KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Eleştiri demokrasinin can suyu, nefesi ama insaf sınırlarını aştığında hakikati aydınlatmak yerine gölgelemeye başlıyor.

Değerli arkadaşlar, bizim siyaset anlayışımızın öznesi insandır, her şeyden önce insan. "Peki, bu konuda Bakanlık ne yapıyor?" diyenlere cevap olacak somut gerçeklere geçelim: Şu an önümde duran Özel Hastaneler Yönetmeliği... Bunun değişikliğine bakmanızı özellikle rica ediyorum. Kimilerince "Özel hastaneler ticarethane gibi çalışıyor." iddiası dile getiriliyor ya, bu iddiayı dile getirenler zahmet edip de yeni yönetmeliği okusalardı keşke.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ne yazıyor? Ne yazıyor?

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Mesela tıbbi endikasyon denetimi gibi kıymetli bir uygulamayı görürlerdi. Yönetmelikteki değişiklik özetle "Bilimin dediği olacak." diyor.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Özel hastanelerden randevu almakta zorlanmıyorsunuzdur.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Bakın, hastanın yatışından taburcu oluşuna kadar her aşamayı artık 18 farklı branştan akademisyenin yer aldığı bilimsel komisyonlar denetliyor.

MURAT ÇAN (Samsun) - Sen ne anlatıyorsun?

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Çok daha kritik bir şey yapılıyor: O hastaya, o ameliyat gerçekten gerekli miydi, o tahlil gerçekten lazım mıydı?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Patronları mı savunmaya geldiniz?

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Bu, vatandaşın sağlığını korumak kadar cebini ve devletin bütçesini de koruyan muazzam bir adımdır. Bu ülkenin vatandaşına bu kadar güçlü bir koruma kalkanı sağlanıyorken buna itiraz etmek hakikaten vicdani değil.

MURAT ÇAN (Samsun) - 10 çocuğu koruyamadınız.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, ben sizi nezaketle dinledim, demokratik bir tahammülü bekliyorum.

MURAT ÇAN (Samsun) - Ben de size nezaketle söylüyorum.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, hekim, bir hastanede "hizmet alımı" adı altında taşeron mantığıyla çalıştırılamaz; hekim, o hastanenin asli unsurudur, ev sahibidir. Yeni düzenleme, hekimlerin kadrolu çalışmasını zorunlu kılıyor, aidiyetini güçlendiriyor ve özlük haklarını güvence altına alıyor.

KAYIHAN PALA (Bursa) - 2015'te niye bunun tersini yaptınız? Onu sormak istiyorum.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Buna da itirazı olan var mı? Sanmıyorum.

MURAT ÇAN (Samsun) - Var.

ALİ KARAOBA (Uşak) - Var.

MURAT ÇAN (Samsun) - Yirmi üç yıldır neredeydiniz? Yirmi üç yıl...

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - 2015'te niye tersini yaptınız? Beş yılda bir değişiyor.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Siz, iyi olan her şeye itiraz ediyorsunuz, sizi kastetmedim.

Üçüncüsü: Derdimiz insan dedim ya, Bakanlık "Sağlık hizmeti sunacaksa dünya standartlarında sunacaksın." diyor. Yönetmelikle özel hastanelere çok net bir şart getiriliyor. Nedir o? "Üç yıl içinde akredite olacaksınız." diyor. Bakın, bu, şu anlama geliyor: Vatandaşımız özel hastaneye gittiğinde hizmet kalitesi şansı kalmıyor. Hangi hastane olursa olsun vatandaşımız en üst düzeyde standartları belirlenmiş ve tescillenmiş hizmet alıyor. Bu standartları tutturamayanlar da bu sistemin içinde var olamayacaklarını biliyorlar.

Kıymetli milletvekilleri, biliyorsunuz, yaşlı nüfusumuz artıyor, kronik hastalıklar çoğalıyor. Ailelerin en büyük çaresizliği bakıma muhtaç hastalar için yer bulmak. Yeni düzenlemeyle özel hastanelerin yoğun bakım yataklarının yüzde 20'sini palyatif bakıma ayırmasının yolunu açmış oluyor. Bu ne demek? Bu, vatandaşa devletin şefkat elinin uzandığının en somut örneklerinden biri demek; aynı zamanda, yoğun bakımları birer ticari alan olmaktan çıkarıp gerçek ihtiyaç sahiplerine, insani koşullarda bakım verilen şifa kapılarına dönüştürmek demek.

Sözlerimi toparlarken şunu ifade edeyim: Bizim "Her alanda daha güçlü Türkiye" dediğimiz şey süslü bir slogan değil, ülkemizin her alanda günlük tartışmalara kurban edilmeyecek kadar ciddi bir hedefi. Bizim için sağlık da parası olanın satın aldığı bir lüks değil, bu ülkenin her bir ferdinin anasının ak sütü kadar helal olan bir hak.

Muhalefet sıralarındaki arkadaşlarıma samimi bir çağrım var: Gelin, bu defa ezberinizi bir kenara koyun. Negatif sabitlenmelerden çıkıp doğruya doğru deyin.

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - O zaman Hatay'a sizi davet ediyorum.

CAVİT ARI (Antalya) - Sizden de aynı şeyi bekliyoruz, yanlışa yanlış deyin. Sizden de yanlışa yanlış demenizi bekliyoruz.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Hekimin lehine, ortada vatandaşın yararına, hastanın güvenine dair bu bütçeye amasız, fakatsız destek verin. İnanın, doğruya doğru demek sizi küçültmez, aksine, milletin gözünde büyütür.

Ben Bakanlığın 2026 yılı bütçesinin şifa bekleyen her vatandaşımıza derman olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.