KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanımızı ve değerli heyeti selamlıyorum. Basın emekçilerimize ve Komisyonumuza da saygılarımı sunuyorum.

1980 yılında alınan kararla ihracat odaklı büyüme stratejisine dayanan politikayı benimseyen Türkiye'nin ne yazık ki bugün dünya ihracat piyasasından aldığı pay yüzde 1 seviyesine düşmüş durumda. Evet, muadil gelişmekte olan ülkeler sınıfındaki Meksika'nın payı yüzde 2,55; Polonya'nın payı yüzde 1,2 iken biz yüzde 1 seviyesinde ne yazık ki kalmışız yani Türkiye'nin payı düşük kalmış. Yüksek teknoloji ihracatının toplam ihracat içindeki payı gelişmekte olan ülkeler için yaklaşık olarak yüzde 19'lar seviyesinde iken Türkiye için bu oran yüzde 3 seviyesindedir. Sadece ihracat odaklı büyüme stratejisiyle kırk beş yıl geçmiş olmasına karşın kalkınma hedefleri tutturulamamıştır. Tek başına ihracat değil teknoloji ihracatı yapabilmek, yüksek teknoloji ürünleri ihracatını artırmak gerekiyordu ama bu konuda yapılan onca çalışmaya rağmen ne yazık ki yerinde saymaya devam ediyoruz.

TÜBİTAK ve KOSGEB gibi kuruluşlar Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için çok önemlidir. Bu kurum ve kuruluşlar yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesine öncülük eder, AR-GE çalışmalarını yürütür. Üniversite-sanayi iş birliğinin gelişmesine katkı sağlayacak yüksek teknoloji ürünlerini üretip ihraç edebilmek gerekmektedir ama siz bu kurumları ne yazık ki yetersiz ve liyakatsiz atamalarla etkisizleştirdiğiniz için bu kurumlarımız asli görevlerini ne yazık ki yapamıyorlar.

TÜBİTAK'ın misyonuna ve vizyonuna baktığımız zaman, aslında çok iyi ama bütçesine bakıyoruz, bütçesi 58,5 milyar, çok yetersiz yani bütçesi 2026 bütçesinin yüz binde 3'ünden daha az. Bu tablodan yüksek teknoloji çıkmaz, çıksa çıksa ne yazık ki algı ve manipülasyon çıkabilir. Rakamları aslında eğip büküyorsunuz iktidar olarak ama 86 milyon nüfusuyla dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan ülkemizin 2024 yılında yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri içindeki payı sadece yüzde 3,1 olmuş durumda.

Dünyada neler olduğuna ve biz ne yaptığımıza bakıyoruz. Son yıllardaki gelişmeleri takip ettiğimizde, örneğin, yapay zekâyla ilgili bizim ülkemiz ne durumda; çip üretiminde var mıyız, yok muyuz?

Enerji Bakanlığına göre Beylikova ve Sivrihisar ilçeleri arasında yer alan sahada 694 milyon ton nadir toprak elementi bulunuyor. Buranın, Çin'deki 800 milyon tonluk rezervden sonra dünyanın en büyük 2'nci rezervi olduğu da ifade ediliyor. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump Rusya'yla savaş hâlinde olan Ukrayna'dan 500 milyar dolarlık nadir toprak elementi istediğini söylüyor. Zayıf durumda olan, savaş hâlindeki ülkelerin madenlerine veyahut yönetimlerine meşruiyet kazandırması gerekçesiyle nadir toprak elementlerine çökmeye çalışıyor. Sayın Cumhurbaşkanının geçen ay ABD Başkanı Trump'la yaptığı görüşmede de Eskişehir'deki nadir elementler rezervi konusunun gündeme geldiği, ardından Çin ve Rusya'yla yapılan görüşmelerin tıkanıp ABD'yle nadir toprak elementleri konusunda görüşmelerin başladığı basına yansımıştı yani ABD'nin Türkiye'deki hukuk dışı uygulamaları görmezden gelmesi, saray rejimine meşruiyet kazandırması karşılığında Beylikova'daki dünyanın en büyük 2'nci rezerviyle ilgili tasarruf elimizden alınıyor. Sayın Bakan, ABD'nin Türkiye'ye sömürge muamelesi yapmasını siz içinize sindirebiliyor musunuz? Buna itiraz etmeniz gerekmiyor mu? "Stratejik öneme sahip olan enerji, savunma ve teknoloji gibi alanlarda kullanılan bu cevherleri neden biz Türkiye olarak çıkaramıyoruz da 'Çin'e mi verelim, ABD'ye mi teslim olalım?' diye sıkışıp kalıyoruz?" diye soruyoruz.

"Gelişmiş ülkeler yapay zekâ için çip savaşı verirken Türkiye yaşadığımız çağın en fazla ihtiyaç duyulan unsuru olan çip teknolojisinin neresinde? Kamu ve özel sektörün kabiliyetini, insan kaynağını ve maddi kaynaklarını doğru kullanabiliyor muyuz?" diye bakmamız lazım. Dünya değişiyor, teknoloji başka yerlere gidiyor ama biz bu değişime ayak uyduramıyoruz. "Niçin geriden dünyayı takip ediyoruz?" diye baktığımızda geçen yılki bütçe görüşmelerinde demiştim ki halkın bu bakanlıklardan beklentisi tarımda, hayvancılıkta, sağlık alanında, günlük yaşamda işlerini kolaylaştırmaya katkı sağlayan ürünleri geliştirmesi gerekiyor. Şimdi, geçen yıldan bu yana bu konuda herhangi bir değişiklik ne yazık ki olmamış. Örneğin, mesela, ben Rize Milletvekiliyim; Rize'de, Trabzon'da, Artvin'de üretimi yapılan çay üreticileri için üretimi kolaylaştıracak herhangi bir ürünün geliştirilmesi konusunda sizden destek istemiştik; bununla ilgili bir şey olmadığı gibi hatta daha fazla çay makasına verilen desteğin yüzde 50'lik kısmı kesilmiş ve kendi imkânlarıyla vatandaşların motorla çay hasadı yapabilme imkânı karşısında da kurum "Bu elbette sizin sorununuz değil ama yeterli kapasitede işleyemiyoruz." diyerek çayın ucuza özel sektöre satılmasına da neden olmuştu. Dolayısıyla asıl teknolojiyi tarımda ve üretimde kullanmak üzere biraz emek ve çaba sarf etmek ve kaynak ayırmak gerekir diye düşünüyorum.

Yine, yerli otomobil kendi otomobilini üreten ülkelerin vatandaşları için fiyat olarak kolay erişilebilir bir durumda. Ortalama bir gelire sahip olan bir yurttaş, Fransa yurttaşı rahatlıkla bir Peugeot alabiliyor ya da Toyota almak için bir Japonya vatandaşı hiç zorlanmıyor ama Türkiye'nin otomobili Togg'a baktığımızda 2 milyona yakın başlayan fiyatlar görüyoruz. Ortalama gelire sahip olan vatandaşların bu fiyatlara ulaşması zor. Tabii, Almanya'da da ucuz satıldığı konusu ayrıca başlı başına başka bir dert. Ayrıca kamu kurumlarında kullanılan araçlara baktığımızda makam araçlarında ne yazık ki hâlâ lüks Alman araçlarından vazgeçilmiyor, yerli aracın makam aracı olarak kullanılması hâlâ alışkanlık olmamış durumda. Yani konuştuklarınız da sunumunuzla biraz örtüşmüyor Sayın Bakanım.

Nereden söyleyeceğim, oluşturulan algıya karşılık gerçeklerin şöyle olduğunu söyleyelim daha doğrusu: 2002'de 125 milyar dolar olan dış borcumuz 547,7 milyar dolara çıktı, bu iktidar zamanında oldu. Türkiye'yi dünyanın en yüksek gıda enflasyonu olan ülkeleri arasında 1'inci yaptık. Asgari ücret ne yazık ki genel ücret hâline geldi ve açlık sınırının altında kaldı, bunun için de bir fayda şu ana kadar görülmedi. Emeklilere açlık ücretleri ne yazık ki reva görülmeye devam ediliyor. 16 bin lirayla geçinen emekli için de üstelik -size bağlı değil ama- SGK Başkanının söylediği "50-55 yaşlarında ölüyorduk, şimdi 77-78 yaşlarına çıktık, SGK'nin bu yüzden gideri karşılanamıyor." gibi bir ifade de emeklileri ayrıca çok büyük oranda incitti. Yine, yargı siyasallaştı, hukuksuzluk almış başını gidiyor, her alanda ciddi bir çürümüşlük var. Sanayiciler, iş insanları hukuksuzluk ortamının yatırımsızlık ortamı olduğu uyarısında bulundu diye onlara soruşturma açıldı. Hangi gelişmiş ülkede böyle bir uyarı soruşturma konusu edilebilir diye düşünmek lazım. Tekstil, hazır giyim ve mobilya sektörü âdeta çökmüş durumda. Arkadaşlarım ayrı ayrı bilgilendirme yaptılar. Bence uzun bir süre size fırsat verildi, size tanınan süre tamamlandı, o yüzden -ben de süremi tamamlamıyorum ama- yeni bir seçim şarttır Sayın Bakan. Bu yeni seçimde vatandaşın özellikle yeni bir değerlendirme yapması lazım.

Çok önemli bir şeyle bitireceğim -daha 20 saniyem sürem var- şimdi bu özellikle park ve bahçelerin, tünellerin, üst geçit ve alt geçit gibi yerlerin enerji aydınlatmalarıyla ilgili örneğin İstanbul için 90 milyon kilovatsaatlik bir tüketim yapılmakta ve 580 milyon TL fatura oluşturmaktaydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Bitiriyorum, toparlıyorum.

Buradan da İBB'de 117 milyon TL'lik bir bütçe yapılıyordu. Şimdi, yeni yapılan, yeni getirilen bu vergi paketiyle tam 3 katına çıktığından yani İBB'nin elektrik için ödeyeceği para 350 milyon TL'ye çıkınca -kaldı ki Cumhurbaşkanı yetkisiyle bu da 2 katına çıkarılabilir- bu belediyelere "Artık hizmeti yapmayın, dükkânı kapatın." anlamını taşıyan bir uygulamadan başka hiçbir şey değildir. 2024'te 94 milyon 454 bin TL İBB payından kesilmişti; arkadaşlar, 2026'da 350 milyon TL kesilecek. Şimdi, bu şartlarda kayyum atanması, üzerlerine ayrıca tutuklamalar vesaire gibi durumlar da belediyelerimizin çalışmalarını zorlaştırmıyor mu? Bunu bir düşünmeniz lazım. O yüzden, Türkiye'nin önce hukuka ihtiyacı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sürem bitti, saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum kurallara uyarak.