| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 27 .11.2025 |
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, 11 ili içeren deprem bölgesinde depremzede vatandaşlarımıza evlerinin teslimiyle ilgili gösterdiğiniz özverili çalışmalarınız dolayısıyla size ve ekibinize teşekkürlerimi sunmak istiyorum, sağ olun.
Sayın Bakanım, sizin de takdir edeceğiniz gibi, bugün değerlendirdiğimiz bütçe yalnızca bir kamu harcama planı değil, Türkiye'nin ekolojik sürdürülebilirlik hedefini, kentleşme paradigmasını ve iklim dayanıklılığı vizyonunu tanımlayan kapsamlı bir yol haritasıdır. İnsanlık tarihinde ilk kez hidrolojik sistemlerin geri dönüşsüz biçimde değiştiği bir döneme girmiştir. Bilim çevreleri bu süreci "sıfır günü kuraklığı" olarak tanımlıyor yani bir sabah musluklarımızdan artık su akmadığı, tarımın, enerjinin, sanayinin durduğu o kritik eşik. Bu tablo artık uzak bir senaryo değil. Adana'dan Konya'ya, Diyarbakır'dan İstanbul'a kadar birçok bölgemiz 2030'lu ve 2050'li yıllarda bu riskle yüz yüze kalacaktır. Kişi başına düşen kullanılabilir tatlı su miktarımız su stresi eşiği olan 1.700 metreküpün altındadır ve nüfus artışıyla birlikte bu miktarın bin metreküpün altına düşmesi beklenmektedir. Bu da Türkiye'nin yakın gelecekte su fakiri ülke statüsüne girme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı anlamına gelir. Dolayısıyla bugün ele aldığımız bütçe bir millî güvenlik bütçesidir çünkü suyun azalması yalnızca çevreyi değil, gıda üretimini, enerji arzını, sosyal huzuru ve ulusal bağımsızlığı doğrudan tehdit eder.
Tarım sektörü ülkemizdeki suyun yaklaşık dörtte 3'ünü tüketmektedir ancak sulama altyapımızın yalnızca üçte 1'inde modern basınçlı sistemler kullanılmaktadır. Bu tablo milyonlarca metreküp suyun her yıl toprağa değil, havaya karışması demektir. Kuraklık koşulları altında özellikle pamuk, mısır, zeytin, narenciye gibi stratejik ürünler zarar görmektedir. Su kıtlığı tarımın verimini düşürmekte, bu da doğrudan enflasyon, gıda fiyatları ve üretim maliyetleri üzerinde baskı oluşturmaktadır. Sanayi ve enerji sektörlerinde de tablo benzerdir. Su arzında yaşanacak kesintiler sanayi üretiminde aksamalara, enerji santrallerinde soğutma suyu yetersizliğine yol açacaktır. Türkiye'nin geleceğini korumak için suyu bir stratejik kaynak olarak ele almak, havza bazlı planlamayı tüm politikaların merkezine koymak zorundayız. Bu kapsamda her il için kırılganlığı ortaya koyacak su kırılganlık haritalarının hazırlanması ve Ulusal Su Güvenliği Strateji Belgesi'nin güncellenmesi su yönetimimizin temel taşlarından biri olmalıdır.
Tarımda yüksek su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerine geçişin güçlü şekilde desteklenmesi, vahşi sulama yöntemlerinin ise tamamen ortadan kalkması zorunludur. Sanayi tesislerinde gri su kullanımı ve yağmur suyu depolama sistemlerinin yaygınlaştırılması suyun tekrar kullanımını zorunlu kılarak önemli bir tasarruf sağlayacaktır. Ayrıca, iklime dayanıklı bir gelecek kurgulamak adına su verimliliği yüksek bitki desenlerinin ve iklime dayanıklı tarım modellerinin teşviki büyük önem taşımaktadır. Tüm bu çalışmaların hukuki çerçevesini oluşturacak su kanununun ivedilikle yasalaşması, tahsis ve kullanım esaslarının netleşmesi gerekmektedir ve elbette sürdürülebilir bir gelecek için çevre ve su bilincinin eğitim müfredatına entegre edilmesi uzun vadede davranış değişikliği açısından kritik bir adımdır.
Sayın Bakanım, toprak susarsa vatan da susar; kuruyan bir toprak yalnızca bereketini değil hafızasını da kaybeder. Bu nedenle mesele bir varoluş meselesidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim için suyun korunması, üretimin ve istiklalin korunması demektir. Bu anlayışla bir damla su bir damla vatandır şiarını rehber ediniyor, suyun her damlasını ve her havzasını millî bir emanet biliyoruz. Bu bilinçle, bütçenizin vatana, millete hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.