazakâr milliyetçi bir topluluktu ama REFAH-YOL Hükûmetine yönelik müdahalenin haklı ve yerinde olduğunu savunuyordu; orduyu, devleti savunuyordu ve Refah Partisine yönelik müdahalenin de isabetli olduğunu düşünüyorlardı, yollarımı onlarla ayırdım. Sonraki dönemde de Türk İntikam Tugayı, Abdullah Çatlı ordusu gibi birtakım yapılar tarafından, sonunda Ergenekon davası içerisinde adı anılan, bir sürü tutuklu yargılanan isimler tarafından da ölüm tehdidiyle uzun süre işte, bazen yurt dışında bazen Türkiye içinde farklı şekillerde yaşamak zorunda kaldım. 27 Nisan muhtırası verildiği zaman insan hakları mücadelesi yürütüyordum ve MAZLUMDER'i acil yönetim kurulunu toplantıya çağırdım ve bir karşı bildiri yayımlanmasını, bütün şubelerle ortak bildiri yayımlanmasını sağladım.
Şimdi, doğrusu, kişisel olarak dokunulmazlık falan hiç derdim değil yani yargılanmakla ilgili bir kaygım da yok ama eğer siz bütün bu sürecin sonunda bu ülkenin bir iç savaşa sürüklenmesine sebebiyet verecek birtakım adımların atılmasını öngörüyorsanız, göze alıyorsanız, bütün bu riskleri önleyebilecek teminatlarınız, supaplarınız varsa söylenecek bir şey yok, siz açıklayın, biz öğrenelim. Yani burada Parlamentoda olup olmamamızın bizim açımızdan ifade ettiği anlamdan öte, aslında, galiba Türkiye siyasetinin nereye evrildiği, nereye gittiğine dair bir tartışmayı yapmak gerekiyor. Şimdi, "Yargı, kararını verecektir..." Elbette ki yargı, verecektir kararını ama meseleyi şimdiye kadar bu Komisyonu toplamayıp, fezlekelerin şimdiye kadar birikmesine sebebiyet verip, hiçbir gerekçeyle "Şimdi acelemiz var." demenin hukuki bir izahı olamaz. Yani eğer fezlekelerle ilgili hassasiyet terör, güvenlik falan gibi şeyler taşıyor idiyse fezlekeler gelmeye başladığı andan itibaren bu Komisyonu toplamamanın kendisi suçtur, kendisi teröre prim vermektir o zaman, terör konusunda duyarsızlıktır, sorumsuzluktur. Ama "Bunu biz bekletiriz, canımız istediğinde topluca getiririz ve bir torbaya doldurur hepsini birden, gereğini yaparız." derseniz bunun ortaya çıkaracağı sonuçlar ülke için de hepimiz için de son derece tehlikeli olur, Türkiye demokrasisi için ciddi bir risk içerir ama tercih sizindir. Elbette ki sayısal gücünüz bu Komisyondan da bunu geçirmeye yetebilir. Genel Kurulda da eğer iki muhalefet partisi destek verirse bunu geçirmek pekâlâ mümkündür ama ondan sonrasıyla ilgili ne olur, dönüp bize "Kandırıldık, yanıltıldık, böyle olmasını beklemiyorduk, yargıdan böyle şey beklemiyorduk." falan demeyin. Çünkü tek tek görüştüğümde bazı arkadaşlar diyorlar ki: "Ya, tutuklu yargılama olmayacak, işte, 2-3 kişi var aslında problem olan, onlar dolayısıyla biz bunu yapıyoruz."
Şimdi, arkadaşlar, şimdiye kadar televizyon programlarında üç örnek dışında hiçbir örnek söylemediniz; birisi taziyeyle ilgili. Biz kendi içimizde tartıştık, seçmen, sandık, parti kurulları gereğini yapabilir.
İkincisi: Arabanın bagajında silah taşımayla ilgili iddiadır ki Başbakanı bile yanılttınız. Böyle bir şey yok, tamamen montaj. Savcının bu konuyla ilgili bir iddianamesi bile yok. Diğeri de bir başka arkadaşımızın söylediği bir cümle. Şimdi, taziyeyle ilgili olan da takdir edersiniz ki ana muhalefet ve iktidar partisinde de 2 arkadaşımız taziyelere katıldılar. Şimdi, onlarla ilgili fezleke yok ama bizimkiyle ilgili fezleke var. 3 milletvekiliyle ilgili sorunu böyle bir Anayasa suçu işleyerek çözmeye kalkmanın izahı, aklı, mantığı olabilir mi? Yani burada aslında bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete ama galiba yapılacak bir şey yok. Siz bu konuda çok kararlı gözüküyorsunuz. Sonunda hani Hak şerleri hayır eyler, görelim Mevla neyler, sonunda kim ne kadar bedel öder, ülke ne kaybeder. Biz söyleyeceğimiz sözü söylemekle mükellefiz, uyarmakla, hatırlatmakla mükellefiz ama takdir edip etmemek de galiba sizin tercihiniz.
Teşekkür ediyorum.