KOMİSYON KONUŞMASI

OKAN KONURALP (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

MURAT ÇAN (Samsun) - Süreyi baştan alır mısınız?

OKAN KONURALP (Ankara) - Sayın Bayraktutan da vurguladılar, öncesinde diğer arkadaşlarım da değindiler, ben de kendi cümlelerimle değinmek istiyorum. Uzun süredir Ankara'da şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız: Son derece başarılı bir yurttaş organizasyonu var. Bu yurttaşlarımız, vatandaşlarımız ağustosun sıcağı, ekimin soğuğu, kasımın sabah ayazı demiyorlar, hiç üşenmiyorlar, günün olabildiğince erken saatinde kalkıyorlar, temin ettikleri otobüslerle Anıtkabir'e geliyorlar ve resmî törenlerin başlamasının çok öncesinde Anıtkabir iç avlusundaki yerlerini alıyorlar. Örneğin, milletvekilleri sınırlı sayıda sağlanan davetiyelerle Anıtkabir'e girebiliyorken, üniformalı Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları özel bir aramaya tabi tutuluyorken, on binlerce vatandaşımız resmî törenlerin bitmesini Anıtkabir girişlerinde uzun kuyruklar oluşturacak şekilde beklemek zorunda kalıyorken, yukarıda bahsettiğim yurttaş örgütlenmesi olağanüstü güvenlik önlemlerini de aşarak Anıtkabir iç avlusuna resmî törenlerin başlamasından önce ulaşıyor, orada bir şey yapıyorlar ve bir şey de yapmıyorlar. Yaptıkları şu: Tayyip Bey arkasındaki devlet erkânıyla iç avluya adım atıyor ve Büyük Atatürk'ün mozolesinden ayrılıp Misakımillî Kulesi'ne yöneliyor, Anıtkabir avlusundan sloganlar yükselmeye başlıyor; burası, tamam. Peki, yapmadıkları ne? Yapmadıkları da şu: Bu vatandaşlarımız Tayyip Bey'in Anıtkabir'den ayrılmasının hemen ardından bayrak direğinin bulunduğu taraftaki merdivenlerden aşağı inmeye başlıyor. Yani 19 Mayıs, 29 Ekim veya 10 Kasım sabahlarının erken saatlerinde Anıtkabir'e gelen bu vatandaşlarımız, Atatürk'ün mozolesine dahi çıkmadan Anıtkabir'den ayrılıyor. Yaptıkları Tayyip Bey lehine slogan atmak, yapmadıkları Büyük Atatürk'ün mozolesini ziyaret etmeden Anıtkabir'den ayrılmak. Yaptıklarını ve yapmadıklarını birlikte düşünerek soruyorum: Arkadaşlar, buna neden tenezzül ediyorsunuz? Her resmî bayram ve anmalarda Anıtkabir'e bir öncekinden çok daha az sayıda vatandaşınızı ve aslında partilinizi taşımayı ve orada Tayyip Bey lehine slogan attırmayı, bu slogan atanların Büyük Atatürk'ün mozolesine bile çıkmadan Anıtkabir'den ayrılmalarının iyi bir şey olduğunu sanma yanılgısından neden kurtaramıyorsunuz kendinizi? Orada slogan atan ve mozoleye çıkmadan Anıtkabir'den ayrılan vatandaşlarınızın, partililerinizin bence çok da kabahati yok, kabahat sizin buna tenezzül ediyor oluşunuz, bu yapılandan medet umuyor oluşunuz, bu yapılanın iyi bir şey olduğunu düşünüyor oluşunuz.

Ve Millî Savunma Bakanı, Sayın Bakan, defalarca Anıtkabir'deki törenleri izledim. Törenler sırasında bir slogan atanlara bakıyorum, bir de sizin yüzünüze bakıyorum, yüzünüzde bir mahcubiyet yok. Yapılanlardan duyulanların rahatsızlığının yansıdığı bir vücut dili olur, o da yok, Tayyip Bey'in yanında yürüyorsunuz Misakımillî Kulesi'ne. Ama neden rahatsız olmadığınızı bugünkü bütçe konuşmanızdan ve bizlere dağıttınız bütçe sunuş kitapçığınızın görsel içeriğinden de anlıyoruz. Atatürk somut olarak değil, bir silüet, bir arka fon olarak bile bu kitapçıkta yok ve ismi tek bir cümlede geçiyor. "Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken -nokta nokta- Fatih Sultan Mehmet'ten Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e, bugüne kadarki devlet büyüklerimizi saygıyla..." anma bölümü. Hadi, pek çok bakanlığın bütçe sunuşlarında özel olarak Atatürk'ü anmamanın haklı ya da haksız gerekçeleri sıralanabilir ancak ömrü hayatını Türk Silahlı Kuvvetleriyle özdeşleştirmiş Mustafa Kemal Atatürk'ün sizin bütçe sunuş konuşmanızda özel olarak anılma ihtiyacı duyulmamasıyla Anıtkabir'de yaşananlardan rahatsızlık duymamanız arasında özel bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Bu duygularla Anıtkabir'e de bakın, bugünkü bütçe sunuş konuşmanıza bakın, soru-cevap bölümünde "Atatürk'e duyduğum sevgimi kimse sorgulayamaz." gibi bir hamasete bence düşmeyin. Tayyip Bey'in olduğu bir kitapçıkta, somut olarak olduğu bir kitapçıkta Atatürk hiç olmazsa burada silüet olarak olmalıydı diyorum.

Teşekkür ediyorum.