| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 04 .11.2025 |
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz.
Bu Bakanlığın bütçesi yalnızca sanayi yatırımlarıyla değil, bilimi, teknolojiyi, üniversiteleri, gençleri ve bölgesel kalkınma politikalarını da belirleyen bir bütçedir esasında ancak bu iktidarın ortaya koyduğu tablo, kalkınma iddiasının içinin boşaltıldığını, kaynakların adaletsiz biçimde dağıtıldığını, gençliğin, üniversitelerin ve bölgesel kalkınmanın iktidarın siyasi tercihlerine kurban edildiğini hepimiz geçmiş yıllarda özellikle bir kez daha gördük.
Otuz beş yıldır ertelenen bir sözün hesabını aslında bugün Sayın Bakana sormak istiyorum, GAP projesinden bahsediyorum. İktidarın gündeminde Kanal İstanbul olmasına rağmen öncelikle GAP'ı bitirmelerini talep ediyoruz. Eğer GAP projesini bu iktidar bitirmiş olursa Kanal İstanbul'da da herhangi bir yapılaşmaya gidebilecektir. Öncelikle GAP'ı görmenizi tavsiye ediyoruz.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Projesi 1989 yılında Türkiye'nin en büyük bölgesel kalkınma projesi olarak ilan edildi. Proje alanı Dicle-Fırat havzalarıyla yukarı Mezopotamya ovalarında yer alan 9 ili; Mardin, Urfa, Batman, Diyarbakır, Antep, Kilis, Siirt, Urfa ve Şırnak illerini kapsamaktaydı ama bakın "GAP nedir?" diye bir internet taraması yapıldığında "Ülkemizin görece az gelişmiş 9 ilinde çok sektörlü entegre bir kalkınma projesi." denilmektedir. Bu verinin otomatik olarak karşımıza çıkıyor olması bir tesadüfe işaret etmiyor olsa gerek. Oysa o dönemde hedef, bölgesel eşitsizlikleri azaltmak, tarımsal üretimi artırmak, sanayiyi güçlendirmek ve istihdam yaratmaktı. Aradan otuz beş yıl geçti ama bölge hâlâ bu hedeflerin hiçbirisine ulaşamadı. Buradaki hazıruna da sormak gerekiyor: Türkiye'de otuz beş yıldır tamamlanmayan başka herhangi bir proje var mı? Ne yazık ki yok. Bugün, GAP bölgesindeki illere kişi başına düşen gelire baktığımızda Türkiye'nin yarısı kadardır. Bu fark yalnızca ekonomik bir eşitsizliğe dayanmıyor, aynı zamanda sosyal, kültürel, politik bir dışlanmanın da göstergesidir. Sulama yatırımlarının yalnızca yüzde 45'i tamamlanmış durumda yani yarım asra yaklaşan bir projenin neredeyse yarısı hâlâ kâğıt üzerindedir. Üstelik 2024 Sayıştay raporlarına göre GAP İdaresi Başkanlığı bütçesinin sadece yüzde 58'i fiilen kullanılmış, geriye kalan kaynaklar bloke edilmekte, harcanmadan bekletilmektedir. Bu durum kamu kaynaklarının planlama eksikliği nedeniyle işlevsiz kaldığını açık bir biçimde ortaya koymaktadır.
Sayın Bakan, size bir sorum var, soruyorum: 2024 yılı GAP İdaresi Başkanlığı bütçesinin neden tamamı kullanılmamıştır? Bunun bir gerekçesi var mıdır Sayın Bakan? Bu kaynağın neden üretime, istihdama, tarıma ya da sulamaya dönmediğini bilmek istiyoruz. GAP yalnızca ekonomik bir proje değil, GAP Türkiye'nin demokrasi ve eşitlik sınavıdır da ayrıca ama bu sınav da ne yazık ki başarısız oldu. Fırat ve Dicle havzaları boyunca yapılan barajlar, HES'ler bölgeyi kalkındırmak bir yana ekolojik yıkımı derinleştirdi. Toprak tuzlanmış, su kaynakları kirlenmiş, tarımsal verim düşmüş, biyoçeşitlilik ciddi biçimde azalmış; bir bütün olarak ekolojik yaşama zarar verilmiştir. HES projeleri enerji üretimi üzerinden bir kalkınma hikâyesi olarak sunulsa da bugün ortaya çıkan tablo tam tersini gösteriyor. GAP'ta yapılması planlanan ve bir bütün olarak ekolojik yaşama zarar vereceği şüphe götürmez 22 baraj ve 19 hidroelektrik santralinin tamamlandığını biliyoruz. Türkiye genelinde üretilen 63,8 milyar kilovat hidroelektrik enerjinin yüzde 22'si bu bölgeden kaynaklanıyor ama enerjiyi üreten bu bölge halkı kendi elektriğine erişemiyor. Sayın Bakan, dikkatinizi oraya çekmek istiyorum.
DEDAŞ'ın özelleştirilmiş yönetimi altında köylerde ve tarım alanlarında günlük uzun kesintiler yaşanıyor, günlük ortalama sekiz-on saatten fazla. Bu kesintiler evlerde aydınlatma, ısıtma ve soğutma sistemlerinin çalışmasına yol açmıyor. Bu durum da bilhassa yaşlılar, çocuklar ve hastalar için büyük bir risk kaynağı oluşturuyor. Bunun yanı sıra, elektrik olmayınca sulama da yapılmıyor, insanlar toprağını terk etmek zorunda kalıyor. Bir yandan barajlarla, santrallerle enerji ihraç eden bir bölge, diğer yandan elektriğe erişmeyen köylüler ürününü tarlada bırakmak zorunda kalıyor. Bu tablo bölgesel kalkınma değil, bölgesel adaletsizliğin resmidir.
Bir de konuşmanızda ve programlarınızda sıkça ifade ettiniz, silahların üretiminden, tankların üretiminden... Ben de size Aram Tigra'nın bir sözüyle yanıt vermek istiyorum, şöyle diyor: "Bu dünyaya bir daha gelirsem yeryüzündeki tüm silahları, tankları, topları eritip saz, cümbüş yapacağım." Sizin de öyle bakmanızı, öyle yaklaşmanızı öneriyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR - Ülkemize yönelik bütün tehditler ortadan kalkacak.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Hamaset yapmayın Sayın Bakan.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR - Hamaset değil, bir şey söyledim.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Yani ben size bir sözü anlattım, cevap vermek durumunda da değildiniz, söz hakkı verilseydi cevap verirdiniz. Ülkemize olan tehditler suni. Yıllardır bunlarla savaşıyoruz. Elli yıldır, yüz yıldır geridir, yüz yıldır geride kaldı. Yüz yıldır bu propagandalarla, hamasetle...