KOMİSYON KONUŞMASI

SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri ve basınımızın güzide mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, mevcut ticaret politikalarının sahadaki yansımaları ve özellikle üreticilerimiz üzerinde oluşturduğu bazı baskılardan bahsedeceğim bugün ve bunlarla ilgili önlemlerimiz neler olabilir. Belki de "baskı" kelimesi yanlış oldu. Belki de iletişim hatası var. Bazı politikalar aşağıda bazı iletişimsel hatalara sebep oluyor. Mesela, bunlardan birincisi, bu mısır ithalatı en son, 14 Temmuz günü Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yayınlanan 500 bin ton mısır ithalat izni olunca Çukurova'da hasada yaklaşık on beş-yirmi gün gün vardı ve birden bu, çiftçilerimizde bir panik havasına sebep oldu. Aynı zamanda, tabii orada da tüccara da bir güven geldi yani zaten bir piyasa oluşuyor ama o sırada işte bir ithalat izninin olması, mısırın orada ucuzlayacağı algısını yarattı. Şimdi, bu anlamda, biz Ticaret Bakanlığına sorduk bunun gerekçesi nedir diye. Bu sırada, Sayın Bakan, gerçekten de teşekkür ediyorum, açıklayıcı bir yazı geldi. Şimdi, bu yazıda, fiyat istikrarını sağlamak için böyle bir ithalata izin verildiği söylendi ama Sayın Bakanım, şimdi daha piyasa oluşmamış, mısır, hasat tarlada. Siz burada aynı zamanda da işte "Geri kalan kısım için." diye belirtmişsiniz ama piyasa oluşmamış. Bir mısır biçilsin, silolara girsin, bir bakılır, durum şeye doğru gidiyor, fiyat tırmanıyor, karaborsa var, vesaire, o zaman Bakanlık müdahale eder. Zaten ithalat izninin özelliği odur; bir şey olduğu zaman hemen o kapıyı açarsınız, orada fiyatı regüle dersiniz ama daha piyasa oluşmadan bir şeyi regüle etmek orada çiftçimizi üzüyor. Yani inanın, çiftçinin vicdanında hep tüccar önde oluyor. Ben de çiftçi kökenli bir aileden geliyorum. Yani biz tüccara eziliyoruz, işte, bak, tüccara bizi ezdiriyorlar, köylünün, çiftçinin emeğini tüccar eziyor gibi bir iletişim politikasına sebep oluyor. Bununla ilgili sizden ne yanlış, onun bir cevabını isteyeceğim.

Diğer aynı şey, mesela, ilk turfanda sebze meyvenin çıktığı yer Çukurova'dır. İşte patates çıkacak, hemen bir haber "Limana patates gemileri yanaştı." Hemen çiftçi arıyor: Ya, vekilim, biz daha hasadı... Bize soran yok fiyatı, gemi yanaşmış filan... Soğan çıkacak, çiftçi arıyor: "Limanda soğan gemisi bekliyormuş, biz..."

TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - İthalat oldu mu? İthalat olmadı.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Hah, ama işte iletişimi de burada belki yönetmek lazım, şeffaf bazı şeyler. Ben bunu hani yapıcı eleştiri anlamında söylüyorum. Orada belki bir düzenleme lazım Sayın Bakanım. Bu, belki de bazı lobiler tarafından bilinçli çıkartılıyor ve gerçekten de ilk turfanda ürün nasıl para etmez, ben anlamıyorum. Mesela, gidiyorum patates tarlasına, daha ilk patates çıkmış Türkiye'de, toplaması 5 lira, tüccar geliyor "3 lira." diyor. Ya, bunun toplaması 5 lira kilosu yani bir turfanda ürün piyasada yok, nasıl düşer? Yani bununla ilgili, Sayın Bakanım, belki de bir el var. Bunun bir tarafında bu tür iletişim politikasıyla çiftçinin malını bir şekilde ucuza alma gibi bir şey var ama bu şu ana kadar da başarılı oldu yani karpuz para etmedi bu sene, patates para etmedi, soğan para etmedi.

Bir de şu var yine: Şimdi, bu marketler, üç harfli marketler başta olmak üzere bu durum tehlikeli bir yere doğru maalesef gidiyor. Şimdi, bizim devlet politikamız proaktif olmak zorunda. Üzülerek de söylüyorum, çok da proaktif politikalar gerçekleştirmiyoruz. Şimdi, bu marketler o kadar büyüdü ki artık, merkezde varlar, taşrada varlar ve ölçek ekonomisine göre alımları bayağı bir arttı, alım gücü arttı. Şimdi, ben şunu görüyorum: Marketler artık piyasa yapıcısı hâle gelmeye başladı, ürünün fiyatını marketler belirliyor. Yine, bu, çiftçimizin özellikle kanısı yani tam ürün çıkıyor, dört market bir araya geliyor, kardeşim, patatese şu fiyatı, soğana fiyatı, şuna şu fiyatı verelim deyip sanki fiyat üzerinde böyle bir baskı... Ölçek ekonomisi de bunu kaldırıyor. Şimdi, üç marketin, dört marketin almadığı hiçbir şey piyasada yürüyemez çünkü artık eskisi gibi manavlar kalmadı, eski bakkal şeyi yok. Gerçekten de bu üç market artık piyasa yapıcısı hâle gelmeye başladı. Buna da bir önlem almamız lazım Sayın Bakanım, iş bayağı bir ciddi şekilde büyüyor. Bir de bunun içinde e-ticaret de var. Artık, bakıyorum marketlerin hacminde telefondan, bilgisayardan, elektronik ortamdan verilen ticaret de artıyor. Yani artık fiziki şey de kalmadı, artık lojistik gücü olanlar dağıtım yapacak. Şimdi, bu devlette de bir baskı oluşturacak. Ürünün fiyatını gerçekten de bunlar belirlemeye başlayabilir, onu da belki bir regüle etmemiz lazım. Çiftçimizde, üreticimizde bu kanı da var: Bizim malımıza bu marketler piyasayı belirliyor. Hatta şu da var: İktidar enflasyonu yüksek tutmamak için bu marketlerle anlaşmış durumda, dolayısıyla bizim malımızın hak ettiği fiyatı vermiyorlar bunlar yani işin içinde iktidar boyutu da var, sizlerin de işin içinde olduğunuz piyasada yaygın bir kanı, bu şekilde üreticiler üzerinde.

Şimdi, diğer bir konu, esnaflarımız gerçekten de Türkiye'de baktığınız zaman esnaflarımız olsun, küçük ve orta ölçekli işletmelerimiz olsun Türkiye'de istihdamın önemli bir bölümünü karşılıyorlar, ticaretin aynı zamanda önemli bir yerindeler. Şimdi, ben, esnaflarımızın işlerinin kolaylaştırılması için yapılması gereken bazı şeylerin, atılması gereken bazı adımların gerek Ticaret Bakanlığı tarafından gerekse esnaf odaları tarafından yapılmadığını görüyorum. Bir örnek vereyim: Şimdi, mesela, oto galericilerimiz bir sarı siteye mahkûm olmuş durumda, bir sarı siteye. Şimdi, oto galericileri sitesine gittiğimizde -esnafımın da sizlere selamları var, bugün sabah yine görüştük- kira kadar sarı siteye para ödeyen yani kiradan daha fazla sarı siteye para ödeyen esnaflarımız var. Fiyatlara bakarsanız afaki rakamlar var. Adamın aldığı yok, sattığı yok, bir site kurmuş; fotoğrafı çeken galerici, oraya koyan galerici, telefona bakan galerici ama ciddi bir rakam da alıyor ve rakibi de yok, tekel durumunda. Şimdi, esnafa bir eleman lazım, işini büyütmüş, bir şey lazım. İşte sağa sola haber bırakıyor veya daha kalifiye lazım. Şu anda, yine eleman bulma sitesi tekel durumunda. Baktım, Sayın Bakanım, şu anda bir ilan fiyatı 18.500 lira. Yani size bir sekreter lazım ya da bir işte tekniker, teknisyen vesaire bir şey lazım, ilan vereceksiniz, iyisini alalım, tecrübelisini bulalım dediniz. Şu anda 18.500 lira. Şimdi bunu esnaf nasıl karşılasın ya da küçük ölçekli işletmeler nasıl karşılasın? Şimdi -gerek bakanlıklar gerekse esnaf odaları- bu tür pazar yerlerine artık sizlerin el atması lazım diye düşünüyorum. Bu pazar yerini devlet kursun artık -bu zor bir şey değil- ya da devlet de buna rakip olsun. Şu anda, bunlar tek kişinin ellerinde gidiyor. Bir de burada veriler de başkalarının ellerinde. Yine bu kadar ciddi bir veri de toplanıyor orada. Yani, biz, şu anda ikinci el araçların artış fiyatını başka bir firmanın, bir sitenin açıklamasından alıyoruz. Bakın, o hâle gelmişiz. Diyor ki: Şu com'a göre ikinci el araç satışlarında geçen yıl şöyle oldu filan gibisinden. Şimdi, artık bunlar bir endeks belirler hâle geldiler. Bence burada devletimizin... Zaten aslında esnaf odaları filan da bunun için var yani üyelerinin işlerini kolaylaştırmak için var. Ben esnaf odası başkanı olsam, bugün alternatif bir site kurarım, onu da bedava yaparım, al sana şey, benim karşımda kim durabilir ondan sonra? Dolayısıyla bu düzenlemeler şimdi yapılmazsa yarın daha büyük sorunlara sebep olabilir, bazı tekelleşmelere sebep olabilir.

Diğer bir konu, yine oto galerici esnafımızın sorunlarından bir tanesi de şimdi, adam ilkokul mezunu, atadan babadan galericilik yapıyor ama ilkokul mezunu olduğu için yetki belgesi alamamış; şimdi bu adam 55-60 yaşına gelmiş, bu saatten sonra ne yapsın?

TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - Verdik onlara.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Ama yok, bugün daha konuştum Sayın Bakanım.

TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - Lise mezunlarına hak verdik.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Ama ilkokul mezunu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - Hayır, hayır, onlara altı aylık izin verdik, ilk, orta, lise de olsa kullandılar.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Kısacık, bir dakika ek süre veriyorum.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Efendim, biliyorsunuz sözcülere iki dakika, dört dakika var Başkanım.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika daha vereyim, iki dakika yapalım.

TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - 2024'te verdik, şimdi gene istiyorlar, çalışıyoruz.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Yani o bayağı bir ciddi sorun, en azından... Haklısınız, öyle olması lazım ama şimdi atadan, dededen gelen... Şimdi, ben esnaf odası başkanlarımıza baktım, şimdi Kaportacı Odası Başkanımız diyor ki: "Ben de ilkokul mezunuyum." Adam oda başkanı yani odasının başkanı ama ilkokul mezunu ve şu andaki asıl esnaflarımız da onlar, işi bilen, çekirdekten yetişen vesaire ama mağdurlar Sayın Bakanım, şu anda ciddi mağduriyet var, o mağduriyetin çözülmesini...

TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - Kaçırmışlar demek ki tekrardan bir hak istiyorlar.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Yani onu rica edelim Sayın Bakanım, mümkünse.

Diğer bir şey, kooperatifçilik Sayın Bakanım. Evet, kooperatifçilik çok önemli. Aslında, şu anda yaşadığımız piyasa oluşmamasının, bazı ürünlerin para etmemesinin sebebi kooperatifçiliğin olmaması, gelişmemesi. Kooperatifçilikte de şunu gördüm: Ben yönetim danışmanlığı kökenli bir arkadaşınızım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika daha veriyorum.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Bitiriyorum Başkanım, son.

Şimdi, bizim kooperatif kurmada sorunumuz yok, kooperatifin sürdürülebilirliğini ve yönetimini sağlamada sorunumuz var. Şimdi, Bakanlık olarak, evet, biz her şeye para... KOSGEB'te falan de öyleyiz, biz istiyoruz ki KOBİ'ye parayı verelim, KOBİ bunu yönetsin. KOBİ bunu yönetemiyor, bizde bu tür oluşumlar, özellikle kooperatif iş birlikleri bizde en zor iş, Türkiye'nin iklimi gereği, kültürü gereği en zor iş; bu kültürden gelmemişiz. Kardeş kardeşle anlaşamıyor, kurumsallık yok çünkü biliyorsunuz biz de. Şimdi, Başkanım, bu kooperatiflere yapacağınız en güzel şey, para yani maddi destek yanında bir mentörluk desteği yani bu kooperatifleri bir antrenör gibi, bak, aslında böyle olması lazım, şöyle yapmanız lazım gibi bir arada tutacak, sürdürülebilirliğini sağlayacak bir mentörlük de vermek lazım. Kooperatiflerimizin temel sorunu, şu anda yönetimi bilmiyorlar, bunu yaparsak kooperatifçilikte birçok şeyi aşacağımıza inanıyorum.

Teşekkür ediyorum.