| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 06 .04.2016 |
NURİ OKUTAN (Isparta) - Sayın Bakanım, Değerli Başkanım, değerli vekiller; herkesi saygıyla hürmetle selamlıyorum. Bilhassa, burada İçişleri Bakanlığına mensup meslektaşlarımız var. Onlara da bilhassa "hoş geldiniz" demeyi bir borç biliyorum.
Efendim, bu yasa bu hâle gelmeden önce ben de o vakitler aktif faal olarak çalışıyordum. Yasanın mantığı, esasen, Celal Başkanımın ifade ettiği mantıkla yola çıkıldı. Yani, özünde kamu görevlileri ve kolluk görevlileri kendi içinde birtakım hatalar yaparlar ve yaptıkları vakit de "Kol kırılır, yen içinde kalır." mantığıyla hareket edilir. Bunun önüne geçilmesi icap eder mantığı vardı. O vakitlerde Avrupa Birliği uyum süreci çok hızlıydı ve Avrupa Birliğiyle de iş birliği yapılarak, oradan da destek alınarak bir proje üretildi ve kaymakamlarla, güvenlik güçlerimizle ve yurt dışı boyutu da olan ciddi çalışmalar üretildi. Özü şu bunun: Devlet genellikle ceberut yaklaşımıyla vatandaşları ezer, ezerken de bunu kolluk güçleri vasıtasıyla yapar ve bu kolluk güçleri bu hataları da kendi içinde kapatırlar ve dolayısıyla da bu kamu vicdanında yaralar açar, hatta güvenlik güçleri de bu manada itibar kaybeder yaklaşımı vardır ve bunun dış bir gözle, güvenlik güçlerinin dışındaki bir gözle denetlenmesi icap eder ve tam da adı şimdiki gibi değil, Kolluk Gözetim Komisyonu değil, sivil gözetim kurulu, sivil gözetim projesiydi bu. Birkaç sefer geldi. Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde geldi, şimdiki Hükûmet döneminde geldi ve giderek bir viraj alınması söz konusu. Bu geldiği hâliyle aslında kolluk güçlerinin yaptığı hatalarla genel yargılama mevzuatı var. Bu mevzuat da bize göre işliyor. Gerek adli görevleriyle ilgili hususlarda doğrudan zaten savcılarımız -aramızda eski savcılar da var- kolluk güçleriyle ilgili işlem yapabilirler, bu mevzuat var zaten bu hâliyle. Disiplinle ilgili hususlarda da kolluk güçlerimizin, Emniyetin, Jandarmanın, diğer kolluk güçlerinin disiplin suçlarında genel kamu görevlilerinin disiplin suçlarından da ağırlaştırılmış bir rejimi vardır zaten. Yani, hâlihazırda kolluk güçleri, diyelim ki Emniyet teşkilatı diğer kamu görevlilerinden daha ağır bir disiplin rejimiyle karşı karşıyadır. "En ufak hataları, düğmenizi kapatmadınız, yolda şu hataları yaptınız." vesair falan diyerek ağır bir disiplin rejimiyle karşı karşıyadırlar. Dolayısıyla, bunlar zaten işliyor.
Bir başka husus: İnsan Hakları Kurumu bugünlerde yasalaşacak, ilgili maddeleri de geçti. Bazı hususlar var ki savcılar doğrudan devlet memurlarını yargılama rejiminin de dışına çıkarak doğrudan dava açma imkânı var, biri bu. Bu konulara giriyor, insan haklarına aykırı harekette bulunan bir suç işlenirse savcılar bu hususta doğrudan soruşturma açma yetkisine de sahipler. Ayrıca, İnsan Hakları Kurumuyla ilgili ek maddelere, ayrımcılık dâhil, kötü muamele dâhil, işkence dâhil oralara da geçmiş durumda. Sözü toparlayacak olursak maddelerde teker teker konuşabiliriz.
Komisyonun oluşturulmasında güvenlik güçlerinin daha çok dışına çıkarılarak sivil unsurlar katılmış ama o unsurlar kamu görevlilerinden daha çok oluşmuş. Orada İçişleri Bakanlığına yansıyan kısım, daha çok mülki idarenin ilçedeki ve ildeki etkinliği nasıl artırabilir? Çünkü yani bizim rejimimize göre, 5440 sayılı Kanun'a göre, ilin güvenlik sorunundan il valisi, ilçede de ilçe kaymakamı doğrudan sorumludur. O bakımdan, bu manada mülki idarenin etkinliğinin artırılması ve hesabının da doğrudan ilçede kaymakamdan, ilde de validen sorulması mantığı vardı. Bu kurul üyelerine baktığımızda mesela ben Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün burada olmasını çok manalı bulmam. Neden İller İdaresi Genel Müdürlüğü yok? Madem olacaktı İller İdaresi Genel Müdürlüğü burada bulunmalıydı yani böyle bir Komisyon olacaksa.
Nihayetinde şöyle bir şey: Bu Komisyonun olumlu tarafları var yani mesela, bir merkez oluşturuluyor, kayıt sistemi oluşturuluyor hem Jandarmayla ilgili hem Sahil Güvenlik Komutanlığıyla ilgili hem Emniyetle ilgili. Zaman içerisinde burada bir birikim oluşacak, bir eğilim oluşacak. Bu eğilimin değerlendirilmesi, sorunlara çözüm önerilerinin aktarılmasıyla ilgili orada bir dosyalama sistemi de oluşarak eğilim çıkması mümkün. Mesela, bu, artılarından bir tanesi. Bir tek tipleşme yani hem Jandarmada hem diğer kolluk güçlerimizde bir standarda kavuşması meselesi doğru bir şey. Ama, biz özünde buna, hele hele İnsan Hakları Eşitlik Kurumunun ve ayrımcılıkla ilgili mücadeleyle ilgili yasaların çıkarılmasından sonra çok fazla ihtiyaç kalmadığını düşünüyoruz.
Şimdi, bir de olağanüstü dönemden geçiyoruz. Olağanüstü dönemde güvenlik güçleri bunu kendilerinin çalışmalarına bir müdahale gibi de düşünebilir. Bu olacaksa ya ilk başlangıçtaki mantığı çerçevesinde ele alınmalı ya da bu hâliyle bu aslında Avrupa Birliği uyum süreci çerçevesinde son dönemde vize muafiyeti karşılığında alınacak tedbirlerden bir çalışma ve o çalışmayı yaparken de dostlar alışverişte görsün -yani bu tabiri affınıza sığınarak kullanıyorum yani o kadar da biraz kategorize ederek manasında ifade etmek durumundayım- anlamında, bu yasağı da savalım mantığıyla çıkarılmış bir şey olarak görülüyor. Kendisiyle çelişkili. Ama, şunu da ifade edeyim: Son dönemde Avrupa Birliği uyum süreci çerçevesinde birçok yasa tasarısıyla karşı karşıya kalıyoruz. Orada bir fikir birliği yok, daha çok çeviriler ele alınıyor, bir zihin karışıklığı var ama bu -burada bir kere kaleme alan arkadaşları tahmin ediyorum- taslak güzel hazırlanmış, dili iyi, bir mantık silsilesi var. Biraz teftişe ağırlık verilmiş, teftişte yeni bir mülkiye müfettişi teftiş kuruluna yeni bir kurum ihdas eder görüntüsü verilmiş ve icrai görevler verilmiş, bunlar doğru değil. Elimizde Türkiye'de en iyi işleyen denetim birimlerinden biri İçişleri teftiş müessesesidir. Dolayısıyla, onu da böyle sağdan soldan yeni müesseselerle dağıtmak ya da fikir birliğinin oluşmasına engel anlamına gelebilecek bir dağınık çalışmaya girmek doğru değildir diye düşünüyorum.
Şimdilik, söyleyeceklerim bundan ibaret.
Herkesi saygıyla, hürmetle selamlıyorum tekrar.