| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 01 .12.2025 |
ORHAN YEGİN (Ankara) - Kıymetli Başkanım, çok kıymetli misafirlerimiz, değerli milletvekilleri ve salonda bulunan herkesi ben de saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Cumhurbaşkanlığı sistemi üzerine çok fazla görüşler oldu, ben de birkaç bir şey söylemek istiyorum. Çok partili hayata geçişimiz 1946, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemine geçişimiz 2018; arada yetmiş iki yıl var ve bu arada 2'si geçici, 3'ü darbe, 6'sı azınlık, 17'si koalisyon olmak üzere 51 Hükûmet gelmiş gitmiş arkadaşlar. Bu yetmiş iki yılın on altı yılı da AK PARTİ döneminde 2002-2018 arası geçtiğini baz aldığımız zaman, AK PARTİ dönemlerinde iki buçuk yılı aşan bir iktidarın ömrü -ki 58 ve 65'inci Hükûmetler vardı bizim dönemlerimizde- ama AK PARTİ'den önce neredeyse bir yıl süren iktidar ömürleri var.
Hükûmetlerin AK PARTİ öncesi nasıl kurulup nasıl düşürüldüğü hepimizin malumu ve milletimizi gerçekten hayal kırıklığına uğratan, siyasete güveni yok eden, siyaseti ve ülkeyi istikrarsızlaştıran, gayrimeşrunun, sapmaların, sapmanın standart hâle gelip kol gezdiği, kayıt dışı siyasetin, yargının, askerin, akademinin, iş dünyası örgütlerinin, medyanın, menfaatin, korkunun vesayet kurduğu bir siyaset ve bir Türkiye. Böyle bir sistemde arkadaşlar, istikrar, güven ve ilerleme ve gelişme olur mu? Olmaz. Nitekim olmadı da. her gelen hükûmet -kimseyi suçlamadan söylüyorum- bir şeyler yapmak istedi, ülkesine bir şeyler katmak istediği, ülkesini geliştirmek, mamur etmek, bölgesel farklılıkları ortadan kaldırmak istedi ama bu vesayetlerin olduğu bir yerde, bu kadar ömürlerin olduğu bir sistemde maalesef hiçbir hükûmet daha ne olduğunu anlamadan, daha ne yapacağına da tam karar vermeden ömrünü tüketti, türlü oyunlarla çekti gitti. O yüzden, bu sistem millet için doğru bir sistemdir. Bu millet, AK PARTİ'li veya başka bir partili bundan sonra bu ülkeyi yönetmeye talip olan herkesin doğru bir birliktelik oluşturursa, doğru vaatlerle, doğru işlerle memleketin insanlarını, milleti ayırt etmeden, mezhebine, inancına, şusuna busuna bakmadan, ayırt etmeden siyaset ve politika üretirse ülkeye hizmet edebileceği ve beş yıl o hizmetini programıyla beraber ortaya koyabileceği bir sistemi önümüze getirdi.
Şimdi, yeni sistemde kuvvetler ayrılığının yokluğundan bahsediyor arkadaşlar. Galiba sekizinci bütçesini yapıyoruz Cumhurbaşkanlığı sisteminin, hâlâ Meclisin bütçe hakkının elinden alındığını söylüyor arkadaşlar. Ya, arkadaşlar, biz niye toplanıyoruz, neyi konuşuyoruz burada? Bağrışıyoruz çağrışıyoruz, niye ayrılıyoruz sonra; akşamları neyi oyluyoruz? Cumhurbaşkanlığı bütçeyi hazırlıyor, Meclisin iradesine sunuyor. Biz de o iradenin, Meclis iradesinin paydaşları olarak görüşüp kararımızı gün sonunda neticeye yansıtıyoruz. Dolayısıyla kavramlar üzerinde oynayıp işi başkalaştırmayalım.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Tarihe not düşüyor.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, "güçlendirilmiş parlamenter sistem" deyip duruyorlar. Ya, soruyorsunuz "Öneriniz ne, nedir bu?" Ya, arkasına bir tane cümle ekleyemiyorlar, iki tane cümle ekleyemiyorlar. Güçlendirilmiş parlamenter sistem...
CEVDET AKAY (Karabük) - Bakanların Meclisten seçilmesi.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, ben söyleyeyim, "güçlendirilmiş parlamenter sistem" cümleleriyle bilinçli olarak bunu kullananların bu cümlelerle dilinin altında ne sakladığına tahminim var, onu söyleyeyim: "Meclis yüzde 65 oyla Cumhurbaşkanı seçerken eğer onu yok hükmüne sokacak bir vesayet olursa, güçlendirilmiş bir taraf olursa orada '367 garabeti' desin dursunlar önemli değil ama biz bunu yapalım. Yüzde 75 oyla 411 milletvekilinin eli bir şeye kalksın, onu götürüp geçersiz hâle getirebileceğimiz, 'kaosa kalkan eller' diyebileceğimiz arkada bir sistem dursun."
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Buna "Anayasa yargısı" diyoruz, medeni dünyada anayasa yargısı.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Güçlendirilmiş parlamenter dedikleri bu: "Parlamento olur ki yanlış yaparsa arkada güçlendirilmiş bir vesayet olsun ki istediğimize ulaşalım."
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Buna hukuk devletinde "Anayasa yargısı" diyoruz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - İşte sizin dilinizin altındaki bakla bu. Siz demokrasinin, millet iradesinin üstünde vesayetler olsun ama o vesayetler sizin çizginizden olsun istiyorsunuz. Tamam mı? Bence sizin buradaki şeyiniz bu.
Şimdi "yargı bağımsızlığı, yargı bağımsızlığı!" Yargı bağımsızlığından anladığınız da şu: "Yargı mensupları 28 Şubattaki temsil edilen şekliyle vesayet sahiplerinin çağrılarına, emirlerine koşarak gitsin, orada brifing alsın; kendi partisinin verdiği liste dururken 'MHP'lilerin adamlarını mı alacağım yargıya?' diyen Moğultayların Allah sayısını çoğaltsın, bunlar olursa bağımsız yargı." Ama yargıçlar, yüksek yargı mensupları Cumhurbaşkanıyla bir araya gelip otururlarsa, memleketin meselelerini tartışırlarsa, Anayasa'ya göre bunlar kurullara atanırsa o zaman bağımsız yargı. Öyle mi? Yazıklar olsun, yazıklar olsun!
Şimdi "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde sistem oturmamış hâlâ. Bakıyoruz, bir ofis kapanıyor, bir ofis açılıyor, o ofis diğer ofisin içine giriyor." Arkadaşlar; bu, sistemin yanlış işlediğinin göstergesi değil. Tarih, zaman ilerliyor, değişiyor, sistemler de buna uygun dönüşümler yaşıyor. Bu, sistemin işlemediğine değil, daha da iyiye evrildiğine ancak bir delil olarak yorumlanabilir.
"Politika kurullarına bakıyoruz, 'Seni vekil yapamadık, gel buraya.'" Yani bence o kurul üyelerinden özür dilemeniz gereken bir an gelecektir.
SADULLAH KISACIK (Adana) - İsim isim sayarım...
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Cumhurbaşkanı çağırsaydı MİT ve Diyanet Başkan Yardımcısını mı gönderirdi? Ama bugün Mecliste yoklar, yardımcılarını göndermişler." Arkadaşlar, işleri vardı, yoğundu, gelemediler, yardımcıları gelmiş. Bu Meclis olduğundan değil.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Hep yoğun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bak, bir şey söyleyeceğim.
Yarın...
HASAN ÖZTÜRK (Bursa) - Bundan daha önemli ne işi var?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bir dakika... "Cumhurbaşkanı çağırırsa" dediniz, başka bir şey söyleyeceğim.
Yarın Meclis Başkanı çağırsın, desin ki: "MİT Başkanı gelsin, Diyanet İşleri Başkanı gelsin." Gelirler.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - E, çağırsın. Numan Kurtulmuş niye çağırmıyor?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Nitekim MİT Başkanı buraya terörsüz Türkiye komisyonuna bir değil, birden fazla geldi. Dolayısıyla bu teziniz de doğru değil.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Ona gelir, buraya gelmez zaten, bizimle muhatap olmaz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Çocuklarımızın daha çok camilere, Diyanete gideceği hizmetler geliştirmeliyiz. Bunun büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyorum." dedi bir hatip. Kıymetlidir, elbette söylediği önemlidir lakin ona da buralardan itiraz geliyor. Yurtlarda, hastanelerde, cezaevlerinde ve bazı yerlerde diyanet görevlilerinin olmasına itirazla ortalığı yıkanlar var bu ülkede ve bu salonda maalesef.
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Evet, itiraz ediyoruz ya, yurtlarda psikologdan çok manevi danışman bulunmasına itiraz ediyoruz kardeşim!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ahan da şuracıkta, bak. Dolayısıyla, böyle bir ülkeyi yönetiyorsunuz ve buna göre her kesimin taleplerini, tepkilerini dikkate alarak, bunları doğru ve makul seviye ve çerçevelerde tutarak yönetmek zorundasınız; tabii, bu arada, sesi çok çıkanlardan dolayı az çıkanların hakkını yemeden.
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Hep onu siz yapıyorsunuz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, hazine garantili projelerden bahsedildi, "Çok borçlanıldı." denildi. Ben size sadece "Yuvacık Barajı" diyeyim, arkasına ekleyeceklerimi siz anlayın.
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Ben de size "yap-işlet-devret modeli" "uçak uçmayan havalimanı" diyeyim.
AŞKIN GENÇ (Kayseri) - ANKAPARK...
ORHAN YEGİN (Ankara) - 4,5 milyar dolara mal oldu bu ülkeye o Yuvacık Barajı, 4,5 milyara mal oldu; 200 milyon dolara tamamlanabilecek bir projeyi bu ülkeyi 4,5 milyar dolar borçlandırarak hazine garantisiyle yapıldı, bitti. Bugün, bizim otoyollarımız; bugün, bizim yaptığımız hastanelere dil uzatmaya hiç hakkınız yok; biraz mahcubiyet, fazla bir şey istemiyorum.
CEVDET AKAY (Karabük) - Sayın Vekil, o konuya girersen zararlı çıkarsın.
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Savunma sanayisi sadece AK PARTİ döneminin işiymiş gibi konuşuluyor. ASELSAN, ROKETSAN ve diğer şirketler, hatta SSB; 1978, 82, 85'lerde..." Eyvallah, doğru, oralarda kuruldu, bizim bunlara bir itirazımız yok, kuranlardan da Allah razı olsun ama arkadaşlar, eyvallah, bizim dönemimizde kurulduğunu iddia etmiyoruz ama lütfen bir bakın, bu kurum ve kuruluşlar AK PARTİ döneminde, Cumhur İttifakı döneminde neyi ne kadar üretiyordu, şimdi neyi ne kadar üretiyor; o zaman neyi ne kadar üretip, ne kadar satıp, gelir elde edip ülke ekonomisine katkı yapıyordu, bizi gururlandırıyordu; bugün neleri yapıyor? Bizim burada bahsettiğimiz şey, bu. Önceden savunma sanayisi projeleriyle dalga geçiyorlardı; "Yapamazsınız." diyorlardı, "Gelince dokunacağız." diyorlardı. Bugün, hamdolsun, "Emeği geçen herkese teşekkür ederiz." ifadeleri duyuyoruz. Bak, bu bir aşama. Şimdi, emeği geçenlere teşekkür ediyorlar, yarınki tezleri "Biz olmasaydık, bunları yapamazlardı." olacaktı, bir sonra da "Ne sorun varsa, savunma sanayisinde biz çözdük." diyecekler. Daha önce "411 el kaosa kalktı." diye Anayasa Mahkemesine götürdükleri mevzuyu "Biz çözdük, biz olmasaydık çözemezlerdi." dedikleri gibi. SSB'yle övünüyoruz diye "Babanızın malı mı?" diyorlar; babamızın malı değil ama "Gelince dokunacağız." diyordunuz. "TOGG babanızın malı mı?" diyorlar; benim babamın malı değil ama boykot listelerini koyuyordunuz. Anadolu'da bir laf vardır "Ecnebi malımı ki böyle yapıyorsun." diye. Niye TOGG'u boykot listelerine koydunuz? Lütfen, konuşmalarınıza dikkat edin.
Şimdi, derdimiz, tam bağımsız Türkiye; kendi enerjisine, kendi otomobiline, kendi hızlı trenine, lokomotiflerine, kendi füzesine, rampasına, uydusuna, uçağına, SİHA'sına, gemisine, kendi sismik araştırma gemilerine, sondaj gemilerine sahip bir ülke. Hedefimiz, tam bağımsız Türkiye. Hava yazılımları, güvenlik yazılımları yazıp, kendi serverlarında tutan bir Türkiye. Şu yapılan işlerin, sadece Savunma Sanayii Başkanlığında yürütülenleri.
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Kozmik odaları FETÖ'ye açtınız.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Başkan Haluk Beyden siz maketlerini isteseniz, genel merkezlerinize koyacak yer bulamazsınız, merkezlerinizde adım atacak yer bulamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu ülkeyi AK PARTİ ve Cumhur İttifakı bu hâle getirdi. Arkadaşlar, lütfen.
Son cümlem. Bütçe kalemlerinin hiçbiri vatandaşın gerçek ihtiyacıyla örtüşmüyormuş; eşit yurttaşlığın olmadığı, halkı doğrudan kabul etmeyen bir zihniyetin olduğunu görüyorlarmış; eşit üleştirilemeyen bir sistem varmış ve sorgulanıyormuş. Soralım: Eşitsizlik mi var bu ülkede? Hastaneye gidince gelirinize mi bakıyorlar? Okula gidince kılık kıyafetinize mi bakıyorlar? Memuriyete alınırken örtünüze, memleketinize mi bakıyorlar? Akademiye alınırken mezhebinize mi bakıyorlar? STK'lara giderken çağdaş olup olmadığınıza mı bakılıyor? Hizmetler verildiği zaman arkadaşlar, sizin mezhebinize, etnik kökeninize, saçınızın rengine, eteğinize, alkol alıp almadığınıza mı, beş vakit camide namaz kılıp kılmadığınıza mı bakılıyor ya? Yazıklar olsun bu cümleleri kuranlara!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Ankara) - Biz bu ülkede bütün ayrımları bitirmiş bir iktidarız, biz bu ülkede milleti bütün gören, hep birlikte hizmet eden bir iktidarız, bir anlayışız, bir siyasetin bayraktarıyız arkadaşlar.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ederim.
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Sizin milletvekilinizin babası Antep'te bir kadını taciz etti, bir senedir dava açılmadı.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Arkadaşlar, Sevda Hanım, birazdan konuşmanız var, o zaman cevap verirsiniz.
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Gündeme getirdik diye açıldı. Hâlâ bu cümleleri kurmaya utanmıyor musun?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Arkadaşlar, birkaç konuşma kaldı ama ben beş dakika...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Arkadaşım, sen gerçek olup olmadığını bilmediğin spesifik bir hadiseden bahsediyorsun.
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - "Neden bir senedir bir takip davası açılmadı?" diye bas bas bağırdık, ağzınızı açamadınız.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sevda Hanım...
ORHAN YEGİN (Ankara) - İncelenir, cevabı verilir.
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Üstüne, bu cümleleri kurmaya sen utanmıyor musun?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sevda Hanım, konuşmanıza sayalım mı bunu?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben, bütün işlerden bahsediyorum.