| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 30 .10.2025 |
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ya, Fethi ağabey, ben sana niye laf atayım? Biz, biliyorsun, Zirai Don Komisyonunda beraberiz, gittik beraber; sana laf atmam ama doğruları söylerim.
Evet, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, çok Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımız, çok Değerli Bakan Yardımcımız, değerli bürokratlar, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
2026 yılı bütçemizin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Tabii, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın yapmış olduğu detaylı sunumu gördük, bugün arkadaşlarımız da değerlendirme yaptı ama şöyle bir baktığımızda, bugünkü bu bütçeyi düzenlerken ne yaptık, dünya ekonomisi vesaire, Türkiye nerede, onlarla ilgili bütün arkadaşlarımız teknik bilgileri verdi. Dolayısıyla aslında biz dünyada ticaret, teknoloji ve enerjide yaşanan o rekabetin yoğun olduğu bir dönemde, yine askerî ve siyasi güç mücadelesinin son derece yoğun olduğu bir dönemde aslında getirdiğimiz bu bütçeyle ülkemizi güvenli bir şekilde tutmaya çalıştık. Şimdi, küresel büyüme oranı yüzde 3'ün altında seyrederken tüm dünyada, birçok ülkede de -biliyorsunuz- yüksek enflasyon ve sıkı para politikalarıyla daralmayı görüyoruz. İşte, tam da bu tabloda ülkemiz üretim, yatırım, ihracat ve istihdam ekseninde büyümesini aslında baktığımızda istikrarlı bir şekilde sürdürmüş. 2024 yılında yüzde 3,3; yine 2025 yılında da yaklaşık yüzde 3,3 öngörüyoruz ve 2026 yılında ise yüzde 3,8'lik bir büyümeyi öngörmekteyiz. Tabii, işsizlik oranlarına baktığımızda yüzde 8,5'lara gelinmiş, istihdam 33 milyon kişiyi aşarak cumhuriyet tarihinin aslında yüksek seviyelerine ulaşmış. Yine 2025 yılında Türkiye ekonomisinin dünya ekonomileri sırasına baktığımızda 16'ncı sıraya çıkması beklenmektedir. Yine satın alma gücü paritesine göre baktığımızda, dünyada 11'inci sırada, Avrupa'da ise 4'üncü büyük ekonomi konumundadır. Aslında bugünkü şartlarda bunlar bir başarıdır.
Yine 2026 yılı bütçemize şöyle baktığımızda, yuvarladığımızda 18,9 trilyonluk bir gider ortalama, yuvarladığımızda 16,2 trilyon gelir öngörüsü hazırlanmış. Bütçe açığımızın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının ise yüzde 3,5 civarında gerçekleşmesini öngörmekteyiz, bundan deprem harcamalarını çıkardığımızda bu oran yüzde 2,7'dir. Aslında bu da baktığımızda, Maastricht Kriterlerini tutmakta, dünya ortalamasının altındadır. Şimdi, baktığımızda, tabii, deprem harcamaları için bu yılki bütçemizden 653 milyar TL'lik bir harcama öngörüyoruz ama totale baktığımızda biz gerçekten iki yıl önce çok büyük bir deprem yaşadık görülmemiş bir şekilde ve 11 ilimizde meydana gelen, 50 binden fazla vatandaşımızı kaybettiğimiz, canımızın yandığı bir deprem süreci ve insanlar evlerinden, yurtlarından oldu ve biz en son eylül ayı itibarıyla deprem bölgesinde iki yıl gibi bir sürede 300 binden fazla konutu teslim ettik. Aslında bu çok büyük bir başarıdır. Bazen şöyle düşünüyorum: Dünyada görülen, en son mesela Amerika'daki yangınları gördük, yangınlar oldu, büyük bir yangın, ben hiç Amerikan Devlet Başkanının çıkıp da "İşte yangından etkilenen vatandaşlarımızın evlerini bir yıl gibi bir süre içerisinde yerine getireceğiz." ya da "El Nino kasırgasından etkilenen vatandaşlarımızın kasırgadan yok olan evlerini inşa edeceğiz." dediğini duymadım.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Çünkü sigorta sistemi var orada.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama bizim devletimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde o kadar büyük bir devletiz ki oraya hepimiz gittik yani muhalefetiyle, iktidarıyla tüm vekillerin deprem bölgesinde olduğunu biliyorum, çok zor şartlar altındaydı ve çok büyük bir zoru, aslında mucizeyi biz ülke olarak başardık.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bu mucizeyi halk başardı, ÖTV'yi artırdık, KDV'yi artırdık; farkındasınız, değil mi?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bu anlamda aslında ülkemizle, vatandaşımızla gurur duymamız gerekiyor. Aslında bunlar bizim dayanışmamızın da ne kadar önemli olduğunun, ne kadar güçlü olduğunun bir göstergesidir.
Şimdi, tabii, bütçemizde mali disiplini de bir taraftan korurken büyümeden gelen gücü de adaletle paylaştırılması noktasında hedeflerimiz var. Dediler ki: "İşte, Türkiye borçla... Bu bir borç bütçesidir." Evet, 2 trilyon 741 milyar TL faiz giderlerine bugün itibarıyla gitmekte ama biz bunun aslında bütçe içerisindeki rakamına değil, oranına bakmamız lazım. Faizin bütçe giderine oranı bugün baktığımızda yüzde 14,5 oranında. Buna baktığımızda 2002'yle kıyaslamayalım diyoruz ama kıyaslayalım bu oran 2002'lerde yüzde 46 civarındaydı. Aslında çok büyük bir gelişme. Şimdi, toplam vergilerdeki faize baktığımızda da yüzde 19'lara tekabül ediyor, yüzde 19'lara, bugünkü oran yüzde 19. Ha, bu oran yüzde 14'ler oldu. Ne oldu? Dedik ki: Son iki üç yıldır işte deprem, pandemi, yaşanan birçok sıkıntılarla bu oranlar yüzde 19'a çıkmış durumda. Yine 2002'ye baktığımızda bu oran yüzde 86.
CAVİT ARI (Antalya) - Her yıla bir bahaneniz var, her döneme bir bahaneniz var.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bahane değil, dünyanın karşı karşıya kaldığı gerçekler.
Bu oran yüzde 86 yani 100 liralık vergisinin 86 lirası faize gidiyordu. Şimdi, bugün bu nereye gidiyor? Bu yatırıma gidiyor. Şimdi, baktığımızda, yirmi dört yıllık iktidar süremizde eğer bu millet bizim 24'üncü bütçemizi yapmamızı sağlıyorsa o bize olan güvenci ve yaptığımız hizmetler sonucundadır diye düşünüyorum.
CAVİT ARI (Antalya) - Yirmi beş sene geçmiş hala 2002'den bahsediyorsun. Geçen seneyi karşılaştır, önceki seneyi karşılaştır.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Tabii, biz bu süreçte kaynakları daha verimli alanlara, özellikle üretim, yatırım ve istihdam gibi sosyal harcamalara yönlendirdiğimizi görüyoruz bu bütçemize baktığımızda. Aslında borç bütçesi değil, yatırım ve kalkınma hedeflerini destekleyen bir bütçedir.
Şimdi, millî gelire de baktığımızda, 238 milyar dolarlardan bu yılki bütçede 1,5 trilyon dolara yükselmiş bir millî gelirden bahsediyoruz. Yine, kişi başına millî gelir 17.748 dolar. Aslında bu, Dünya Bankasının uyguladığı bir kriterdir. Ona göre söylüyoruz yani biz rakamları kafamıza göre söylemiyoruz. Buna da baktığımızda, bugünkü geldiğimiz noktada aslında 2002'yle kıyasladığımızda 17.748 dolar övüneceğimiz bir rakama doğru gelmiştir.
Yine, ihracatımıza baktığımızda, bugün 2024 yılında 260 milyar dolarlık bir ihracatımız gerçekleşti, 2025'te tahminî bu, 273 milyar dolar olması bekleniyor. 2026'da da 282 milyar dolarlık hedefimiz var. Buraya nereden geldik? 36 milyar dolarlardan geldik. Bunun da bir başarı olduğunu söylüyorum.
Yine, yerli sanayiye, savunma, teknoloji ve enerji yatırımlarına vermiş olduğumuz desteklerle geçmiş yıllarla kıyasladığımızda aslında ekonomik istikrarın yansımasını görmekteyiz.
Yine, şöyle baktığımızda, evet, en büyük bütçeyi her zaman, her yıl olduğu gibi eğitime veriyoruz. Eğitime ayrılan pay yüzde 15,3. Bu, yaklaşık 2 trilyon 896 milyar TL'ye tekabül etmektedir. Bu oran 2002 yılında baktığımızda yüzde 9 oranlarındaydı. Bugün Türkiye...
CAVİT ARI (Antalya) - Yirmi dört yıl önceyle kıyaslıyorsun.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama oransal olarak söylüyoruz, tabii ki söyleyeceğiz. Neyle kıyaslayacağız? İktidarda olduğumuz dönemi kıyaslayacağız. Nereden nereye getirdiğimiz, bugün baktığımızda, Türkiye genelinde 60 binden fazla yeni derslik, 20 binin üzerinde yeni okul yapılmış.
CAVİT ARI (Antalya) - 20 bin köy okulu kapandı.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yine öğretmen sayısı 1 milyon 200 bini aşmış durumda. Ücretsiz ders kitapları öğrencilerimizin okulun ilk günü masalarına konuluyor. Öğrenci bursları, yurt kapasiteleri artmış, taşımalı eğitim hizmetleri ve okul öncesi eğitimleri her yıl artarak aslında devam etmektedir. Bugün baktığımızda, bu yatırımlar sayesinde okullaşma oranlarında da ilkokulda yüzde 99'a gelmişiz, ortaöğretimde de yüzde 95 oranlarla uğraşmışız.
CAVİT ARI (Antalya) - Hâlâ ikili eğitim veren okullar var.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Aslında yine bir konuşmacı dedi ki "Döküntü üniversite." diye. Aslında biz eğitimi en önemli fırsat eşitliği olarak gördük. Üniversitelerimizi döküntü olarak görmüyoruz. Baktığımızda, 2002 yılında üniversiteleşme oranı bu ülkede yüzde 16. Bugün geldiğimizde bu oran yüzde 48, kız öğrencilerde yüzde 52. Ha, ne yapmamız gerekiyordu? Eğitimi bir fırsat eşitliği olarak koymamız gerekiyordu. Bence bu noktada asla üniversitelerimizi döküntü olarak görmüyoruz. Yani bu bilgiye erişimde fırsat eşitliği artık sadece bir ideal değil, gerçeğe de aslında dönüştürülmüş durumda.
Yine, baktığımızda, sağlık harcamaları bütçemizde 1.600 milyar TL'yi aşmış durumda. Şehir hastanelerimizin sayısı her ne kadar eleştirilse de 38'e ulaşmış durumda. Yine, altyapı ve yatırımlar için 2 trilyon bütçemizden 7 milyar TL rakam ayırmış durumdayız. Yine, yerli ilaç, aşı ve tıbbi cihaz üretimi için stratejik teşvikler vermiş durumdayız. Türkiye artık sağlık sanayisinde de güçlü ve üretici hâline gelmiştir. Bugün 85 milyon vatandaşımızın yüzde 99'u genel sağlık sigortasından faydalanabilmektedir, yüzde 1'i de kendisi özel sigortayı tercih eden vatandaşlarımız. Yine, eskiye baktığımızda bu oran yüzde 50'ler civarındaydı. Şimdi, sağlıktaki yaptığımızı her zaman söylüyoruz. Diyorlar ki hep "Devrim yaptınız." Evet, sağlıkta devrim niteliğinde dönüşme yaptık. Önceden hastaneye giden vatandaşlarımızın elinde böyle bir karne vardı, o karnenin yaprakları kadar gidilebiliyordu. Gittiğinizde de ilaca vesaireye çok kolay bir şekilde ulaşılamıyordu. Çok şükür bunu yine bizim iktidarımız zamanında düzenledik.
Evet, sosyal devleti ve devletin şefkatli elini vatandaşlarımıza hissettirmeye çalışıyoruz. Sosyal yardım ve destekler için bütçemizden ayrılan kaynak şu an itibarıyla 917 milyar TL. Yine, elektrik ve doğal gazla ilgili, neredeyse yüzde 50'sini sübvanse ediyoruz, destek sağlıyoruz. Yine, bu tutar bütçemizde 373 milyar lira. Artık bütçemizin yüzde 4,8'i doğrudan sosyal yardımlara ve vatandaşımıza gidiyor. Şimdi "Sosyal yardımları artırıyorsunuz, bununla övünüyorsunuz." deniliyor ama biz aslında burada refahı tabana yayıyoruz, açıkçası şemsiyeyi genişletiyoruz. Tarımla da ilgili, tarıma ayrılan kaynak bu yılki bütçemizde 882,2 milyar TL. Özellikle planlı üretimin çalışmasıyla birlikte çiftçimize gidecek olan destekler daha efektif hâle gelmiştir. Sadece tarımsal destekler için bu yılki bütçemizde de 268 milyar TL ayrılmış durumda. Yine, enerjide hedefimiz çok net: Enerjide tam bağımsız Türkiye ve bütün yatırımlarımızda enerjide tam bağımsız Türkiye için ciddi anlamda adımlar attık. Bu anlamda 2026 bütçemizde enerji yatırımlarına ayrılan paylar yine artmış. Karadeniz gazının ulusal şebekeye entegrasyonu için yine bütçede kaynak ayrılmış durumda. Yine, çevre yatırımlarına da baktığımızda, mesela, İzmit Körfezi'nde 1,3 milyon metreküp çamur temizlendi.
Yine, savunma sanayisine geldiğimizde, bugünkü bütçe görüşmeleri sırasında dendi ki "Bu bütçe savaş bütçesidir, savaşı destekleyen bütçedir." Aslında biz ülke olarak, Türkiye olarak asla savaşın yanında olmadık. Bugüne kadar nerede masum, mazlum varsa onların yanında olduk ve barıştan yana olduk. Aslında son dönemde uluslararası yaşanan ve özellikle etrafımızda yaşanan, bölgemizde yaşanan krizlerde Türkiye'nin bu konuda nasıl öncü olduğu herkes tarafından bilinmekte. Yani sadece Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletlerde yaptığı konuşmasına bile baktığımızda gerçekten oradaki en insani ve en duygusal konuşma ve en gerçekçi konuşma olduğunu söylüyorum. Evet, İHA ve SİHA'larımız var. Mesela, Almanya deyince aklımıza BMW geliyor, markası var. Aslında "Türkiye'nin markası nedir?" diye sorduğumuzda, bence İHA ve SİHA'lar artık Türkiye'nin markası olmuştur; bununla da gurur duymamız gerektiğini söylüyorum. Şimdi, baktığımızda, biz bununla, 2024 yılında bu yapmış olduğumuz savunma sanayisi ihracatıyla yüzde 65'le pazarda yerimizi almışız. Aslında bunun gurur duyulması gereken bir şey olduğunu düşünüyorum. Yani dünya genelinde satılan 100 insansız araçtan 65'ini biz üretmişiz, 180 ülkeye ihraç etmişiz. Yani savunma sanayisinde yüzde 20 yerliliklerden yüzde 80'lere çıkmışız. Tabii, biz bu savunma sanayisine yönelirken "savaşçı" dendiğinde... Şöyle: Bizim bulunduğumuz coğrafya zor bir coğrafya. Tabii ki bütün dünya bununla ilgili önlemleri alırken biz de ülke olarak boş duramazdık, kendimizi bir yerlerde geliştirmemiz lazım. En son, işte, ALTAY tankımızın yine envantere girmiş olmasından dolayı gurur duyuyoruz. Şimdi, baktığınızda, savunma sanayisindeki proje sayımız 1.400'ün üzerine çıkmış durumda; bunlar önemli. Yıllardır yani yarım asırdan fazladır terörle mücadele eden bir ülkenin de bu şekilde korumacı olması çok da doğrudur ve dünya etrafındaki herkes bununla ilgili yapılanırken biz de duramayız. Ha, şuna baktığımızda bugünkü süreçte, terörsüz Türkiye sürecine de geldiğimizde aslında çok önemli yani 2 trilyon dolardan fazla bu ülkenin parasının gittiği bir oranda biz ülkemizde tam anlamıyla barışı, huzuru ve refahı sağladığımızda artık bence büyük ve güçlü Türkiye'yi tam anlamıyla inşa etmek için önümüzde kimsenin duramayacağını açıkçası düşünüyorum. Bugün baktığımızda 5 Türk şirketi dünyanın aslında en büyük 100 savunma sanayi şirketi arasında da yer alıyor rakamlarla, bununla da gurur duyuyoruz. Artık biliyorsunuz birçok yani... Şöyle de bir şey: Biz birçok vatan evladımızı şehit verdik, orada birçok acılar yaşandı, kanlar döküldü ve böyle bir bu acıyla, bu kanlarla uğraşmayan bir ülke olduğunda, Türkiye'nin huzuru ve refahı olduğunda, bölgesinde barışı, istikrarı sağladığında yani tamamen artık kalkınmayı da aynı zamanda kalkınma sadece bütçe ya da... Bütçeyi yapıyorsunuz diyelim ama o ülkede barış yoksa işte, en büyük Ukrayna'yı görüyoruz en yakın çevrede yani bütçen olmuş, enflasyonun yüzde 5 olmuş, yüzde 4 olmuş ama ülkede barış yoksa, insanlar ölüyorsa, savaş varsa bunların hiçbir anlamı yok. Dolayısıyla, bütçenin sağlıklı, yaşanabilir, güvenliğimizi... Tüm vatandaşlarımızın mutlu, huzurlu ve güvenli bir şekilde yaşayabildiği, herkese eşit bir şekilde bütçeden pay ayrıldığı bir bütçeyi yapabiliyor olmaktan dolayı da aslında gurur duymamız gerekiyor.
Bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız, biraz önce de dediğimiz gibi Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye olarak herkesin vicdanı olmuş durumda dünyada söylemleriyle. Dünyada barış deyince aslında aklımıza ülkemiz geliyor ve kendinden söz ettirebiliyor. İşte, Gazze'de adaletin, Karadeniz'de barışın, Balkanlarda istikrarın yanında duran bir ülke olarak duruşumuz var. Yine, TİKA, AFAD ve Kızılay aracılığıyla yürütülen insani yardım bütçesi 15 milyar TL olarak açıklanmış durumda. Buna, yine 2002 yılında baktığımızda bu oran 45 milyon yani rakamlarla da gerçek anlamda insani yardım noktasında dünyadaki duruşumuzu aslında burada belirtmiş oluyoruz.
Deprem bölgesi için "653 milyar." demiştik. Biliyorsunuz, bir buçuk milyon konut yaptık. "İki artı bir, bir artı bir yapıyorsunuz, 'Nüfus.' diyorsunuz." dediler, Sayın Cumhurbaşkanımızın 3 çocuk söylemiyle ilgili de aslında bir gönderme vardı. Sayın Cumhurbaşkanımız tabii, orada 3 çocuk derken aslında bugün hepimizin karşı karşıya olduğu, bugün sabahleyin konuşmacılarımızın, milletvekillerimizin de dile getirdiği gibi, gerçekten Türkiye olarak doğurganlık oranı yüzde 1,5'lara doğru düşmüş durumdayız. Bunun kritik eşiği 2,2. Dolayısıyla, alarm veriyoruz, nüfusumuz gitgide yaşlanıyor ve genç nüfusa ihtiyacımız var. Bunun için de tabii ki 3 çocukla ilgili bir tavsiye niteliğinde söylemi var. Ha, bununla ilgili biliyorsunuz, birinci çocuk için, ilk çocukta 5 bin, daha sonra ikinci ve üçüncü çocuklar için beşer bin lira doğum yardımı gibi teşvikleri hayata geçirdik. Yine, en son açıkladığımız 500 bin konutta, Türkiye'nin konut seferberliğinde 3 çocuk sahibi olan vatandaşlarımıza öncelik sağlamak gibi. Bu konutları yapıyoruz çünkü ülkemizin ihtiyacı. Biraz önce Orhan Yegin Vekilimiz de söyledi kiralarla... Evet, çok sıkı bir mali politika uyguluyoruz, enflasyonla mücadele ediyoruz. Ha, baktığımızda iki yıldır çok ciddi bir mücadele var ve oranlarla da bugün, işte, bu yıl sonunda yüzde 30 gibi bir enflasyon öngörüyoruz, gelecek yıl da yüzde 20'lerde olmasını öngörüyoruz. Tabii ki böyle bir mücadelede ne yapacaksın? Bir şeyin fiyatı artıyorsa arzı artırmak gerekiyor. Burada da devlet eliyle, sizin de söylediğiniz gibi, bloklara, yapılaşmaya değil, devlet eliyle vatandaşlarımızın ulaşabileceği, kolay bir şekilde ödeme yapabileceği konutların sayısını artırmak için çok önemli bir projenin de açıklamasını yaptık. 500 bin konut, bugüne kadar bir buçuk milyon yapmıştık, yaklaşık 2 milyonluk bir konut hayata geçirilmiş olacak inşallah.
Bugünkü konuşmalardan yine sabahleyin ki sunumda gördük, Sayın Ağbaba yapmıştı herhâlde, altınla alım gücüyle ilgili bir kıyaslama koydu. Şurada bunu söylemek istiyorum: Şimdi, altın bir tüketim malı değildir. Altın bir yatırım aracıdır, finansal bir enstrümandır. Değeri sadece bu ülkede değil, küresel risklere karşı bağlı olarak değişebilir, uluslararası spekülasyon hareketlerine göre değişebilir yani sadece işte, tüm dünyada farklı kriterlerde olabilir. Dolayısıyla bunu, insanların altın üzerinden fakirleştiğine dair bir metot ortaya koymanın bilimsel olmadığını düşünüyorum. Bu sadece aslında altının artması demek. Altın artarsa yani dolar da euro da etkilenmektedir.
CAVİT ARI (Antalya) - İşinize gelmediği için öyledir o.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bunu açıkçası ben manipülatif olarak değerlendiriyorum.
Evet, sözlerime son vermeden önce...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür edin diye verdim.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Evet, tamam, son Başkanım. Teşekkür ediyorum Başkanım.
Evet, şöyle bir şunu söylemek istiyorum: Bir elinde kitap bir elinde bayrak taşıyan gençlerimiz için, her sabah işine umutla giden kadınlar için, üreten çiftçilerimiz için ve adaletin, refahın, kalkınmanın içinde hak ettiği yeri bulan bütün milletimiz için bu bütçe sadece bir mali bütçe değil, geleceğimizin teminatı bir bütçedir. Ben de diyorum ki gelin, bu geleceğimizin teminatı olan bütçeye hep birlikte destek olalım.
Teşekkür ederim.