| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | TRT Genel Müdürlüğünün 2013 ve 2014 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .04.2016 |
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, değerli kurum temsilcileri; bu görüşmenin ben ülkemiz açısından, kurumumuz açısından hayırlara vesile olacak sonuçlarla ve derslerle sonuçlanmasını diliyorum.
Şimdi, tabii, aslında birçok şey konuşuldu. TRT'nin toplum yaşamımızda, toplum yaşamımızın tüm alanlarında çok ciddi etkileri var. Olumludur, olumsuzdur ama hem sosyal hem siyasal hem kültürel hem de ekonomik anlamda bilanço büyüklüğüne baktığınızda çok ciddi bir şekilde bir kaynağı yönettiğini de görecek olursak, etkilerini de görecek olursak, yine bir yayın kurumu olarak vatandaşın tüm bu yaşam alanlarında yaratacağı etkilerin sonuçlara etkisini de düşünecek olursak çok ciddi bir etki alanı olan bir kurumumuz. Kaynağı, sermayesi tamamen vatandaştan, dolaylı vergilerle. Biliyorsunuz dolaylı vergiler gerçekten en acımasız vergiler, ben Adalet ve Kalkınma Partisinin 2002 yılı seçim beyannamesinde bu vergiyi "namert vergisi" olarak tanımladığını hatırlıyorum ama tabii, bu dolaylı vergiler o dönemlerde yüzde 60-65 civarlarındayken bugün yüzde 70'in üzerine de çıktığını da ayrıca belirtmek istiyorum.
Burada söylendi, iki kaynaktan geliyor, ikisi de dolaylı vergi, tüketim vergisi, bunun dışında gelir yok gibi yani yüzde 92-93'ü gelirlerin doğrudan bu şekilde toplanan vergilerden. Ben öncelikle şunu hemen ifade etmek istiyorum: Mali tablolarını çok detaylı bir şekilde inceledim. Sayın Genel Müdürüm, mali tablolarınız aslında normal finansal yapınızı yansıtmıyor. TRT diğer KİT'lerden çok farklı olarak kendi, hani nevi şahsına münhasır bir kurum. Bu finans modeli ve bu finansal raporlama gerçeği yansıtmıyor yani dışarıdan biri olarak ben bu mali tablolara baktığımda, örneğin 2014 yılı gelir tablosunun sonucunda 152 milyon, 113 milyonda 2013 yılında kâr edildiğini görüyorum. Yani bunlar raporlandığında kâr eden bir kurum, aslında böyle bir şey yok, böyle bir şey yok, bu finansal raporlamanın yanlışlığından. Sayıştay bu konularda neden öneri getirmiyor, doğrusu onu da anlayabilmiş değilim.
Bakın, şöyle kabaca baktığınızda aslında siz 2014 yılında 1 milyar 300 milyon zarar etmişsiniz kâr zarar boyutuyla bakacak olursak. Oysa bu kurumda satışlar olarak gözüken, mali tablolarda, net satışlar, brüt satış kârı, faaliyet kârı, olağan kâr ve sonuçta dönem kârı olarak gözüken bu kalemler böyle gerçeği yansıtmıyor yani bu gelir tablosu formatı bir defa yanıltıyor, psikolojiyi de yanıltır. Yani şöyle izah edeyim: TRT faaliyetlerini ne kadar azaltırsa kârı o kadar artıyor, faaliyetlerini ne kadar artırırsa kârı o kadar azalıyor. Yani TRT'nin kâra geçiş noktası değil aslında zarara geçiş noktası söz konusu buradaki raporlamaya bakınca, faaliyetlerini artırarak ancak o noktaya gelebilir. Onun için bu raporlama sisteminin bana göre değişmesi gerektiğini, TRT'nin özellikle... Çünkü nevi şahsına münhasır bir finansal raporlama... Toplanan vergiler gelir tablosunda bir gelir olarak yer almadan doğrudan belirli bir havuzda toplanıp sermaye yedekleri içerisinde toplanabilir. Dolayısıyla biz şunu göremiyoruz: TRT'nin 2014 yılında yaptığı faaliyetlerin bize maliyetini, bedelini, TRT'nin bu genel ekonomi içerisinde bu ülkeye maliyetinin ne olduğunu göremiyoruz. 2014 rakamlarıyla ben kabaca baktığımda TRT bu milletin eski parayla 1 katrilyon 300 milyarlık bir kaynağını tüketmiş. O zaman neler yaptı diye bunu belki değerlendirme imkânımız daha sağlıklı olabilir. Bu önemli bir konu diye düşünüyorum yani raporlama açısından baktığınızda, aksi takdirde şunu gazetelerde yayımladığınızda; ya helal olsun, bak o kadar çalışılıyor, yapılıyor, bir de 252 trilyon da kâr eden bir kurum olarak bunu vatandaş görecek; oysa gerçekte 1 katrilyon 300 milyar ya da 1 milyar 300 milyon bir zarar 2014 mali raporlarında, 2014 parasının satın alma gücüyle.
Bilançodan başlamışken orada şüpheli alacaklar kalemi bayağı büyük bir kalemdi, o kalemle ilgili ben bir bilgi almak istiyorum; mümkünse şimdi, değilse yazılı olarak da alabilirim.
Reklam gelirleri konusundaki eleştirilere katılıyorum yani biraz da işin bu tarafından bakmak gerekiyor. Çok ciddi bir kaynak ve tabii, TRT'yi sadece, salt köşe başındaki bir yayın organı, televizyonlar, televizyon kanalları gibi de değerlendirmemek lazım ama kapasitede bir azalma olmamakla birlikte birçok işin de son yıllarda "outsource" edildiğini, dışarıdan satın aldığını... Ki buralarda konuşuldu, tekrar girmek istemiyorum yani bir tarafta kapasite aynı kalıyor... Ben dışarıdan almayı şöyle anlarım, hatta bunu yapmak da lazım, birçok kamu kurumu buna yıllar önce başladı birçok konuda. TRT asli fonksiyonuna yönelebilir ve dışarıdan "outsource" ederek ülkenin de bu konularla ilgili bir kapasitesinden istifade edebilir, bunların ciddi bir şekilde genel ekonomi üzerinde de katkıları olabilir eğer uygun bir işletmecilik formatında yaklaşılır, sistem oluşturulabilirse. Karşı değilim ama burada eleştirmek istediğim konu, bir taraftan kapasite aynı kalıyor, daha da artırılmaya çalışılıyor, öbür taraftan da TRT birçok iş ve işlemleri, işlevleri dışarıdan "outsource" yoluyla, dışarıdan satın alma yoluyla gerçekleştiriyor, burada da bir önemli bir çelişki var.
Şimdi, aslında TRT iki yönlü bir vebal altında, bu kadar kaynağı kullanan TRT. Birisi biraz önceki söylediğim bu devasa kaynağı, hem de fakirden fukaradan yani işi olmayan... Çünkü bu memlekette dolaylı vergilerin yüzde 70'lere vardığını söyledik, dolaylı vergiler işi olmayan insanlardan da alınan vergiler yani bu yatarsınız, kalkarsınız, uyurken de vergi ödersiniz, işiniz olsa da ödersiniz, olmasa da bu vergileri ödersiniz. Yani kapıya gelip TRT'de iş isteyen, "işsizim" diyen, "açım" diye bağıranlar da aslında bu TRT'nin kaynaklarına katkı veren insanlar. Dolayısıyla burası önemli, harcama tarafı önemli.
Tabii ki burada bizi sınırlayan, uymamız gereken mevzuatlar var, hak var, hukuk var yani hesap var. Dolayısıyla bu biraz da insanın, yöneticilerin, bu işi yapanların -çünkü birçok da yetki devirleri var- biraz da bunların insafına, vicdanına kalan şeyler ama tabii ki denetimin burada insafla, vicdanla olacak diye bırakılacak hâli yok. Onun için sistem, bu yapı denetimi de beraberinde getiriyor, sorumlulukları da beraberinde yüklüyor.
Bir de ben TRT'de özellikle... Suç tabii, suçun şahsiliği ilkesinden hareketle bazı şeylerin kurumsal olarak üstlenildiği ve şahsa rücu edilmediği şeklinde bazı şeyler görüyorum. Aslında bu, özellikle bu tür mali yönetimlerde son derece önemli yani kendisine eğer bir sıkıntı geleceğini, mali anlamda bir yük geleceğini insanlar bildiklerinde bazı konularda çok daha dikkatli olabiliyorlar.
Bazı konuları yine TRT'de, özellikle dışarıdan satın alınan program ve benzeri şeylerde, denetimini yapmak çok kolay değil yani sektörün özelliğinden kaynaklanan bir durum var ama bunlarla ilgili de mutlaka bir denetim standartları da getirmek gerektiğine inanıyorum.
İki yönlü vebal dedim. Birisi harcama yönü, bugün de burada çok konuşuldu. Bu tür söylenti, dedikodu da olsa bunların önüne geçilmesi gerektiğine inanıyorum çünkü TRT -hep tekrar ediyoruz- yani işsiz olan insanın da cebinden para verdiği bir kurum, milletin bir kurumu.
Yayınlar noktasına gelince, yayınlar noktasında ne yazık ki TRT'nin özellikle siyasi konularda objektif bir yayın yaptığını, objektiflik ilkesine uyduğunu söyleyemeyeceğim. Yani, buna biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak hatta çok ciddi şekilde, en üst düzeyde de bir tepki gösterdik. Yani, şunu beklerdik ki: Örneğin, bir basın toplantısında öyle bir noktaya gelmişti ki "TRT'nin kamerasını alın." dedik -ki bunu bir milliyetçi partinin de yaptığını düşünecek olursanız- yani hiçbir Allah'ın kulu "Acaba nedir?" diye, TRT'den de bir üst düzey yönetici "Bu nedir, nerede bir yanlış var, hata var?" şeklinde bir dönüş yapmadı, buna da ihtiyaç duymadı.
Yine yapılan birçok program var, çok da uzatmak istemiyorum, tekrara da düşmek istemiyorum ama mesela bir "Fetret" belgeseli yayınladınız. Şimdi, bu belgeselde ülkücüler aşağılandı, terörle mücadele eden görevliler karalandı yani ne yazık ki bir terör örgütü aklanmaya çalışıldı. Buna hakkınız yok, bunu yapamazsınız, bunu yapamazsınız.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) - Hangi diziydi o?
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - "Fetret" diye bir belgesel.
Dolayısıyla, konuda, ben burada, milletin çatısı altında milletin parasıyla yayın yapan, faaliyet yapan bir kuruma milletin evlatlarına küfretmesini ve böyle bir yayını gerçekleştirmesini kabul etmediğimi ve aynen iade ettiğimi de ifade etmek istiyorum. Bunlara da dikkat etmek lazım. İşte bunlar güveni yok ediyor. Bunlar, belki de sizin yaptığınız birçok doğru işlerin, -bugün burada konuşulan- belki haklı işlerin sorgulanmasına neden oluyor. Çünkü, o güven yok olduğunda doğal olarak şüphe güvenin yerini almaya başlıyor.
Dolayısıyla, söylenecek çok şey var, detaylar üzerinden çok konuşma yerine genelde bir değerlendirmeyi tercih ettim.
Bir de soru olarak, özellikle, bu değişik dillerde açılan, yayında bulunan kanallarla ilgili reyting durumlarını yazılı olarak mümkünse rica ediyorum, reytinglerindeki trendi rica ediyorum.
Tabii, TRT'nin asli görevinin özellikle ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı değil, birleştirici, kaynaştırıcı olması gerektiğini; gerek yayınlarında gerek politikalarında gerek programlarında buna dikkat etmeleri gerektiğini... "Doğrular yapılıyor." diyebilirsiniz ama algılar da bu anlamda son derece önemli.
Ben tekrar bu kesin hesap görüşmesinin kurum ve ülkemiz açısından hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.