| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1028) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 02 .05.2016 |
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Sayın Bakanın etraflıca sunumundan sonra, ben de yeniden hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, geneli üzerindeki görüşmelerimizi yürütüyoruz ve perşembe günü, esasen, ben, teklifin geneliyle ilgili hukuki ve siyasi değerlendirmelerimizi kamuoyuyla, Komisyonla paylaşmıştım. Fakat, bugün özellikle -hani, teklifle bağlantılı olduğu da ifade edildi ama- teklifle bağlantılı yönlerinden daha ziyade siyasi bir değerlendirme yani saat üçten beri siyasi bir değerlendirme yürütülüyor. Esasen, dokunulmazlık meseleleriyle yakından da alakalıdır ama ağırlıklı olarak siyasi bir değerlendirme yapıldığı için ben de meseleye siyasi yaklaşımımız hakkında kısa bir beyanda bulunmak istiyorum.
Şimdi, özellikle dokunulmazlık dosyalarının içerisinde, Terörle Mücadele Kanunu'na aykırılıktan dolayı yoğun bir dosya olmasından da dolayı bu mesele, 2009 yılından beri sürdürülen, işte, kimilerinin "çözüm süreci", "millî birlik, kardeşlik süreci" vesair gibi isimlerle ifade ettiği, bizim 2009'un 15 Ağustosundan beri "ihanet süreci" olarak nitelediğimiz bir süreçle bağlantılı, ilintili götürülüyor. Evet, dünyanın her yerinde devletler, devlet olmanın gereği gibi terörle mücadele ederler, olması gereken de odur ama ne yazık ki -burayı üzülerek söylüyorum- 2009'un 15 Ağustosundan itibaren terörle mücadele etmek bir kenara bırakılmış, uzun yıllar terörle müzakere edilmiştir ta ki 28 Şubat 2015'e kadar. 28 Şubat 2015'te, bu defa, terörle müzakere ne yazık ki -gene üzülerek ifade ediyorum- terörle mütarekeye evrilmiştir. Sonrasında bir seçim süreci yaşadık 7 Haziranda. 22 Temmuz 2015'ten itibaren de hem terörle müzakere hem de terörle mütareke en azından görünür gerçek itibarıyla bir kenara bırakılmış ve olması gerektiği gibi, eksiklikleri de olsa, uygulamada kimi sıkıntılar da bulunsa yeniden terörle mücadeleye geri dönülmüştür. Bu mahiyette, Sayın Bakanın meseleyi tespit ederken terörle mücadele yapılıyor olduğunu ifade etmesi ve terörle mücadelenin kararlılıkla devam edeceğini söylemesi bir siyasi tutum olarak bizim için de son derece memnun edici bir tutumdur. Biz bu tutumu dün olduğu gibi bugün de destekliyoruz. Terörle gerçekten yapılması gerektiği gibi mücadele edilmelidir ve sonuna kadar mücadele edilmelidir.
Bu düşüncelerden hareketle, teklifi -eksik gördüğümüz yönlerini esasen daha geniş boyutlarıyla perşembe günü ifade ettim- destekliyoruz ve eksiğin özellikle şurada düğümlendiğini görüyoruz, biraz önceki açıklamalarda da o vardı: Ülkemiz gerçekten yoğun bir bölücü terör tehdidiyle karşı karşıyadır uzun yıllardır, yeni bir mesele de değildir. Dolayısıyla, özellikle terörle mücadelenin bu dönem yoğunlaşmasını da nazara aldığımızda, en azından 26'ncı Dönemin sonuna kadar ve Terörle Mücadele Kanunu başta olmak üzere, terörle bağlantılı suç işleyen tüm milletvekillerini de kapsaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu mahiyette bir önergemiz de var, onu da sunduk, önergeye gelindiğinde bu konuyu ayrıca tartışırız.
Konuşma esnasında Sayın Birkan "Hodri meydan." dedi; doğru bir yaklaşımdır. Biz o hodri meydanı 2012'de söyledik. Dedik ki: "Biz, burada, kalıcı olarak Anayasa'nın 83'üncü maddesine bir hüküm eklemek suretiyle terör ve terörle bağlantılı suç işleyen milletvekillerinin dokunulmazlık zırhından faydalanmaması gerektiğini anayasal teminat altına alalım." 2012'de biz o hodri meydanı dedik. O yönüyle de zaten bu gelen teklifi eksik bulmakla birlikte, o şerhimizi de düşerek destekliyoruz.
Öte yandan, esasen, benim Sayın Bakandan sonra konuşmam da iyi oldu. Sayın Bakan süreçle ilgili de ana hatlarıyla açıklamalar yaptı. Şimdi -demin de söyledim- terörle mücadele olarak görülmesi ve terörle mücadelenin sonuna kadar kararlılıkla devam ettirileceğini ifade etmesi bizim için memnuniyet vericidir fakat oradaki açıklamalarda bazı hususlar da bizim için dikkat çekicidir, onu da burada kayıtlara geçmesi bakımından ifade ediyorum. Dedi ki: "Orada hendekler kazılmışken, terör örgütü faaliyetler yürütürken biz herhangi bir şey yapmazsak millet ne der?" Evet, öyle baktı millet de zaten. Bu hendekler yeni kazılmadı, oraya o bombalar, o mayınlar, o el yapımı patlayıcılar vesaireler yeni döşenmedi. İşte, izledik, okuduk, benim elimde bazı özel görüntüler de var o yönüyle. O terörle mücadelenin bir kenara alındığı, askıya alındığı bir dönemde ne yazık ki askerin, polisin eli bölgede belli bir dönem bağlanmıştır ve o patlayıcılar yerleştirilirken, o hendekler kazılırken -Sayın Bakanın da doğru olarak ifade ettiği gibi- kimi belediyelerden iş makineleri de kullanılmak suretiyle ciddi lojistik destekler gelmiştir, gelmektedir de. Biz bunu "büyük zehir yasası" dediğimiz Büyükşehir Yasası'yla ilgili değişiklikte de ısrarla savunmuştuk ve yine haklı çıktık o noktada. Yani, o imkânlar o bölgede ne yazık ki sağlanmamalıydı ama sağlanmıştır. Geldiğimiz nokta itibarıyla da -yeniden ifade ediyorum- 2015 yılının 22 Temmuzundan beri Türk devletinin kararlılıkla terörle mücadele ediyor olması ve sonuna kadar mücadele edeceğinin Türk devletini bugün için yöneten AKP Hükûmetinin bir Sayın Bakanı tarafından dile getirilmiş olması son derece memnuniyet vericidir. Biz bu tutumun da devam etmesi gerektiğini ve bu meselenin milletimizin infiali daha da büyümeden, milletimizin vicdanı tatmin edilecek şekilde ve sadece ve sadece aziz Türk milletinin menfaatleri korunarak çözüme kavuşturulması gerektiğini düşünüyoruz.
Ben de bu çerçevede, siyasi değerlendirmelerimi şimdilik arz ederek teşekkür ediyorum hepinize.