| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 25 .11.2025 |
HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli hazırun; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizler Adalet Bakanlığının bütçesini tartışıyoruz ama aslında tartıştığımız şey, Türkiye'de hukukun var olup olmadığıdır. Türkiye'de yargının siyasallaştığı artık bir algı değil, isim isim, olay olay ortaya dökülmüş bir gerçektir.
Sayın Bakan, Hâkim ve Savcılar Kurulu üyesi adayı olarak Mecliste oylamaya giren bir kişi nasıl olur da iki hafta sonra AK PARTİ Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı olarak atanır? Grup Başkan Vekilinizin yeğenini Cumhurbaşkanına hâkim adayı diye sunması liyakat mi, yoksa yargının akrabalıkla dizayn edildiğinin itirafı mıdır? Hâkimlik mülakat komisyonu başkanlığı yapan Sayın Bakan Yardımcısının kızının aynı süreçte hâkim olması yargı kadrolarının parti ve aile bağlarıyla şekillendiği şüphesini güçlendirir mi? Bir başsavcının görevdeyken şirket yönetiminde huzur hakkı alması, yargının yürütmeye ekonomik bağ kurması değil midir Sayın Bakan?
Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayan mahkemeler, Yargıtay ve Meclis Başkanlığı Anayasa’nın üstünlüğünü yok sayıyor. Berberoğlu'nda başlayan, Can Atalay'la devam eden bu çizgi hukuku değil gücü üstün kılıyor. Soruyorum: Anayasa Mahkemesi kararını reddeden mahkeme hangi hukuk devletinde meşrudur? Yargıtay ihlalini "saygıdeğer görüş" diye sunmak hangi demokraside görülür? AYM'yi "kapatılacak kurum" diye hedef göstermek hangi çağdaş ülkede kabul edilebilir? Sayın Bakan, siz Anayasa'yı koruyacak mısınız, yoksa, yok sayan düzenin Adalet Bakanı mı olacaksınız? Tutuklama istisna olması gerekirken Türkiye'de kural hâline geldi, masumiyet karinesi fiilen yok edildi, insanlar hüküm almadan suçlu damgası yiyor, medyanın etkisiyle beraat etse bile itibarını kaybediyor.
Tek tek soruyorum: Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 143 ülke arasında 118'inci sıraya düşmüş bir Türkiye'de adalet nasıl sağlanacak? El Salvador, Angola ve Honduras bizden öndeyken bu tabloyu normal mi görüyorsunuz? Demokrasi Endeksi'nde 179 ülke içinde 139'uncu sıraya gerilemiş bir ülke özgürlükleri nasıl konuşacak?
Sayın Bakan, 2024'te 222.329 çocuk suça sürüklendi. Dosyaların yarısı kapandı, sadece üçte 1'i davaya dönüştü yani 10 binlerce çocuk ceza sistemine sürüklenip sonra dışarı atıldı. Adaletin çarkları çalışmadığı için çocuklarımız, gençlerimiz ve kadınlarımız savunmasız, hepimiz tehdit altındayız, bu ihmalin telafisi de yok.
Türkiye'de zombi şirket oranının yüzde 20'lere dayandığı tahmin ediliyor. KOBİ'lere ilişkin veriler daha da vahim yani küçük esnafın, üreticinin, sanayicinin krediye erişimi fiilen kilitlenmiş durumda. İflas rakamları ise gerçeği saklıyor, binlerce şirket ödeme gücünü kaybettiği hâlde iflas başvurusu yapamıyor, konkordato, yeniden yapılandırma ve gayri resmi uzlaşılarla istatistik dışına taşınıyor. Böyle bir tabloda iflas verilerinden ekonomi okunabilir mi? Konkordato başvuruları borç yükünden kaçmaya çalışan şirketlerin sığınağı hâline gelmiş durumda. Sistemi suistimal edenleri kim denetleyecek? İcra iflas daireleri ise bu çöküşün tam ortasında, devreden dosya sayısı 2024'te 23,9 milyona fırlamış, dahası bir icra dosyasının ortalama işlem süresi 2024'te dokuz yüz on sekiz güne çıkmış. Bu gecikmeyi hangi reformunla açıklıyorsunuz?
2024'te 141.658'e çıkan karşılıksız çek suçları ayrı bir alarm zili, vergi suçları ise bambaşka bir felaket. 2022'de 23.673 olan sayı 2024'te 215.830'a ulaşmış. Sizler hâlâ başarı hikâyelerinizi anlatıyorsunuz. Bu örneklerin her biri tek başına bir sıkandalken bunların içinden yurttaş kendi hakkını kime emanet edecek? Bu tabloyu yaşayan bir ülkede adalet nasıl bağımsız olacak? Bu bütçe çöküşü durdurmak için mi hazırlanmıştır yoksa sadece üzerini örtmek için mi?
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.