KOMİSYON KONUŞMASI

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben bu görüşmenin hayırlara vesile olmasını istiyorum hem kurum açısından hem de ülkemizin çok önemli bir sektörü açısından. Baktığımızda önemli konular.

Aslında, birçok şey konuşuldu. Ben onların tekrarına girmeyeceğim ama işletmecilikle ilgili olarak söylenen birçok konuda da bazı kaçamak cevaplar oldu dikkatle izledim. Özellikle, fiyatlandırma konusuna gelince ciddi bir maliyetleme sisteminin olmadığını biliyorum EÜAŞ'ta. Tabii, çok farklı bir alan, farklı bir sektör. Benim çok fazla bildiğim bir sektör değil ama özellikle enerji üretiminde, elektrik üretiminde "stranded cost"lar ön plana çıkıyor. Bunların da tabii, bir maliyeti var, bir yansıması var ama hesaplarda, planlarda ciddi sapmalar olduğu biraz önce konuşuldu. Yani, bir taraftan, 4,5 milyar -yanlış hatırlamadıysam- kâr planlanırken; diğer taraftan, 1,5 milyar zarar söz konusu olabiliyor. Bir de mali tablolarda, bilançoda, gelir tablosunda bu, 1,5 milyar civarında gözükürken bize sunduğunuz bu sunumda, 2014 yılında 2,5 milyar verilen, raporlanan zarar rakam. Bu bilançoların farklılığından da, solo ya da füzyon bilanço olmasıyla mı, onlarla mı alakalı?

EÜAŞ MALİ İŞLER VE FİNANS YÖNETİMİ DAİRE BAŞKANI YENER ŞAHİN - Evet.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Ama onları lütfen belirtin. Yani, finansal raporlarınızda, birçok konuda da KİT'ler özellikle Türkiye'de muhasebe ve finansal raporlamada okul olmuştur yıllarca ama şimdi bakıyorum ki -bunu diğer KİT'lerde de görüyoruz- finansal raporların, bilançonun, gelir tablosunun başlığını dahi doğru yazamıyorlar. 2014 yılı bilançosu, olabilir ama bilançonun bir tarihi olur 31/12 neyse, onun üzerinde olur. 2014 yılı gelir tablosu olmaz, gelir tablosu dönemlik, bilanço anlıktır. Ben okurken şimdi buraya bakıyorum burada zarar farklı, benim elimdeki rakama bakıyorum zarar farklı. Yani o kadar çelişkiler buldum ki yani çelişki olduğunu düşünüyorum ama değil çünkü farklı raporların farklı sunumları. Lütfen, onları da belirtin yani bunlara da boşuna zaman ve enerji harcamayalım.

Benim burada gördüğüm bir şey şu yani maliyet yapısıyla ilgili. Bunu daha sonradan da cevap hâline getirebilirsiniz, yazılı olarak bildirebilirsiniz. Mesela faaliyet hacminde düşme oluyor, faaliyet hacmindeki düşme zararla sonuçlanıyor. Maliyetlerde de bir düşme var yani bu bir -biraz önce Haydar Bey de ifade etti- değişken maliyet yapısının olduğunu gösteriyor ama tekrar bakıyorum, faaliyet hacmi yine düşüyor ama kâra doğru bir gidiş var. Yine, mali tablolarınızda gördüm... Yani burada aslında şunu istiyorum özetle, saatlerce ya da dakikalarca konuşmanın bir anlamı yok. Yani maliyetleri nasıl hesaplıyorsunuz? Sonuçta Hazine bir hedef veriyor, ana hedefleri koyuyor, siz o ana hedeflere ulaşmak için gerekli araçları kullanıyorsunuz ve orada fiyatlandırma da bunun en önemli araçlarından bir tanesi. Ama fiyatlandırma yaparken de başka şey var, piyasa regülasyonu var ama -biraz önce söylendi- havuzdaki paçal maliyetler düşünülüyor, bunun yansıması düşünülüyor, siyaset etkili oluyor veya başka şeyler oluyor ve sonuçta da kuruma bir yansıma söz konusu oluyor. Sonuçta da bu -ne derseniz deyin- bir görev zararı olarak millete, milletin yine faturasına o yoldan ya da bir başka yoldan yansımış olacak. Onun için, ben bu maliyetleri nasıl hesapladığınızı işin doğrusu merak ediyorum. Rakamlardan ziyade yapının önemli olduğunu düşünüyorum. Yani nasıl bir maliyet muhasebesi sisteminiz var? Mesela fiyatlamayı yaparken tüm maliyetleri işin içerisine... "Maliyete dayalı" diye Sayın Akar söyledi ama yani fiyatlamanın esası evet, maliyete dayalı bakılır ama piyasa belirler. Piyasada böyle bir imkân, bizim fiyatımızı belirleyecek bir ortam yok. O zaman bizde fiyatı belirleyecek temel şey değişken maliyetler olacak. Yani "fix cost"lar ya da sabit maliyetler dediğimiz maliyetleri bu fiyat belirleme içerisine katmanın bir doğruluğu, bir anlamı olmadığını ifade ediyoruz. Şimdi, burada aslolan bizim o "contribution margin" dediğimiz katkı paylarının olması ya burada da olmaması diye bir şey söz konusu değil. Biraz da tercihler herhâlde sonuçları, mali tabloların çıktılarını belirliyor diyorum.

Tabii, Sayın Genel Müdürüm, çok samimi içten söylüyor, diyor ki: "Yani o kadar kâr ettik, bir de zarar ettik." Tabii, öyle bir anlayış yok. Bir de öyle kâr edene madalya takmıyorlar ama tabii onlar bizim buradaki görevlerimiz.

Madalya demişken de söyleyeyim buradan Sayın Başkan. 2003 yılında Hazine Müsteşarlığı yapılan inceleme, denetimlerin sonucunda yatırım finansman kararnamesi gereğince bir KİT'in genel müdürüne ödül önerdi. Dolayısıyla, 2003 yılı, tabii bir hükûmet değişmiş, o dönemde bir ödül. "Ben buradaki yöneticileri alabilirim." diye hükûmet, bakan, o kurumun ilgili olduğu bakan o ödülü vermedi. Ödül önerildi Hazineye, "Bunu daha sonra değerlendirelim." dedi ve o ödülün aslında verilmesinin gerekçesi de üç yıllık bir geçmişti. Bu da Hazine Müsteşarlığının tarihinde ilk kez olmuştu, bir KİT genel müdürüne hazinenin ödül önerisi. Onun ne öncesinde ne de sonrasında olmadı ama hükûmet de bu ödülü vermedi. O KİT genel müdürü benim. Bunu şahsım için değil, o gün çalıştığım günlük 3 milyon dolar faiz yüküyle aldığım bir kurumu üç yıl içerisinde 0 faiz yüküne getirmemde benimle birlikte çalışan tüm arkadaşlarıma, mesai arkadaşlarıma borçlu olduğum için burada gündeme getiriyorum aradan geçen on iki, on üç yıl sonra. Sayın Genel Müdürüm, böyle bir şeyler olabilir, madalya ya da bir ödül vermiyorlar maalesef ama en ufak bir şey olduğunda da tabii ki soruyorlar.

HALİL ELDEMİR (Bilecik) - On üç sene sonra vekil olabilirsiniz ama.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Yani, burada gündeme getirirsiniz, inşallah burada gündeme getirirsiniz.

Ben bir şeyi daha çok mali konulardan, işletmecilik yönünü Sayın Akar diğer yönleriyle değerlendirdi, tekrar etmek istemiyorum ve söylediklerinin aşağı yukarı tamamına da katılıyorum. Tabii, bu Manş Adaları'ndaki kurulan şirketin arka planındaki şey nedir, onu bilmiyorum, mahzuru yoksa öğrenebilmem mümkün mü? Yani işletmecilik ve özellikle Türkiye enerji sektörüne bir katkısı anlamında mutlaka bir şeyler düşünülmüştür. Bazen çok resmî ya da açık yollardan özellikle dışarıdaki birtakım saldırılara belki cevap vermek mümkün olmayabiliyor mevcut yasalarımıza göre, farklı birtakım şeyler de olabilir, onu bilemediğim için bir değerlendirme yapmam pek mümkün görünmüyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Başkan "karar siyasi" dedi.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Yani ben ama teknik olarak...

BAŞKAN - Evet, siyasi bir karar ama teknik gerekçeleri de elbette ki var. Sayın Gürer, benim onu söyleme nedenim teknik bir kurumdan bu konuda görüş almamıza bir ihtiyaç olmadığını ifade etmek içindi ama tabii ki kurum, siyasi arkadaşlarımız, milletvekillerimiz değerlendirebilirler.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Yani burada açıklaması gerekmiyorsa açıklamayabilir ama yani bir mahzuru yoksa da -dediğim gibi- ulusal açıdan bir mahzuru yoksa da doğrusu birinci ağızdan bu işin uzmanları ve yöneticileri olarak sizlerden duymak isterim.

Şimdi, tabii, işletmecilik yönüne çok daha fazla girmek istemiyorum ama şu maliyet yapısıyla ilgili, üretim maliyetinin oluşmasında uyguladığınız sistemle ilgili yazılı bilgi verirseniz son derece memnun olacağım.

Tabii, bu arada bu KİT Komisyonunda 3 tane Adana milletvekili var Komisyon üyesi olarak en fazla seçim çevresi...

TAMER DAĞLI (Adana) - 4.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - 4, pardon, kusura bakmayın.

TAMER DAĞLI (Adana) - İbrahim Ağabey'i niye unutuyorsun?

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - İktidarı saymıyoruz herhâlde. Yani onlar zaten muhalefeti hiç saymadıkları için arada bir de biz saymayalım diyoruz.

Şimdi, tabii, 4 tane bir seçim çevresinden milletvekilinin bir komisyonda olması her zaman mümkün olmayabiliyor. Şimdi, tabii, Adana'da sık sık elektrik kesintileri yaşanıyor Sayın Genel Müdürüm. Kuşkusuz yani sadece Adana'da da değil, Osmaniye, Mersin, Hatay, bu bölgelerde ciddi büyük sorunlar var. Yani bu sorunların, daha doğrusu elektrik kesintisiyle ilgili hususların büyük bir çoğunluğu basın yoluyla önceden duyuruluyor ama duyurulmayanlar da bir hayli var. Geçmiş yıllarda bu daha fazlaydı, özellikle bu son yılda önemli ölçüde azalma olmuş olsa da şu anki mevcut hâliyle de ciddi şekilde şikâyetlere ve sıkıntılara neden olabilmekte.

BAŞKAN - Sayın Karakaya, özür dilerim. Eğer daha varsa Sayın Tuncer'e arada söz verebilir miyim? Sanırım bir parti programları var, o sorusunu sorsun, siz sonra devam edin.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Hemen iki dakika sabrı varsa...

BAŞKAN - Tamam, aranızda o zaman...

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Sabrım çok!

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Peki, çok teşekkür ediyorum.

Yani, aslında Toroslar EDAŞ'ın sadece 20 Nisan ile 22 Nisan 2016 tarihinde ilan ettiği kesintilere bakacak olursak durumun ne kadar vahim olduğunu herhâlde anlarız. Sadece son iki günde 86 farklı elektrik kesintisi yapıldığını görüyoruz. Yani, arzu ediyorsanız bunun listesini de verebilirim. Bu konuda Adana, Adanalı, gerçekten, çok ciddi sıkıntı içerisinde.

Yine, değerli arkadaşlar, bu kesintiler sadece konutları etkilemiyor; tüm eğitim kurumlarında, sağlık kurumlarında ve diğer kurumlarda, yerel yönetimlerde bu kesintileri yoğun bir şekilde görüyoruz. Yani, kurumların şu anda adına girmiyorum, herhâlde tek tek söylememe gerek yok. İstiyorsanız onun da listesi burada, verebilirim.

Tabii, elektrik üretimini özelleştirmiş olabiliriz fakat devletimizin üstüne düşen denetim görevini de yapması gerekiyor. Bu anlamda, bu konuyla ilgili neler yapabilirsiniz, doğrusu bunu tam bilemiyorum ama burada önemli bir sıkıntı. Ben bu sıkıntıyı burada dile getirmiş oldum diğer tüm milletvekillerimiz adına da.

Değerli arkadaşlar...

ATİLA SERTEL (İzmir) - Basın toplantımız var. Ayrılmak zorundayız...

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Hep dinledik biz sizi. Yapmayın, gözünüzü seveyim, yani, şu ana kadar ağzımızı hiç açmadık.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Tamam, biz kalkalım.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Dün de ben başka bir komisyon toplantısına gittim.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Tamam arkadaş. Bir dakikalık, bir soruluk müsaade istedik.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Tamam, buyurun.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Böyle yapmanıza gerek yok.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Hayır ama, yani...

ATİLA SERTEL (İzmir) - Gerek yok, tamam. Siz devam edin.

BAŞKAN - Sayın Karakaya, siz devam edin Sayın Tuncer'den sonra.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Yok, etmeyeyim, niye edeyim?

BAŞKAN - Hayır, hayır.

Sayın Tuncer...

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Böyle saygısızlık olur mu ya?

BAŞKAN - Yani, Komisyonun sevk ve idaresi burada Sayın Karakaya.

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Saygısızlık etmeyelim.

BAŞKAN - Hiç olmadı, lütfen...

Sayın Tuncer, sorunuzu sorun, Sayın Karakaya devam edecek.

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Daha sonra. Yazılı olarak gönderirim Sayın Başkan.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Hayır, bir şey değil, konuşurken...

BAŞKAN - Hayır, hayır.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Son bir iki dakikalık bir şeydi, bitiriyorum.

BAŞKAN - Haklısınız, müdahale edilmesini ben de doğru bulmuyorum.

Sayın Tuncer...

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Vakit kalmadı.

BAŞKAN - Yani, Sayın Karakaya, tamam, bir dakika...

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Ben yazılı olarak sunarım Genel Müdüre.

BAŞKAN - Peki, tamam.

Sayın Karakaya, devam edin lütfen. Siz tamamlayın.

Haklısınız, yani, müdahale edilmesi hoş bir şey değil.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Böyle bir şey olur mu ya?

BAŞKAN - Evet, buyurun lütfen, devam edin.

TAMER DAĞLI (Adana) - Hep tahammülsüzlükten bahsediliyor ama örnekler ortada tabii.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Hayır, burada dinledik sonuna kadar, hiç konuşmadık.

BAŞKAN - Evet. Yani, hele Komisyon üyesi arkadaşlarımızın birbirine müdahale etmesi burada hiç şahit olduğumuz bir şey değil.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkan, biraz önceki davranışı kınıyorum. Başkan olarak da bu konuda inisiyatif almanızı rica ediyorum. Yani, sonuç itibarıyla, doğru, tamam, iki dakika dedim yani iki dakika sözün şeyi ama bitmek üzere olan bir konuşmada benim söz verdiğim şahıs, sayın vekil değil ama bir başkasının dönüp "Bizim basın toplantımız var..."

BAŞKAN - Hoş bir şey değil. Kesinlikle, haklısınız.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Dün benim de komisyon toplantım vardı. Usulca ve komisyon başkanından da müsaade alarak yani neden çıktığımı da söyleyerek salondan ayrıldım. Olabilir ama zaten konuştunuz, konuşuyorsunuz, yine de konuşursunuz. Biriniz de basın toplantısına biraz geç gidin. Artık söyleyecek başka bir şey yok.

Benim yine Adana'yla ilgili dile getirmek istediğim bir başka husus şu: Seyhan HES. Bu, biliyorsunuz, Seyhan-1 HES, bir de Seyhan-2 var. Aslında önemli bir santral; 1953 yılında kurulmuş, 1956 yılında tamamlanarak işletmeye başlıyor. Bölgede su taşkınlarını önleme, sulama ve elektrik üretimi olmak üzere üç ana fonksiyonu yerine getiriyor ve bu barajdan Adana bölgesinde 174 bin hektar alan sulanıyor yani daha doğrusu bu alanın önemli bir kısmı bu barajdan sulanıyor. Özelleştirme Yüksek Kurulu Haziran 2015 tarihinde buranın özelleştirilmesiyle ilgili bir karar aldı. Tabii, bu kararla birlikte özelleştirme gerçekleştiğinde doğal olarak özelleştirme kapsamında buraya sahip olacak firma ya da firmalar ağırlıklı bir biçimde elektrik üretimine yönelecekler. Bura bu bölge için önemli olan, biraz önce de ifade etmeye çalıştığım o ana fonksiyonlar açısından bir sorun; özellikle de sulama açısından önemli bir sorun ortaya çıkabilir. Bu konuyla ilgili DSİ'yle bir istişarede bulunuldu mu? Çünkü bir taraftan, yani, genel ekonomi anlamında baktığımızda "Özelleştirmelerle kâr edelim." derken ama o kuruluşların normal ekonomi içerisindeki belki direkt etkilerine bakıp dolaylı etkilerini dikkate almamak sonuçta, toplamda belki önceki duruma göre genel ekonomide daha fazla kayıplara neden olabilmekte. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili de bir uyarıda bulunmuş olayım diyorum.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Başta da söylediğim gibi, görüşmelerin hem kuruma hem sektöre hem ülkemize hayırlı sonuçlar getirmesi dileğimle teşekkür ediyorum.