| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 27 .11.2025 |
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konular zaman geçtikçe tekrar oluyor ama ben de bazı konulara değinmek istiyorum.
Şimdi, biz son yıllarda bu teşekkür kültürünü yitirdik. İktidardaki arkadaşlar geçmişe, emeği olanlara teşekkür etmiyor. İyi hizmeti olanların da hepsini eleştirmeye gerek yok. Yapılan güzel şeyler için teşekkür ederiz, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Sözlerime TOKİ konutlarındaki sorunlara kısaca bahsederek başlamak istiyorum. Günümüzde TOKİ konutlarının teslimi biraz uzuyor zaman zaman. Tabii, bu zaman uzadıkça kira ile taksitler arasında sıkışan binlerce aile sıkıntı yaşıyor. Hâlâ elektrik, su, doğal gaz sorunu olan bloklar var teslim alınan yerlerde. Asansörlerin çalışmadığı, altyapıları tamamlanmış binalar var. Ankara'da somut örnek verecek olursak bir Sincan Saraycık'ta 850 Konut Projesi, Beypazarı'nda 2'nci Etap 412 konut, Yakacık TOKİ... Söz konusu konutları müteahhitlerden teslim alırken yöneticilerimizin daha hassas davranması lazım, eksik alıyorlar, daha sonra sorunlar devamlı devam ediyor. Bilindiği üzere 6360 sayılı düzenlemeyle köyler mahalleye dönüştürüldü. Sonrasında 7252 sayılı Kanun'la kırsal yerleşim alanı statüsü verilmesinin önü açıldı. Akademik çalışmalarda da bahsedildiği gibi, bu dönüşüm kırsalda ciddi hukuki, idari ve ekonomik sorunlara yol açtı. Köylünün toprağı bir anda rant alanına dönüştü, emlakçıların ve rant çevrelerinin yatırım aracı hâline gelmeye başladı. Köylerimiz mahalleye dönüştürülmeden önce Millî Emlak tarafından satılan hazine arazileri köylüye daha avantajlı sağlanıyordu, köylünün imkânlarına göre rayiç bedeli belirleniyordu, böylece köylü vatandaşımız kendi imkânlarıyla bu arazilere sahip çıkabiliyordu. Mahalleye dönüştürülmesinden sonra taşınmazlar şehir arazisi gibi değerlendirilmeye başlandı. Satışlarda şehir merkezindeki rayiç bedeller baz alındı, hâl böyle olunca rekabet etmesi mümkün olmayan, köylüler toprağı satın alamaz hâle geldi. Hayvancılık geriledi, tarım zayıfladı, köyler boşalmaya başladı. Böyle devam ederse hem köylümüz topraksız kalacak hem de köylerimizin sosyal dokusu bozulacak. Tüm bunların yanında boşalan köylerin meraları, gelişim alanları sessiz sedasız TOKİ'ye devredildi; rant büyüdü, üretici küçüldü. Selçuklu'dan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan cumhuriyete her dönemde mera kamu malı sayılmıştır, mülkiyeti devletin ama kullanımı millete aittir. Çünkü bu toprakların insanı iyi biliyor ki mera satılırsa bereket biter, bereket biterse millet zayıflar.
Kıymetli milletvekilleri, Bakanlığın sorumluluğu sadece bina yapmak ve imar planı olmadığını hepimiz biliyoruz, çok geniş bir sorumluluk alanı var. Soluduğumuz havadan içtiğimiz su ve kullandığımız toprak da bu Bakanlığın konusudur. Bugün Türkiye'de hava kirliliği artık bir çevre sorunu değil, açık bir şekilde sağlık felaketi gibi görünmeye başladı. Bu ülkede çocuk, genç, yaşlı herkes kirli hava soluyor. Akşam saatlerinde bazı santrallerin ve fabrikaların baca gazı arıtma sistemleri devre dışı bırakılıyor. Kalp krizi ve felç vakaları artmaya başladı. Paylaşılan raporlarda da görülüyor ki ülkede binlerce insan kirli hava yüzünden hayatını kaybetti, rahatsızlanan oldu. Avrupa ülkelerinde ise bu mesele çok daha sıkı çerçevede ele alınıyor. Sanayiyi düzenleyen sanayie emisyonları direktifleri çerçevesinde en iyi mevcut teknikleri kullanmak zorunda tutuluyor. Entegre çevre izin sistemiyle hava, su ve toprak kirliliği birlikte kontrol ediliyor.
90'lı yıllarda gençler Almanya'da, Avrupa'da kendini santralların önüne tel örgülere bağlıyordu, ağaçlara bağlıyordu "Denizimiz kirlenmesin, toprağımız kirlenmesin, ormanlarımız kirlenmesin." diye. Tabii, Alman Hükûmeti bunları anlamak istedi "Bunlar ne istiyor bu kadar?" diye. Herhâlde memleketini, toprağını, ağacını, kuşunu, kurdunu seven insan vatan haini olmaz. Dolayısıyla arıtma ünitelerle ilgili çok ciddi gelişmeler yaptılar ve dünyada en çok arıtma ünitesi satan ülke durumuna geldi. Biz de bu konuda daha hassas davranmalıyız, denetimleri artırmalıyız.
Şimdi, Türkiye'de şöyle bir sorun daha var: Demin saydığım gibi bazı çevreler bu toprak, hava, ağaç konusunda çok hassasiyet gösteriyor ama vatan, millet, devlet konusu olunca...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)