| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 25 .11.2025 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Öncelikle, ben, tabii, arkadaşlar soruyor: "Adalet konuşmayacak mısın?" diyor. Ne konuşayım dedim, adalet olsa keşke konuşsak, eleştireceğimiz bir yön bulabilsek ama. Şimdi, ben öncelikle Malatya'yla ilgili birkaç durumu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Malatya Adliyesi sizin de bildiğiniz gibi daha önce 6 ayrı binada görev yapıyordu, 6 Şubat depreminin ardından bağımsız yerlerde çalışıyordu. Şu anda adliye binamız çok hızlı bir şekilde yapılıyor. Sizlerden ricamız 2026 yılında tamamlanabilmesi için geriye kalan tüm ödeneğin bütçeye dâhil edilmesini rica ediyoruz. Hakikaten Malatya adliye konusunda çok sıkıntılı bir şehir; hep söyledik, bizim adliyemiz maalesef ilçe adliyelerinden daha kötü.
Yine bir teşekkür edeyim, geçtiğimiz yıl çok tahammül edememiştim, hatta Sayın Ramazan Can'a yakandan tutarım demiştim eğer bu bölge adliye mahkemesinin ihalesi yapılmazsa. Hakikaten 31 Aralıkta yapıldı. Onun için de size, Bakanlığınıza teşekkür etmek istiyorum bölge adliye mahkemesiyle ilgili.
Bizim Malatya E Tipi Cezaevi depremde biliyorsunuz orada olaylar da oldu depremde. Hatta sanırım 6 kişi öldürüldü orada. 11 cezaevinden 12 mahkûm başka şehirlere nakledildi Malatya'da. E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu statüsü Bakanlığınız tarafından değiştirilip açık cezaevi olarak değiştirildi. Malatya Açık Ceza İnfaz Kurumu olarak faaliyet yürütmesi kararlaştırıldı. 400 kişilik Malatya Ceza İnfaz Kurumu E Tipi Açık Cezaevini yatırım programına aldığınızı, inşasına başlanacağını da belirtmenize rağmen başlamamış gözüküyor. Yine Doğanşehir Cezaeviyle ilgili desteklerinizi bekliyoruz.
Hâkim ve savcılar, biliyorsunuz Malatya çalışanlarının yüzde 70'i kıdemsiz demeyelim ama yeni hâkim, savcı. Dolayısıyla bir lojman olmayınca da çok gelmek istemiyorlar. Lojman ihalesi yapıldı, onda da teşekkür ederiz. Biz hep yapılanlara teşekkür ediyoruz bugün, dikkatinizi çekti mi? Benim de alışık olmadığım bir konuşma oluyor bugün, ben de kendime şaşıyorum.
ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Malatya'ya...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Kendime şaşırıyorum bu konuşmayı nasıl yapıyorum diye. Bu da size nasip oldu, sizin sayenizde, onu da söyleyelim yani. Biz geçen yıl bunları size söyledik, siz de sağ olun, dikkate aldınız.
İlçe lojmanları hâlen proje bekliyor. Akçadağ, Arapgir, Darende, Doğanşehir, Hekimhan, Pütürge de lojmanları bekliyor. Üç yıl geçti, hâlâ yapılmadı. Bu konuda da dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Sayın Bakan, ben 2011'den beri milletvekiliyim sizin gibi, inşallah Allah önümüzdeki dönemde inşallah bize nasip eder bu Bakanlığı.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Adalet Bakanlığı mı, Sayın Ağbaba?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yok, Adalet Bakanlığında gözüm yok. Burada Adalet Bakan adayı çok.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ne istiyorsun?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Şimdi, ben, infaz koruma memurlarıyla ilgili her bütçede konuşma yapıyorum. Genel Müdürümüz de burada, hemşehrimiz, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürümüz. Cezaevlerinden insanlar memnun. Neden memnun biliyor musunuz? İnsanlar orada çalışanlardan memnun. Benim bu gittiğim belediye başkanları, siyasetçiler, gazeteciler infaz koruma memurlarından çok memnunlar. Ama şöyle bir sorun var: İnfaz koruma memurları sizden memnun değil. Bak, her şeyi söylüyoruz, bak infaz koruma memurları diyorlar ki: "Bizim sahibimiz yok."
ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Var, var.
VELİ AĞBABA (Malatya) - "Jandarmanın sahibi var." diyorlar, "Polisin sahibi var." diyorlar, "Bizim sahibimiz yok." Bu insanlar bayram görmüyor, mesai bilmiyor, hiç bayram geçirmeyen insanlar var, evlerinde bayram geçirmeyen insanlar var. Bunların güvenlik sınıfına alınması lazım, güvenlik sınıfına alınmıyor, efendime söyleyeyim "O zaman sendikalı olalım." diyorsunuz, "Siz güvenlik sınıfındasınız." diyorsunuz ama bunların hiçbir hakkı verilmiyor. Bu infaz koruma memurlarına Allah rızası için bir adım atın. Sadece geçtiğimiz dönemlerde bir elbiseleri değişti fukaraların. Bunlar, hakikaten, bakın, iki tip mahkûm var diyorum, iki tip mahkûm: Biri sizin haksızca -zaman zaman arada oluyordur- cezaevine attığınız mahkûmlar, mahkeme kararıyla cezaevine girenler; bir de sınavla giren mahkûmlar var. O sınavla giren mahkûmlar da infaz koruma memurları. Bu infaz koruma memurlarının, onların iki eli sizin iki yakanızda diyelim.
ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Onlarla hep beraber...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ama bunlar hakikaten hiç memnun değiller. Bakın, emekli oluyorlar, diyelim ki bugün 50 bin lira alıyor, 60 bin lira alıyor; emekli olduğunda 35 bin liraya düşüyor. Cezaevi müdürleri 65 yaşında emekli olmuyor. Niye?
ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Güvenlik hizmetleri sınıfına alalım hep beraber.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Alalım, alalım, hodri meydan. Çok memnun oluruz valla. Bu müjdeyi verirseniz de tüm infaz koruma memurları ömür boyu size dua ederler.
ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - ...genel idareden ayırıp adalet hizmetleri sınıfı olsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Valla biz yani buna katkıda bulunuruz. Yani bu infaz koruma memurlarının... Bakın, infaz koruma memurları, nasıl olsa vatandaş size dua etmiyor, "Bakanlığı çok iyi yönetiyor. Mahkemeler bağımsız karar veriyor." demeyecekler, diyemiyorlar, yüzde 85'i yargıya güvenmiyor. Ama infaz koruma memurlarının babası olarak tarihe geçersiniz.
ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Nerden çıkardın yüzde 85'i?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Anketler var.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hangi anket?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Gösteririm sana hangi anket olduğunu. Sokağa çık sor bakalım, örneğin yakınlarına sor, mahkemeye düşen birine sor; bu önemli.
Bir de ben geçtiğimiz dönemlerde partimizin cezaevi komisyonu üyeliğini yaptım, ayrıca, insan hakları, cezaevi alt komisyonu üyeliği de yaptım; cezaevlerini biraz biliyorum. Şimdi, bu tutuklu ve hükümlülerin sohbet hakkı var. Sohbet hakkı da biliyorsunuz 1999'da olaylı bir şekilde kazanılmış bir hak. Sohbet hakkı birçok cezaevinde uygulanıyor, bazı cezaevlerinde uygulanmıyor. Sonra, aynı suç grubundan insanların aynı koğuşta kalma hakları var ama örneğin Silivri'de -siz Marmara diyorsunuz, biz Silivri diyoruz- 9 No.lu Cezaevinde böyle bir uygulama yok. Yani, insanlar aynı suç grubundaysa -iddianame de yazıldı- bunlar aynı koğuşta kalabilir.
Sayın Bakan, burada bir başka şeye de dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakın, bu insanların spor hakkı yok, etkinlik hakkı yok, sohbet hakkı yok. "Futbol oyna." diyorsunuz, adamlar 1 kişi sahaya çıkabilir, 1 kişiyle de futbol oynanmıyor, biliyorsunuz; buna da dikkat dikkatinizi çekmek istiyorum. Lütfen, özellikle siyasi tutukluların bu haklarının ellerinden alınması keyfî olmasın.
Yine, tüm memurlara 3600 ek gösterge sözü verdik, o da duruyor. Bakanlık personeli, ÇTE personeli istiyor. Başlık başlık söyleyeyim, siz söz vereceksiniz inşallah. Genel idare hizmetleri sınıfı sayılıyor ama silah taşıyor, gerektiğinde kullanmak zorunda kalıyor ama memurlar, Emniyet hizmetleri sınıfında değiller.
Bunları da ifade ettikten sonra, şimdi biraz da... Ben tabii, hukukçu değilim, Eskişehir'de işletme okudum, esnaflık yapıyorum Malatya'da ama siz beni biraz hukukçu yaptınız. Siz mekteplisiniz, ben alaylıyım; sayenizde ben de hukukçu oldum, yetişiyorum hızla. Bizim uzmanlık alanımız, aslında 2011 sonrası davalar: Bakın, Balyoz davası, askerî casusluk, Oda TV, hatta Fenerbahçe davası; bunların hepsini izledik. Bazen geriye dönüp bakınca... Biz aynı dönem milletvekilliği yaptık, hatta bu kürsüden konuşuyorduk -kulakları çınlasın- şimdi Bakan yardımcısı olan eski bir arkadaşımız, o bana hep laf atıyordu "Darbecisiniz." diye. Bakın, bu Balyoz'da, Ergenekon'da sözümüzü dinletemedik, askerî casuslukta sözümüzü dinletemedik. Maalesef, sizin AK PARTİ iktidarının devleti teslim ettiği o yapı düşmanın yapmadığını yaparak Türk Silahlı Kuvvetlerini perişan hâle getirdi. Deniz Kuvvetleri personel perişan hâle getirdi. Şu anki Deniz Kuvvetleri Komutanı -hatırlar mısınız bilmiyorum- askerî casusluktan cezaevinde yattı, askerî casusluktan cezaevinde yattı bu insan. Dolayısıyla, şimdi, bu davalara bakarken elinizi vicdanınıza koyun, "Hukuk eksik, yok." diyoruz ama bir de elinizi vicdanınıza koyun. Yahu, rüşvetle suçluyorsunuz. Bakın, biraz sonra arkadaşlar gösterir ama hakikaten olacak iş değil. Bakın, hakikaten olacak iş değil. İddianame bugün kabul edildi, bu röportaj dün veya evvelsi gün verildi; hüküm kuruyor, sen savcısın, mahkemeye bırak. Ben hukukçu değilim, arkadaşlar daha iyi anlatır bunu. Ne diyor? "Elimizde hiçbir kanıt yoktu. Ertan Yıldız etkin pişmanlıktan yararlanınca iş iyi oldu, kamuoyu başladı." diyor.
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Dönüm noktası." diyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - "Dönüm noktası." diyor. Bakın, arkadaş, vallahi, bu dalga geçilecek bir şey değil.
Bakın, bu bugün bize yapılıyor. Bakın, bu kimseye yapılmasın, size de yapılmasın, hiç kimseye yapılmasın. Böyle bir şey olur mu ya! Ben burada bu kadar saygın hukukçunun içinde çok fazla laf etmek istemiyorum ama bunu da sizlerin dikkatine, sizlerin vicdanına sunmak istiyorum. Bu kadar söylüyorum bu konuda.
Arkadaşlar, "Rüşvet." diyorsunuz. Bakın, rüşvette ne olur? Elde bir delil olur.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Biz demiyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bütün bütçeyi sen övüyorsun, Bakanlara da sen konuşuyorsun. Sanki bakanmış gibi her bakanlıkta anlatıyor "Bu bakanlığımız bunu yaptı, bu bakanlığımız bunu yaptı." Bakanlara laf bırakmıyorsunuz siz.
Arkadaşlar, "Rüşvet." diyorsunuz. Bakın, hepinizin ailesi var, eşi var, çoluğu var çocuğu var.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bizim iddiamız değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) - "Rüşvete aracılık." diyorsunuz. Onlardan birisi Aykut Erdoğdu, beraber milletvekilliği yaptık. Elde kanıt var mı? Yok. Ne diyor? "HTS kaydı." Bizim köyün ismi Karaca köyü, Yazıhan'a bağlı. Karaca köyündeki iki HTS'yi birleştirip Venezuela'daki darbeden sorumlu bile yapabilirsiniz. Bu HTS yeni çıktı.
Arkadaşlar, bakın, onların eşi var, aileleri var, çocukları var, itibarı var. Sizin de başınıza geldi.
Bakın, "İnsanlar yargılanmasın." demiyoruz, suç işlemişse yargılansın, hırsızlık yapan varsa, rüşvet alan varsa vallahi, cezasını çeksin ama bakın, "tutuksuz yargılama" diye bir şey var. Siz "tutukluluk" için ne diyorsunuz? "İstisna." diyorsunuz. Sağ olun, siz "Yargı bağımsız." diyorsunuz ama vallahi, Ankara'da yargı ayrı işliyor, İstanbul cumhuriyetinde ayrı işliyor. İstanbul bir cumhuriyet olmuş. Bakın, İstanbul'daki iddianame dokuz ayda yazılıyor, İzmir'deki iddianame on beş günde yazılıyor. Ankara'da farklı uygulama, İstanbul'da farklı uygulama; bunu siz de görüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Şimdi laf etmiyorsunuz ama tarih bu laf etmeyenleri de söz söylemeyenleri de yazar.
Bakın, arkadaşlar, öyle şeyler var ki burada, ben hukukçu değilim, geçmişte de gördüğüm şeyleri anlatıyorum size. Ekrem İmamoğlu'nun özel kalemi Kadriye Kasapoğlu'na diyorlar ki "Sen Ekrem İmamoğlu ve müdürleriyle toplantı yapmışsın. 2.750 kez niye telefonla konuştun?" Ya, kadın görevini yapıyor. Kadın görevini yapıyor, kadını alıyorsunuz, kadının şoförünü de alıyorsunuz; Ekrem İmamoğlu'nu alıyorsunuz, Ekrem İmamoğlu'nun şoförünü de alıyorsunuz. Bakın, arkadaşlar, hepinizi yine vicdana davet ediyorum. Ne denildi? "560 milyar para var." denildi "'Jammer'larda para taşınıyor." denildi ve bunu TRT yapıyor arkadaşlar. "1.200 tane cep telefonu dağıtıldı." denildi. Güya İstanbul Belediyesi bizim kurultay delegelerine 1.200 tane cep telefonu dağıtmış. Genel Başkanımız kurultayda "Çıkarın cep telefonlarını, bakalım." dedi. Arkadaşlar, bu ahlaki de değil, vicdani de değil; insanın onuruyla, şerefiyle oynuyorsunuz ve ortada bir şey yok. Şimdi "Korumasının Giresun'daki dağ evinde kasa çıktı." dediler "Para var. Para görüntüsü var." dediler, stok görüntüymüş o. "Stok görüntü" diyorlar. Niye bu stok görüntüyü yayınlıyor? Kasanın içerisinde bir tane tabanca çıktı, bir tane de mermi çıktı ama onu izleyenlerin aklında ne kaldı? Sizin de varsa, bakın, vicdanınıza havale ediyorum. Bakın, burada her gün konuşuyoruz; MHP'li arkadaşlarımızın da vicdanına havale ediyorum, AK PARTİ'li arkadaşlarımızın da vicdanına havale ediyorum, Bakanlıkta görev yapan arkadaşlarımızın da vicdanına havale ediyorum.
Ailelerle uğraşılıyor. Bakın, baldız olmak suç, bacanak olmak suç. Belediye başkanını alıyorlar, belediye başkanında bir şey bulamayınca arkadaşını alıyorlar, onda bulamayınca bacanağını alıyorlar. Eşi üzerinden tehdit ediyorlar Orhan Bey, eşi üzerinden. "Bak, istediğim ifadeyi vermezsen eşini alırım." diyor, bir gün sonra baldızını alıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ağbaba, son defa uzatıyorum iki dakika.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Tamam.
Yani baldızından, bacanağından tehdit edilerek insanlar cezaevinde tutuluyor. Yargılansın mı? Yargılansın. "Yargılanmasın." demiyoruz ama arkadaşlar, sizin de başınıza geldi. Hani geçmişte siz çok şikâyet ediyordunuz ya, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yargılandı mı? Yargılandı, bu iddiaların tamamından yargılandı; bir gün gözaltına alındı mı, bir gün tutuklandı mı?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Niçin cezaevine girdi Tayyip Erdoğan?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Anlatayım onu da. Bakın, Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Belediyesindeki yaptığı irtikaptan, şeyden yargılanmadı mı arkadaşlar? Yargılandı ama bir gün tutuklu olmadı.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bir şey bulamadınız o zaman.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sonra, şiir okuduğu için cezaevine atıldı. Arkadaşlar, bütün yargı süreci tamamlandı ve telefon açıldı, konvoy eşliğinde Pınarhisar Cezaevine gitti. Kiminle yatacağına o karar verdi. Biz demiyoruz ki "Yargılanmasın." Yargılansın ama arkadaşlar, bakın, bu siyaset gelip geçer; bakın, tarih doğru söyleyenleri de yazar, yanlış söyleyenleri de yazar. Biz zamanında Balyozda, Ergenekonda doğruları söyledik. Bugün cezaevinde tutulan Aykut Erdoğdu Genel Başkanımız Özgür Özel'le sizden önce gelerek bu Meclisin açılmasını sağlayan insandır ve Meclisin önünde kurşun yemekten zor kurtuldular Dikmen Kapısı'nın orada 15 Temmuzda. Sayın Bülent Tezcan Meclisi ilk açanlardandır. Bakın, biz "Yargı bağımsız olsun, herkese eşit uygulansın." diyoruz. Fatih Altaylı Cumhurbaşkanını tehditten cezaevinde. Bak, ceza alsa yatmış çıkmış... Niye? Peşin infaz veriyorsunuz, peşin cezalandırıyorsunuz. Ya, tutuksuz yargılama diye bir şey var arkadaşlar. Bakın, memlekette gezin... Benim kızım var 16 yaşında. Abdurrahman Tutdere ile Zeydan Karalar'a operasyon olunca kızım aradı -Başbağlarda'yım, Sayın Efkan Ala da var, Başbağlar'ı anmaya gitmişim- "Baba, iyi ki belediye başkanı olmamışsın." dedi. "Niye kızım?" dedim "Zeydan amca gibi, Abdurrahman ağabey gibi cezaevine atarlardı." dedi. Çocuklara karşı bu duygu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hemen bitiriyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bitti.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Geçen gün partideyim, bir emekli, okulda temizlik görevlisi, karısıyla konuşuyor. Karısı buna fırça atıyor "Niye erken çıktın? Domates niye almadın?" diyor "Hanım, dikkatli konuş, dinleniyoruz." diyor. "Ali dayı, sen niye dinleniyorsun? Senin neyini dinliyorlar?" dedim "Oğlum, bizi de dinliyorlar, biz de partiliyiz." diyor. Yani memleketteki hukukun geldiği aşama bu değerli arkadaşlar; hepinizin vicdanına sunuyorum, burada bu arkadaşlarımız var.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, size de diyorum, sizin de vicdanlarınıza sunuyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ben aldım zaten alacağımı, tamam.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu vicdan bir size gelince aklınıza geliyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Nerede yok bizde vicdan?