KOMİSYON KONUŞMASI

KAMURAN TANHAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, sevgili milletvekilleri ve basın emekçileri; hepiniz hoş geldiniz.

Ticaret, sadece ekonomik bir ilişki olmadığı gibi, yalnızca mal alışverişi de değildir. Ticari ilişkilere sadece parasal artı gözüyle bakmak hatalı olacaktır. Ticaret, aynı zamanda, tarih boyunca kültürlerin, sosyal ilişkilerin etkileşimlerini kolaylaştırıp sağlama işlevine de sahiptir. Ülkeler ve coğrafyalar arasında ticaretin büyümesi, kardeşliğin, dostluğun, barışın gelişmesine vesile olma potansiyelini de bünyesinde barındırmaktadır.

Gümrük kapıları sadece mal, hizmet ve kişilerin geçiş yaptığı bir kapı değildir. Gümrük kapıları artık kardeşliğin, barışın kapıları olmalıdır. Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü yerine yıllarca çözümsüzlükte ısrar eden politikalar yalnızca toplumsal barışı değil, ülke ekonomisini de derin bir krize sürüklemiştir. Oysa komşu coğrafyalarla, özellikle Orta Doğu halklarıyla barış temelinde kurulacak ilişkiler yalnızca sosyal istikrarı değil, bölgesel refahı da beraberinde getirecektir. Uygulanan yanlış dış politika tercihleri Irak ve Suriye sınırında yer alan gümrük kaplarının aktif bir biçimde çalışmasını engellemektedir. Irak ve Suriye sınırı boyunca bulunan 16 sınır kapısından Irak için sadece 2 tanesi, Suriye için de 4 tanesi açık bulunmaktadır, geriye kalan 10 sınır kapısı yıllardır kapalı tutulmaktadır. Bunun da ülke ekonomisi açısından kötü bir deneyim, kötü bir sınav, ekonomiye kötü, eksi bir katkısı olduğunu söyleyebiliriz.

Nusaybin Gümrük Kapısı'nı ben sabah da sordum Sayın Bakan, 1953 yılında açılmış, 8 Aralık 2011 tarihinden beri kapalı, Suriye iç savaşı nedeniyle kapalı. Oysa mesele ne güvenlik ne de lojistiktir. Gerçek olan, Kürt halkını birbirinden ayıran, sınırın her iki yakasında yaşamı felç eden ideolojik bir duvarın varlığından başka bir şey değildir. Bu kapı Kürt halkını açlık ve yoksullukla terbiye etme politikasının bir simgesine dönüşmüştür. Bir Nusaybinli olarak Nusaybin'in genel kanısı ve Kamışlı'nın da genel kanısı budur Sayın Bakan. Oysa Nusaybin'den geçip Irak'da Yarubiye Sınır Kapısı'na ulaşmak sadece 76 kilometre yani bir buçuk iki saatlik bir mesafe. Nusaybin Sınır Kapısı'nın açılması Habur üzerindeki yoğunluğu azaltacaktır; bölge ekonomisine, ticaretine, istihdama ve halkın refahına doğrudan katkı sağlayacaktır. Bu kapının kapalı kalmasının kimseye bir faydası yok. Tam tersine, Nusaybin Sınır Kapısı'nı açmak kardeşliğin, barışın, ortak geleceğin kapısını aralamak anlamına gelecektir. Türkiye'nin güney sınırında aktif olan sınır kapıları Habur, Cilvegözü, Akçakale, Öncüpınar ve diğerlerine baktığımızda hem yoğunluk açısından hem de uzaklık açısından farklıdır. Bu nedenle, Nusaybin hattının açılması lojistik maliyetleri ve yoğunluğu azaltacaktır. Nusaybin Sınır Kapısı'nın açılması hâlinde Irak'ta körfez pazarlarına doğrudan erişim sağlanacak, nakliye ve lojistik maliyetlerinde azalma olacak, istihdam ve yerel kalkınmaya katkı sunacak.

Sayın Bakanım, sadece Nusaybin Sınır Kapısı'nın açılması 20 binden fazla istihdam yaratma potansiyeline sahiptir, dolayısıyla bunun istihdam boyutunu da düşünmek gerekir. Suriye'nin yeniden inşasında Türk inşaat firmaları avantajlı bir duruma gelecektir. Toplam doğrudan ekonomik katkısının yıllık 5 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor, 5 milyar dolar. Sonuç olarak, Nusaybin sınır kapısının açılması Türkiye'nin Suriye ve Orta Doğu ticaretinde stratejik bir üstünlük sağlayacaktır.

Değineceğim bir başka husus da Rekabet Kurumunun oluşumu. Piyasalarda tekelleşme artıyor, Rekabet Kurumu pasifize ediliyor ne yazık ki. Ülkenin genel durumu bu. Sermaye Piyasası Kurulu çok sayıda piyasa aktörünü denetlemekle yükümlü olmasına rağmen insan kaynağı, teknik altyapı ve zaman açısından yetersiz kalabiliyor. Bazı manipülasyon, içerden öğrenilenlerin ticareti veya hileli işlem vakalarının geç tespit ediliyor olması da bir handikabı. Kurulun kararlarında zaman zaman siyasi veya idari etkilerin olduğu algısı mevcut ne yazık ki. Bu durum yatırımcı güvenini zedeliyor.

Öneri olarak şunları yapabilir miyiz: Bilmiyorum, muhakkak bu konuda sizin de bir çalışmanız vardır ama. Başkan ve üyelerinin atanmasına TBMM'nin onayı veya bağımsız bir değerlendirme komisyonu modeli getirilmesi; Kurulun bütçesinin hazineden değil piyasa gelirlerinden bağımsız şekilde oluşturulması, yine kararları için şeffaf bir raporlamanın zorunlu hâle getirilmesi gerekiyor bu kurumun güvenilirliğini artırmak için. Yine, küçük yatırımcılar genellikle piyasa manipülasyonlarından veya yanlış bilgilendirilmeden yeterince korunamıyor bu Kurul tarafından. Yasal süreçler çok uzun ve caydırıcı, çok zayıf. Aldığı kararların gerekçelerinin hangi piyasa analizlerine dayandığı genellikle kamuoyuna açık bir şekilde paylaşılmıyor. Bu da şeffaflık olmadığı konusunda şüpheler uyandırıyor.

Buna ilişkin de önerilerimiz şunlardır Sayın Bakan: Her iki önemli karar için kamuya açık gerekçe raporu zorunlu hâle getirilmelidir. SPK'nin yıllık faaliyet raporu TBMM'ye sunulmalı ve kamu denetiminin arttırılması gerektiği düşüncesindeyiz. Yine, SPK'nin misyonunu yalnızca denetim değil aynı zamanda sermaye piyasasını geliştirmek olmasına rağmen inovatif ürünler, örneğin yeşil tahvil veya dijital menkul kıymetler alanında yeterince aktif olmadığı kanaatindeyiz, aktifliği daha da artırılabilir. Bazı aracı kurumlar "yatırım danışmanlığı" adı altında yönlendirici veya yanıltıcı bilgiler verebiliyor ve SPK bu ihlallere geç müdahale ediyor. SPK düzenlemeleri Avrupa Birliğinin ve Uluslararası Sermaye Piyasaları Komisyonu standartlarının gerisinde kalmış. Burada da Avrupa Birliği, Sermaye Piyasaları Birliği mevzuatına tam uyum sağlanmalı. SPK'nin bünyesinde uluslararası mevzuatı izleme ve geliştirme kurulları kurulmalı.

Sonuç olarak, Türkiye'de SPK'nin en temel sorunlarından birisi bağımsızlıktır, denetim kapasitesidir; şeffaflık ve yatırımcıyı koruma alanında yoğunlaşması gerektiği kanaatindeyiz. Bu alanlarda atılacak reform adımları hem sermaye piyasalarının derinleşmesini hem de Türkiye'nin uluslararası finans merkezleriyle rekabet gücünü artıracaktır. Rekabet Kurumu mevcut koşullarda sermaye birikiminin tekelleşme eğiliminin önlenmesinde kritik müdahaleci bir role sahiptir yani.

Mal ve hizmet piyasasında rekabetçi sürecin tehdit edilmesinin engellenmesi için Rekabet Kurumuna ihtiyaç vardır şüphesiz. Günümüzde Türkiye'de siyaset ve ekonomide tekelleşme artarken Rekabet Kurumu daha önemli bir hâle gelmiştir. Ancak ne yazık ki Rekabet Kurumu tam da kritik tekel karşıtı rolünü oynayabileceği bir dönemde pasivize edilmiştir. Piyasadaki rekabet iyiden iyiye bozulup tekelleşme artarken Rekabet Kurumu sessiz kalmıştır. Türkiye'de hayata geçirilen pek çok özelleştirme uygulamasının rekabeti bozup tekelleşme yarattığına dair ciddi eleştiriler mevcuttur. Ancak Rekabet Kurumu özelleştirmelerin açığa çıkardığı tekelleşme durumlarına karşı da sessiz kalmıştır. Örneğin Rekabet Kurumu şaibelerle dolu TÜRK TELEKOM'un özelleştirilmesi sürecinde neden sessiz kaldığı, gerçek anlamda bir müdahale etmediği kamuoyu tarafından hâlen sorgulanmaktadır.

Yine, yakın zamanda Türkiye Varlık Fonunun kurulması sürecinde Rekabet Kurumunun devreye girmemiş olması da anlaşılabilir bir durum değildir. Ülkenin en önemli değerlerini tek çatı altında toplayıp bir anlamda tekel oluşturularak kurulan fonun tekelleşme ve rekabeti bozmak kriteri üzerinden Rekabet Kurumundan görüş alınmalıydı; alınmamış. Hâlihazırda Türkiye'de Varlık Fonunun faaliyetlerinin Rekabet Kurumu tarafından dikkatle izlenmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Sayın Bakan, dolayısıyla özellikle belirttiğim her iki hususta, özellikle Nusaybin Sınır Kapısı'nın açılmasını da uzun uzun değerlendirdik, muhakkak siz de bu konuda yorum yapıyorsunuz, görüş alıyorsunuz, sahadan bilgileri alıyorsunuz. Nusaybin'de yaşayan bir vekil olarak, Nusaybinli olarak bizim sınırın öte yakasında yaşayan akrabalarımız var. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra maddi güçsüzlükten dolayı, maddi imkânsızlıktan dolayı Suriye'ye göç etmiş ve daha sonra yapılan suni bir duvarla, tel örgülerle bir kısmımız "..." (*) diye tabir edilen hattın üstü ve altı yerlerde kalmışız. Aynı topluluklar, aynı akrabalarımız yani amca çocuklarımız, ikinci, üçüncü dereceden yakın akrabalarımız olmasına rağmen Türkiye'nin, özellikle Bakanlığınızın Kamışlı'ya, Suriye'ye ya da Kürtlerin yaşadığı bölgelerde, özellikle Suriye açısından söylüyorum, yaklaşımı dikkatle izlenmektedir. Sizin yapacağınız en ufak bir hata ya da Türkiye tarafından atılacak en ufak bir hata kırılmalara sebebiyet veriyor. Bunları, zamanında, Kurtuluş Savaşı'nda dedeleri yaşamını yitirmiş, bu ülkenin kurulmasında aslında kanını vermiş insanların torunları olarak görmek lazım. Dolayısıyla hem ticaret hem sosyal ilişkilerin gelişmesi için Nusaybin Sınır Kapısı'nın bir an önce açılması gerekiyor çünkü hiçbir zaman aktif hâle gelmedi o sınır kapısı transit geçişlerde. Bugün en azından insani yardımlar açısından açılabilir, açılabileceği kanaatindeyiz; herhangi bir sorun yok, güvenlik zafiyeti de yok biliyorsunuz artık. Dolayısıyla, Nusaybin'deki sınır kapısının açılmasını sadece ticari boyutuyla değerlendirmemek gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamamlayın lütfen.

KAMURAN TANHAN (Mardin) - Bitiriyorum Başkanım.

Dediğim gibi kültürel, sosyal etkileşimi de artıracak, sürece olan güveni de artıracaktır. Ülkemizdeki var olan sürece olan güveni de artıracaktır. Bu konuda, özellikle Bakanlığınızın Nusaybin Sınır Kapısı'nın açılması konusunda özellikle özellikle önem arz etmesini bir kez daha tekrar etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.