KOMİSYON KONUŞMASI

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Bakan, Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyeleri; enflasyonun düşememesi, orta direğin belinin kırılması, emeklinin ezilmesi, esnafa defter zorunluluğu getirilmesi esasında ekonomideki yangının söndürülemediğinin en açık kanıtıdır.

Peki, ekonomideki sorunları nasıl özetleriz? Büyüme oranları düşük. Sanayi çöktü; deri, giyim, tekstil sektörü yurt dışına kaçtı. Giyim yüzde 7 küçüldü, deri sektörü yüzde 13 geriledi, ilaç sektörü ise yüzde 8 küçüldü. Sosyal harcamalar geriledi. İnşaata dayalı büyümede ısrar edilmesi krizi daha da derinleştiriyor. AR-GE harcamaları düşük seyrediyor. Tarımsal destekler yetersiz. Reel ücretler düşük. Kalkınma anlayışı sıfır ve üretme yerine tüketme kaygısı esas.

Asgari ücretteki iki yıllık kayıp yüzde 8,7'dir. 22.104 lirası olan bir vatandaş kira parasını nasıl ödesin, mutfak masrafını nasıl karşılasın, çocuklarının eğitim masraflarını nasıl karşılasın? El insaf Sayın Bakan!

Üretim olmayan yerde refah olur mu? Kalkınma olmayan yerde asgari ücret yükselir mi? Tabii, her şeyin temeli, Türkiye'nin demokratik hukuk devleti temelinden uzaklaşmasıdır.

AK PARTİ'nin 23'üncü yılında enflasyonumuz yüzde 32,87'yle dünyada en yüksek 5 ülke arasında. Enflasyonu en yüksek diğer ülkelere baktığımızda, Venezuela, İran, Güney Sudan ve Burundi Sayın Bakan; bundan utanmıyor musunuz, bizi bu enflasyon sıralamasına getirmekten? Bu ülkelerin ortak noktası ne? Hepsi tek adam rejimine dayanıyor; iç barış yok.

Peki, enflasyonu en düşük ülkelere bakalım: İsviçre'de enflasyon binde 1, Finlandiya'da binde 5, İsveç'te binde 9, Fransa'da yüzde 1, bizi kıskanan Almanya'da ise yüzde 2,3. Hepsinin ortak özelliği demokrasi ve hukukun üstünlüğüdür. Demek ki demokrasi ve hukuk olmadan ekonominin iyileşmesi kesinlikle mümkün değil.

Sizin bütçenizde adalet yok, eşitlik yok, hakça düzen yok. Yeni dönemde 15 trilyon 600 milyar lira vergi toplayacaksınız; bunun 1,7 trilyon lirası kurumlar vergisi; 3,5 trilyon lirası gelir vergisi; 5,6 trilyon lirası KDV; 2,5 trilyon lirası da ÖTV. Yani dolaylı vergiler üzerinden orta sınıfa ve dar gelirliye yükleniyorsunuz; zengini sürekli zengin ediyor, fakiri de gittikçe fakirleştiriyorsunuz. Yönetimde adalet olmayınca bütçede tabii ki adalet olmuyor.

Her yerde olduğu gibi tarımda da adalet yok. Çiftçi bir kuraklık, bir zirai don, bir de AK PARTİ yönetimiyle mücadele ediyor. Hasat dönemindeyken mısır, pamuk, buğday ithal ediyorsunuz. Ülkemiz 2025 yılının ilk altı ayında hayvancılık ithalatına 890 milyon dolarlık para ayırmış; buna karşın, AK PARTİ Hükûmeti 2025 yılında hayvancılığa sadece 707 milyon lira destek veriyor. İthalatı mı destekliyorsunuz yoksa yerli üretimi mi; işte, tablo burada, net. Hayvancılıkta ilk altı aylık ithalat rakamı bir yıllık hayvancılık desteğinin çok üzerinde. El insaf Sayın Bakan!

Bir Bakanımız vardı, Albayrak, hatırlarsınız; "Mart, şubattan daha iyi olacak; nisan, marttan daha iyi olacak." demişti. Ben de diyorum ki: 2026 2025'ten, 2027 2026'dan daha kötü olacak; var mısınız iddiaya Sayın Bakan? Benimki ispatlı. Ben bütçe rakamıyla konuşuyorum. 2025 yılı sonunda tarımsal desteklerin millî gelire oranı binde 2,6 olacak; 2026'da ise tarımsal desteklerin millî gelire oranı binde 2,1 olacak. İşte, tablo burada, net.

Maalesef hayvan varlığımız da düşüyor. Et fiyatları patlayacak, benden söylemesi! Yine rakamlarla açıklayayım: 2020 yılında 18,2 milyon olan büyükbaş hayvan sayısı 2024'e geldiğimizde 17 milyona düşmüş. İthalat, ithalat ama rakam artmıyor. 2025 yıl sonu tahminî rakam 17,1 milyon; 2026'ya geldiğimizde ise 17,3 milyon olarak belirlenmiş. 2026 yılındaki büyükbaş hayvan sayımız dört yıl öncesinin daha da gerisinde Sayın Bakan. Hâl böyleyken tarımsal desteklerin millî gelire oranını binde 2,1'e düşürüyorsunuz; o zaman kaçınılmaz son şöyle olacak: Yine ithalata yöneleceksiniz; çiftçimiz batırılacak, inekler kesilecek, yine halkımız daha pahalı et yiyecek.

Emekliye reva gördüğünüz maaşı kabul etmiyoruz. Sizin yüzünüzden 2021 yılından 2024 yılına kadar geçen sürede 65 yaş üzeri, yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında bulunan kişi sayısı 1,1 milyon.

Şimdi Tekirdağ'a gelelim. Tekirdağ'da bütçedeki eşitsizliğe bakın: 2024 yılında ödediğimiz her 100 liralık verginin karşısında 4,7 lira almışız. 2025'in ilk sekiz ayında 100 lira ödemişiz; 4,5 lira almışız. Yani Tekirdağ vergisini veriyor, vergisini ödüyor ama kamudan yeterli yatırımı alamıyor. Yollarımız rezil. Barajlarımız planlandı, planlanacak, programda ama gelişen bir şey yok. Yine, hastanelerimiz dökülüyor; yine, okullarımız ve kamu binalarımız dökülüyor. Deprem bölgesindeyiz ama kamudan doğru dürüst yatırım alamıyoruz; ama bakıyorsunuz, bütçede, planlamada, proje aşamasında veya planlanıyor. Ya, Sayın Bakan, artık şunları geçin de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyoruz.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - 2018'de milletvekili oldum, o günden bugüne kadar hep planlamadayız, hiçbiri gerçekleşmedi diyorum. Tekirdağ'ın hakkını sizden söke söke alacağız. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Arkadaşlar, alkış yok, burası Genel Kurul değil, lütfen...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Söke söke alacağız Başkanım, ben vergiyi veriyorum, 2018'den beri mağdurum.

Teşekkür ederim.