| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 03 .12.2025 |
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Ben de şahsınızı ve tüm katılımcı arkadaşlarımızı tekrar saygıyla selamlıyorum.
Elbette, on birinci yargı paketi olarak kamuoyunda dillendirilmiş olan bu kanun teklifi uzunca süredir vatandaşlarımızda bir beklentiye dönüşmüş idi. Tabii ki bu yargı paketlerinin sayısı fazlalaştıkça vatandaşımızın artık reform sözcüğünü duymak istemediği dönemleri yaşıyoruz çünkü 2019'dan bu yana 11'incisi ve bir hazırlık da Hukuk Usulü Muhakemelerine ilişkin bazı düzenlemeleri de ihtiva eden bir 12'ncisinin de yolda olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Ancak tabii ki hukuk işleyen bir süreç. Hiçbir şekilde değişime, dönüşüme ayak uydurmayacağız diye bir kaide söz konusu değil. Bu yüzden ülkenin gerçek ihtiyacı, vatandaşımızın gerçek ihtiyacı doğrultusunda adım atılmış olmasını da biz gayet makul görüyoruz. Lakin bu ihtiyaçlar vatandaştan kaynaklı olarak olmalı. İktidarın sadece kendi keyfine göre, kendi önceliklerine göre kanun teklifleri getirip burada gece gündüz çalıştırmak suretiyle bu düzenlemeleri yapmasını bir reform olarak addetmek mümkün değil. O yüzden Değerli Başkanım, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının daha da güçlendirilmesi, hukuki güvenliğin kuvvetlendirilmesi, yargılamaların makul sürede tamamlanması, çözüm merkezli ve öngörülebilir bir adalet sisteminin oluşturulması, yargılama usullerinin sadeleştirilerek verimliliğin artırılması, yargıya ilişkin güven ve memnuniyetin yükseltilmesi, onarıcı ve telafi edici adalet uygulamalarının yaygınlaştırılması, ceza adalet sisteminin etkinlik ve caydırıcılığının tahkim edilmesi hedefleniyor bu kanun teklifinde. Bu hedeflenen unsurların hiçbirine herhâlde masanın etrafında bulunan hiçbir arkadaşımızın itiraz etmesi söz konusu olamaz. Elbette ki kıymetli değerlendirmeler ancak ceza adalet sisteminin etkinlik ve caydırıcılığının tahkim edilmesi hedeflendiği belirtilerek düzenlenen kanun teklifi dikkate alındığında, temenniden öteye gitmeyen, kalıcı çözümler yerine günün kurtarılması için ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygunluğunun kısmen de olsa sağlanması için yapılan düzenlemelerin çoğunlukta olduğunu bu teklifte görüyoruz. Suçlar için öngörülen ceza miktarı, ceza hukukunun evrensel temel ilkeleri ve Anayasa’nın konuya ilişkin kurallarına aykırı olmamak kaydıyla, ülkenin sosyal ve kültürel yapısı, ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimleri göz önüne alınarak belirlenen ceza politikasına göre düzenlendiği belirtilmiş ise de norm yapma sistematiğine aykırı olarak bir kanun teklifi hazırlanmış ve iktidar tarafından uzun zaman sonra kanun için Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
Komisyon çalışmaları gerçekleşirken bu kanunun genel kapsamı itibarıyla Adalet Komisyonunda görüşülmesi doğrudur ancak içinde öyle düzenlemeler vardır ki Plan ve Bütçe Komisyonunun mutlaka görmesi gereken hususlar, İnsan Hakları Komisyonunun mutlaka görmesi gereken hususlar ve özellikle burada BTK'yla alakalı düzenlemelerde ulaşımla alakalı Meclis komisyonunun mutlaka tali komisyon olarak bu konuları görüşmesi, en azından bir rapor düzenleyerek bize sunması gerekirdi; Adalet Komisyonuna diye düşünüyorum ancak bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Bu nedenle... Bugün TEZ-KOOP'un temsilcisi var mı burada bilmiyorum ama TEZ-KOOP'la alakalı düzenleme var burada. Kendi kanununa bile sahip çıkmayan, kendisiyle alakalı düzenlemeyi, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu takip etmiyorsa, onun Adalet Komisyonunda konuşulmasının ne anlamı olur? Bunu özellikle ifade etmekte fayda var.
Yine, hukuk devletinde yer alan ceza hukuku kuralları, önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak ölçülü, adil ve orantılı olmalıdır. Şiddet fiilleriyle mücadele etmenin en önemli yöntemlerinden biri de etkili bir ceza hukuku korumasının sağlanmasıdır. Kanun teklifiyle, suç işlenmesini önlemek, caydırıcılığı sağlamak ve toplumsal huzuru tesis etmek amacıyla, şiddet içeren bazı suçların cezalarının artırılması öngörülmektedir. Bunu son derece doğru buluyoruz ve bu düzenlemenin yapılmasının gerekli olduğunu da özellikle ifade ediyoruz.
Farklı ceza türlerinde düzenlemeler getiren kanun teklifiyle, halkımız tarafından beklenen ve zaruri hâle gelen trafik düzeni ve eylemlerine ilişkin olarak, trafik düzenini bozan eylemlerle daha etkin mücadele edilmesi ve kişilerin trafikteki can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla bazı suçların cezalarının artırılması ve unsurlarının yeniden belirlenmesi öngörülmektedir. Bunları da desteklediğimizi özellikle ifade etmek isteriz.
Ülkemizdeki adaletin ve yargının durumu dikkate alındığında, yargının siyasallaştığı, bağımsızlığı şüpheli HSK'nın yapısı, Anayasa ve mevzuat gereğince bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, tedbir olması gereken tutukluluk kararının artık direkt cezalandırma olarak kullanılması ve başkaca nedenler sonucunda adalete güvenin olmadığı ülkemizde, on birinci yargı paketiyle geçici çözümler üretilmeye çalışılmasını, yargının yapısal bağımsızlığını güçlendirmeyen hiçbir reformun gerçek bir reform olmadığını burada ifade etmek isteriz.
Yine, bir parçası olduğumuz Karma Komisyonda, hepimizin gözünün önünde Anayasa’nın nasıl ihlal edildiğini ve özellikle HSK seçimlerine ilişkin Karma Komisyonun uygulamalarının açıkça Anayasa’nın 159'uncu maddesine nasıl aykırılık teşkil ettiğini hepimiz, şu masanın etrafındaki arkadaşlar gayet iyi biliyoruz ancak iktidar "Ben yaptım oldu. Sayısal gücüm var, dilediğim gibi hareket edebilirim." dedi Sayın Başkanım ve üzülerek ifade ediyorum ki, son Karma Komisyon toplantısında Anayasa’nın 159'uncu maddesi bizzat bir anayasa hukuku profesörü tarafından hiç edildi ve yok sayıldı. Açıkça, Anayasa'ya aykırı uygulamayla seçim gerçekleştirildi ama bunun devamında, Genel Kurulda doğru bir usul uygulama yöntemi seçildi. Bizim yapmış olduğumuz muhalefeti, özellikle eylemli İç Tüzük ihlali de... Anayasa Mahkemesi "Ben bu konuyu bakmam." diyerek aslına bakarsanız tam da bakması gereken konuda maalesef masadan kaçtı ve vatandaşın vicdanını rahatlatacak bir karar vermedi, topa girmek istemedi.
Yine, bu teklif üzerinden konuşacak olursak, teklif, güvenlik odaklı olup insan ve temel haklar ise ikinci plana atılmıştır, güvenlik odaklı insan hakları ve temel haklar ikinci plana atılmış durumda. İktidarın sık sık toplumsal tepki üzerinden ceza artırımına gitmesine rağmen ceza artışlarının suç oranlarını düşürmediği gayet iyi bilinmekte. Cezaların ölçülü olup olmadığı ve etki analizi yapılmadan maalesef belirsizlik ile orantılılık ilkesine aykırı düzenlemeler yapılmaktadır.
Sayın Başkanım, size saygı duyuyorum çünkü kendinize bir etki analizi raporu gelmediğini açıkça Komisyon üyesi arkadaşlarla paylaşıyorsunuz ama sizin göstermiş olduğunuz bu hassasiyetin iktidar ortakları tarafından da gösterilmesi gerekir. Kamuoyunda etki analiziyle alakalı açıklamalar yapıp ondan sonra kanunun gerçek muhatabı ve kanun yapıcıların etki analizinden bihaber olması ve dışarıda yapılan etki analizinin kamuoyuyla paylaşıldığı hâlde Komisyon üyelerince paylaşılmaması açıkça bu Komisyona duyulan saygı eksikliğidir, güven eksikliğidir. Çünkü en nihayetinde burada yapılacak düzenlemelerden kimlerin yararlanacağına, ne kadar sayıda insanın bu teklif sonrasında serbest kalacağına ilişkin verilerin bu Komisyonun paydaşları tarafından da mutlaka bilinmesi gerekir. Vatandaşımızın da sağlıklı aydınlatılması, bu kanuna ilişkin Komisyon üyelerinin etkili ve verimli bir şekilde katkı sunabilmesinin yol ve yöntemi de etki analizinin iktidarıyla, muhalefetiyle tüm siyasi parti milletvekillerini Parlamentoda bu yasanın altına imza atacak olan arkadaşlarla paylaşılması gerekir. Bu yönde eğer yoksa böyle bir etki analizi, o takdirde, iktidar temsilcileri bunu kamuoyuyla paylaşmayacaklar, paylaşıyorlarsa da bunun gereğini yerine getirecekler ve hep birlikte bu bilginin sahibi olacağız.
CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Sayın Şahin, şimdi, kimlerin yararlanacağını yani sayı itibarıyla Adalet Bakanlığımız o konuda açıklama yapacak, onu söyleyeyim size.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Tamam, çok teşekkür ediyoruz.
Bu konuda bu konuda Adalet Bakanlığımızın yapacağı açıklama eğer muhalefet temsilcilerinin sözlerinden sonra gerçekleşecek olan bir bilgilendirme ise bu konuda da yine Komisyon Başkanı olarak size teşekkür ediyoruz. Oysa, kanun teklifiyle birlikte arkadaşlarımız, bu kanun teklifinin sahipleri bu sunumu gerçekleştirdikleri anda bu etki analizinin ne ihtiva ettiğini bizimle paylaşmalılardı. Çok değerli iki tane hukukçu, ikisinin de geçmiş tecrübesine, birikimine, saygınlığına en ufak söyleyeceğimiz bir şey yok ama bu kanunun sunumunda etki analiziyle alakalı ön bilgilendirmeyi biz onlardan duymak isterdik çünkü artık Parlamentonun sahibi biziz, Niyazi Bey bizim misafirimiz, Bakanlık yetkilileri burada bizim misafirimiz, Bakanlık bürokratları bizim misafirimiz, o günler geride kaldı Sayın Başkanım; burada tasarı görüşmüyoruz, kanun teklifi görüşüyoruz. Kanunun teklif sahipleri bu etki analizinin neyi ihtiva ettiğini bize bildirmekle yükümlüler, bizim muhatabımız şu an itibarıyla kanunun birinci ve ikinci imza sahibi olan değerli milletvekillerimiz, onlardan bu bilgiyi almak isteriz. Çok teşekkür ederim.
Yine, çocuklarla ilgili düzenlemelerin her ne kadar koruma amacıyla yapıldığı belirtilmiş ise de terörle ilgili mevzuattaki muğlak ifadelerle gerekli düzenlemeler yapılmadan geçmişte sıkça kötüye kullanılan duruma karşı çözüm üretilmiş olmamaktadır. Asıl olan, çocukların korunmasının yolu cezayı artırmak değil sosyal devlet politikalarını güçlendirerek bu çocukların suça sürüklenmesini engellemektir. Yoksa, örgüt üyeliğinden kaynaklı olarak cezanın alt sınırının yükseltilmiş olması, örgüt yöneticilerinin bu çocukların işlemiş olduğu suçlardan kaynaklı olarak cezasının misliyle artırılmış olması, çocukları suça sürüklemeden alıkoyacak önlemler değildir. Bu cezayı artırmış olmak çocuklarımızı korumamıza vesile olacak tedbirler değildir; bu konuda da mutlaka Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığıyla koordineli bir kısım çalışmalar yapılması gerekliliği kanaatindeyim.
Yine, kamu güvenliği adı altında devlete geniş yetkiler verilerek, kısaca hesapların askıya alınması, şirketlere belge sunmadığı için para cezası uygulanabileceği, BTK'ye kişilerin hat sayısını sınırlandırma gibi yetkiler verilmesi dikkate alındığında -BTK'nin zaten objektifliği tartışmalı olmasına rağmen yetkilerinin daha da genişletilmesi- kişi hak ve özgürlüklerine aykırılık teşkil ettiği kanaatindeyiz. Bu konuda da eğer bir yetki veriyorsak bunun kontrolü, denetimi ve mutlak surette bir gözümüzün bu yetkiyi verdiğimiz kişiler üzerinde olduğuna ilişkin bir kısım düzenlemelerinin de burada olması gerekir. Çünkü, itimat kontrole mâni değil ve BTK'ye verilen bu yetkilerin de geçmiş zamanlarda keyfî uygulandığını yaşayarak görmüş olan insanlarız.
Gelelim avukatlık mesleğine ilişkin düzenlemelere. Anayasa Mahkemesi kararı gereğince düzenleme yapıldığı belirtilmiş ise de savunma makamı görüşleri alınarak bu düzenlemelerin yapıldığını duymuş olmak bizi memnun etti. Çünkü biz, Türkiye'deki her bir baronun ve Barolar Birliğinin kanun yapma süreçleri içerisinde mutlaka dinlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Yargının üç sac ayağından biri savunma makamıysa, nasıl kürsüde oturan hâkim ve savcıların yaşadıkları tecrübelere binaen bu düzenlemeler yapılıyorsa, onların yanında savunma makamının temsilinin yaşadıkları ve onların tecrübelerinin de bu kanun yapma evresinde mutlaka müracaat edilmesi gereken bir akıl olduğuna inanıyoruz. Biz, bu duyarlılık nedeniyle kanun teklifi sahibi arkadaşların, Barolar Birliğimizi aşmadan, onların da görüşünü alarak 7 madde üzerindeki düzenleme yapmış olmasını son derece kıymetli ve değerli bulduğumuzu buradan ifade etmek istiyoruz. Zaten Mustafa Arslan Başkana da bu yakışırdı. Eski bir barocu, yanımızdakileri saymıyorum.
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın Şahin, bu konuda da ben Barolar Birliği Başkanımıza teşekkür ediyorum. Çünkü -tabii davet ediliyor her Komisyon toplantımıza- şu anda da Başkan olarak burada yani sadece hukuk müşaviri değil ama Başkan ve işte üst düzey yönetici olarak burada mutlaka temsilcileri oluyor. Bundan sonra da herhâlde öyle olacak.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Başkanım, kesinlikle. Bakın, burada 7 tane maddesi varken gözünde hafif bir rahatsızlık olduğunu da hissettik, Başkana da söyledim: Gerekirse kendi maddeleri geçtikten sonra Barolar Birliği Başkanımız ayrılabilir. Gelip de takip etmeseydi onu da eleştirirdim, bu kadar net söylüyorum. Çünkü, Noterler Birliğine bakıyorum, bir maddesi olsa buraya karargâh kuruyor ve o düzenlemenin başından sonuna kadar takip ediyor. Barolar bizim yarın yine dönüp müracaat edeceğimiz kurumlar. Biz baroda, baroların içinden gelen avukatlar olarak kendi konusuyla alakalı Barolar Birliğinin ve barolarımızın bu işi sahiplenmiş olmasından büyük memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyoruz. O yüzden, bu şekilde de her türlü kanun teklifi aşamasında... Bakın, sadece baroların sorumluluğu kendi meslek kurallarıyla alakalı değil, hukuk devletinden bahsediyorsak bu ülkede, baroların, hukuk devletinin her bir kaidesinde mutlaka söyleyecek sözleri vardır. Çünkü savunma makamın bir gün herkese lazım olacak bir makamdır. Onların her daim kanun yapma girişimlerinde etkin olması bizi ziyadesiyle mutlu eder. Bu nedenle, bugün Başkanımızı da aramızda görmekten ayrı bir mutluluk duyduğumuzu da ifade etmek istiyorum.
Bir diğer husus Sayın Başkanım, kanun teklifinin geneli hakkında. İktidarın sık sık yaptığı reform söylemi, gerçekte reform olmayan adımların paket paket sunulması ve uygulamasına sebebiyet vermekte ve kamuoyunda beklenti oluşturan trafik, düğünlerde silah, dolandırıcılık gibi hususlarda düzenleme yapılmasına rağmen yargının temel sorunları tamamen yok sayılmaktadır. Bakın, burada çok güzel düzenlemeler var ama bizim acil bekleyen daha farklı ihtiyaçlarımız, daha farklı düzenlemeler var. Bu nedenle, bir kez daha ifade ediyorum ki, tali Komisyonlardan Anayasa ve Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edilmesine rağmen ilgili komisyonlarca görüşülmeden sadece Adalet Komisyonunda bu kanun teklifinin görüşülmesi, ayrıca Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuyla ilgili mevzuat değişikliği öngördüğünden, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun ilgili Komisyonlar arasında görüşülmesi gerektiği kanaatindeyiz. Düzenlemenin teknik komisyonda alelacele geçirilmesi Anayasa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'ne aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle, şimdi, biz doğru olanları, faydalı olanları ifade ettik ve bu kanun teklifinin nasıl sadra şifa olacağını elbette ki iktidar ağızları daha net bir şekilde ifade edecekler. Bardağın dolu kısmını onlar konuşacak ama boş kısmını da biz dillendireceğiz. Şimdi, burada bu kanun teklifiyle birlikte özellikle 27'nci maddedeki Covid yasasında, Sayın Başkanım, bizim dilimizde tüy bitti, ısrarla Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır bu düzenleme, bu mağduriyetleri giderelim, binlerce, on binlerce insan iktidar ağızlarının söylemiş olduğu, umut vadeden cümlelerle umuda kapıldı, cezaevlerinde kendileri, dışarıda ise yakınları büyük bir beklenti içerisinde, bir an önce bu kanunun yasalaşmasını bekledi. Özü itibarıyla 31 Temmuz 2023'te keşke bu düzenleme hakkıyla yapılmış olsaydı ve muhalefetin sesine kulak verilmiş olsaydı bu mağduriyetler yaşanmayacaktı. Hiç olmazsa bugün itibarıyla, haziranda, temmuzda, gerçekleştiremedik, ekim dendi, şimdi aralığın ortasına doğru yaklaşıyoruz, muhtemelen bütçe görüşmeleri girecek, belki aralığın sonunda yasalaşacak bir kanun teklifiyle alakalı konuşuyoruz. Bu kanun teklifinin içerisinde, anayasal eşitlik kuralı çerçevesi içerisinde elbette ki istisna olarak koyduğunuz bazı suç tipleri olabilir ama bu suç tiplerinin içerisinde binlerce insanı ilgilendiren, sadece düşünce suçundan dolayı, kendini ifade etme suçundan dolayı, kaynaklı olarak veyahut da kendisini farklı konumlandırmış, örgüt olduğunu bile düşünmediği grupların içerisinde yer aldığı hâlde örgüt suçundan mahkûm olmuş olanların, siyasi tutuklu ve hükümlüleri göz önüne almadan yapılan bir düzenleme, KHK mağdurlarını hiçbir şekilde konuşmadan yapılan bu teklifin biz eksik olduğuna inanıyoruz çünkü şuna inanıyoruz ki İnfaz Yasamız bizim yamalı bohçaya dönmüş, dolayısıyla İnfaz Yasamızla topyekûn bir değişikliğe gidilmesi lazım ve hepimizin malumu, ceza ve tevkifevlerinde çalışan memurların hiç istemediği görev nedir diye soracak olursanız, müddetname hesaplamasını asla hiçbir memur istemez çünkü her suçun karşılığında farklı bir uygulama var ve bu farklı uygulamalarda, hesapta bu insanların yeterince başarılı olamadığını, buraları için özel yetiştirilmiş insanlar tahsis edildiğini unutmamamız lazım. O yüzden bizim temel felsefemiz bu kanun teklifinden ari olarak mutlaka infazda bütüncül bir yasa teklifinin, yasanın çıkarılması gerekliliği. Yamalı bohçaya döndüğünü ifade ettiğimiz bu İnfaz Yasası topyekûn değişmeden, cezada adalet, infazda eşitlik sağlanmadan hangi kanun teklifini buradan geçirirsek geçirelim birileri kendisini bunun dışında görecek ve adaletsizliğe, haksızlığa, eşitsizliğe uğradığını düşünecek. O nedenle behemehâl 28'inci dönem Parlamentosunun ve şu an içinde bulunduğumuz Adalet Komisyonunun bu millete tek tip uygulaması olan bir infaz yasası mutlaka çıkararak vatandaşımızın hizmetine sunması gerekir; bunu da özellikle ifade etmek istiyorum.
Yine, bakınız, biz zaman zaman parti olarak bir kısım eylem planları hazırlıyoruz. Özellikle bu eylem planlarımız içerisinde hukuk devleti olma yolunda Adil Yargı Eylem Planı diye geçtiğimiz gün bütçe görüşmelerinde Sayın Bakanımıza takdim ettim ve Sayın Bakanımızdan şunu istedik: Herkes hukuk devleti olmasını istiyor, en fazla da Sayın Yılmaz Tunç istiyor çünkü en fazla tekrarladığı cümleyi arkadaşlarımız ifade etti. Ben kendisinin bu uğurda söylediği sözlerde samimi olduğuna inanıyorum, kesinlikle arzusunun ve isteğinin bu ülkenin kâmil manada bir hukuk devletine dönüşmesini hepimiz kadar istediğinin farkındayım ama uygulamada böyle olmadığını bizler yaşayarak görüyoruz, o yüzden bu Adil Yargı Eylem Planı'nın içerisinde pek çok husus var, onun detayına girmeyeceğim ancak OHAL KHK'leriyle ihraçlara ve ceza yargılamalarındaki haksızlıklara adalet önerdiğimiz ve kimsenin cesaret edemediği bir dönemde bundan dört yıl önce KHK Mağduriyetleri Eylem Planı'nı hazırladık Sayın Başkanlarım ve bunun içerisinde ceza yargılamalarındaki haksızlıkları gidermek de var, yargılanmanın yenilenmesini sağlayacak unsurlar da var ve fiilleri suç örgütü üyeliği kapsamında kalanlara ilişkin tespitler dışında çok farklı konularda bu mağduriyetleri giderecek düzenlemeler var. Madde madde hepsini yazdık çünkü biz buraya gelirken kursiyer teğmen annelerinin feryadını dinleyerek geliyoruz. Bugün iktidar mensubu birkaç arkadaşa da dinlettim, diyorlar ki: "Biz 13 yaşındaki evladımızı devlete teslim ettik devlete, biz devletten kötülük göremeyiz, ebet müddet devlet anlayışını benimsemiş ailelerin temsilcileriyiz. Bu yavrularımız 18 yaşında, henüz rütbe takmadan kursiyer teğmen iken anayasal düzeni değiştirmeye yönelik suç tipinden dolayı nasıl ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla karşı karşıya kalır." diyor. Ben bu uygulama, Covid uygulamasının geçmişte hangi kıstaslarla, hangi istisnalarla verildiğini bildiğim için çok rahatlıkla onlara şunu söyledim: Komisyonda sizin kararlarınız kesinleşmiş olsa bile bir gün bu ülke tam manasıyla bağımsız ve tarafsız bir yargının hüküm sürdüğü bir süreç olacak ve inşallah, sizler de adil mahkemeler, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde adil bir şekilde yargılanacaksınız. Bunun yolu da kesinlikle ve kesinlikle yargılamanın yenilenmesinden geçecek dedik kursiyer teğmen annelerimize.
Sadece onlar mı? Çek Yasası mağdurları... 2013 yılında ben de bu Parlamentoda buna el kaldırmıştım, büyük bir reform olarak görmüştük çünkü Avrupa Birliği uyum süreci içerisinde ekonomik suça ekonomik ceza kavramı vardı ve "Ekonomik suça ekonomik ceza vereceğiz." diyerek Çek Yasası'ndaki hürriyeti bağlayıcı cezayı kaldırmıştık ama üzülerek ifade ediyorum ki 2016'dan sonra tekrar Çek Yasası'na hürriyeti bağlayıcı ceza konuldu. Biz yine iddia ediyoruz ki eğer hakkıyla bir uygulama yapılacaksa Çek Yasası mağdurlarının bu hürriyeti bağlayıcı cezalardan kurtarılması gerekir. Ekonomik suça ekonomik bir ceza öngörülmesi lazım.
Türk Ceza Kanunu'nun 158'inci maddesindeki uzlaşma. Ne kadar güzel bir uygulama yapıyoruz, diyoruz ki: Dolandırıcılık suç tipleri artık ağır cezada görülmesin, asliye cezada görülsün. Sonuna kadar destekliyoruz, doğru bir uygulama çünkü heyetle görülen mahkemelerde bu kadar dolandırıcılığın başını aldığı, bu kadar dosya sayısının fazla olduğu bir dönemde heyeti meşgul etmesin, asliye ceza mahkemelerinde görülsün. Bu maddeye de sonuna kadar destek oluyoruz ancak 158'i konuşurken uzlaşmanın sınırlarını da mutlaka genişletmemiz lazım. Binlerce, on binlerce genç ve aile yakınları bizi arıyorlar, diyorlar ki: "Çocuklarımız kandırıldı, hesapları kullanıldı. Bir şekilde mağduriyet var. Hiç olmazsa burada uzlaşma sınırları genişletilsin."
Yine, denetimli serbestlik ve idari gözlem kurullarının uygulamasından mağdur olanlar da bu kanun teklifinin içerisinde kendilerine yer görmek istiyorlar. Özellikle idari gözlem kurullarıyla alakalı dün de Meclis araştırması önergesi talebinde bulundu arkadaşlarımız. Biz dedik ki: Bu hükümlü ve tutuklular devlete emanet edilen insanlar. Dolayısıyla onların hak ve hukukunu korumak insan olmanın gereği çünkü bir ülkede adaletin düzeyi en zayıfın gördüğü muameleyle ölçülür. İnsan onurunun sığmadığı yerde adaletin yeşermesini bekleyemezsiniz. Bir ülkenin adaleti en dar yerde nefes almaya çalışanların hâlinden anlaşılır diyoruz. Dolayısıyla cezaevlerinde bir isyan varsa, bir haykırış varsa ve diyorlarsa ki "Bize idari gözlem kurulları hakkıyla görevini yapmıyor." Bu konuda Hükûmete düşen vazife gerçekten bu sese kulak vermektir. Gerçekten, idare ve gözlem kurulları hakkıyla vazifesini yapıyor mu, bir adaletsizlik var mı, bir eşitsizlik var mı? Bunu kapsamlı olarak irdelemek gerekir, gerekirse buna dair bir yasal düzenleme.
Değerli Başkanım, 12 kanunda toplamda 36 madde, bunlardan Anayasa Mahkemesinden dönen 6 maddede Anayasa Mahkemesinin gerekçelerinin tam karşılanmadığını düşünüyoruz. Ben zaman zaman bu Komisyonda ve Genel Kurulda ifade ediyorum. Bu kadar yapmış olduğumuz kanun eğer Anayasa Mahkemesinden dönüyor ve siz hâlâ Anayasa Mahkemesinden dönen kanunlarda "mış" gibi düzenleme yapıp kanunu arkasından dolanmak suretiyle tekrar getirip yasalaştırıyorsanız bu bir hakkın kötüye kullanımıdır. Medeni Kanun'un dürüstlük kuralını hepimiz biliyoruz. Parlamento da yapsa bunu bir hakkın kötüye kullanımıdır, yargı da yapsa vatandaş da yapsa bir hakkın kötüye kullanımıdır. Dolayısıyla, şu anda Anayasa Mahkemesinin hakkıyla bozduğu, gerekçesini ortaya koyduğu konularda "mış" gibi hareket etmeyin, lütfen hakkıyla bir düzenleme yapın. Bu düzenlemenin gereği olarak getirdiğiniz teklife de hep birlikte bizler de destek verelim.
Yine, bir ayrı sorun Sayın Başkanım: Burada bunu dillendirmezsek sıkıntı yaşarız. Biraz önce bir değerli milletvekilimiz önerge noktasında bir girişimde bulundu. Haklı olarak, ilgili bir madde olmaması sebebiyle önergesini kabul etmediniz. Ama hukuk mesleğine giriş sınavı... Hepimiz belirli sınavlara tabi olduk. Kimisi hâkimlik sınavına girdi, kimisi ara buluculuk sınavına. Buradaki arkadaşlarımızın feryadı şu, diyorlar ki: "Hukuk mesleklerine giriş sınavında ya staj imkânımızı elimizden almayın sınav sonuçlanıncaya kadar ya da 70 baremi çok yüksek, bunu biraz aşağıya çekin." Elçiye zeval olmaz, biz onlar adına burada sözcülük yapıyoruz. Burada bir sıkıntı olduğu görülüyor ve bu arkadaşlarımızın feryadı sosyal medyada son iki gündür TT oluyor. Dolayısıyla, bu kadar yoğun talebin olduğu yerde elbette ki kanun yapma yetkisine sahip olan Parlamento bu taleplere kulak vermekle yükümlüdür. Burada makul bir çözüm yolunu birlikte bulabiliriz. Gerekirse madde ihdasıyla 11. Yargı Paketine bunu eklemek suretiyle bu arkadaşlarımızın taleplerine makul bir çerçevede cevap vermiş oluruz. Ben bunun bir ihtiyaçtan kaynaklı olduğunu düşünüyorum ve burada çok önemli bir sorun olarak ifade edilecek bir husus olduğunu görüyorum.
Ha, şunu da ifade edeyim: Eski bir baro başkanı olarak da kesinlikle ve kesinlikle avukatlık mesleğine girişte sınav doğru bir tercihtir; iktidarın yaptığı en önemli, mesleğimiz adına atılacak adımlardan biridir. Bunu kesinlikle savunuyoruz, sınavı. Ancak ya sınavdaki soru mantığının değişmesi ya baremin düşürülmesi ya da stajla alakalı bir adımın atılması son derece isabetli olacaktır.
Yine, değerli milletvekilleri, sözü çok fazla uzattığımın farkındayım ama bizden beklentisi olan yaralı bireylere ve vatandaşlarımıza da buradan şunu ifade etmek istiyorum: Şu an itibarıyla bu yapılan kanun teklifi, özellikle 27'nci maddeyle ilişkin düzenlemenin biz sınırlarının genişletilmesi gerekliliğine inanıyoruz. Burada örgüt suçlarının da bu kapsam içerisinde değerlendirilmesinin zaruret hasıl olduğuna inanıyoruz. "Niçin?" diyeceksiniz. Şu anda her türlü suça konu eylemi, fiili işlemiş olanların bir şekliyle, bu, COVID yasasından yararlandığı bir ortamda, düşüncesinin gereği olarak bulunduğu ortam nedeniyle, kimi zaman buranın örgüt olduğunu bilmeden, kimi zaman örgüt olduğunu bilerek kendi düşünce ve inancını orada ifade edebildiğinden kaynaklı olarak bu yapıların içerisinde bulunmuş olanların da Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereğince, 10'uncu maddesi çerçevesinde mutlaka bu yasadan yararlandırılması gerekir ve 27'nci maddede bu düzenleme, vereceğimiz önergeyle kabul görmesi hâlinde hem Komisyon çalışmalarında bunun daha hızlı bir şekilde yasalaşması için katkı sunacağımızı, Genel Kurul aşamasında da kamuoyunu ikna etme konusunda muhalefet olarak üzerimize düşen ne varsa, bunu da yerine getireceğimizi özellikle buradan ifade etmek istiyorum.
Bir kez daha şunu söyleyerek sözlerimi noktalamak istiyorum: Elbette ki eylem planlarıyla, buraya getirilen kanun teklifleriyle bir sorunun çözümü noktasında samimi adımların atıldığını görüyoruz ancak bu atılan adımların tamamının bir anda bütün eksiklikleri karşılayacak mahiyette olmadığının da bilinci içerisindeyiz. Buradan sözümüz iktidar mensuplarına: Gelin, bugün çok geç olmadan, geçmişte yapmış olduğumuz hataları tekrarlamadan, uzlaşıyla, cezada adalet, infazda eşitlik ilkesi çerçevesinde bir düzenleme yapalım. En azından bir kesimin mağduriyetini giderelim. Bundan sonraki süreç içerisinde de gelecek 12. Yargı Paketinde de çok daha sağduyulu, inşallah, teklifleri kamuoyunun takdirine sunalım.
Ben, tekrar, bu hususta emek veren Bakanlık bürokratlarına, özellikle kanunumuzun imza sahibi olan değerli milletvekili arkadaşlarımıza, Barolar Birliği Başkanımıza ve şu an itibarıyla Komisyonumuzda kendi konularıyla alakalı maddeleri takip eden Bakanlık bürokratlarına ve sivil toplum temsilcilerine katkılarından dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum ve önergelerimizi yarın belirli maddelerde vereceğimizi ve bu kanun Genel Kurula teklif olarak sunulmadan önce Komisyonda vatandaşımızın beklediği düzenlemelerin yapılması gerekliliğini ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.