| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 31 .10.2025 |
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Teşekkürler Başkan.
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bugün burada bütçe sürecini konuşurken bu ülkedeki milyonlarca insanın içinde bulunduğu ekonomik buhranın, ekonomik krizin ağırlığını omuzlarımızda hissederek konuşmamız gerektiğini düşünüyorum ancak her seferinde olduğu gibi bu yıl da bütçe hazırlanmasına baktığımızda, bu bütçede maalesef kadınlar, gençler, emekçiler yine yok. İçinde bulunduğumuz ağır koşullara uygun, topluma nefes aldıracak gerçek bir bütçeden maalesef bahsedemiyoruz. Bu ülkeye umut olabilecek bir bütçe için herkesin elini taşın altına koyması gerek, tarihsel bir sorumluluğumuz var. Bu yılki bütçenin de bu tarihsel sorumlulukla yaklaşılarak yapılması gerektiğini vurguluyoruz ama maalesef, bugün burada gördüğümüz bu değil. Merkeziyetçi, tekçi, eşitsiz bir düzenin gölgesinde hazırlanan her bütçe adaletsizliği derinleştiriyor maalesef, farklı kimlikleri, kültürleri ve dilleri yok sayıyor, yoksulluğu ve ayrımcılığı yeniden üretiyor bu tür yaklaşımlar.
Yine bütçe artık Mecliste müzakere edilen bir belge değil, yürütme organının tek taraflı olarak kurguladığı bir metin, bir belgeye dönüşmüş durumda. Plan ve Bütçe Komisyonunun çalışmaları göstermelik kalmış durumda. Sendikaların, meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin ve yerel yönetimlerin görüşleri bu bütçeye yansımamıştır, halkın bütçesine halkın sesi yansımamıştır, bütçe hakkı halktan koparılmıştır; bugün gördüğümüz maalesef bu.
Yine, Mecliste yaşanan diğer bir hak gasbı da ve tahammülsüzlük de bu coğrafyada bin yıllardır yaşayan dillere yönelik ayrımcılık ve tahammülsüzlüktür. Açıkça bu dönemde de Mecliste çok net bunu gördük, milyonlarca yurttaşın ana dili olan Kürtçe hâlâ bu çatı altında yok sayılıyor ve "bilinmeyen dil" olarak yazılıyor. Meclis kürsüsünde konuşulan her Kürtçe kelime tutanaklarda bilinmeyen dil... Ya da mikrofonlar tek tek kapatıldı. Bu kabul edilebilir değil. Barış ve kardeşlik için kurulan Komisyonda dahi Kürtçe konuşulmaması... Gerçekten Kürt sorununun demokratik çözümü için atılacak ilk adım Kürtlerin diliyle barışma olmalıdır. 21'inci yüzyılda ana dil anlamıyoruz ya da bilmiyoruz bahanesi kabul edilemez, bunu doğru bulmuyoruz. Birlikte yaşadığımız halkların dilini her birimiz öğrenebilmeliyiz, öğrenmeliyiz ya da tercüman bulundurmalıyız, Mecliste tercüman bulundurma meselesini bence önümüzdeki süreçte gündemimize almalıyız. Aksisi inkardır, asimilasyondur, eşit yurttaşlığın ve toplumsal barışın önünde en büyük engel olarak karşımızda durmaktadır.
Yine, çoğulculuğun yok sayıldığı bir başka konu da yasa yapma gerçekliği maalesef Meclisin. Geçtiğimiz dönemde onlarca yasa, onlarca maddeden oluşan torba yasalar Meclisten geçti, âdeta her bakanlığın, her alanın sorununu yüzeysel bir şekilde bir torbaya doldurup her bir torbalardan onlarca cin çıkarma meselesine dönüştürüldü. Yasama süreci bu şekilde aslında manipüle edildi. Örneğin, 22 Haziran 2025'te Genel Kurulda kabul edilen 80 maddelik kanun bir torba kanundu ve birçok bakanlığın sorunu bunun içindeydi. Zeytinciliği koruma kanunu, Mera Kanunu, Orman Kanunu ve Çevre Kanunu gibi birçok farklı alanın bir arada olduğu bir kanun teklifiydi. Bu yasama şekli adalet ve temsil ilkesini yok sayıyor. Bu, halkın gözünde Meclisin güvenilirliğini ve ağırlığını da ciddi bir şekilde sarsıyor. Demokrasi, şapkadan tavşan çıkarma gösterisi değildir; şeffaflıkla, toplumsal müzakereyle işler, Meclisin asıl sorumluluğudur. Bu süreçte de buna dikkat etmek gerekiyor diye ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, çoğulculuğun, emeğin ve adaletin ilk kaynağı bu Meclis olmalıdır. Demokrasinin gerçek anlamda işlemesi için bu çatı altında yalnızca milletvekilleri değil, milletvekilleriyle beraber danışmanların, sekreterlerin, yemekhanede çalışanların, çayhanede çalışanların, temizlik emekçilerinin hakkı ve onuru da korunmalıdır. Fakat ne yazık ki bu Mecliste çalışanların karşı karşıya kaldığı eşitsizlikler ve ayrımcılıklar hâlâ devam etmekte. Tarafımıza ulaşan onlarca bu konuda şikâyet var. Personel araçları mesela, personel araçlarına bariyer uygulanması, bu bariyer uygulaması meselesinin kaldırılması gerektiğini... Yine, yeterli park alanı sağlanmalı, eski otoparklar açılmalı. Yine, hastaneye giden kapıda erişim kolaylaştırılmalı. Birçok çalışan arkadaş buradan hastaneye yürüyerek gitmek zorunda kalıyor. Dikmen Kapı'dan geçen personelin üst araması uygulamasına bir an önce son verilmeli. Çalışanların her kapıdan girip çıkamaması meselesi gerçekten kabul edilebilir bir mesele değil. Yine, kreşte pedagojik yaklaşım esas alınmalı. "Değerler" ismi altında dayatmalardan vazgeçilmeli. Oyun alanlarına asma kilitler takılıyormuş, bundan vazgeçilmeli. Yine, küçük yaş gruplarına ilişkin kreşler, sınıflar açılmalı. Kütüphanede -evet, Başkan da ifade etti- gerçekten araştırma, çalışma ve okuma alanlarının genişletilmesi meselesini gündemimize almamız gerekiyor. Yine, personel alımında liyakat dikkate alınmalı. Personel yemekhanesinde kalite ve hijyen noktasında çok fazla şikâyet aldık. Bu konuda üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor. Yine, Meclis personeli arasında maaş uygulamasının adil bir hâle getirilmesi gerektiği... Yine, daha önce de ifade etmiştik, bu konuda bir düzenleme oldu ama yeterli değil, vejetaryen ve vegan arkadaşlar için menü alternatifleri artırılmalı. Yine, güvenlik meselesinde, girişte keyfî uygulamalar olduğu meselesi bize çok ifade edildi. Bu doğrultuda zaman zaman yaşanan zorlayıcı yaklaşımlardan bahsedildi. Kapıdaki polisler tarafından kişilere sert ve olağan şüpheliymiş yaklaşımıyla yaklaşıldığı ifade edildi.
Bir mesele daha... Güvenlik birimine ait bir genelge olduğu ifade ediliyor ama bu genelgeye nedense ben ulaşamıyorum. Bu genelge bir devlet sırrı mı, niye bu devlet sırrı gibi saklanıyor, ben niye ulaşamıyorum? Buradan ifade etmek istiyorum.
Yine, Meclisteki bahçede ve çevresinde hayvanlar için beslenme ve yaşam koşulları geliştirilmeli yani aslında Meclis ekolojik yaşam için de bütçe ayırmalı.
Yine, bir diğer konu da Meclis çatısı altında görev yapan danışmanların, sekreterlerin, emekçilerin hakları hâlâ sürüncemede. Bu konuyu defalarca dile de getirdik ama danışman arkadaşlara ilişkin henüz bir düzenleme olmadı. Evet, bir tekliften, bir düzenlemeden bahsediliyor ama defalardır bu meseleye dikkat çekiyoruz ama hâlâ bu konuyla ilgili bir düzenleme olmadı. Hak tartışmalarının merkezinde neden bu arkadaşların hakları hâlâ görmezden geliniyor? Aynı işi yapan kadrolu ve sözleşmeli danışmanlar arasında uçurum var. Promosyon ödemeleri şeffaflıkla yürütülmeli; giyim ve yol hakkına, yemekhane ücretlerinden yeşil pasaport hakkına kadar tekrar bunları konuşmak zorundayız. Bunları tekrar tekrar konuşmak gerçekten bu Meclise uymuyor. Yine, bu arkadaşlara da yeşil pasaportun verilmesi meselesini de gündemimize almamız gerekiyor. Buradan bir kez daha şunu ifade etmek istiyoruz: Bu, arkadaşların anayasal haklarıdır. Meclisi de ayakta tutan bu emekçiler için hepimizin bu çalışmayı bir an önce yapması gerekiyor.
Süre bitti mi?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yok, devam edin.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Pardon, bir anda sesimi duymayınca...
Evet, bu, Meclisteki personellerin, emekçilerin onuruna vurulmuş bir durumdur. Bu konuda gerçekten üzerimize düşeni yapmamız gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum.
Önümüzdeki süreçte bu Mecliste gerçekten önemli işler de yapıldı. İşte, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun bu Meclis çatısı altında kurulmasını ve gerçekten bu ülkenin barışının bu Meclis çatısı altında konuşulmasını çok önemsiyoruz ve barış için emeğini ortaya koyan, barış için bu çalışmada yer alan, barış için elinden geleni yapan herkese de teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ediyorum.