KOMİSYON KONUŞMASI

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; tabii ki ben ilk defa söz alıyorum. Geçen sefer toplantıya daha devam edip etmeme noktasında söz almıştım.

Tabii, bugün, biraz önce Sayın Bakan da ifade ettiler. Bu yapılmış olan, getirilen kanun teklifinin bu geçici maddenin Anayasa'ya uygunluğunu, genel bütün vekilleri kapsadığını, eşitlik prensibine uygun olduğunu, Anayasa'nın özüne ve ruhuna uygun olduğunu ifade etmişlerdir. Tabii ki bu, Sayın Bakanın görüşüdür ama katılmadığımızı ifade etmek istiyorum.

Biraz önce de ifade etmiştik. Hem sayın vekillerimizin hem de Türkiye kamuoyunun bilmesinde fayda vardır. Biliyorsunuz, dokunulmazlık olgusu ta İngiliz Parlamentosundan ve Fransız Parlamentosundan gelen, özellikle muhalefet için getirilmiş olan bir statüdür. Şimdi, Anayasa'mızda da zaten milletvekilleri için biliyorsunuz yasama sorumsuzluğu mutlaktır ancak dokunulmazlık olgusu, dokunulmazlık durumu muvakkattır, geçicidir. Yani şu anda bütün vekillerimiz, zaten hepiniz bu konuya vâkıfsınız. Şu anda zaten meriyette bulunan Anayasa'mızda da dokunulmazlık geçicidir, milletvekilliği dönemi sonunda milletvekillerimiz yargılanabiliyor. Ayrıca 83'üncü maddeye baktığımızda şu şekilde bir değerlendirmeye de gidebiliriz. Şimdi 83'üncü madde ne diyor? Ona bakmak gerektiğini vurgulamak istiyorum. Çünkü biz bunu defaatle belirtmiş olmamıza karşın... Çünkü zaten şu andaki Anayasa'da da istisnalar konmuştur. Bakın, şimdi "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ancak ağır cezayı gerektiren suçüstü hâli ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır." Yani, şimdi zaten istisnalar da Anayasa'mızca tanınmıştır ve bu dokunulmazlık da geçicidir, muvakkattır.

Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Bu, eşitlik prensibine aykırıdır." Şimdi, Anayasa'mızın 2'nci maddesine baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik bir hukuk devleti olduğu açık ve net olarak belirtilmiştir. Bu, vazgeçilemeyecek maddelerden biridir, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerden birisidir. Burada da bir hukuk devleti olgusu dile getirilmektedir fakat bu geçici madde şu anda Anayasa'mızın 83'üncü maddesini, 38'inci maddesini, 85'inci maddesini de zaten yargılama durumunu da bertaraf etmektedir.

Tabii, öncelikle şunu değerlendirmemiz lazım: Şimdi 83'üncü maddesi -Sayın Başkanın da ifade ettikleri gibi, biraz önce Sayın Bakan da vurguladılar- diyor ki: "Biz yargının önünü açıyoruz, biz herhangi bir yargılamaya gitmiyoruz." Ama şuraya bakıp olayı değerlendirdiğimizde, bu dokunulmazlık meselesine dikkatle eğildiğimizde biliyorsunuz bu bir kovuşturmama muafiyetidir yani ceza yargılamasında biliyorsunuz bu dokunulmazlık ceza yargılamasıyla ilgili bir olgudur. Milletvekilleri için dokunulmazlık ne için getirilmektedir? Muhalefet olarak görevlerini yapmak, hem Meclisin içinde hem de dışında demokratik kurallar çerçevesinde kamuoyunu bilgilendirmek ve iktidar çoğunluğuna karşı kendisini korumak amacıyla böyle bir statü tanınmıştır; kendisinin tutuklanmaması yönünde, hakkında herhangi bir soruşturma açılmaması yönünde böyle bir statü tanınmıştır. Tabii ki bunun kaldırılması da İç Tüzük'ümüzde düzenlenmiştir. Şimdi, İç Tüzük'ün 131'inci maddesi ne diyor? "Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler Başkanlıkça, Anayasa ve Adalet komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyona havale edilir. Anayasa ve Adalet komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun Başkanı, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtibi, Anayasa Komisyonunun Başkanı, Başkanvekili, Sözcüsü ve Kâtibidir."

Yani şunu vurgulamak istiyorum: Zaten şu anda meriyette bulunan Anayasa'mız gereğince de dokunulmazlıklar çok kolaylıkla kaldırılabilir. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin ve CHP'nin de buna onay verdiğini deklare ettikten sonra bunun kaldırılması oy çoğunluğu açısından da herhangi bir sorun yaratmayacaktır. Mademki Anayasa'mızın asıl maddelerinde böyle bir imkân varken, sekiz ay sürecek gibi, yani hiçbir hukukçunun, hukukçu olmayan normal bir insanın dahi bu gerekçeyi kabul etmeyeceği bir şekilde süreyi göz önünde bulundurarak insanların temel hak ve özgürlükleriyle ilgili yargının önünü açmak, insanların temel hak ve özgürlüklerine bu anlamda dokunulmazlığı kaldırarak Demokles'in kılıcı gibi milletvekillerinin başlarının üzerinde sallanmasına imkân tanımak, özellikle Kopenhag Kriterleri'ni kabul etmiş, şu anda Avrupa Birliğiyle vize muafiyeti için son şartlarını yerine getirmeye çalışan ve şu anda da Avrupa Birliğiyle tam üyelik için müzakere eden bir ülkeye kesinlikle zarar vermekten başka bir sonuç doğurmayacaktır.

Şimdi, 82'nci maddenin birinci cümlesinde, biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, bu fıkraya göre milletvekilleri sorguya çekilemiyor, tutulamıyor, tutuklanamıyor ve yargılanamıyor. Şimdi, önerilen Anayasa değişikliğiyle bütün bunlar kaldırılmaktadır ve milletvekilliği hakkında bundan sonra kovuşturma yapılabileceğini yani cezai bir yargılama sürecinin ortaya konacağı açıkça ortaya konmaktadır.

Şimdi, bu olayı değerlendirdiğimizde bir kere bu, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de aykırıdır. Örneğin, mesela, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13'üncü maddesine bakın; dokunulmazlık biliyorsunuz Atilla Kart davasında da bu, bir örnek davaya dönüşmüştür. Atilla Kart kendisi dokunulmazlığının kaldırılmasını istemiştir. Türkiye'de bütün iç hukuk yollarını tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmiştir ve daire, Atilla Kart'ın talebini kabul etmiştir. Ama Türkiye'nin itirazı üzerine büyük daireye gitmiş ve büyük daire şunu demiştir: "Bu hak, milletvekilinin şahsına tanınmış bir hak değildir. Bu, milletvekilliği statüsüne tanınmış olan bir haktır, dolayısıyla bundan kişinin feragat etmesi bile mümkün değildir."

Şimdi, Anayasa'mız gereğince şu anda meriyette bulunan bu Anayasa'mız henüz ilga edilmiş bir anayasa değildir. Türkiye şu anda olağan bir durumdadır, Anayasa'sı şu anda geçerlidir. Şu anda Hükûmet var, Parlamento çalışmaktadır. Böyle bir durumda geçici bir maddeyle Anayasa'da tanınmış olan, özellikle kazanılmış haklar... Mesela, biraz önce sayın hocam da vurguladılar, milletvekilliği bu Anayasa çerçevesinde seçilmiştir yani dokunulmazlığın olduğunu bilerek seçilmiştir. Dolayısıyla dokunulmazlığın olmadığını bilmeseydi belki milletvekili olmayacaktı çünkü şu anda insanları... Biraz önce mesela, şurada da bakın görebiliyoruz: Türkiye'deki yargı sistemini değerlendirdiğimizde... Bakın, mesela, Sayın Bakan ne diyor? "Bakın, Türkiye olarak hem yargıdan memnuniyette hem de yargıya güvende olumsuz noktada olduğumuzu ifade etmek istiyorum." Sayın Burhan Kuzu ne diyor? "Vatandaşın yargıya güveni sıfır, sıfır, sıfır." Şimdi, bütün bu görüşler, sayın bakanların da ve Sayın eski Anayasa Komisyonu Başkanının da ifadelerine baktığımızda yalnız bizim tarafımızdan dile getirilen bir konu değildir bu.

Şimdi, milletvekili, halk tarafından seçilmiş ve sizin en çok vurguladığınız yani halkın iradesini temsil etme durumu. Bizler de, Halkların Demokratik Partisinin vekilleri de halkın iradesini temsil eden insanlardır ve ben inanıyorum ki, görüşüm o temeldedir, şu anda biz 550 milletvekili arasında herhangi bir fark da gözetemeyiz çünkü Türkiye Anayasası'nda belirtildiği gibi, Anayasa'nın 10'uncu maddesinde de bütün vatandaşlarımızın kanun önünde eşit olduğu vurgulanmaktadır.

Şimdi, Sayın Bakan biraz önce vurguladılar, dedi ki: "Bütün fezlekesi olan bakanlarla ilgili aynı kanun teklifini getirmekteyiz. Bu, genel bir kanundur dolayısıyla burada herhangi bir eşitsizlik de olmamaktadır." Bizce bu böyle değildir. Bakın, bu kanun yürürlüğe girene kadar fezlekeler geldiği zaman bunun dâhilinde olacaklardır ama bir gün sonra gelen fezlekeler bundan muaf olacaklardır. Yani burada Anayasa'mızın 10'uncu maddesinin eşitlik prensibi de ihlal edilmektedir.

Aynı zamanda bana göre dolaylı olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin de 14'üncü maddesi de ihlal edilmektedir. Yani burada dolaylı olarak da aynı statüde olan yani herkes, şu anda 550 kişi halkın iradesini temsil eden milletvekilleridir. Bunların bir kısmını alıp dokunulmazlıklarını geçici anlamda bir defaya mahsus olarak kaldırmak ve diğerlerini kaldırmamak aynı zamanda bu milletvekilleri arasında da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14'üncü maddesi çerçevesinde de bir ayrımcılık yapıldığına inanmaktayım.

Bir de, tabii ki, biliyorsunuz, şu anda İç Tüzük'ümüze göre Karma Komisyon bir hazırlık komisyonu kurmaktadır. Hazırlık komisyonunun hazırladığı rapor durumunda hazırlık komisyonuna ilgili milletvekili gidip orada kendini savunabilmektedir. Akabinde Karma Komisyonda hazırlık komisyonunun vermiş olduğu rapor çerçevesinde tekrar kendini savunabilme imkânına sahiptir ve en sonunda da Genel Kurulda da milletvekili kendisini savunabilmektedir. Velev ki Genel Kuruldan da bu geçtiği zaman biliyorsunuz ilgili milletvekili ve onun yerine başka bir milletvekili Anayasa Mahkemesine itiraz etme hakkı vardır. Şimdi, biraz önce Sayın Bakan dediler ki: "Biz burada 85'inci maddeye dokunmuyoruz." Ama şimdi 85'inci maddedeki Anayasa Mahkemesine itiraz etme hakkı bir kere normal prosedür çerçevesinde işleyen bir durumdur. Zaten siz de bunu açık olarak belirtmişsiniz. Yani şimdi hukukçulardan bunu kaçırmanın mümkün olmadığına inanıyorum.

Bakın, Anayasa'ya bir hüküm eklenmesi yani Anayasa'mızın 83'üncü maddesine bir istisna getirilmesi suretiyle dokunulmazlığın kaldırılması hâlinde Anayasa'nın 85'inci maddesinin uygulanma kabiliyeti de kalmamaktadır. Bunu söyleyen sizlersiniz. Bu gerekçeyi de tabii ki sizler hazırladınız. Şimdi, böyle bir şey olabilir mi? Kopenhag Kriterleri'ni kabul eden, hukukun üstünlüğünü kabul eden ve Anayasa'nın değiştirilmez 2'nci maddesi, Türkiye'nin demokratik bir hukuk devleti olduğunu iddia eden bir ülkede bu şekilde geçici bir maddeyle insanların kazanılmış haklarını siz geri alabilir misiniz? Yani siz diyorsunuz ki, işte, biraz önce seçimle ilgili bir yasal değişiklikte uygulandığını söylediniz ve bunu da kıyaslayarak buna benzetmeye çalışıyorsunuz. Biraz önce de ifade ettik, bu bir ceza yargılamasıyla ilgili yapılmış olan bir düzenlemedir Sayın Bakan.

Dolayısıyla, biz, bunu o şekilde telakki etmiyoruz. Dolayısıyla yapılan bu değişikliğin tamamen Anayasa'mızın ve dokunulmazlık statüsünün tanıma amacına da aykırı olduğunu görebiliyoruz. Onun için, burada insanların kazanılmış haklarının da göz ardı edilerek ve aynı zamanda milletvekilinin Anayasa Mahkemesine de gitme, 5'inci madde de dolaylı olarak bertaraf edilerek insanların yargıya gitme sürecini de bertaraf etmek durumundasınız.

Burada, tabii, şimdi, MHP ile CHP'nin tutumunu da değerlendirmek istiyoruz, diyorlar ki: "Birtakım gerekçelerle biz bu geçici maddeye destek veriyoruz." Şu anda Anayasa meriyettedir.

BAŞKAN - Arkadaşlar, sükûneti sağlayalım.

EROL DORA (Mardin) - Hukuk devletine inanan ve gerçek mazeretler, gerekçeler ne olursa olsun bu Anayasa'yı beğenmesek dahi, bir cunta Anayasası olmasına karşın şu anda hepimiz bu Anayasa'yla bağlıyız. Dolayısıyla sizlerin en çok üzerinde durduğunuz değiştirilemez maddelerden birisi de Anayasa'mızın 2'nci maddesidir -yani demokratik- bunlar cumhuriyetin temel ilkeleridir. Demokratik bir hukuk devletidir.

Şu andaki Anayasa'mızda normal dokunulmazlıklarla ilgili asıl maddelerimiz varken siz bir kanun teklifi getiriyorsunuz ve Anayasa'da tanınmış olan bu dokunulmazlık statüsü -biraz önce de vurguladığımız gibi- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde içtihatlarda da, hatta büyük dairenin kararlarında da bunun bir statü olduğunu, bundan feragatin dahi mümkün olmadığı vurgulanmaktadır.

Dolayısıyla ben burada iki partinin de, tabii ki herkesin görüşüne saygılı olmak durumundayız ama katılmıyoruz. Çünkü şu anda bu Anayasa geçerlidir ve siz de biliyorsunuz. Bana göre AKP de, MHP de, CHP de... Zaten Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bülent Tezcan bunun Anayasa'ya aykırı olduğunu toplum karşısında da her defada bunu dile getirmişlerdir.

BAŞKAN - Sessiz... Biraz sessiz olalım arkadaşlar, lütfen.

EROL DORA (Mardin) - Dolayısıyla Anayasa'ya aykırı olan bu geçici maddenin uygulanmasının ülkemize, toplumsal gelişmemize, Türkiye'nin demokrasisine ve barışçıl bir şekilde sorunlarımızı demokratik siyasetle çözme noktasına bir katkı sunmayacağını ben burada ifade etmek istiyorum.

Tabii ki Anayasa maddelerimizi incelediğimizde... Bakın, mesela, Anayasa'mızın 38'inci maddesinde... Hakkında ayrı ayrı karar verilmesi gereken milletvekilleri hakkında bir toplu dokunulmazlık kaldırılması yoluna gidilmektedir. Böyle bir uygulama aslında Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez görülmektedir. Bu kanun teklifi -biraz önce de ifade ettiğimiz gibi- cumhuriyetin değiştirilemez niteliklerine de aykırılık teşkil etmektedir.

Şimdi, Anayasa'ya eklenecek bu geçici maddeyle mevcut dosyalar bakımından, milletvekillerinin dokunulmazlığını bir kalemde topluca kaldıran kanun teklifiyle işlemler Anayasa'ya ve İç Tüzük'te öngörülen güvenceleri -sizin de bildiğiniz gibi- tamamen devre dışı bırakarak gerçekleştirilmek istenmektedir.

Şimdi, bunun, bana göre, şu andaki Anayasa'yı kabul eden ve cumhuriyetin temel değiştirilemez niteliklerine de sadık olduğunu ifade eden partiler tarafından da desteklenmemesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü şu anda İç Tüzük'e göre karma komisyon karar verebilir ve bunlar kaldırılabiliyorken neden böyle yasal olmayan, Anayasa'mıza da aykırı olan geçici bir düzenlemeyle insanların temel hak ve özgürlükleriyle bir bakıma oynanmaktadır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

Bakın, yine, Anayasa'mızın 40'ıncı maddesi. Anayasa'yla tanınmış olan temel hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasının hakkına da sahiptir. Şimdi, burada, dolaylı olarak da 85'inci maddenin ihlaliyle de bu yargıya gitme mekanizması da tamamen devre dışı bırakılmaktadır. Bunu kabul etmek mümkün değildir diye düşünüyorum.

Tabii, bu, aynı zamanda, bana göre siyasi argümanlarla, zaten sizler de ifade ediyorsunuz, gerekçelerinizde de belirttiğiniz gibi. Şimdi, diyelim ki bizim dokunulmazlıklarımız şu anda kaldırılsa bile... Bana göre zaten bu garanti Anayasa Mahkemesinden dönecektir. İlgili mahkemeler zaten somut norm denetimi yaptıklarında yahut da ilgili kişinin müracaatı üzerine mahkeme tarafından Anayasa Mahkemesine bu yasanın Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle müracaat edilecektir. Ben oradan da bu yasanın döneceğine inanıyorum. Bütün bunlar varken de Anayasa'mız şu anda dokunulmazlıkların kaldırılmasına cevaz veriyor iken bu tür tartışmalara ne gerek var?

Bakın, mesela, iki üç gündür bu Parlamentoda cereyan eden olayların aslında Türkiye'nin geleceğine, Avrupa Birliğine -tabii eğer gerçekten girilmek isteniyorsa- bu ülkenin bana göre geleceğine de uygun düşmeyen davranışlar olduğunu görmekteyim.

Şimdi, insanlar bizi seçerek buraya göndermişler ve aynı zamanda insanlar bize şunu söylemektedirler: "Siz Meclise gidiyorsunuz. Biz sizden barışı istiyoruz. Türkiye'de demokratik siyasetin güçlenmesini istiyoruz." Hem bütün partilere hem bize de bu anlamda toplum tarafından sitemler vardır.

Şimdi, eğer biz Parlamento olarak Anayasa'mızda geçerli olan maddeleri birtakım böyle dolaylı yollardan, "Efendim, işte sekiz ay sürecekmiş. O açıdan bunları böyle bir defaya mahsus olarak kaldıralım." dediğiniz zaman bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü bu, aynı zamanda ceza kovuşturması, cezaların şahsiliği prensibince herkesin şahsi olarak yargılanması gerekmektedir. Böyle toplu... Sayın Başkan da ifade ediyorlar "Biz kimseyi yargılamıyoruz." Bana göre bu, yargının önünü açan... Zaten bunun tanınmasının amacı nedir?

Türkiye'de yasama sorumsuzluğu zaten mutlaktır. Siz zaten Parlamentoda istediğinizi söyleyebilirsiniz, bu mutlaktır. Bu anlamda herhangi bir yargılama da, dokunulmazlığın kaldırılması da söz konusu olamaz. Ama bizim esas üzerinde durduğumuz konu dokunulmazlıkların kaldırılmasıdır. Yani muvakkat olan ve 83'üncü maddenin ikinci fıkrasında teminat altına alınan dokunulmazlığın kaldırılmasından söz etmekteyiz.

Ben, bunu, burada, görüşlerimi şu şekilde devam ettirmek istiyorum: Bakın, şimdi, gerçekten bu, geçse bile Türkiye'de birçok olumsuz sonuçlara sebebiyet verecektir. Ben bir hukukçu olarak şunu söylüyorum: Bu kesinlikle Anayasa Mahkemesi tarafından da iptal edilecektir ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidip ihtiyati tedbir istenince de AİHM tarafından da ben Türkiye'nin mahkûm olacağını düşünüyorum.

Şimdi, bütün bunları düşündüğümüzde ben, Hükûmete, Adalet ve Kalkınma Partisine öneriyorum: Yani bakın daha iş bitmemişken bunu geri çekin, normal prosedür işletilerek insanların temel hak ve özgürlüklerine dokunmayın. Biraz önce de ifade ettik. Bak, 40'ıncı madde Anayasa'nın bunun teminat altına almaktadır. 38'inci maddesine bakın, 2'nci maddesine bakın, 10'uncu maddesine bakın. Bütün bu maddeleri değerlendirdiğimizde bunun, Anayasa'nın bütün bu maddelerine aykırı olduğunu açık ve net olarak görmekteyiz.

Tabii, şimdi, bu konulara daha sonra da değineceğiz. Tabii ki biraz önce birtakım siyasi görüşler de dile getirildi. Tabii, şimdi, Kürt sorunu, burada da en önemli noktalardan birisidir. Şimdi, biz 21'inci yüzyılda sorunlarımızı şiddetle, savaşarak çözümleyemeyiz. Bakın, bütün dünya örneklerine de baktığımızda bu tür sorunlar demokratik siyasetle, temel hak ve özgürlükleri tanıyarak bu sorunları çözümleyebiliriz.

Bakın, şu anda, Türkiye'nin imzalamış olduğu başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere... Türkiye zaten Avrupa Konseyinin imzalamış olduğu Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na koyulan çekinceler başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerdeki çekincelerimizi kaldırırsak -başta ana dilde eğitim olmak üzere, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi- zaten birçok sorunumuzu çözümleyebileceğimize inanıyorum.

Şimdi, siz diyorsunuz ki: "Efendim, biz yalnız HDP'lilerin değil, biz bütün vekillerin dokunulmazlığını kaldırıyoruz." Ama şimdi gerekçelerde açık olarak burada hedeflenen Halkların Demokratik Partisidir. Şimdi, burada, aynı zamanda bir ayrımcılık yapılmaktadır, eşitlik prensibi çiğnenmektedir, bunu kimsenin yutması, kabul etmesi mümkün değildir.

Bakın, 2007'de Anayasa taslağını hazırlatmış olduğunuz Sayın Ergun Özbudun başta olmak üzere, eski bakanlarımızdan Sami Türk, İbrahim Kaboğlu ve daha birçok profesör de -ben bu anlamdaki bu Anayasa değişikliğiyle ilgili görüşlerini yakinen takip ettik okuduk- hepsi de bu Anayasa değişikliğinin yorum yapılmayacak bir şekilde tamamen Anayasa'ya aykırı olduğunu söylemektedirler ve bir an önce de aklıselimle davranarak Türkiye'nin bir hukuk devleti olması hasebiyle de bütün bunları göz önünde bulundurarak bir an önce bundan dönülmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü aynı zamanda biz Parlamento olarak insanlarımıza barışı da tesis etmek durumundayız.

Bakın, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi var, insanların barışma erişme hakları vardır. Bu anlamda da, ben inanıyorum, bu fezlekeler geçerse muhtemelen birçok milletvekilimiz tutuklanabilir. Bu bir ihtimaldir, ciddi bir ihtimaldir. Zaten getirilmesinin amacı da budur. Amaç bu olmasaydı, zaten normal milletvekilliği bittikten sonra bütün milletvekillerimiz prosedür gereğince, İç Tüzük'ümüz gereğince yargılama aşamalarında savunmalarını yaptıktan sonra zaten dokunulmazlık kaldırılabiliyordu, bunun için de salt çoğunluk gerekiyordu ve Adalet ve Kalkınma Partisinin oyları zaten buna yetmekteydi. Demek ki burada amaç, milletvekillerinin, HDP'li milletvekillerinin tutuklanmasıdır. Burada aynı zamanda dokunulmazlık kaldırıldığı zaman, bana göre milletvekilleri de kendi görevlerini yapamayacaklardır. Çünkü her an insanların, savcıların, mahkemelerin inisiyatifine bırakmış olacaksınız.

Biraz önce Sayın Bakanın da ifade ettikleri gibi, bütün Anayasa Komisyonu başkanlarımızın da daha önce belirtmiş oldukları gibi, bugün Türkiye'de kimsenin yargıya bir güveni yoktur. Siyasi olarak da bu olayı değerlendirdiğimiz de bunun ülkemize bir yarar sağlamayacağını düşünüyoruz. Şimdi, dokunulmazlıklar kaldırıldığı zaman, yine bütün kamuoyu özellikle... Biz 5 milyon oy almış durumdayız, bunların çocuklarını, ailelerini, diasporada yaşayan bütün akrabalarını da dikkate aldığımızda belki 15 milyondan fazla insana tekabül eden bir nüfus, bir demografik yapıdan bahsediyoruz. Dolayısıyla, bu aynı zamanda kutuplaştırmayı artıracaktır.

Şu anda ülkemizde, tabii, biz bunu savaş olarak değerlendiriyoruz, siz bunu kabul etmiyorsunuz ama bugün tankların, tüfeklerin kullanıldığı, ordunun devrede olduğu bir süreçte de... Daha önce de birçok generalin belirttiği gibi, bunu düşük yoğunluklu bir savaş olarak bunu belirttiler. Ama bizim amacımız nedir? Biz, Türkiye'deki bütün farklılıklara aynı gözle bakıyoruz. Bakın, biz Türkiye'de "oğuz devlet paradigması" doğrultusunda olaylara yaklaşmamamız gerektiğini inanıyoruz. Bakın, cumhuriyet tarihi boyunca kurulmuş olan, bu müfettişlerin raporlarına baktığınız zaman, bütünüyle, zaten Türkiye'de özellikle gayrimüslim halklar bir bakıma tasfiye edildi, daha sonra ki cumhuriyet aşamasında da Kürtlere yönelik, Alevilere yönelik ve diğer farklılıklara yönelik aslında bir asimilasyonist bir politika devam ettirildi cumhuriyet tarihi boyunca. Bana göre bu politika artık misyonunu tamamlamış durumdadır. Biz Türkiye'de 78 milyon olarak artık Türkiye'de gerçek anlamda hukukun üstünlüğünün egemen olacağı, demokratik bir cumhuriyetin inşası için bana göre her vekilin katkı sunması gerektiğine inanıyorum çünkü bu ülke hepimizindir, bu ülke hepimizin ortak vatanıdır. Burada ben...

Türkiye'de biliyorsunuz farklı halklar vardır, bu, bir realitedir ama biz hiçbir halkı da başka bir halktan üstün göremeyiz. Yani bugün evrensel ilkelere baktığımızda ve Anayasa'mızın ilgili maddelerine de baktığımızda, zaten ayrı bir gözle bakılsaydı, o zaman Anayasa'mızın 10'uncu maddesine gerek yoktu, bütün vatandaşların kanun önünde eşit olduğu vurgulanmazdı. Dolayısıyla, aklıselimle hareket etmemiz gerekir, demokratik siyasetin daha etkin bir şekilde rol alması gerektiğine inanıyorum. Şu anda Türkiye'de çatışmalı bir süreç var. Öncelikle Parlamentonun bu anlamda inisiyatif alarak, bütün partiler kendi aralarında en azından grup başkan vekilleri ve başkanlar düzeyinde de görüşerek bir an önce... Türkiye halklarının bu çatışmaların bitmesi noktasında bize bir görev ve sorumluluk yüklediğine inanıyorum.

Bakın, biz ölüler arasında da ayrım yapmıyoruz. Düşünün, yani şimdi siz televizyonları seyrediyorsunuz, o asker analarına bakın. Yeni evlenmiş iki aylık çocuğu var, polis keza öyle, Kürt gençleri öyle, ölen siviller öyle. Biz bu insanlar arasında, eğer evrensel düşünebiliyorsak ve bütün vatandaşlara eşit bir gözle bakabiliyorsak, biz bunların arasında bir ayrım yapabilir miyiz? Dolayısıyla, bu getirmiş olduğunuz geçici madde, Türkiye'de bu anlamdaki kutuplaştırmaları da daha çok artıracağına ben inanıyorum. Her ne kadar siz diyorsunuz ki "Biz bütün vekiller için bunu kaldırıyoruz." tabii, muhalefet, diğer ana muhalefet ve MHP de bunu desteklediğini söylüyor ama bir defaya mahsus olmak üzere. Siz diyorsunuz ki "Bu değişiklik Anayasa'ya aykırıdır." o zaman sizin yapmanız gereken, şunu iddia etmeniz lazım, yani Anayasa'mızda bunun yolu varken, yasal İç Tüzük bunu düzenlemişken, Anayasa'ya aykırı olan bir düzenlemeyi desteklemenizi de bir hukuk devleti algısıyla olayı değerlendirdiğimiz de bu politikamızı da tabii ki eleştirmek durumundayız, şu an itibarıyla bunu söylemek istiyorum. O açıdan, ben yine de aklıselimle hareket edilerek... Biraz önce, bugün zaten Sayın Başkanla da yapmış olduğumuz görüşmede de ilgili Komisyon üyelerimiz de dile getirdiler, tabii ki biz diyoruz ki buraya uzman, duayen olan, anayasa profesörlerini de çağırın, onların görüşlerini de dinleyelim. Belki siz diyebilirsiniz ki şu anda bunlar HDP'lidir, belki kendi veçheleri yahut da kendi yönleriyle bu olayları değerlendiriyorlar. Ama ben inanıyorum ki buraya getireceğiniz... Siz diyorsunuz ki burası bir Anayasa Komisyonudur, dolayısıyla Anayasa Komisyonu Anayasa'ya, kanunlara, İç Tüzük'e vâkıftır, dolayısıyla başka bir görüş almamıza gerek yoktur. Şimdi, basına bakın, Anayasa taslağını hazırlattığınız profesörlere bakın, bütün bunların görüşleri bunun tamamen Anayasa'ya aykırı olduğunu söylemektedirler; geçse bile, bu, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecektir, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da geri çevrilecektir. O açıdan, bir kez daha ben, bu halklar adına, Türkiye'nin geleceği, demokrasisi adına, hukuk devleti olma adına, bir kez daha bunun geri çevrilerek eğer madem ki dokunulmazlığı ciddi anlamda kaldırmak istiyorsunuz, bu anlamda Anayasa'mız zaten buna cevaz vermektedir. İlgili anayasal ve İç Tüzüksel prosedürü işleterek bunu yapabilirsiniz diyor, bu duygularla tekrar hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.