| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 01 .12.2025 |
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve kıymetli bürokratlar; hoş geldiniz. Ben ayrıca basın emekçilerini de herkesi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, yaklaşık bir aydır süren 2026 bütçesi Komisyon müzakerelerinin sonuna geldik ve gerçekten olağanüstü bir çaba gösterdi herkes. Buraya gelen bürokratların eminim ki daha önceden başlayan bir emek süreçleri var, bizler, Meclis emekçileri, herkes çok büyük bir emek verdi. Tabii ki bu süre içerisinde biz şunu gördük: Aslında, bu bütçe teklifi yurttaşların temel ihtiyaçlarına ve yaşadıkları sorunlara çözüm olabilecek bir bütçe teklifi değil. Bunu da her gün belki defaten tekrarladık. Bugün birazcık daha hatırlatmak istiyorum esasında çünkü bunu sadece biz söylemiyoruz, Bakanlıklardan gelen strateji belgelerini, performans raporlarını, analiz raporlarını da inceledik ve onlarda da benzer tespitler vardı. Hemen hepsinde projelerin hayata geçmesinde ve politikaların etkin uygulanmasında temel sorununun finans, altyapı ve insan kaynağı olduğu belirtilmişti zaten. Dolayısıyla bu eksiklerin en azından kritik önemde olan bir kısmının düzeltilmesi için biz de birtakım önergeler verdik, sadece partimizden bahsetmiyorum, diğer bütün muhalefet partileri de. Mesela, biri, ülkede gıda enflasyonu çok yüksek; çiftçilerin üretime devam edebilmesi, yurttaşların da daha ucuz gıdaya erişebilmesi için mesela çiftçilerin 500 bin liraya kadar borçlarının silinmesini önerdik ya da yine borç yükü altında ezilen esnafın borcunun silinmesine dair yine önerge verdik ve nefes alsın istedik esnaf ya da emeklileri açlığa mahkûm eden bu aylıkların artırılmasını, en azından yoksulluk sınırına eşitlenmesini, asgari ücret hakeza yine aynı şekilde, genç kadın işsizliği erkeklere oranla çok yüksek, kadın istihdamını artırmak, kadınların kendi işlerini kurabilmelerini sağlamak için 100 bin kadına 2 milyon liralık hibe desteği verilsin dedik, üniversite öğrencilerinin barınma krizini çözebilmek açısından yeni yurt yapımı ve mevcut yurtların onarımı için yine ödenek artırımı talep ettik ama bütün bunların hepsi reddedildi. Ya, biz esasında önceki yıllardan daha bunları biliyoruz, her defasında da her yıl yine aynı önerileri, aynı eleştirileri yapıyoruz ama bizim önerilerimiz de eleştirilerimiz de değişmiyor çünkü bütçe teklifiyle gelen politik yaklaşım yani tercihler değişmiyor, yine aynı şekildeydi. Tabii, biz bu önergeleri de kendi kafamıza göre belirlemiyoruz; yurttaştan gelen talepler var, mesela, bir bakanlığın bütçe müzakerelerinde Bağ-kur tescil mağdurlarının borçlarının silinmesine dair verdiğimiz önerge nasıl olduysa tutanaklara "Kabul edildi." diye geçmiş ve bunu yurttaşlar sevinçle karşılamışlar, büyük bir sevinç yayıldı çok hızlı bir şekilde, sonra biz ulaşarak ne yazık ki kabul edilmediğini söyledik ve büyük bir üzüntüye sebep oldu bu yani demek istediğim, her önergenin bekleyicisi ve yurttaşlar açısından da bir karşılığı var. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı ve bakanlar, o kadar çalışanlar, bürokratlar, emekçiler mükemmel bir çalışmayla buraya getiriyor olabilirler, gerçekten muhteşem de bir efor harcıyorlardır. Ancak biz yaptığımız hiçbir önerinin bu kadar önemsenmemesini, noktasının ve virgülünün dahi değişmemesini mesela şey buluyoruz yani bu müzakere açısından demokratik olmadığını ifade etmek istiyoruz.
Bir diğer mesele, yine, çok muhteşem hazırlanmış olabilirler ama toplumda bunun muhteşem bir karşılığı yok ne yazık ki yani toplum bunu böyle karşılamıyor. Şunu derseniz: Bu yılın mali hesapları yapıldı, bir kalemde değişiklik zincirleme pek çok değişiklik gerektiriyor, daha sonraki yıl için bütün bu önerileri değerlendiriyoruz; mesela, bu, oldukça anlaşılır ama üç yıldır hiçbir değişiklik göremedik ve aslında yaptığımız hiçbir öneri değerlendirilmedi çünkü bütçe tercihlerinde yani o politik yaklaşımda bir değişiklik yok. O nedenle, biz bütün bu bütçe süreçlerinin tamamını demokratik usulden uzak buluyoruz, yürütme açısından baktığımızda Parlamentonun bütçe yapma yetkisine el konulması olarak görüyoruz ya da halkın bütçe hakkının ne yazık ki ihlal edildiğini düşünüyoruz yani böyle bir...
Şimdi, bütün bunları söyledikten sonra da kanun hükmünde kararnamelerden bahsetmek istiyorum birazcık. Yani elimizdeki verilere baktığımız zaman sadece son aylarda yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararları yasama sürecinin ne kadar aslında devre dışı kaldığını da gösteriyor. Birazcık aslında buraya getirmek için örnekleri verdim. Mesela, özellikle ekonomik yetkileri alınıyor yasamanın. Mesela, Özel Tüketim Vergisi, maktu harç tutarları, yurt dışına çıkış harcı dahi Cumhurbaşkanı kararlarıyla düzenleniyor. Mesela, 2024'te yurt dışına çıkış harcı yüzde 100 zamla bin liraya çıkarıldı diye biliyorum. Yine, aynı şekilde, hububat ve bakliyat ithalatında tarife kontenjanı uygulaması ve ithalatta korunma önlemlerinin uygulanması da doğrudan yürütmenin kararıyla yapılmakta ama daha önemlisi acele kamulaştırma kararları yani mesela, milyarlarca liralık kamu yatırımı, mülkiyet el değiştirmesi hızla gerçekleştiriliyor, kaynaklara baktığımızda bu kaynakların büyük çoğunluğunun da enerji, altyapı ve sosyal konut projelerine aktarıldığını görüyoruz. Yani hemen hemen her Resmî Gazete'de yüzlerce taşınmazın acele kamulaştırılması kararları var. Sadece savaş ya da doğal afetlerde zamandan kazanmak için hükûmetlere istisna olarak tanınan bu yetkinin aslında gittikçe olağanlaştırıldığını ve normal bir usule döndüğünü görüyoruz ki bu da eleştirdiğimiz bir konu. Ülkenin en kritik topraklarını ve ekonomik varlıklarını hızlandırılmış idari süreçlerle devrediyorsunuz, bu hukuksuz kararlar zaman zaman yargıdan dönüyor neyse ki. Örneğin, Balıkesir Gökçeyazı Sarıalan mevkisinde CVK Madencilik'in altın madeni için köylülerin tarlalarının acele kamulaştırma kararına Danıştay "Dur." dedi; bunu önemli buluyoruz mesela.
Yine, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, kanun hükmünde kararnameler bugün başlamadı. Bunların başlangıcına gittiğimiz zaman on binlerce insanın hayatının, ekmeğinin, geleceğinin karartıldığı o 2016 yılından bahsetmek istiyorum. Özellikle, EĞİTİM SEN Diyarbakır şubesi bu sene, 2025'te 2016'dan bu yana verilerini paylaştı. Bu KHK'lerle 150 bini aşkın kamu emekçisi ihraç edildi. İktidarınız o dönem bu insanlara "Ağaç kökü yesinler." diyerek onları açlığa ve sivil ölüme mahkûm etti. Yargıdan beraat kararı alan, haklarında takipsizlik verilen binlerce insan hâlâ işlerine dönemediler, görevlerine iade edilmediler. Üstelik bu hukuksuzluk da dahi coğrafi bir ayrımcılık sürüyor. Bölge illerinde özellikle de Diyarbakır'dan ihraç edilen EĞİTİM SEN emekçilerinin özellikle ihraç edilmediklerini belirtmek istiyorum; bu, raporla açığa çıkan bir sonuç. Yine, mahkeme kararlarını tanımayan, insanları ağaç kökü yemeğe zorlayan bu OHAL rejimi bir zihniyete dönüşmüş durumda. Hukuktan ve adaletten bahsetmemiz için gerçekten bu konuyla ilgili adaletin sağlanması gerekiyor yani bu insanların hakkının, hukukunun verilmesi gerekiyor.
Yine, Anayasa Mahkemesinin Cumhurbaşkanının kararlarını iptal etmesinden bahsedeceğim. Merkez Bankası Başkanını süresinden önce değiştirme ve rektör atama yetkisini iptal etti Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanlığının. Arkasından bir yıl sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı, bu karar sonrası -yani demokratik bir usulden zaten bahsedemeyiz ama- Cumhurbaşkanının üniversite özerkliğini hiçe sayan rektör atamalarına son vermesi gerekirken bu, Meclise bir torba yasayla getirildi ve Cumhurbaşkanının Anayasa'ya aykırı rektör atama yetkisi yasalaştı, torba yasayla yasalaştı, onu sordunuz, biliyorum ve böyle pek çok karar var. Yani aslında mahkemeden dönen ama daha sonra torba yasalarla...
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Mahkeme esastan değil de usulden bozuyor yani "Bu kanunla düzenlenmektedir." şeklinde bir bozma.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Ama şöyle, yine, özellikle ticari faaliyetler, ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmını yani döviz ve değerli malların ticaretini ve hareketini doğrudan etkileyen kararlar alabilme yetkisi veren düzenlemeyi iptal etti. Burada mesela, aslında yaptığı vurgu mülkiyet hakkı, sözleşme özgürlüğü, teşebbüs özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda bunlar yalnızca kanunla sınırlandırılabilir. Bu mesela usulden değil, esastan ve bununla, aslında Cumhurbaşkanına doğrudan düzenleme yetkisi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Bu da usul yani Cumhurbaşkanlığı düzenleyemez.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Usul ama Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesiyle bağdaşmadığı belirtildi. Yani bu açıdan aslında...
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Usul olarak tarif ediliyor.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Tamam, anladım.
Böyle, bütün bunları eleştirdikten sonra ben Diyanet İşleri Başkanlığından bahsetmek istiyorum birazcık. Yani şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığı geçtiğimiz sene...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Son otuz saniye, uzatmanızı yapmıştım.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Tamam, hemen bitiriyorum.
Yani en çok bütçesiyle oldukça gündem olan bir başkanlık ve ben birazcık geçtiğimiz yılda verdiği fetvalardan bahsetmek istiyorum. Özellikle kadınların, LGBTİ+'ların, özellikle aile kavramı, kurumu, olgusu üzerinden verdiği pek çok fetva var. 2 Mayısta okutulan hutbede kadın-erkek arkadaşlıklarını hedef almış mesela.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ne demiş?
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Hepsi var bende, verebilirim size.
Yine, 15 Ağustosta okutulan hutbede bu defa da kadınların miras hakkı söz konusu oldu. Yani böyle pek çok...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben açıkladım onları.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Yani böyle "Siz açıkladınız." şeklinde değil, burada duruyor bende.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben açıkladım onu.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Bunu bitirmek istiyorum lütfen, izin verirseniz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şu Diyanetle uğraşmayın Allah'ınızı severseniz ya!
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Geçen sefer de "Neden Diyanetle uğraşıyorsunuz?" dediniz ama biz de size soralım: Diyanet neden kadınların hayatıyla uğraşıyor. Mesela neden fetvalarında erkek cemaatlere vaaz vermiyor da kadınların hayatına dair düzenlemelerden bahsediyor?