KOMİSYON KONUŞMASI

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Teşekkürler.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, Değerli Komisyon üyeleri; bugün sadece rakamların olduğu bir tabloyu tartışmıyoruz. Bugün tartıştığımız asıl mesele bu ülkenin adalet duygusudur.

Bütçede Adalet Bakanlığına ayrılan pay 389 milyar 560 milyon 443 bin lira yani toplam bütçenin sadece yüzde 2,06'sı. Kâğıt üstünde her şey büyüyor, rakamlar şişiyor. Peki, adalet duygusu da aynı oranda büyüyor mu? Makul sürede yargılanma hakkı güçleniyor mu? Adalete erişim kolaylaşıyor mu? Cezaevleri insan onuruna daha uygun hâle geliyor mu? Yoksa, bu bütçe adalet sistemimizin sorunlarını kapatan kalın bir perdeye mi dönüşüyor?

Adalet Bakanlığı bütçesinin yaklaşık üçte 2'si personel giderlerine, beşte 1'i civarı ise mal ve hizmet alımlarına gidiyor. Yatırıma, modernizasyona, kapasite artışına ve insana dokunan iyileştirmelerde sınırlı pay kalıyor. Üstelik 245 milyarlık personel gideri yüzde 43,91 artarken bu artışın adalet hizmetinin kalitesine ne kattığını gösteren tek bir ciddi gösterge yok. Kişi başına maliyet nerede? Birim başına personel, riskli birimlerde kadro doluluğu nerede? Bu yüzden bu artış hizmet kalitesindeki sıçramadan daha çok kontrolsüz bir cari artış gibi görülüyor. Mal ve hizmet alımlarında 72 milyar 940 milyon lira ödenek var, artış yüzde 31,97 ama bilişim, dijitalleşme, bakım onarım, güvenlik, temizlik, eğitim gibi kalemlerin şeffaf bir alt kırılımı yok. İhale ve teklif sayısı, iptal ve yenileme oranı, piyasa fiyatı ile ihale bedeli arasındaki fark açıklanmadan "Tasarruf ediyoruz, rekabetçi ihaleler yapıyoruz." demek en hafif tabiriyle soyut bir iddiada kalıyor.

Bakanlık bütçesinin neredeyse tamamı hukuk ve adalet programı altında toplanmış durumda. Adalete erişim, adli ve idari yargı, ceza infaz, HSK, yüksek yargı, alternatif çözüm yolları, eğitim; hepsi bu başlığın altında. Peki, her bir alt program için somut hedef nerede? Ölçülebilir performans göstergeleri nerede? Yıl sonu gerçekleşme raporu nerede? Yoksa, hukuk ve adalet programı "Parayı buraya koyduk, gerisini sormayın." programı mıdır?

Yönetim ve destek programı 2026'da yüzde 24,86 artarak 27 milyar 346 milyon liraya çıkmış durumda. Kurumsal yönetim, idari işler, insan kaynakları, bilişim, bakım, lojistik elbette gerekli ancak bu kalemler ayrışmadıkça bu artışın verimlilik mi, yoksa sadece idari konfor mu ürettiğini bilemiyoruz. Özellikle yazılım lisansları ve aboneliklerde kullanıcı başına maliyet ile aktif kullanım oranları açıklanmadıkça bu alanlarda büyüme güven vermiyor.

Demokratik denetim boyutu daha da vahim. Milletvekillerinin soru önergelerine zamanında cevap vermemek, hele hele sizin gibi Meclis görmüş bir Bakana hiç yakışmıyor. Gelelim zamanında...

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Rakamlar...

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Rakamı da söyleyeyim: Yüzde 88,5'u Anayasa’nın öngördüğü zamanda cevaplanmamış.

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Tamam da on beş günde...

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Gelelim suça sürüklenen çocuklara. Ekonomik kriz derinleştikçe, sosyal adaletsizlik arttıkça çocuklar suçun ve organize yapıların hedefi hâline geliyor. Çocuk adalet sistemini ise ne caydırıcı ne de koruyucu şekilde işletebiliyoruz. Tedbir kararları yeterince denetlenmiyor, eğitim ve rehabilitasyon çoğu kez kâğıt üstünde kalıyor, cezalar hafif, denetim zayıf, çocuk sistemden çıkıp aynı çetenin daha da sıkı bir parçası hâline dönüyor. "Sabıka kaydı temiz, 18 yaş altında; önce onu sahaya sürelim." mantığıyla çocukların suç örgütlerinin ön cephesi hâline getirildiği bir tabloyla karşı karşıyayız.

Cezaevleri ise ayrı bir alarm veriyor: 419 binin üzerinde mahpus yaklaşık 300 binlik kapasitede yani yüzde 132,9 oranında doluluk oranı. Bu tablo ceza adalet sisteminin aşırı ölçüde tutuklama ve ceza hapsine dayalı işlediğini gösteriyor. Ceza politikaları ve tutuklama pratiği değişmedikçe yeni yapılacak cezaevleri de krizi çözmeyecek.

Değerli milletvekilleri, karşımızda personel ve işletme ağırlıklı, yatırım payı sınırlı, hedef gösterme-gerçekleşme zinciri zayıf, Meclis denetimini ciddiye almayan bir Adalet Bakanlığı tablosu var. Bütçe büyüyor ama adalete güven büyümüyor, harcamalar artıyor ama dava süreleri kısalmıyor. Cezaevleri dolup taşıyor ama suç ve çeteleşme azalmıyor. Çocuklar suça sürükleniyor ama sistem onları korumak yerine yeniden suçun kucağına atıyor. Adalet sadece Bakanlığın adı değil, bu ülkenin temel ihtiyacı. Bu bütçe adalet duygusunun güçlendirmiyor, tam tersine zayıflatıyor; hukuku üstün kılmıyor, siyasete tabi kılıyor. Bizim görevimiz bu bütçeye kayıtsız şartsız "evet" demek değil, bu tabloyu bütün çıplaklığıyla teşhir etmektir.

Bu nedenle Sayın Bakana soruyorum: Büyüttüğünüz şey gerçekten adalet mi, yoksa sadece Bakanlığın harcama kalemleri mi?

Son sorum daha açık olsun: Herkesin malumu olan Ünsal Ban isimli şahıs nerede? Nasıl kaçtı? İtirafçı olduğu söyleniyor. Öyleyse, itiraflarında AK PARTİ'sinden herhangi birisi veya yakını ismini verdi mi diyor, Komisyonu saygıyla selamlıyorum.