KOMİSYON KONUŞMASI

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kıymetli hazırun; hoş geldiniz. Buradaki herkesi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi Bakanlığınızın ve bağlı kurumların bütçe teklifini geçen yıla ait faaliyet raporlarını ve performans analizlerini incelediğimiz zaman, ne yazık ki yine bu bütçenin, bu teklifin ranta odaklı, sermayeyi güçlendiren, oldukça da merkeziyetçi bir anlayış üzerine inşa edildiğini görüyoruz? Söz konusu programla ne afetlere dirençli kentler kurulabilir ne de ekolojik dengeyi gözeten bir yaşam inşa edilebilir. Bu bütçe Türkiye'nin deprem gerçeği ve derinleşen ekolojik krizi karşısında bir çözüm politikası sunmuyor Sayın Bakan. Şimdi, mali yönetimde şeffaflıkla ilgili bir sorun var. Yani gerçekten bu olacak iş değil Veli Bey, Bakanlığın ve bağlı kuruluşlarının mali tabloları, kaynakların etkin, şeffaf ve hesap verilebilir biçimde kullanılmadığını açıkça göstermekte yani sizin kendi sunduğunuz mali şeyler. Örneğin, Kentsel Dönüşüm Başkanlığına 2024 yılı için tahsis edilen toplam ödenek 220 milyar 374 milyon lira iken harcanan miktar 99 milyar 267 milyon -neyse yani sonuç olarak rakamları uzun uzun okumayayım şimdi- gerçekleşme oranı sadece yüzde 45 olmuş. Yani bir de gelir tahminine baktığımız zaman, gelir tahminiyle yine oluşan net gelir arasında da devasa bir uçurum var. Yani o nedenle bu mali planlamanın ne kadar gerçek dışı olduğunu gösteriyor bize yani bu rakamlar birbiriyle uyumlu değil, bu konuyla ilgili öncelikle eleştirilerimizi iletelim.

Bir de yine Sayıştay raporları mali yönetimdeki ciddiyetsizliği ifşa etmiş durumda. Resmî kayıtlara göre 57 milyon TL'lik bina yatırımının ve 179 milyon TL'lik hak bedelinin muhasebe kayıtlarında eksik olduğu yani en az 236 milyon TL'nin resmî hesaplarda görünmediği tespit edilmiş. Ya, bu, dahası bir de şey, 2022 döneminde toplanan afet amaçlı olması gereken yaklaşık 38-40 milyar dolar civarındaki özel iletişim vergileri; bunlar da genel bütçeye gelir kaydedildiği için kaynakların hangi projelere harcandığı anlaşılmıyor, izlenemiyor. Dolayısıyla burada bir şeffaflık ilkesi ihlali var, afet için toplanan paranın nereye harcandığını bilmiyoruz, öğrenemiyoruz, burada hesap verilebilirlik ilkesi de yine ihlal edilmiş. Dolayısıyla soruyorum yani nerede bunun şeffaflığı?

Yine, sosyal konut üretiminden sorumlu TOKİ'nin merkezî bütçe içinde denetlenebilir bir ödenek kalemine sahip olmadığını görüyoruz. Bu durum devasa kaynakların, özellikle deprem vergilerinin kâr ve rant odaklı projelere yönlendirildiğini gösteriyor. Bu modelde konut bir hak değil, bir meta olarak ele alınmış. Dar gelirlinin konut hakkı, barınma hakkı gözetilmiyor Sayın Bakan yani bunlara dikkat edilmesi lazım.

Diğer taraftan, 2026 yılı için belirlenen kümülatif kentsel dönüşüm hedefi bir önceki yıl tahminiyle kıyaslandığında; yani bir yılda 150 bin konut hedeflenmiş, ülkenin yüzde 66'sı ve nüfusunun yüzde 70'i deprem tehlikesi altında, bu hedefe ayrılan bütçe sadece 111,1 milyar TL; bu kadar hayati bir konuda, yaşadığımız onca yıkım ve kayıptan sonra bu bütçeyi adil buluyor musunuz gerçekten diye sormak istiyorum.

Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde yine 6 Şubat depremlerinin ardından yeniden inşa süreciyle ilgili sonuna kadar gelindiğini ifade ettiniz, bugün sabah da rakamları sundunuz. Diyarbakır için toplamda 16.319 bağımsız bölümün teslim edildiğini açıkladınız Sayın Bakan. Sormak istiyorum: Bana yerelden gelen AFAD ve diğer yerel kaynaklardan aldığım tablolarda hazırda toplam teslim edilmiş 8.598 adet konut var, ben bu aradaki farkın nereden kaynaklandığını sormak istiyorum. Diyarbakır'ı soruyorum, dinlemediniz az önce, sabah açıkladığınız rakamlarla bir uyumsuzluk var AFAD'la aranızda; bu farkın neden kaynaklandığını sormak istiyorum çünkü yarısı kadar, çok büyük bir fark.

Yine, sosyal konutlarla ilgili Sayın Bakan; TOKİ projeleri düşük gelirli grupları, sosyal ve ekonomik merkezlerden kopuk şehirlerin, işte uzak cephelerinde inşa edilmekte ama ne yazık ki bu mekânsal ve sosyal dışlanmaya yol açmakta ama tabii, bunu önlemek mümkün. Önceden bunlarla ilgili, ulaşımla ilgili, altyapıyla ilgili birtakım tedbirler alınabilir yani teslimatlar ne yazık ki kronikleşmiş bir şekilde gecikiyor ve teslimat yapıldıktan sonra bile ulaşım ve altyapıyla ilgili sorunlar sürüyor; ciddi anlamda bir sosyal dışlanma yaratmakta bu durum. Bunun önlenmesi, buna dair tedbir alınması lazım.

Yine, toplu taşıma demişken Sayın Bakan, ben de Diyarbakır’ın bir projesinden söz etmek istiyorum. Aslında bilginiz var, proje her aşamasıyla ilgili olarak onaylandı. Dağ Kapı ve Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi arasındaki tramvay hattından bahsediyorum. Onunla ilgili, İller Bankası Genel Müdürümüz de burada, kendisinin de bilgisi var. Diyarbakır’da bu konuyla ilgili sivil toplum örgütleri, ticaret odaları, sanayi odası, kentin Belediye Eş Başkanlarımız ve Sayın Valinin de uzlaştığı ortak bir husus bu. Ya, bu konuyla ilgili en son aşama sizde artık, mali sürecin hızlanması gerekiyor çünkü bütün görüşmeler ve onay bekleyen her süreç aşıldı. O nedenle, ben bununla ilgili belgeyi de size sunmak istiyorum.

Bir de son olarak, Sayın Bakan, yine bu çevresel yıkımla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Bakanlığınızın temel görevlerinden biri bu, çevresel yıkımı önleyici tedbirler almak. Yani ekolojik yıkım ne yazık ki sürüyor, bununla ilgili özellikle ÇED yani Çevre Etki Değerlendirmesi süreçleri ne yazık ki çevreyi koruyucu işlevini yitirmiş durumda. 2024 verilerine göre, Şırnak’ta yapılan 31 ÇED başvurusunun hepsine olumlu karar verilmiş; âdeta ÇED süreci ekolojik yıkımın önünü açan yasal bir araç hâline gelmiş durumda. Biz buna artık bir düzenleme yapılmasını diliyoruz.

Diyarbakır’da sürekli meralar ve yaylalar maden sahası olarak tahsis edilmekte, ilan edilmekte. Bununla ilgili olarak da geçen hafta, bir de mart ayında Çınar Çömçeli köyünde ne yazık ki maden şirketi için jandarma köylülere müdahale etti. Özellikle jandarma tarafından çocuk ve kadınların olduğu alanda ve yakın mesafeden yoğun silah atışı yapıldığı için köylüler çok ciddi anlamda korktular ve işkenceyle gözaltına alınma var. Bu durumla ilgili Diyarbakır Barosu ve demokratik kitle örgütleri dava açtılar, suç duyurusunda bulundular ama ya, ben şunu sormak istiyorum: Gerçekten maden şirketleri için değer mi? Dün değil evvelki gün yine jandarmayla köye girilmiş ve köy ablukaya alındığı için çocuklar okula gidememiş günlerce. Bu, kabul edilemez bir şey yani bunun önlenmesini artık… Yaşam alanlarını ve doğayı, kendi yaşam alanını savunuyor orada halk ve doğayı savunuyor. Bu tür müdahalelerin önüne geçilmesini istiyoruz, şirketler için de değmeyeceğini düşünüyoruz.

Son olarak -ben bitiriyorum- Sayın Bakan, bu teklif ne yazık ki afetlere karşı dirençli kentler yaratmak, iklim dostu şehirler kurmak konusunda doğru politikalar ve doğru tercihler sunmuyor önümüze. Biz bu bütçenin buna hizmet etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Teşekkürler dinlediğiniz için.