Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1028) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 28 .04.2016 |
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sevgili arkadaşlar, öncelikle bu teklifin esasına ilişkin tartışmalara girmemiz İç Tüzük'e aykırıdır.
BAŞKAN - Başladık ama, geneli üzerinde görüşüyoruz.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Tamam. Tekrar, ben, size Anayasa'ya, İç Tüzük'e aykırı davrandığınızı hatırlatıyorum ve gerekçelerini belirtiyorum.
İç Tüzük'ün 38'inci maddesi çok açık bir hüküm içeriyor: "Komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı veya teklifleri ilk önce Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler.
Bir komisyon, bir tasarı veya teklifin Anayasaya aykırı olduğunu gördüğü takdirde gerekçesini belirterek maddelerin müzakeresine geçmeden reddeder."
Bizce, bu teklif apaçık Anayasa'ya aykırıdır. Her açıdan Anayasa'yı ihlal etmektedir, ağır bir biçimde ihlal etmektedir. Bir adım ileri gidip söyleyeceğim, Anayasa'yı ihlalden daha ağır bir sonuç doğurmaktadır, Anayasa'nın belli hükümlerini geçici bir maddeyle askıya alma. Bunun adı darbedir. Darbe, daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi, illa silahlı kuvvetlerin yönetime zorla el koyması şeklinde gerçekleşmez. O bile, yani o tarz gerçekleşen darbe bile ilk önce Anayasa'yı askıya alır.
Bir, bu açıdan bir darbe anlayışının ürünüdür, birkaç başka açıdan da öyledir, onları da sırayla aktaracağım.
Askıya alma; Anayasa'nın bir kalıcı maddesini geçici bir maddeyle askıya alma yöntemi, hangi durumlarda, ne zaman karşımıza çıkmıştır, buna bir bakın, böyle bir uygulama ilk defa gerçekleşiyor.
Bu teklif, sadece Anayasa'nın bir maddesini askıya almakla kalmıyor, aynı zamanda İç Tüzük'ü de askıya alıyor, İç Tüzük'ün de belli hükümlerini askıya alıyor.
Anayasa'nın hangi hükmünü askıya alıyor? Öncelikle 83'üncü maddeyi. 83'üncü madde -demin arkadaşlarımız defalarca okudukları için tekrar etmeyeceğim- yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığını düzenlemektedir.
83'üncü maddede dokunulmazlığın kaldırılmasına dair bir usul öngörülmüştür. Bu usul, ilk defa bizim anayasalarımızda yer almış değildir; parlamenter sistemin ortaya çıkmasıyla birlikte, bu kurum da çok ciddi tartışmaların ve hatta savaşların konusu olmuştur. Parlamento mücadelesi, bir bakıma muhalefet vekillerini iktidara, o zaman yürütmenin başı olan krala karşı koruma mücadelesiyle atbaşı yürümüştür.
Dokunulmazlık kimsenin imtiyazı değildir. Dokunulmazlık, iktidarların muhalefeti, muhalefetin temsil ettiği halk kitlelerini keyfî bir biçimde engellemelerinin önünü kapatmak için çok yönlü mücadelelerle kazanılmış bir tarihî ve güncel haktır. Bunu öncelikle teslim edelim. Mutlak olmadığı doğrudur, ama bu bir haktır, bu hakkın da esası şudur: Muhalefet iktidarın keyfî baskılarına karşı korunsun, temsil ettiği halk kitlelerinin iradesi olarak faaliyet gösterebilsin, demokrasinin temel ilkesi olan yönetimi değiştirme, halkoyuyla değiştirme yolları açık kalsın. Eğer milletvekillerine, özellikle muhalefet milletvekillerine bu korumaları sağlamazsanız, parlamentolarda muhalefet vekillerinin çalışma yapma imkânlarını ortadan kaldırmak için her türlü şartları hazırlamış olursunuz.
Peki, böyle olursa: Sürekli baskı altında tuttuğunuz, çalışmalarını engellediğiniz, size bağlı veya etki edebileceğiniz bürokratlar, asayiş görevlileri, güvenlik ekibi ve yargı mensupları aracılığıyla muhalefet milletvekillerini sindireceksiniz, bir daha çoğunluk olmaları için yapacakları çalışmaların önünü tıkayacaksınız, böylece Parlamentoyu askıya alacaksınız.
Bir sınırı olmalı. Bu sınırın ne olması gerektiğini de biraz sonra yine açıklamaya çalışacağım.
Şimdi, şu tablo da bize aslında dokunulmazlıkların muhalefet milletvekillerini koruduğunu, koruması gerektiğini gösteriyor ve en çok da muhalefet milletvekilleri aleyhine kaldırıldığını ortaya koyuyor.
Dokunulmazlıkla ilgili istatistiklere bakarsanız, cumhuriyet tarihi boyunca dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekillerinin 25'inin muhalefete, 6'sının iktidara mensup milletvekilleri olduğunu görürsünüz. 18 muhalefet, 1 iktidar, yani 19 milletvekili siyasi suçlamalarla açılan soruşturmalar nedeniyle dokunulmazlıkların kaldırılması uygulamasına muhatap olmuşlardır. 18 muhalefet milletvekilinin siyasi saiklerle, siyasi sebeplerle, siyasi gerekçelerle açılan soruşturmalar sonunda gelen fezlekeler üzerine dokunulmazlıkları kaldırılmış, yargıya sevk edilmiştir. Bu konuda 1 tane iktidar partisi mensubu örnek vardır.
Adi suçlara baktığımızda, yine tablo değişmiyor. Her zaman dokunulmazlığın kaldırılması tehdidi altında olan milletvekilleri ve kaldırılan milletvekilleri büyük çoğunlukla muhalefete mensup milletvekilleri oluyorlar.
İktidara mensup milletvekillerinin dokunulmazlığının neden kaldırılmadığını sorabilirsiniz. Bazıları diyebilir ki "Demek ki iktidar milletvekilleri çok erdemlidir, hiç suç işlemiyorlar, tertemiz insanlardır."
ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - İlk defa kaldırılıyor hepsi.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Öyle diyebilirsiniz ama yolsuzluk, hırsızlık, dolandırıcılık, görevi suistimal...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - En büyük yolsuzluklar sizde.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Ona geleceğim sevgili İdris, sadece 17-25 Aralık değil, ona ayrıca değineceğim.
Cumhuriyet tarihi boyunca yolsuzluk iddiaları, ağır iddialar ve ithamlar olarak ciddi delillerle iktidar milletvekili mensupları için gelmiştir.
Muhalefette bulunan milletvekilleriyle ilgili gelmiş dosyalara şimdi de bakın, açın, dikkatle inceleyin; belki bu 600 dosyada 3-5 taneyi geçmez adi suç iddiası, diğerleri siyasi suç ithamıdır, en fazlası Cumhurbaşkanına hakaret soruşturmalarıdır.
Bizimle ilgili, her sözümüzün terör propagandası sayılmasına ilişkin, o gerekçeyle açılmış soruşturmalardır. Bir tane HDP milletvekiliyle ilgili adi suç iddiasıyla gelmiş tek bir dosya ve fezleke yoktur.
Bunun dışında... Şu amaçla anlatıyorum Sayın Başkan...
BAŞKAN - İsnatları biliyorsunuz değil mi, isnatları? İsnatları isteyin.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - İstatistikleri biliyorum, 1 tane ya da 2 tane, anlatmayı bile gülünç bulduğum, ama neyse, kalsın... Gayet iyi biliyorum 2 tane. Ruhsatla ilgili bir sıkıntı olmuş, o ruhsatı da yolsuzluk sayarsanız ayrı tartışırız, sıra geldiğinde gündeme getirirsiniz onları da, ama bu tartışmanın esasını bir siyasi operasyon oluşturuyor, bu siyasi operasyonun da göstergeleri ve delilleri pek çoktur, bir tanesini andım.
Devam edelim. Neden Anayasa'ya aykırıdır bu teklif? Apaçık aykırıdır, bırakın aykırılığı, Anayasa'yı askıya almaktadır, bir darbe yöntemidir.
Geçici madde usulü: Bugüne kadar 19 geçici madde var Anayasa'da, şurada bulunan Komisyon üyelerine ve sevgili milletvekillerine...
BAŞKAN - Hocam, özür dilerim.
3 tane bu şekilde geçici madde getirilmek suretiyle, Anayasa'nın bir hükmünün uygulanmamasına yönelik değişiklik var.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Onların farkındayım, onlar Avrupa Birliği uyum yasaları...
BAŞKAN - Değil.
Ben söylüyorum: Birisi madde olarak işlenememiş olan, 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un geçici maddesi.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Onlar burada, önümde.
BAŞKAN - "Bu kanunun..." falan diyor, "...ilk genel seçimde uygulanmaz." 67'nin...
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Onlar önümde.
BAŞKAN - Yine, 27 Aralık 2002'de 4777 sayılı Kanun'la uygulanmaz.
Bir de 2007'de var, 10/5/2007'de, 5659 sayılı Kanun'la yine Anayasa'nın bir maddesinin uygulanmayacağına dair. 3 kez uygulaması.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sevgili Başkan, bütün geçici maddelerle ilgili döküm elimde zaten, onun hepsi önümde.
Sadece şunu soracağım: Bu söylediğiniz hükümleri hatırlayan kaç kişi var, bilmem, benim önümde onların dökümleri, ama "Geçici madde nedir? Hangi geçici madde kamuoyunun neredeyse tamamı tarafından biliniyor?" diye sorun; geçici 15'inci madde. Niye? Darbe hukukunu güvence altına almak için, darbe icraatlarını güvence altına almak için o zamanın askerî cuntasının getirdiği hüküm, 1'inci madde, kendini cumhurbaşkanı olarak seçtirmek için getirdiği hüküm. Ve böyle devam ediyor. Sizin söylediklerinizin anlamı nedir, oraya ayrıca gireriz ama ben size şimdi şunu anlatmaya çalışıyorum: Bu teklif, geçici madde ile Anayasa'nın kalıcı maddelerini -maddesini de değil, onu da söyleyeceğim- askıya alma yöntemi bir darbe zihniyetinin ürünüdür, Anayasa'yı ihlalden öte ağır bir ihlale yol açmaktadır. O nedenle, üzerinde müzakereye geçmeden reddedilmelidir, bunu gerekçelendiriyorum ve devam ediyorum.
Aslında, askıya alınan sadece 83'üncü madde değil, gerekçe gerçekten çok baştan savma yazılmış, çok keyfî yazılmış, âdeta "Aman canım, gerekçe neymiş, bir de derdimizi mi anlatacağız? Geçirelim gitsin." mantığıyla yazılmış ve geçerken de bir itirafta bulunmuş. Diyor ki: "Uygulanmayacak madde sadece 83 değil, 85'tir aynı zamanda." Gerekçede bunu söylüyorsunuz da Sayın Bostancı, neden bunu teklife koymuyorsunuz, "85 de uygulanmayacak." diye açıkça yazmıyorsunuz? 2 maddeyi askıya alıyor, İç Tüzük'ün de 131 ve devamı maddelerini bir süreliğine işlemez kılıyor.
Devam edelim. Bir defa bu bir kanun, önümüze gelen Anayasa'ya geçici madde ekleme teklifi bir kanun. Kanunların hazırlanmasında iki üç temel ilke var, hatırlatmak gerekiyor, ayrıntıya girmeme ihtiyaç yok ama hatırlatayım.
Birincisi, genel ve soyut hükümler içerirler, kişilik dışı, belli bir grubu hedef almadan düzenlenirler, eşitlik ilkesine uygun hazırlanırlar. Gerekçeye bakıyorsunuz, aslında diyor ki gerekçe açıkça: "Biz HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmak istiyorduk ama işte tartışmalar oldu, kamuoyu, yok işte CHP falan şunları söyledi, zor durumda kalmayalım diye hepsini birlikte getirdik ama hedefimiz HDP'li vekillerdir." Okuyalım gerekçeden...
Ve biraz önce Sayın Bostancı "Neden hakkımızda bu kadar itham edici konuşuyorsunuz?" diye itirazda bulundu grup başkan vekilimize. Sayın Bostancı, imzanızı taşıyor, ayrıca bu nedenle reddetmemiz gerekiyordu, söylüyorum.
"Türkiye tarihinin en büyük ve en kapsamlı terörle mücadelesini yürütürken bazı milletvekillerinin seçilmeden önce ya da seçildikten sonra yapmış oldukları -bakın, yaptıkları iddia edilen demiyor- teröre manevi ve moral destek manasındaki açıklamaları..."
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - IŞİD var mı içinde?
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Yok tabii. Geçelim şimdi onu. Oraya geleceğiz.
Ben şunu anlatmaya çalışıyorum: Gerekçe bu şekilde itham edici bir dille yazılamaz. Yargı merci değilsiniz. Parlamentonun iradesine saygılıysanız... Bizim yazdığımız soru önergeleri en ufak bir imadan dolayı Cumhurbaşkanına dokunduğu gerekçesiyle iade ediliyor, hazırladığımız kanun tekliflerinin gerekçesi bu şekilde yorumlanarak iade ediliyor, soruşturma önergelerimiz iade ediliyor. Siz son derece rahat bir şekilde... Burada fezlekesi bulunan bütün milletvekilleri hüküm giymiş ve hükümleri kesinleşmiş gibi suçlu ilan edecek şekilde bir gerekçe yazılıyor.
BAŞKAN - Cümleyi tamamlamadınız Hocam. Cümleyi tamamlamadınız, devamı...
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Tamamlıyorum, geliyor, daha da vahimi geliyor.
"Bazı milletvekillerinin teröre ve teröristlere fiilî manada destek ve yardımları..." Devam ediyoruz: "Bazı milletvekillerinin şiddet çağrıları kamuoyunda büyük infial meydana getirmektedir." "İddiaları" demiyor. Bunların hepsi ağır suç ithamıdır ve bu...
BAŞKAN - Kamuoyu da...
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Hayır Sayın Başkan, lütfen. Yani, hukukun temel ilkeleridir, en basit gereğidir. Ben bunu yazarsam masumiyet karinesine aykırı davranmış olduğum gerekçesiyle iade edersiniz. Yani niyeti açıkça belli eden, hukuku açıkça ihlal eden bir gerekçeden söz ediyor. Öyle bir gerekçe ki bir sürü milletvekilini peşinen mahkûm ediyor. Sanki haklarında kesinleşmiş yargı varmış gibi bir ifade kullanıyor ve Komisyon da işte bu teklif buraya gelince ya da Meclis Başkanlığı, önce orası, bu gerekçeye bakarak "Bunu düzeltin, öyle gönderin." demek yerine buna alet oluyor. Bu, Anayasa'ya aykırılığın apaçık ihlalidir. Bir: Sadece bu ifade bile ayrımcılık yasağına aykırı davranışın net kanıtı. İki: Bu kanunun belli bir grubu hedef aldığının apaçık itirafıdır. Yani burada "Biz şu anda dosyası bulunan bütün milletvekillerini getirdik, onların dosyalarını getirdik, hepsini böylece ayrımsız işleme koyacağız." iddiası tamamen dayanaktan yoksun ve geçersizdir.
Gelelim bir temel hukuk ilkesine daha Sayın Başkan. Bir defa...
TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın Başkanım, oturmak için sandalye bulmamız mümkün mü?
MİTHAT SANCAR (Mardin) - "Geri yürümezlik" kuralının...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sayın Başkan, bizi ne zamana kadar ayakta tutacaksınız?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Milletvekillerini kaç saat ayakta tutacaksınız Sayın Başkan? Bu ne biçim bir usuldür ya! Yani, siz kendi partinize mensup milletvekillerini ayakta bekletebilirsiniz, onlar alışkın olabilirler ama bizim milletvekillerimiz böyle bir yöntemi kabul etmezler. Böyle bir şey yok.
BAŞKAN - Etmezler, doğru. Yer oluyor, oturuyorlar, sonra kalkıyorlar, sonra "Ayaktayız." diyorlar, çok enteresan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Yok, işte yok ya!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Saatlerdir ayakta bekliyorlar.
BAŞKAN - Oturmuştun, az önce buradaydın. Oturmuştun az önce.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Ben bir bürokratın yerine oturmuştum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Hayır, bakın, mekânla ilgili en başından beri ifade ettiğimiz talebi bir türlü yerine getirmiyorsunuz. Hiç olmazsa burada milletvekillerinin oturmasıyla ilgili bir düzeni sağlamak zorundasınız. Ara verin, ek sandalye mi istersiniz, salonla ilgili farklı bir şey mi yaparsınız, onu yapmak zorundasınız. Ayıp denen bir şey var! Bu on saat mi sürecek, bir gün mü sürecek, iki gün mü sürecek, o da belli değil. Daha gelecek olan arkadaşlarımız var.
BAŞKAN - Belli değil, daha...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Böyle bir şey var mı ya?
BAŞKAN - Mithat Bey, devam edelim.
Buyurun.
TUFAN KÖSE (Çorum) - "Devam edelim" derken... Ben hizmetlinize söyledim "Bir sandalye getirin, dışarıdan bulun." dedim, "Bulamam." diyor. Böyle bir usul var mı, milletvekili ayakta mı bekleyecek?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Önce bunu çözelim, sonra devam ederiz.
BAŞKAN - Yani, beş dakika önce gelmedin mi sen? Beş dakika önce geldin. (Gürültüler)
TUFAN KÖSE (Çorum) - Beş dakika, on dakika...
BAŞKAN - Ama biz burada 550 tane sandalyeyi nereden bulacağız?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Saatlerdir ayakta bekliyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Oluyor işler böyle, münavebeli olarak oluyor.
TUFAN KÖSE (Çorum) - Bana "Sen" diye hitap edemezsiniz, "siz" diyeceksiniz.
BAŞKAN - Tamam. Siz beş dakika önce gelmediniz mi?
TUFAN KÖSE (Çorum) - Ben sandalye istiyorum, hizmetliniz "Sandalye bulamam." diyor. Bu nasıl bir şey?
BAŞKAN - Tamam, mümkün olduğu kadar temin ediyoruz. Meclisin imkânları bunlar. 550 tane nasıl bulacağız? (Gürültüler)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ne demek "Meclisin imkânları bunlar"?
TUFAN KÖSE (Çorum) - Bunu çözmek için...
BAŞKAN - Beş dakika önce geliyorsunuz, bizim iki saat yaptığımız tartışmayı yeniden açıyorsunuz. Biz iki saat tartıştık bu konuyu, hallettik, karar verdik. Ne demek, öyle şey mi olur ya! (Gürültüler)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Başkan, Tufan Bey Meclis İdare Amiri!
BAŞKAN - Tamam, söylüyoruz, mümkün oldukça getiriliyor, tamam. Söylüyoruz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Başkan, bu düzeni değiştirmeniz gerekiyor.
BAŞKAN - Getirildi, bakın, buralara hep dizildi. (Gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - İsterseniz saraya alalım, orada belki yer daha geniştir! Ne demek Meclisin imkânı yok?
TUFAN KÖSE (Çorum) - "Sandalye getirin." diyorum hizmetlisine, "Ben sandalye bulamam." diyor.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ara verin Başkan. (Karşılıklı konuşmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Sancar, buyurunuz.
Sayın Sancar'ı dinliyoruz arkadaşlar.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sayın Başkan, bu sorunun ciddi bir sorun olduğunu başta da belirttik.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ara verilsin, düzeltsinler. Öyle şey mi olur!
MİHTAN SANCAR (Mardin) - Bir dakika lütfen, tamam.
Bu devam edecek ve konuşmalar kesilebilir. Gördüğünüz gibi biz daha usulle ilgili tartışmayı yürütmekteyiz. Yani 38'inci madde gereği müzakereye geçilmemesi sebeplerini anlatıyoruz. Şimdi, yapılması gereken şuydu: Bir ara vermeniz. Ben şimdiden o talebi tekrarlarım, bir saat yemek arası verin, yeniden değerlendirin, sonra kaldığımız yerden anlatmaya devam ederiz.
BAŞKAN - Mithat Bey, 38'e göre yani siz şunu mu söylüyorsunuz...
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Ben devam edeceğim, bitmedi konuşmam.
BAŞKAN - Tamam. Anayasa'ya aykırılık...
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Anayasa'ya açık aykırılıktan dolayı müzakereye geçmeden reddetmeyi...
BAŞKAN - Öyle değil. "Öncelikle görüşülür." diyor, geçmeden değil, "Öncelikle görüşülür." diyor ama bir önergeniz yok daha henüz. Varsa...
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Hayır. 38/2...
BAŞKAN - Tamam.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Burada 38'e 2 çok açık bir şekilde, bir tasarı veya teklifin Anayasa'ya aykırı olduğunu gördüğü takdirde gerekçesini belirterek maddelerin müzakeresine geçmeden önce...
BAŞKAN - Geçmedik maddelerin müzakeresine, geneli üzerinde konuşuyoruz.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Ama geçmeyeceğiz...
BAŞKAN - Tamam, ama bir komisyon üyesinin bunu söylemesi kâfi mi? "Komisyon" diyor. Karar alacağız.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Onu tartışmaya açıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Anlıyorum ama yazılı bir önerge yok.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Bu kararı ben vermiyorum.
BAŞKAN - Anayasa'ya aykırılık önergesi yok.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Ben Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle müzakereye geçmeden reddedilmesi gerektiğine dair...
BAŞKAN - Geçmeden önce onu tartışmamız lazım, doğru.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - ...gerekçelerimi aktarıyorum.
BAŞKAN - Ama ilk defa siz...
MİTHAT SANCAR (Mardin) - ...ve bunu da diğer arkadaşların takdirine sunacağım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Önergeyi de vereceğiz.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Önergeyi de vereceğiz zaten, ayrı.
Şimdi o zaman devam edelim. Neden Anayasa'ya açık aykırılık var? Bir defa, geriye yürüme yasağını ihlal ediyor. Geriye yürüme yasağının en temel unsurlarından biri de kazanılmış hakların korunmasıdır. Şimdi, siz, bu Parlamentoya üye olarak seçildiği anda belli bir usule tabi olan dokunulmazlık meselesini değiştiriyorsunuz. Daha doğrusu değiştirmiyorsunuz, geçici bir maddeyle devre dışı bırakıyorsunuz, bu öneriyle. Bu, şu demektir: 83'üncü madde ve ona bağlı İç Tüzük hükümleri 131 ve devamı, Anayasa'nın 85'inci maddesi milletvekillerine belli temel haklar tanımıştır. O haklar temel haklardır, devredilemez, vazgeçilemez, ihlal edilemez haklardır. Nedir bu? Savunma hakkı. Nedir bu? Daha önce sahip olduğu hakların korunması talebi yani kazanılmış hak talebi. Ben buraya, Parlamentoya girdiğimde 83'üncü madde, 85'inci madde dokunulmazlıklarla ilgili hukukun temel ilkelerini düzenliyordu, İç Tüzük 131 ve devamı usulünü belirtiyordu. Bu benim hakkım, buna göre muamele görme hakkım var, bütün vekillerin de bu hakkı var. Şimdi, bunları apaçık devre dışı bırakan bir geçici madde teklifiyle karşı karşıyayız. Bu açıdan da Anayasa'ya net bir şekilde aykırıdır. Müzakere edilmeden reddedilmelidir. "Yargı yolunu kapatmak." dedim. Zaten 85'inci maddede var, onu da devre dışı bırakacaklar. Böylece savunma hakkı da gasbedilmiş oluyor. Peki neden yapılıyor bütün bunlar?
Şimdi, açıklanan gerekçeler bile bu teklifin neden apaçık Anayasa'ya aykırı olduğunu ortaya koyan itiraflar niteliğindedir, söyleyelim. "Çok ağır bir terörle mücadele dönemi yaşanıyor. Kamuoyunun yoğun baskısı var." deniyor. Sevgili arkadaşlar birbirimizi kandırmayalım, kamuoyu hangi kamuoyu? Eğer iktidara yakın, iktidara bağlı gazetelerin aylardır sürdürdükleri linç kampanyasını kastediyorsanız, onun bu kadar rahat yürütülmesi bile bu oyunun nasıl bir mantığa ve hedefe dayandığını açıkça gösteriyor. "Dokunun şunlara, dokunun, dokunulmazlıkları bir an önce kaldırın. Kim bunlar?" diye Parlamentoda yer alan milletvekillerini hedef gösterici nitelikte manşetlerden aylardır yayın yapılıyor. Bu planın önceden hazırlandığı ve belli bir hedefi olduğu açıktır. Nedir bu mantık, onu da anlatmaya çalışalım.
Kamuoyunda infial gerekçesiyle şimdi gündeme gelmesini takdir ettiler, 316 imzayla. Onun da Anayasa'ya aykırılığını söyleyeceğiz. Peki, 17-25 Aralıkta infial yok muydu? Ortada sayısız iddia, pek çok güçlü şüphe yok muydu? Neden gündeme getirmediniz? İnfial size göre birileri için var ama sizin partinizi, partinizin hükûmetini, bakanlarını, Başbakanını kapsayan iddialar ve onlarla ilgili kamuoyunun vicdanındaki rahatsızlıklar infial değil. Neden getirmediniz? Deniyor ki: İşte getirdik hepsini. Hayır efendim. Kamuoyunu bu şekilde kandıramazsınız. Getirmediniz. Önce o dosyaları sıfırladınız. Hâkimleri, savcıları değiştirerek takipsizlik kararlarıyla pek çoğunun Meclise intikalini önlediniz. Şimdi kalan 3-5 tane önemsiz dosyayla karşımıza geliyorsunuz. Böylece muhalefetin aylardır, yıllardır sürdürdüğü işte hep "Bütün dokunulmazlıklar kaldırılsın." talebine cevap vermiş olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Bunu kimsenin bu kadar kolay yutmayacağını bilmenizi isteriz. Burada iktidar partisi tarafından ileri sürülen hiçbir gerekçe ve hiçbir argüman inandırıcı değil, tutarlı değil, hukuka uygun değil, başka amaçlara hizmet ediyor. Bu amaçların da kanunlarda izlenmemesi gereken amaçlar olduğunu belirtelim. Eğer şimdi söylediğim amaçları izlediği açık olan bir kanun teklifi varsa, bu da açıkça Anayasa'ya aykırılıktan müzakere edilmeden reddedilmelidir. Nedir bu? Siyasi bir hedefe ulaşmak için, belli bir grubu mağdur etmek için bir kanun çıkaramazsınız, kamu yararı buna engeldir. Kanunlar da idare hukuku genel teorisinde, Anayasa genel teorisinde çeşitli unsurlara göre değerlendirilir. Amacının kamu yararı olması gerekir. Kamu yararına aykırılık nasıl saptanır, çok basit. Açık siyasi amaç, belli kişi ve grupları hedef alma. Böyle bir mantıkla, böyle bir hedefle, böyle bir amaçla hazırlanan kanun Anayasa'ya aykırıdır, açık aykırıdır, müzakere edilmeden reddedilmelidir. Amaç nedir? Amaçlar çok saklı değil arkadaşlar. 7 Haziran sonrası ortaya çıkan tablo bu tartışmaların neden gündeme getirildiğini de yeterince açık bir biçimde ortaya koyuyor. Bir başkanlık planı var. Başkanlık planına uygun bir Anayasa hazırlığı var ve bunun önündeki en büyük engel HDP. HDP, 7 Haziranda aldığı oy ve çıkardığı milletvekili sayısıyla bu planları çok güçlü bir şekilde engelleyebileceğini ortaya koymuştur. Onun üzerine HDP'yi başka yöntemlerle tasfiye etme, işlevsizleştirme, etkisizleştirme operasyonlarına girişildi -ayrıntılarına girmeme gerek yok- ve 1 Kasım da şimdi devam eden darbe sürecinin en önemli dönemeçlerinden biriydi. Bu darbe sürecinin önemli taşlarından biri, önemli sütunlarından biri 1 Kasımdı. Şimdi tartışmakta olduğumuz teklif bu darbe planlarının en önemli ikinci virajıdır. Neden böyle bir nitelemede bulunuyoruz? Açık, demin saydığım nedenlerle Anayasa'ya aykırı bir teklif getiriyorsunuz. Darbe mantığına, darbecilerin zihniyetine ve alışkanlıklarına uygun davranıyorsunuz, onları tekrar ediyorsunuz, bunun dışında siyaseti işlevsiz kılacak, Parlamentoyu muhalefetsiz bırakacak, 5 milyonu aşkın insanı temsiliyetsiz bırakacak bir yolu açıyorsunuz. Siyaseti askıya alarak darbe yapma planlarını daha da ileriye taşıyorsunuz. Garip olan şu: AKP'nin hedefleri var, kendine göre bu hedefler için de canhıraşane çalışması, çaba harcaması, hukuku dinlemeden her şeyi yapması anlaşılır, kendisi için hayati bir mesele. Başkanlık sistemi neden isteniyor? Çünkü pek çok şeyden kurtulmak için; soruşturma, iddia, bunlardan kurtulmak için keyfî yönetimi en üste taşıyacak bir otoriter sistem arzulanıyor. Bu kadarı anlaşılır bir şey yani bir parti böyle bir hedefe sahipse hukuku da hiçe sayar, Anayasa'yı da hiçe sayar, getirir önümüze bu kadar garabet kanunları koyar ve sonrasını da istediği gibi yönetmek için yargıyla da oynar, emniyetle de oynar, orada da planlar kurar. Anlaşılmaz olan şudur: Bu söylediklerimin tamamını tekrar eden -pardon, benden önce söyleyen- sevgili CHP'li milletvekili sözcüsü arkadaşımın "Yine de buna evet diyeceğiz." demesidir. Sizin hedefiniz ne? AKP'nin hedefi belli, anlaşılır, çıkarları var, ihtiyaçları var. Sizin ihtiyacınız ne? Neden bu kadar apaçık Anayasa'ya aykırı olduğunu Genel Başkanınızın, bizzat sizin -belki benden daha iyi anlattığınız şekilde- ortaya koyduğunuz bir teklife neden evet diyorsunuz? "Tarihe hesap vereceğiz." demekle bu işten sıyrılmak mümkün olmaz. Burada da birbirimize açıklama yapmak tarihe hesap vermenin, halka, halk vicdanına hesap vermenin bir yöntemidir.
Bizim dokunulmazlıklardan korktuğumuz yok, arkadaşlarım zaten sürekli bunu açıklamak zorunda kaldılar çeşitli sataşmalar dolayısıyla. Bu partiye adımınızı atar atmaz risk aldığınızı bilirsiniz, bedel ödeme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunuzu bilirsiniz. Ne bir maddi menfaat elde edebilirsiniz ne bir, işte, mevki, makam elde edebilirsiniz, burada sizi bekleyen çok ciddi ihtimaller hapishanelerdir, daha önce örneğini gördüğümüz bizatihi milletvekillerini hedef alan infazlardır. Bu tarihi bilmeden, bu gerçeği bilmeden HDP'de hiç kimse ne adaylık başvurusunda bulunur ne de bunu düşünür. Kimsenin bu konuda bir korkusu yok, bizim kendimizi bu açıdan güvenceye almaya ihtiyacımız yok, böyle bir arayışımız yok, esasen zaten kürsü dokunulmazlığımız da neredeyse fiilen yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - "Neredeyse" değil, yok.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Evet, yani sürekli saldırılarla karşı karşıya, vekillerimiz susturuluyor, dünkü gibi linç girişimleri olabiliyor.
Neden biz bütün bunları dile getiriyoruz ve bu kanuna karşıyız? Şunun için: Dokunulmazlıkların hepsini kaldırmanın yöntemi var, CHP bir yöntem önerdi, biz de önerdik. Bunu Sayın Başkan size de ilettim, kamuoyuna da açıkladık, Sayın Tezcan'a da ilettim bunu, kamuoyu da zaten yayın organları aracılığıyla öğrendi. Biz ne öneriyoruz, onu da söyleyeceğiz. Eğer derdiniz dokunulmazlıklar meselesiyse biz varız ama biliyoruz ki dokunulmazlıkları kalıcı olarak kaldırmaktan en çok korkan parti AKP'dir. Bizim böyle bir korkumuz yok, Anayasa'ya uygun, evrensel normlara uygun bir teklifimiz, kalıcı Anayasa değişikliği teklifimiz var. 83'üncü maddeyi kalıcı bir biçimde değiştirme teklifimiz var, bunu müzakereye hazır olduğumuzu söyledik, önerge olarak getireceğiz, yazılı önerge olarak Komisyona da getireceğiz, iletmiştir arkadaşlarım, bunları da o zaman tartışacağız.
Ben son olarak şunu söyleyeyim. Burada yaptığımız şey Anayasa'ya aykırı bir iştir, maddenin esasını müzakere etmek. Dolayısıyla maddenin esasını müzakereye geçmeden reddetmemiz gerekiyor. Bu konuda diğer parti sözcülerinin ve üyelerinin ne düşündüğünü de bilmek isteriz, kendileri konuşmayı uygun görürlerse.
Bunun dışında, tekrar ediyoruz Sayın Başkan; bir ara verin, böyle insanlık dışı şartlarda çalışmak olmaz, ne yemek yendi ne nefes alındı, aceleniz ne, ne oluyor, niye? Yani bir saat bir ara kimin hesabını nasıl bozacak ya? Bir ara verin, salon konusunu yeniden tetkik edin, yayın konusu nasıl işliyor bilmiyorum o konuda bilgi verin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Verilmiyor, öyle bir şey yok.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Neden bu kamera kayıt yapıyor, kime yayın yapıyor, onu açıklayın.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Göstermelik, yahu kamerayı bari şey yapmayın yani.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Şu an İnternet'te de yayın yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Yok, yok.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Bir nefes alınsın, ara verin, bizler de ondan sonra tartışmaya kaldığımız yerden usulle ilgili başka önerilerimiz de olacak, onları da tartışarak devam edelim, diğer arkadaşlarımızı da dinleyelim.
Teşekkürler efendim.