KOMİSYON KONUŞMASI

SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Meclis Başkanım, değerli milletvekilleri, değerli Meclis çalışanları, Sayıştay Başkanımız, Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanımız, basınımızın güzide mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin, millî iradenin aynı zamanda tecelli ettiği yer olan yüce Gazi Meclisimizin bütçesini görüşüyoruz. Bence, bizim, milletvekilleri olarak, yasama faaliyetlerinin dışında en önemli bir misyonumuz da var, o da Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını ve gücünü korumak, bizden sonra gelecek milletvekili arkadaşlara daha itibarlı, daha güçlü bir Meclis bırakmak. Yani inanın, ben bir milletvekili olarak tüm davranışlarımda buna dikkat etmeye çalışıyorum. Acaba herhangi bir davranışım Meclisin itibarına zarar verir mi? Yani bir arkadaş "Ya, bu ne biçim milletvekili?" veya "Bu ne kadar bilgisiz bir milletvekili?" demesin diye ya da "Ya, bu milletvekili hiç kendine uygun ya da makamına uygun davranmıyor." demesin diye, Meclisin itibarı, milletvekillerimizin itibarı ve bizden sonra gelecek milletvekillerimizin itibarı için elimizden geleni yapıyoruz. Ama özellikle şunu belirtmek isterim ki: 2018 Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin konumlandırılmasında ciddi bir sıkıntı yaşadık ve hâlâ da yaşıyoruz. Yani hâlâ Meclisin konumu halkın gönlünde, halkın zihninde tam oturmamış durumda. Hatta şu anda Meclisin yapması gereken, Meclisin sahip çıkması gereken birçok şeye de aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin sahip çıkmadığını görüyoruz. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin prestiji, ağırlığı, vizyonu son dönemlerde maalesef halkımızın gözünde olumsuz birtakım etkilere sebep oluyor; bizim bir görevimiz de bu olumsuz etkileri gidermek. Mesela bunlardan bir tanesi, seçilmiş bir milletvekili şu anda cezaevinde yani seçilmiş bir milletvekiline bu Meclisin aynı zamanda da sahip çıkması lazım, bunu takip etmesi lazım. Bu süreci onaylarız onaylamayız, uygundur değildir ama mevcut kanunlara göre bir şekilde buna Meclisin itibarı açısından sahip çıkmamız lazım.

Meclisin itibarını ve yasama kalitesini etkileyen diğer bir şey yasama faaliyetlerimiz ama Türkiye Büyük Millet Meclisi maalesef yasama faaliyetlerini gerektiği kalitede, gerektiği ölçüde yapamıyor. Aslında ben bir milletvekili olarak burada kendimi bir noter elemanı olarak hissediyorum. Bir milletvekili olarak söylüyorum, kalben söylüyorum, siyaset yapmayacağım bugün, bir şeyleri anlatacağım. Mesela, biz burada Plan ve Bütçe Komisyonunda kanun tekliflerini görüşüyoruz, genelde bize kanun teklifi, etki analizi vesairesi cuma günü saat 16.30 civarında geliyor, cuma günü 16.30; biz bunu salı günü görüşeceğiz. Ben Adana'ya doğru yolda giderken bir bakıyorum, bir mesaj gelmiş "Sayın Komisyon üyesi, görüşülecek şu kanun teklifinin metinleri mail adresinize gönderilmiştir." Ben seçim bölgeme gidiyorum, ne zaman döneceğim; salı sabahı döneceğim ama cuma günü saat 16.30. Bakın mesajlara, ben Komisyon üyesi olduğum tarihten itibaren söylüyorum. Şimdi, biz o kanun teklifini okuyacağız, etki analizlerini okuyacağız; sivil toplum temsilcileriyle görüşeceğiz, vatandaşla görüşeceğiz, bir kanaat oluşacak, gelip burada bunu savunacağız ama ona zaman yok ki, ona zaman yok. Bakın, süreç olarak söylüyorum, bu bile burada yaptığımız faaliyetlerin bir onaylama faaliyeti olduğunu gösteriyor yani burada bize "Akıl yürüt, çalış, bu kanun teklifine katkı koy. 'Daha iyisini nasıl yapabiliriz?'i gel burada savun." görevi verilmiyor zaten. Diyor ki: "Kardeş, al bunu, prosedürü yerine getirdik; salı gel, el kaldır el indir, iş bitsin." Ya, bu Meclisin bu şekilde kaliteli bir yasama faaliyeti yapması mümkün müdür Allah aşkına? Mesela, burada kanun teklifini öneren arkadaşlar şimdi Sayın Meclis Başkanımızın oturduğu yerde oturuyorlar, yanlarına bakan yardımcıları vesaire oturuyor ama şunu görüyoruz: "Ya acaba kanun maddesi şunu mu içeriyor, şöyle mi oldu, böyle mi oldu?" sorularında ikinci sıradaki bürokrat arkadaşlardan ve çoğu zaman da Cumhurbaşkanlığındaki yasama uzmanlarından vesaire "Hayır efendim, şu şöyle." diye öneri geliyor. Yani kanun teklifini sunan arkadaş daha kanun teklifine hâkim değil. Belli ki kanun teklifi bir yerlerde hazırlanmış, buraya gelmiş; Komisyon da zaten noter, gelecek, burada onaylayacak, gönderecek. Bakın, bunu yaşıyoruz, net söylüyorum, yaşıyoruz.

Diğer bir olay, Komisyondan kanun teklifi salı günü geçiyor, cuma gününe kadar -bazen iki gün sürüyor, çarşambaya sarkıyor ya da çarşamba görüşüyoruz, perşembeye sarkıyor- ya da pazartesi sabaha kadar muhalefet şerhlerinin hazırlanılması isteniyor -birçok kanun teklifinde yaşadık- muhalefet şerhleri hazırlanıyor, pazartesi günü veriliyor ya da cuma günü saat beşe kadar veriliyor; salı günü kanun teklifi Genel Kurulda görüşülecek, bu dokümanlar milletvekillerine salı günü Genel Kurul açılmadan yarım saat önce geliyor, salı günü yarım saat önce. Yani milletvekili şu kadar sayfayı okuyacak, muhalefet şerhlerini okuyacak, kanunu okuyacak, Genel Kurulda gelecek bu kanunu savunacak veya bu kanunla ilgili görüş bildirecek.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Kaç günde okunur o? Öyle bir metin kaç günde okunur?

SADULLAH KISACIK (Adana) - Baştan başlasan iki saatte, üç saatte okursun hiçbir şey yapmazsan, hiçbir şey yapmazsan; sadece otur, iki saat, üç saat. Eğer sen diyor sanki "Ben bunu üç saatte okurum ve Genel Kurula da gelirim." Yani sadece vekilin okuması diyorum, sadece okuma... Sadece okumak mı görevi?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Onu okuyup anlayıp çalışmak günlerini alabilir.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Evet, biraz önce Sayın Çömez bahsetti Avrupa parlamentolarında bir kanunun nelerden geçtiğini. Arkadaşlar, bakın, buradaki kanunları biz ortak akılla geçirmiyoruz. Buradaki kanunları biz iktidar partisinin aklıyla bile geçirmiyoruz bazen, geçirmiyoruz, biz burada görüyoruz, biz burada görüyoruz. Ben bunu inanın siyaseten değil, bu Parlamentonun onuru için söylüyorum. Bütçe 27 milyar, o vergilerden toplanan o 27 milyar için söylüyorum yani buraya devletin vergilerinden 27 milyar aktarılıyor, bizim yaptığımız işe bak ya!

Şimdi "Kanun teklifi hazırlamak için destek ofislerimiz var." dedi Sayın Başkanımız. Evet, kanun teklifi için var, orada da 786 kanun teklifine destek vermiş ofisimiz. Toplamda 3.340 kanun teklifi sunulmuş. Peki, muhalefetin sunduğu kanun tekliflerinden 1 tanesi komisyon gündemine gündemine alınıp da Genel Kurula gelmiş mi? 1 tanesi ya! Yani bu kadar muhalefet partilerinden Allah rızası için bu işi bilen, bir şeyi öneren, sahada duyduğu önemli bir şeyi getirip kanun teklifi hazırlamasının hiç mi önemi, hiç mi değeri yok? Yani bu muhalefet ancak yanlış şeyleri mi getirir? 1 tanesi ya, 1 tanesi. Niye o zaman biz bu kanun tekliflerini hazırlıyoruz? Ben bir milletvekili olarak söyleyeyim yine, ben bir kanun teklifini hazırlayacağım da sahanın sesi olan bir şeyi, bunu komisyon gündemine aldıracağım da Genel Kurula gelecek, hayal olarak görüyorum yani böyle bir şeyi hayal bile edemiyorum şu andaki Meclis pozisyonunda. Çünkü bu çok da kale alınan bir şey değil. Dolayısıyla, burada ortak aklı çalıştıramıyoruz. Bence biz bunu bir çalıştırmalıyız. Bizim bu millete, bu Meclise yapacağımız en önemli şey şu: Şu ortak aklı bir harekete geçirelim. Yani, mesela bir sağlıkla ilgili problem mi var, doktor vekil arkadaşlarımız iktidardan bunu hazırlasın ama muhalefet doktorları da yani sağlıkla ilgili tecrübesi, bilgisi birikimi olanları toplasın hep beraber "Arkadaşlar, biz böyle bir şey düşündük. Nedir?" diye. Pişsin, burası ocaktır yani kanunların piştiği yerdir burası. Ama biz, nerede pişirilmiş bilmiyorum ama geliyor, bazı şeyleri servis ediyoruz sadece, ben öyle hissediyorum, onu söyleyeyim. Bakın, birçok ihtisas komisyonu toplanmıyor ve ihtisas komisyonları da bu konudan şikâyetçi. Biz geçen dönem burada, hatta askerî, askerlerin kariyerleriyle ilgili birkaç maddeyi de içeren bir kanun teklifi vardı, biliyorsunuz, ben döndüm, dedim ki: "Ya, aramızda hiç asker kökenli arkadaşımız var mı milletvekillerinden?" yok ama biz Plan ve Bütçede bu kanunu görüşeceğiz dedik; gerçi daha sonra geri çekildi. Ama düşünün yani bakıyoruz, yok.

Şimdi, dostluk grubu ülke sayımız 147 olmuş ama bu dostluk grupları, parlamentolar arası dostluk grupları zaten çalışmıyor ki. İki buçuk yıl olacak 28'inci Dönemde daha ben kendi mensubu olduğum dostluk grubunun ne başkanını biliyorum ne bir şeyini; kim, ne, hiçbir şey toplanmadı, hiçbir şey yok yani. Başkanım en azından şunu hedef koymalıyız: Yani bu dostluk grupları en azından yılda bir kez toplanmalı, ülkelerle ilgili bir şey yapılacaksa yapılmalı; madem hani biz bunu genişletmekle övünüyoruz ama bir hedef koyalım yani. Dediğim gibi, iki buçuk yıl olmuş... Ha, geçen yıllarda da sordum, iki dönem boyunca hiçbir işlem yapmayan dostluk grupları da var, hiçbir dönem. Madem ülkelerarası önemli bir hedef koyalım "Dostluk grubusunuz siz, bir toplanılan, bir çalışın, bir şey yapın." diyelim yani.

Şimdi, yine Meclisimizin diğer temel problemlerinden bir tanesi soru önergesi. Şimdi, bizim, millet adına, idareyi denetleme, olumsuz şeyleri bulma, bununla ilgili sorular sorma görevimiz var. Ama yanıtlara bakıyorsunuz, yanıt ya hiç gelmiyor ya da dalga geçer gibi geliyor. Şuna katılıyorum, evet, bizim milletvekili arkadaşlarımız da bazen soru sormayı bilmiyorlar veya bakıyorsunuz soru metnine, sorudan daha çok siyasi bir üslupla, siyasi bir nitelikle bakanlığa yazı yazmış, o da ona göre cevap vermiş, ona da katılıyorum. Ama o da bizim problemimiz, en azından biz Meclis Başkanlığı olarak şunu da "Arkadaşlar, bakın, bu bizim Parlamentoya uygun bir soru olmamış, bu üslup olmamış, bu tarz olmamış." diyebiliriz. "Evet, öyle soruya, öyle cevap!" der adam, ona da katılıyorum. Ama en azından biz burada sorularımızı düzeltelim ama sorularımızın da karşılığını idare bize bir ciddiyetle versin, bir ciddiyetle versin. Mesela, biz soru sormuşuz, burada enteresan cevaplar var yani. Mesela, "Toplantı ne zaman yapılıyor?" demişiz, "Kurulun Başkan Vekili ve heyetiyle zaman zaman görüşmeler gerçekleştirilmiştir." diye bana cevap gelmiş, "Zaman zaman görüşmeler gerçekleştirilmiştir." Böyle cevap olur mu ya? Ki ben soru sorarken de o soru üslubuna yani sonuç odaklı soru sormaya dikkat eden birisiyim. Ha, biz şunu yapalım, milletvekili olarak soru sormak için soru sormayalım, "Aman kayda girsin, benim soru önerge sayım artsın." diye soru sormayalım. Bunu da Meclis Başkanlığımız bir organize etsin, ona belli bir mekanizma kuralım, kaliteli sorular soralım ama sorularımızın da cevabını Parlamento adına yine Başkanlığımız "Ya, böyle cevap da gelmez." diyebilsin veya "Niye cevap vermiyorsun?" diyebilsin.

Şimdi, diğer bir konu, "dijital Parlamento" diye bahsettik. Şimdi, yapay zekâ çağına girdik ve artık yapay zekâ çağındayız. Ve şunu özellikle belirtmek istiyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisi her şeyiyle diğer tüm devlet kurumlarına örnek olmak zorundadır. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir; tüm idarenin işleteceği ve kanunların çıkarıldığı yerdir, dolayısıyla en üst teknoloji, en iyi donanım Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmalıdır çünkü burası devletin kalbinin attığı yerdir. Ama şimdi, bakıyorum, evet, şimdi, bazı fiziki dokümanların dijital olarak gönderilmesinden Başkanımız bahsetti; tamam, güzel ama "dijital Parlamento" dediğimiz zaman bunun çok daha fazlasını bizim ifade etmemiz lazım.

Mesela, ben bir şey söyleyeyim, tabii, mesleğim de yönetim danışmanlığı olduğu için -kusura bakmayın- biraz hep böyle, her türlü faaliyette acaba nerede ne var, nerede ne eksik falan... İşimiz, mesleğimiz bu, bu bir meslek hastalığı. Şimdi, mesela, biz, Genel Kurulda, kanun görüşmelerinde, benden önce kim var, benden sonra kim var, hiçbir şey bilmiyoruz, hiçbir şey bilmiyoruz. Hâlbuki, bizim bir TBMM uygulamamız var, o gün ne görüşülecekse, kim konuşacaksa vesaire burada olsun, ben de buradan bakayım, konuşanlar yavaş yavaş düşsün, ben de buradan göreyim benim önümde kaç kişi var diye. Veya bir kanun teklifi verilmiş ve görüşülüyor, benim aynı maddemde acaba iktidardan kim konuşacak, bir sonraki konuşmacı kim, benden önceki konuşmacı kim? Hatta, orada bir süre de olsun, tahminî süre, yani eğer bir tartışma vesaire çıkmazsa konuşmanıza kalan süre şu kadardır desin; ben bunu göreyim, o gün kim konuşacak göreyim, biz hiçbir şey bilmiyoruz. Bakın, o gün kaçıncı maddeye kadar görüşülecek, Parlamento kaçta kapanacak, kaçta kapanabilir, hiçbir şey bilmiyoruz. Bir randevu vereceğiz, veremiyoruz. Çocuğa ders çalıştıracağız, "Baba kaçta gelebilirsin?" diyor, çocuğumuza kaçta geleceğimizi söyleyemiyoruz ya milletvekilleri olarak. Böyle bir yasama faaliyeti olabilir mi yani? Ben bileyim ki Parlamento gece bire kadar çalışacak "Kızım, oğlum; gelemeyeceğim." diyeyim ama ben bunu bilemiyorum. Bazen çaycılara soruyoruz, diyoruz ki "Ya, bugün kaçta kapanır?" Vallahi, çaycılar daha iyi biliyor; arka planda artık çay servis ederken mi, grup başkan vekillerinden mi öğreniyorlar? Çaycılardan öğreniyoruz arkadaşlar ya. Bakın, ya, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Yapay zekâ çağındayız artık.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Grup başkan vekiliniz bilir onu aslında. Belirsiz bir şey değil, kimsenin bilmeme şansı yok.

SADULLAH KISACIK (Adana) - O da bilmiyor "Pazarlığa bağlı." diyor. Artık arkada ne pazarlıklar oluyorsa, neler dönüyorsa. O da bilmiyor ağabey, o da bilmiyor yani bu da bize yakışmıyor.

Şimdi, ben bunu öneriyorum, bu zor bir şey değil. Mesela en azından salı günü kimler konuşacaksa... Ya, grup önerileri görüşmelerden yarım saat önce geliyor; bir bakıyorum, ben genel merkezdeydim "Ya, senin konuyla ilgili bir öneri verilmiş, acil gel." Ya, grup önerileri Genel Kurul açılmadan yarım saat kırk beş dakika önce belli oluyor. Ya, olmaz, o da bir gün önceden belli olsun; kim çalışacaksa güzel çalışsın, hazırlansın, konuşmalarımızın kalitesi artsın. E, bu sefer ne oluyor? Adam hazırlık yapmamış, gitmiş; bizim sağlıkla ilgili bir grup önerimiz var, adam oraya gelmiş, şehrinin, ilinin sorunlarını anlatıyor. Ya, sulandırıyoruz bu sefer; bakın, hep sistem mecburen işi sulandırıyor. Bunu da bu şekilde öneriyorum, rica ediyorum yani bunlar kolay şeyler.

Şimdi, yine dijital Parlamentodan bahsettik. Plan ve Bütçedeki hâlimizi gördünüz Başkanım işte şurada. Bakın, herkes buraya kamera koyuyor, vesaire yapıyor, çeşitli akrobatik hareketler yapıyor falan ama şurada zaten bizi çekiyor şu kamera yani. Çok çok, bu konuşmayı kesecek, verecek, bitti, bu kadar; dijital Parlamento işte. Yani hemen konuştuğu andan itibaren on dakika sonra bunu kesecek, hemen milletvekilinin hesabına gelecek; dijital Parlamento bu. Yani şurada şunu rica ediyorum: Buradaki amaç nedir? Yasama faaliyetlerini kolaylaştırmak, milletvekillerinin çalışmalarını kolaylaştırmak.

Şimdi, siber güvenlikten bahsettik, diğer bir şey. Ya, şu anda bizim Mecliste kullandığımız bilgisayarların bile, kişisel bilgisayarlarımızın bile güvenliği yok ki. Bakın, sistem nasıl kurulmuş? Benim makamımdaki masamda bilgisayar var Meclisin tahsis ettiği; değil mi? Şimdi, ben ona kişisel bilgilerimi giriyorum ama ben onun şifresini danışmanıma da vermek zorundayım, tüm personelime vermek zorundayım; niye? Sistem öyle kurulmuş ki eğer ben onu vermezsem gelen bir misafirin girişini ben kendim yapmak zorundayım; danışman çay bile söyleyemiyor, çayı ben kendi hesabımdan vermek zorundayım. Şimdi, bu çok zor değil. Ya, danışmanın bilgisayarının şifresi ayrı olur, ona göre ayrı hesap tanımlanır, mailleri... Yani vekil oradan yetki kılar. Şu anda biz kendi kişisel bilgisayarlarımızı bile kullanamıyoruz ki yani; doğru mu vekillerim? Doğru. Bakın, bırakın siberi, kendi bilgisayarımızın güvenliği yok daha.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Başkanım, hepimizi savunuyorum burada, siyaset yapmıyorum.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Biliyorum ama usuller...

İki dakika içinde tamamlayalım.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Mesela şimdi Interpress güzel bir hizmet, teşekkür ediyoruz. Vekiller hakkında ne çıkmış, o gazeteler, kupürleri geliyor ama artık dijital çağdayız, internetle ilgili Interpress'ten hiçbir şey gelmiyor yani dijital mecralarda vekillerin haberleri Interpress'e gelmiyor. Bu eksiklik, bunu da düzenlememiz lazım yani şu anda haberlerin çoğu dijitalde yayınlanıyor, artık gazeteler çok az ama vekilin dijital mecrada kendisiyle ilgili çıkan bir şeyden haberi olmuyor. Dolayısıyla, artık teknoloji çok gelişti, bunu da işin içine almamız lazım.

Diğer bir şey, güvenlik olayları. Ya, burası bazen de askerî kışla gibi yönetiliyor; güvenlikte çok gereksiz yere bir şey var. Sebebini söyleyeyim: Dün Plan ve Bütçe Komisyonu var; Adana'dan İl Başkan Yardımcımız gelmiş, danışmanıma "Alalım." dedim. İşte, akşam sekiz buçuk muydu, dokuz muydu? Biz buradayız. Başkana dilekçe yazacak, makamda kimse yok. Güvenliği aradım, güvenlik diyor ki: "Biz alamayız, vekil gelip kapıdan arabayla alırsa ancak girebilir." E, biz burada Komisyon çalışmaları yapıyoruz. Bu da kolay; vekile bir tane mesaj gönderirsiniz güvenlik şeyinden "Şu kişiyi, şu T.C. kimlik numaralı kişiyi içeriye almanız..." diye. Buradan onaylarım ben, iki dakikalık iş; tamam, ona göre güvenlik girer. Belli bir şeyden sonra burası askerî kışla gibi oluyor yani kime nasıl

yapacağımızı şaşırıyoruz. Bakın, bunlar hep süreç; bu süreçleri Meclis Başkanlığımızın, personelimizin, bürokratlarımızın bu şekilde, kolaylaştırıcı şekilde yürütmesi lazım.

Teşekkür ediyorum.