KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teşekkür ederim Başkanım.

Çok değerli Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, Sayın Başkanım, çok değerli milletvekillerimiz, kurumlarımızın çok değerli temsilcileri ve basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

26'ncı ve 27'nci Dönem AK PARTİ Giresun Milletvekilimiz, aynı zamanda Plan ve Bütçe Komisyonumuz ve yakın çalışma arkadaşımız Cemal Öztürk'ü kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Cenab-ı Allah'tan kendisine rahmet diliyorum, ailesine ve sevenlerine de başsağlığı ve sabır diliyorum.

2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan 367 hukuksuzluğu neticesinde 31 Mayıs 2007 tarihinde yapılan Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir hâle geldi. 16 Nisan 2017 yılında yapılan Anayasaya referandumuyla Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi; Cumhurbaşkanına yürütme yetkisi verildi, Başbakanlık kaldırıldı. Bu Anayasa değişikliğiyle beraber hem Cumhurbaşkanına hem de Meclise seçimleri yenileme yetkisi verildi, seçilme yaşı 25'ten 18'e düşürüldü, milletvekili sayısı 550'den 600'e çıkarıldı, Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçimleri birlikte ve beş yılda bir yapılacak hâle getirildi, Bakanlık sayısı da tam 26'dan 17'ye indirildi.

Bu sistemin en önemli getirisi siyasi istikrar oldu. Aynı zamanda, temsiliyet oranı arttı; burada ülke barajının yüzde 10'dan 7'ye indirilmesinin de mutlaka etkisi vardır. 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan seçimlerde Parlamento 15 parti ve 6 grupla temsil edilmekte olup temsiliyet oranları yüzde 90'ların üzerine çıktı. Bazı muhalefet milletvekilleri ekonomik anlamda yaşadığımız bazı olumsuzluklardan Cumhurbaşkanlığı sistemini sorumlu tutarak tekrar güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmekten bahsetmektedirler. Güçlendirilmiş parlamenter sistem nedir, onu tam olarak tanımlayan birine de rastlamadım.

Ülkemiz 1923 yılından 2018 yılına kadar parlamenter sistemle yönetildi, parlamenter sistemin olduğu dönemlerde de 1994 ve 2001 yılında ekonomik krizler yaşadık. Dolayısıyla bu krizleri direkt sisteme bağlamak doğru olmaz.

Cumhurbaşkanlığı sisteminin parlamenter sisteme göre en önemli üstünlüğü hükûmeti direkt halkın kurması ve beş yıl boyunca hükûmetin seçime gitmediği müddetçe düşürülme imkânının olmamasıdır. Tek partinin Meclis çoğunluğu sağladığı dönemlerde parlamenter sistemde herhangi bir sorun yaşanmamıştır. Bazen halk tarafından seçilen Başbakanın oluşturduğu kabinenin Cumhurbaşkanlığınca onanmadığı antidemokratik durumlarla karşılaşılmıştır. Bu açılardan Başbakan yeteri kadar özgür değildi. Eğer bir parti Meclis çoğunluğunu sağlayamamış ve hükûmet kurması için diğer partilerin desteğine ihtiyaç duyduğu koalisyon hükûmetleri dönemlerinde kırılgan bir yapıya sahip olmuş ve hükûmetlerin ömrü istenilen süre de olmamıştır. Özellikle, 1972 ile 80 yılları arasında tam 9 koalisyon hükûmeti kurulmuştur. Yine 1991 ile 2002 yılları arasında kısa ömürlü koalisyon hükûmetlerini görmekteyiz. Koalisyon hükûmetlerinin kısa ömürlü olmalarının yanında bir diğer dezavantajı da parti politikalarının tam hayata geçirilmemesi ve bakanlıklar partiler arasında paylaşıldığı için her bakanlığın da farklı parti politikalarını uygulamasından dolayı politikada yeksenaklık sağlanamamıştır. Ülke için gerekli uzun vadeli politikalar planlanmamış ve hayata geçirilmemiştir. Küçük partilerin aldıkları oya göre siyasi etkinliklerinin daha fazla olduğunu ve koalisyonun büyük ortağını baskı altına aldığı dönemlere şahitlik ettik. Şimdi, muhalefet parti milletvekilleri "Eskiden gensoru önergesi vardı ve hükûmetlerin düşme ihtimali vardı." diyorlar. Fakat geçmişe dönüp baktığımız zaman gensoru önergesiyle düşürülen 2 tane hükûmet vardır; birincisi 1977 yılında Süleyman Demirel'in kurduğu 2'nci Milliyetçi Cephe Hükûmetidir. Burada da 11 milletvekili Cumhuriyet Halk Partisine transfer olmuş ve gensoru önergesiyle hükûmet düşürülmüş bu 11 milletvekilinden 10'u Bülent Ecevit tarafından kurulan hükûmette bakan yapılarak siyasi ahlak önemli derecede yara almıştır. Diğeri de 1997 yılında Mesut Yılmaz'ın 55'inci azınlık koalisyon hükûmetidir. Onun haricinde, gensoruyla düşürülmüş herhangi bir hükûmet yoktur, bu mümkün de değildir. Çünkü hükûmeti kuran parti veya partiler genellikle Meclis çoğunluğunu sağlamaktadırlar.

Cumhurbaşkanlığı sisteminin en önemli özelliklerden bir tanesi de olaylar karşısında çabuk aksiyon alabilme kabiliyetinin olmasıdır. Dünyada ideal bir sistem yoktur. Cumhurbaşkanlığı sisteminde de mutlaka aksaklıklar vardır. Bu yıl Cumhurbaşkanlığı sisteminin 8'inci bütçesini yapıyoruz. Bu yaşadığımız tecrübelerden de hareket ederek Cumhurbaşkanlığı sistemindeki eksiklikleri gidereceğiz. Örneğin, 2023 yılı genel seçimlerine gittiğimiz dönemde Cumhurbaşkanı Yardımcılığı sayısıyla ilgili herhangi bir üst sınırlama getirilmediği için bunun nasıl suistimal edilebileceğini gördük, önüne gelen herkese Cumhurbaşkanı Yardımcılığı dağıtıldığına şahitlik ettik. Bizde ise sadece 1 Cumhurbaşkanı Yardımcısı var. Demek ki burada bir tedbir almak gerekmektedir. Cumhurbaşkanı ile parlamento çoğunluğu farklı partilerde olduğu zaman sistemin işlemez işlemesinden işlemesinde yaşanabilecek aksaklıkları hiç tecrübe etmedik. Bu, uzlaşma kültürünü getirebileceği gibi eğer art niyetle davranılırsa devletin çalışmaz hâle de getirebilir. "Cumhurbaşkanı tarafından verilen bütçe kanunu Parlamento tarafından kabul edilmezse enflasyon oranında yeniden düzenleyerek yola devam edilir." deniliyor. Peki, Parlamento Cumhurbaşkanının hiç istemediği şekilde bir bütçeyi Parlamentodan geçirir ve Cumhurbaşkanını çalışamaz hâle getirirse o zaman ne yapılacağına dair herhangi bir öngörüde bulunulmamıştır. Bu gibi eksikliklerin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Cumhurbaşkanımızın iş yükünü azaltma anlamında bazı atama ve yetkiler bakanlıklara veya valilere devredilebilir. Yine, denge ve denetleme açısından ve erklerin bağımsızlığı açısından bazı düzenlemeler yapılabilir. Bugün Avrupa ülkelerinde bile parlamenter sistemde pek çok problemlerin yaşandığını görmekteyiz. Onun için, parlamenter sisteme geri dönmekten ziyade, siyasi istikrarı sağlayan Cumhurbaşkanlığı sistemimizin daha kalıcı ve bize özgü hâle getirmek için gerekli çalışmaları yapmamız gerekmektedir.

Yatırım ve Finans Ofisinin amacı, uluslararası yatırımlarının Türkiye'ye çekilmesi konusunda tanıtım, danışmanlık, koordinasyon hizmetleri yapmaktadır. 1973 ile 2000 yılları arasında ülkemizde yapılan uluslararası doğrudan yatırım miktarı 15 milyar dolar iken 2003 yılından bu yana yaklaşık 284 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım ülkemize gelmiştir. 2024 yılında küresel doğrudan yatırımlar yüzde 11 küçülürken, Yatırım Ofisinin etkin çalışması sayesinde Türkiye küresel doğrudan yatırımlarını yüzde 9,8 arttırmıştır. Yıllık uluslararası doğrudan yatırım ortalaması 13 milyar dolara ulaşmıştır. 1990'lı yıllarda Türkiye'nin küresel doğrudan yatırımdan aldığı pay sadece yüzde 0,2 iken bu oran yüzde 1'lere çıkmıştır. Yatırımlar daha çok otomotiv, makine, kimya, metal ve ulaşım araçları gibi orta ve yüksek teknoloji olan alanlardadır. 2024 yılında 206 yeni proje ve 177 genişleme projesi olmak üzere toplam 383 yeni proje hayata geçirilerek 51 bin kişilik istihdam yaratılmıştır. Uluslararası finans sistemini analiz ederek Türkiye'nin kalkınma hedefleri doğrultusunda yenilikçi finans ürünlerini geliştirmek finans sisteminin derinleşmesini sağlamaktadır. Ayrıca, finansal okuryazarlığı artırmak için çalışmalar da yapılmaktadır.

Dünyada son zamanlarda rezerv para birimiyle ilgili sorunların yaşandığını görmekteyiz. Merkez bankalarının özellikle altın alımına yöneldiğini görmekteyiz. Çin'in rezerv para konusunda önemli çalışmalar yapmakta olduğunu bilmekteyiz. Türkiye'nin de kendi dijital parasını bir an önce oluşturması gerekmektedir.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği altında toplanan İnsan Kaynakları Ofisinin görevi, Türkiye'nin insan kaynakları politikalarını geliştirmek, kamu ve özel sektörün ihtiyaç duyduğu insan kaynaklarının oluşturulması için gerekli çalışmaları yürütmektir. Türkiye nispeten genç bir nüfusa sahip bir ülkedir. Ülkemizde 208 üniversitede örgün, açık ve uzaktan eğitim dâhil olmak üzere toplam 6 milyon 715 bin yükseköğretim öğrencisi bulunmaktadır. Türkiye'nin hangi meslekten ne kadar insan gücüne ihtiyacı vardır, gelecekte hangi mesleklere ihtiyaç duyulacaktır; bununla ilgili kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır. İhtiyacımız olan meslek liseleri planlanmalı ve hayata geçirilmelidir. Üniversite eğitimini bitiren gençlerimizin işsiz kalması hem devlet ekonomisine hem de aile ekonomisi bakımından büyük külfet olduğu gibi gençlerimizin hayata bakışını olumsuz olarak etkilemektedir. Bu olumsuzlukların yaşanmaması için üniversite kadroları da mutlaka ihtiyaca göre yeniden yapılandırılmalıdır.

Tabii, Cumhurbaşkanlığımıza bağlı 8 tane başkanlık vardır. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, kamu diplomasisi, stratejik iletişim, dezenformasyonla mücadele, uluslararası medya ilişkileri, kriz iletişimi, basın yayın kuruluşlarıyla ilgili düzenlemeler ve vatandaşlarımız ile devletimiz arasında köprü olan CİMER gibi alanlarda ülkemizin en kritik kurumsal kapasitesini temsil etmektedir. Kamu Diplomasisi Kurulu aracılığıyla uluslararası iletişim kapasitesini sistematik biçimde geliştirmektedir. Bu birim Türkiye'nin bölgesel ve küresel bir aktör olarak görünürlüğünü artırmakta, devlet politikalarının doğru anlaşılması için uluslararası kamuoyuna yönelik kapsamlı çalışmalar yürütmektedir. Aynı zamanda, Türkiye'nin pozisyonunu güçlendiren, yanlış algıları gideren ve ülkemize yönelik olumlu bir imaj oluşturan uluslararası iletişim stratejisini geliştirmektedir. Türkiye'nin binlerce yıllık medeniyet birikiminin, kültür ve sanat zenginliğinin ve dış politikasındaki ilkeli duruşunu dünyadaki farklı coğrafyalarda tanıtmak için çok önemli çalışmalar yürütmektedir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi, diğer ismiyle CİMER, bugün dünyada eşi benzeri olmayan bir halkla ilişkiler başarısı olarak ön plana çıkmaktadır. Yılda yaklaşık 5 milyon başvurusu olan bu sistem sayesinde artık bir vatandaşımızın derdini anlatmak için Ankara yollarına düşmek zorunda kalmadan, bir öğrencimizin sesini duyurmak için mektup kaleme alıp onu ilgili kuruma bizzat götürmek mecburiyetinde olmadan taleplerini, görüşünü, şikâyetini, önerisini doğrudan Sayın Cumhurbaşkanımıza ve ilgili kurumlara hızlı bir şekilde ulaştırabilmektedir. 2025 yılı itibarıyla başvuru karşılama süresi ortalama on bir güne düşmüştür. Dolayısıyla, CİMER gerek başvuru karşılama süresi gerekse verilen yanıtların niteliği açısından vatandaşlarımızın ilk başvurduğu çözüm mekanizması olarak öne çıkmaktadır. İşte, bu, vatandaş ile devlet arasındaki iletişimde sessiz bir devrimin, köklü bir dönüşümün göstergesidir. CİMER bugün Türkiye'de şeffaflığın ve demokratik katılımın en etkili araçlarından biri hâline gelmiştir.

TRT Kurdî, TRT World, TRT Arabi gibi TRT kanallarının kurulmuş olması, Türkiye'nin politikalarını hem kendi vatandaşlarına hem de dünya vatandaşlarına duyurmada geç de olsa önemli bir adımdır. 6 Nisan 1920 tarihinde, kurtuluş mücadelesinin verildiği yıllarda kurulan Anadolu Ajansı yüz beş yıllık tecrübesiyle bugün 38 merkezde yer alan ofis ve yayım merkeziyle 135 ülkede faaliyet gösteren Anadolu Ajansı 13 farklı dilde yayın yaparak Avrupa, Amerika, Orta Doğu, Afrika, Asya ve Kafkasya başta olmak üzere tüm coğrafyalarda yoğun habercilik faaliyetleri yürüterek doğru ve tarafsız habercilik adına önemli çalışmalar yapmaktadır.

Savunma Sanayii Başkanlığı güvenlik kurumlarımızın tüm ihtiyaçlarını tasarımdan üretime, AR-GE'den sanayileşmeye kadar uzanan geniş bir alanda yerli ve millî imkânlarla karşılamak için aralıksız çalışmaktadır. Bugün savunma sanayimiz Türkiye'nin bağımsız iradesinin ve stratejik vizyonunun en güçlü sembollerinden biridir. Türkiye savunma alanında son yüzyılın en büyük atılımını gerçekleştirmiştir. Oysa 1926'da Kayseri'de kurulan ve Avrupa standartlarında üretim yapan uçak fabrikalarımız dış baskılarla kapatılmış, 1930'larda Şakir Zümre'nin ürettiği yerli bombalar ve motorlar uluslararası baskılarla durdurulmuştur. Paramızla almak istediğimiz sistemler dahi ambargolara bağlanmış, Türkiye yıllarca savunmada dışa bağımlı bırakılmıştır. Bugün attığımız adımlar bu tarihî adaletsizliğin tersine çevrilmesidir. Kapatılan tesislerin yerine binlerce üretim hattına alınmış mühendislerimizin emeğiyle Türkiye artık İHA, füze ve helikopter motoru geliştiren, MİLGEM'le kendi savaş gemisini üreten sayılı ülkeler arasına girmiştir. 2002'de İHA'sı olmayan Türkiye bugün TB2, Akıncı, AKSUNGUR, ANKA ve TB3 gibi platformlarla dünyanın ilk üç ülkesi arasındadır. Akıllı mühimmat MAM ailesi, SOM füzesi, GÖKDOĞAN ve BOZDAĞAN'la dışa bağımlılık büyük ölçüde sona ermiştir. Radar, elektronik harp haberleşme sistemlerinde tamamen yerli kabiliyetlere geçilmiştir.

Bugün, savunma sanayimiz 20 milyar dolara yaklaşan ciro, 3,5 milyar dolar AR-GE, 1.400'ün üzerinde aktif proje ve 100 milyar doları aşan proje portföyüyle Türkiye ekonomisinin en dinamik alanlarından biridir. Yerlilik oranı yüzde 20'lerden yüzde 80'lere yükselmiştir. Savunma ihracatı 2024'te yüzde 29 artarak 7,15 milyar dolara, 2025 Ocak-Eylül döneminde 6,7 milyar dolara ulaşmıştır. 2024 yılında İHA'lar, helikopterler, kara ve deniz platformları, füze ve elektronik sistemleri kapsayan 10 milyar doları aşan sözleşmeler imzalanmıştır. Türk savunma ürünleri bugün 185 ülkeye ihraç edilmekte, 230 farklı ürün tipi dünya genelinde kullanılmaktadır. Türkiye, İHA ve SİHA alanında dünyanın lider üç ülkesinden 1'i, kendi savaş gemisini üreten 10 ülkesinden biridir. Bayraktar tarafından geliştirilen Bayraktar KIZILELMA Karadeniz'de yapılan testte ASELSAN'ın MURAD AESA radarlarıyla hedefi tespit etmiş, TÜBİTAK SAGE'nin GÖKDOĞAN füzesiyle hedefi tam isabetle vurarak dünyada bir ilke imza atmıştır. Bu ilk kez bir insansız savaş uçağının AESA radar kullanarak hava hedefini imha etmesi anlamına gelmektedir.

Cumhurbaşkanlığımıza bağlı olan diğer bir kurum da Diyanet İşleri Başkanlığı. Diyanet İşleri Başkanlığımız 429 sayılı Kanun'la 1924 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatlarıyla din işlerinin tek elden yürütülmesi, din istismarının önlenmesi ve vatandaşların dinî konularda doğru bilgilendirilmesi amacıyla kurulmuş bir kurumdur. Diyanet İşleri Başkanlığının sahih dinî bilgilerin ortaya çıkarılması ve din adına yapılan yanlış uygulamaların vatandaşa anlatılması yanında yeni gelişen durumlarla ilgili İslam dinine ve Kur'an'a uygun içtihat geliştirilmesi görevleri arasında yer almaktadır. Ahlaklı, vicdanlı ve namuslu bir toplum oluşturmak için basın yayın organlarından, dijital mecralardan ve televizyon yayınlarından faydalanarak toplumu bilgilendirmektedirler. 4-6 yaş Kur'an kurslarının açılmasının Diyanet İşleri Başkanlığının en önemli hizmeti olarak görüyorum. Bazı muhalefet milletvekillerinin bu uygulamaya itiraz ettiğini duyuyoruz, edebilirler lakin devlet toplumun ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. 2024 yılında 224 bin çocuğumuz 4-6 yaş Kur'an kurslarına gitmiştir. Bu da, bu hizmete olan talebin ne kadar yoğun olduğunu göstermektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığımızda merkez, taşra ve yurt içi ve yurt dışı olmak üzere yaklaşık 143 bin personel çalışmaktadır. Ülkemizde 89.949 cami bulunmaktadır. Görevlisi olmayan cami sayısı 16.144 olup kadrosu olup da görevlisi olmayan cami sayısı 11.644'tür. Bu durum da Diyanet İşleri Başkanlığımızın personel dağılımında bir sorun olduğunu göstermektedir. Daha etkin hizmet için Diyanet İşleri Başkanlığı Personel Atama Yönetmeliği gözden mutlaka geçirilmelidir. Din görevlilerimizin yeterlilikleri konusunda zaman zaman sınamalar yapılıp gerektiğinde kurum içi eğitimlere tabi tutulmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığımız sadece yurt içindeki vatandaşlarımıza yönelik hizmetler değil aynı zamanda dünyanın çok farklı ülkelerindeki vatandaşlara da dinî konularda hizmet vermektedirler. 36 farklı dil ve lehçede yapılan Kur'an-ı Kerim mealleri ve 53 dil ve lehçedeki dinî faaliyetler arasında Kürtçenin de yer almış olmasını yerinde bir çalışma olarak değerlendiriyorum. Diyanet İşleri Başkanlığımızın 2026 yılı bütçesi 174 milyar 389 milyon olup bunun 167 milyar TL'si personel ve sosyal güvenlik harcamalarıdır.

Bugün bütçesini görüşeceğimiz kurumlarından bir tanesi de Devlet Arşivleri Başkanlığıdır. Devlet Arşivleri Başkanlığı Türkiye'nin tarihsel, kültürel ve bürokratik havzasını koruyan, geçmişle gelecek arasında köprü kuran, yalnızca belgeleri değil bir medeniyetin sürekliliğini muhafaza eden eşsiz bir kurumdur. Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti tarihine kadar uzanan 700 yıllık köklü devlet geleneğinin hafızasını muhafaza eden, koruyan ve gelecek nesillere aktaran en önemli kurumsal yapılardan biridir. Osmanlı Devleti'nin hüküm sürdüğü geniş coğrafyalarda bıraktığı sosyal, kültürel, askerî ve mimari mirasın yanı sıra bu medeniyetin idari ve toplumsal yapısını belgeleyen en temel kaynak bugün devlet arşivlerimizdir. Arşivler yalnızca geçmişin kaynaklarını günümüze taşımakla kalmayıp bugünün olaylarını tarihsel bağlamı içinde anlamamızı sağlayan benzersiz bir referans noktasıdır. Osmanlı Devleti'ne ait arşivler İstanbul'da olup yaklaşık 9,5 milyon belge ve 400 bin defterden oluşmakta olup, yine, cumhuriyet dönemine ait arşivler Ankara'da olup 40 milyon belge ve 117 bin defter de bulunmaktadır.

KAMURAN TANHAN (Mardin) - Açmayı düşünmüyor musunuz İsmail Bey? Devlet arşivlerini açın da biz de öğrenelim.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Bu arşivlerin 85 milyonundan fazlasının dijital ortama aktarılmış olması vatandaşlarımız tarafından kullanımını önemli derecede artırdığı gibi mevcut eserlerin yıpranmasını da azaltmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Güneş, iki dakika...

Buyurun.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - 2026 yılı Cumhurbaşkanlığı bütçesi 21 milyar, 286 milyon 534 bin TL; bir önceki yıla göre yaklaşık artış yüzde 25,7'dir. Muhalefet milletvekilleri Cumhurbaşkanlığı bütçesini 365'e bölerek kendi ifadeleriyle "Saray şu kadar para harcıyor. Sarayın günlük masrafı bu kadar." diyerek vatandaşlarımızı yanıltmaktadırlar. Cumhurbaşkanlığı sisteminden önce hem Cumhurbaşkanlığı bütçesi hem de Başbakanlık bütçesi vardı, bu kurumlarda çalışan çok sayıda personel vardı; şimdi bu iki kurum yerine sadece Cumhurbaşkanlığı vardır. 2026 yılı Cumhurbaşkanlığı bütçesinin toplam bütçe içindeki payı yüzde 0,11'ini oluşturmakta iken 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık bütçesinin toplamının toplam bütçe içerisindeki payı 0,32 olup şimdiki Cumhurbaşkanlığı sisteminin tam 3 katıdır. Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 4 milyar 762 milyon TL'si personel ve sosyal güvenlik harcamalarını oluşturmaktadır; 11 milyar 732 milyon 811 TL'si de mal ve hizmet alımları için kullanılmaktadır. Bu ödeneğin önemli bir kısmı da barışı destekleme faaliyetleri ve acil destek giderleri için kullanılmaktadır. Yine, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde bundan millet bahçesinin giderleri de Cumhurbaşkanlığı bütçesinden karşılanmaktadır.

Bir diğer konuyu hemen izah edeyim bu kurullarla ilgili: Çok sayıda kurulumuz var Sayın Başkanım fakat bu kurullardan daha etkin şekilde faydalanmamız gerektiğini ben düşünüyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yalnızca Türkiye'ye liderlik yapmamış, aynı zamanda tüm dünyadaki mazlumların gür sesi ve insanlığın vicdanının temsilcisi olmuştur.

Bu duygu ve düşüncelerle 2026 yılı Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kurumlarımızın bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hazırunu saygıyla selamlıyorum.