KOMİSYON KONUŞMASI

SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, sayın Komisyon üyelerimiz, milletvekillerimiz, basınımızın güzide temsilcileri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, ben Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında şu anda, aslında, en önemli 3 kritik konu üzerinde konuşmamı yapacağım: Bunlardan birincisi, yapay zekâ; ikincisi, verimlilik; üçüncüsü, kalkınma ve yerel kalkınma hamlesi.

Şimdi, yapay zekâ çağındayız. Artık, yapay zekâ çağı geldi ya da yapay zekâ tehlikesi geliyor demiyorum, geldi şu anda, işin içerisindeyiz. Yıkıcı bir yenilik var, sizler de bahsetmişsiniz raporlarda. Şimdi, bu yenilik tüm sektörlerde devrim yaratacak nitelikte yani bir iki sektörü değil, insanın yaşayışından, eğitim, sanat, kültür, sağlık, turizm, sanayi gibi tüm sektörlerde yıkıcı bir devrim yapacak.

Şimdi, dünyada bu alanda yarış çoktan başladı; Amerika, Avrupa, Çin, Güney, Kore, hatta Birleşik Arap Emirlikleri yapay zekâ konusunda yıllar öncesinden önlem aldı. Çoğu ülkede yapay zekâ bakanlığı var, devletin en üst düzeyinde mekanizmalar kuruluyor ama biz, şu anda, bakıyoruz, koskoca yapay zekâ devrimini TÜBİTAK'taki bir enstitüye hapsetmişiz. Tüm sektörleri ilgilendiren, hayatın tüm alanını etkileyecek bir konuda sadece TÜBİTAK bir enstitüsündeyiz ama başka ülkelerde bakanlıklar var. Bakın, şu anda hayat dönüşüyor, biz enstitüye hapsetmişiz ve şu anda yapay zekâya gerekli önemi maalesef vermiyoruz. Her konuda olduğu gibi, treni kaçırıp o trene binmeyip arkasından vagon takar hâle geleceğiz. Mesela, dünyada ilk araç zaten 1769 yılında üretilmiş. 1885 yılında Daimler-Benz tarafından Mercedes üretilmiş. Ya, adamlar iki yüz elli altı yıldır zaten araç üretiyor, iki yüz elli altı yıldır. Araç pazarı artık kırmızı okyanusa dönmüş, kan gövdeyi götürüyor, araç firmaları zarar ediyor, bir bir personel azaltımı yapıyorlar, fabrikaları kapatıyorlar. Şimdi, biz "Togg üretiyoruz." diye vagona iki yüz elli yıl sonra binmişiz, toplumu bununla meşgul ediyoruz. Bir toplu iğne üretilsin gurur duyarız ama şu anda bizim övüneceğimiz şey bilim ve sanayi alanında "Kardeşim, biz yapay zekâya yön veren bir ülkeyiz. Yapay zekâda yapısal reformlarımızı yaptık, yapay zekâda yapısal kurumlarımızı kurduk, yapay zekâda altyapıyı oluşturuyoruz." dememiz lazımken şu anda yapay zekânın sadece bir enstitüsü var burada, başka bir şey yok. Bakın, strateji de burada; alın, ben baktım ancak burada ChatGPT'den, Google DeepMind'dan, onların nasıl dönüştüğünden, OpenAI'dan falan bahsetmişiz. Biz şunu "Şöyle bir yapısal reform yaptık." göremedik Sayın Bakanım, inşallah görürüz. Yani endüstri mühendisisiniz, kadronun çoğu endüstri mühendisi; bu konuda endüstri mühendislerine o anlamda güveniyorum.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR - Sizinle stratejideki detayları paylaşayım, var içinde ama ben size göstereyim.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Tamam, ben sonuna kadar okudum ama enstitüden başka yapısal bir şey göremedim.

Bu, bizim şu gördüğümüz askerî aletler dâhil her şeyde çalıştıracağımız bir husus, ana mekân olacak yapay zekâ. Eğer biz buna hâkim olamazsak makinenin, aletin edavatın bir anlamı olmayacak çünkü ileride bu aletler birbiriyle konuşmayan bir aletin bir anlamı yok. Biz bu teknolojiyi başkalarından aldığımız zaman hiçbir aletin, makinenin... Artık beyin yani bu bir beyin, şu anda dünya beyne geçmiş, bizim bu beyni konuşmamız lazım. Bence ülkemizin birinci önceliği olması lazım şu anda yapay zekânın; bizim her yerde yapay zekâ konuşmamız lazım, bununla övünmemiz lazım ama iki yüz elli yıl önce üretilmiş arabalardan değil. Bizim şu anda buna yön vermememiz lazım Sayın Bakanım; onu net söyleyeyim.

İkinci bir konu, verimlilik konusu. Eskiden biz üniversiteye ilk başladığımızda Milli Prodüktivite Merkezi vardı, bir merkezdi ama böyle sanayi alanında vesaire birçok farkındalıklarla verimlilik konusunda eğitimler, seminerler, çalışmalar vesaire yaparlardı. Ben, yine, şu anda verimlilik konusunun çok gerilere itildiğini, verimlilik konusunun yine bir genel müdürlük bünyesinde hapsedildiğini görüyorum maalesef. Şimdi, verimlilik zaten yine strateji belgemizde de var, Türkiye'nin verimlilik konusunda sıkıntısı var, onu da zaten kabul etmişiz. Evet, çok verimli bir sanayimiz, her alanda, tarımda, sanayide... Orta Doğu toplumlarının genel kültürü olarak verimli bir yapımız yok ama maalesef şu anda verimliliğin artırılması için yine yapısal bir stratejimiz, yapısal kurumlarımız yok. Hatta ben şunu öneriyorum: Biz Türkiye olarak millî verimlilik seferberliği uygulamalıyız -millî verimlilik yani bu Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının da üstünde- okullarımızdan başlayarak verimli bir toplum yaratma adına verimlilik kültürünü, verimlilik bilincini biz herkese vermeliyiz ama tabii, bunun kalbi ilk önce sanayi çünkü ilk önce bunun dönüşünü orada alacağız. Bu nedenle, bu verimlilik konusunu gerek... "Web" sitesinde bile öyle, bakın "web" sitesine baktığınız zaman... Şimdi, yapay zekâyı da konuştuk, ben "web" sitesinden de inceledim acaba yanlış bir şey var mı diye. Yapay zekâyla ilgili bir daire başkanlığı bile yok Başkanım ya, her şeyin daire başkanlığı var, bir daire başkanlığı yok yapay zekânın. Ya, bu yapay zekâ Türkiye'de gelişecek de bunun sahibi kim? Strateji var, plan yok ama şey yok.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR - Yapay zekâ daire başkanlığı kursak "Daire başkanlığına hapsettiniz." diyeceksiniz.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Ben bakanlık kurulması taraftarıyım ama adını bir koyalım, biz böyle önemli bir sürecin sahibinin adını koyalım; birisi sağlık alanında yapay zekâyı yapacaksa, geliştirecekse sahibine gitsin yani ben kime gideceğimi bileyim diyorum.

Şimdi, diğer bir konu bu kalkınma konusu. Biz yıllardır bu kalkınma modellerinde maalesef bir türlü başarıyı sağlayamadık. Hep bir hayalimiz var, kırsal kalkınma -ben de yönetim danışmanlığı kökenli bir arkadaşınızım- ama bu kırsal kalkınmayı da bir türlü başaramadık. Devlet Planlama Teşkilatı kaldırıldı, sonra kalkınma ajansları kuruldu, kalkınma ajansları sadece şunu yaptı: "Çağrıya çıkarım, firmalar veya kooperatifler, sivil toplum örgütleri projelerini hazırlarlar, bize getirirler ve biz de bunu değerlendirip şey yaparız." Öyle projeler oldu ki firmanın zaten makine alacak gücü var, kapasitesi var, güzel proje hazırlamış -onu da danışmanlar hazırlıyor zaten- "İşte, ben şu makineyi alınca rekabet gücü artacak, şöyle şöyle..." deyip bu kaynaklardan para almalar oldu. Biraz önce Sayın Usta'nın da belirttiği gibi yani para dağıtmak, şu anda "Ya gelin, bana projeleri hazırlayın, ben size kaymak vereyim."

Burada bir soru sormak istiyorum, cevaplanırsa sevinirim. Şimdiye kadar verilen bu tür kalkınma ajansları desteklerinin etkileri ölçülmüş müdür? Bir de bunun sürdürülebilirliği takip edilmekte midir? Firma büyümesini sürdürmüş mü, kaçı kapanmış, kapanmış mı, ihracata geçmiş mi, ne olmuş? Eğer böyle şeyler varsa, bize iletilirse sevinirim.

Şu an da yine aynı, Yerel Kalkınma Hamlesi Programı var; ya tarza bakıyorsunuz, yine aynı. Şimdi, biz diyoruz ki: "Adana'da şu şu projelerde, şu şu konularda bize teklifle gelin." Ama kalkınma... Şeyde güzel bir şey yazıyor "Bölgenin ekonomik potansiyelini değerlendirecek alanlara destek veriyoruz." diyor. Sayın Bakanım, orada bir devlet aklı gerekiyor, o devlet aklı KOBİ'lerde yok. Bir örnek vereyim: Şimdi, bizim Adana'da Aladağ ilçemiz var, Aladağ ilçemizin böyle yüksek rakımlı bir yerinde "acı su" diye bir su çıkıyor, oranın adı da Acıman. Bu Acıman yurt içinden gerekse de yurt dışından birçok kişinin sağlık amacıyla geldiği yani oraya gittiğiniz zaman Almanya'dan, İsviçre'den, Fransa'dan falan kişilerin geldiğini görürsünüz, böyle bir su ama orada bir tane tesis yok; gidenler çadırda kalıyor, çadır var yani tesis yok, kulübe var ya da geri dönmek zorunda. Ya, şimdi, burada bir devlet aklı gerekli; devlet aklı bakacak, analizini yapacak, suya bakacak "Ya, burada böyle bir şey var..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Ek süre veriyorum.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Dünya bunu keşfetmiş. Daha önce termal üretim yapan, termal otelcilik yapan, turizm yapan uluslararası veya ulusal şirketi bulacak, bunu örtüştürecek "Gel kardeşim, sana buradan KOSGEB'den destek vereceğim, İŞKUR'dan eleman desteği vereceğim, önünü açacağım, belediyelerde önünü açacağım." falan diyecek, oraya bir ekonomi kazandıracak. Feke'de mantar var ya, bir ilçemizde mantar var, mantar tesisi yok. Şimdi, KOBİ ancak kendine bakıyor bu tür yarışma projelerinde ama bir devlet aklı lazım. Ya, benim bir potansiyelin var bu ilimde ama ben bu potansiyeli değerlendiremiyorum. Öyle teklif gelmezse ne yapacağız şimdi? Açtınız şimdi, onu da merak ediyorum, onu da soru olarak sorayım: Bu son Yerel Kalkınma Hamlesi Programı'nda -tamamlandı galiba başvurular, başvurular bitti- hangi ilden, kaç proje başvurmuştur; onu da alabilirsek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen selamlayın.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Bitiriyorum Başkanım.

Bakın, bizim bu kalkınma modelimizi bir değiştirmemiz lazım. Kalkınma ajanslarımız... Kalkınma ajansları niye kuruldu, niye bölgesel oldu? Ya, bölgenin içinde olsun, hani, merkezden yönetilmesin, bölgeyi bilsin, bölgenin ekonomik potansiyeli değerlendirilsin. Kalkınma ajansları bana bunca yıldır bir tane başarı hikâyesi göstersin, istiyorum, bunu da bana söyleyin. "Biz şu ilçeyi dönüştürdük, burada nüfus 10 bindi 30 bin oldu, burada nüfus 20 bindi 50 bin oldu, şurada bir başarı hikâyesi yazdık. Şu kurumu büyüttük, şu kuruma destek verdik, 200 adam çalıştırdık 400 yüz değil. Ben şu bölgeyi kalkındırdım, şu kırsalda şöyle bir alan kurdum." deyin, mutlu oluruz. Öyle de bir başarı hikâyesi varsa onu da bilelim diyorum.

Teşekkür ediyorum.