KOMİSYON KONUŞMASI

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basınımızın emekçileri, Meclisimizin emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlk olarak bu raporla başlamak istiyorum, OECD 2025 Raporu; Türkiye'deki sağlık sistemi için öne çıkan bazı hususlar. İlk olarak finansman yetersizliği... Şimdi, neden OECD ülkeleriyle karşılaştırdığımızı şöyle söylemek gerekiyor: Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz "Türkiye artık yüksek gelirli bir ülkedir." demişti ve satın alma gücü paritesine göre de yüksek gelirli bir ülke gibi yaşadığımızı belirtmişti. Ben de o yüzden OECD ülkeleriyle bir karşılaştırma yaptım: Şimdi, bizim millî gelirden aldığımız pay 4,7; OECD'nin 9,3; kişi başı sağlık harcaması, yine, satın alma gücü paritesine göre bizim 2.309 OECD'nin bizim 2,5 katımız neredeyse. Bir insan gücü krizimiz var yeniden, bin kişi başına fiilen çalışan doktor sayısı Türkiye'de 2,4; OECD 3,9; Türkiye'de bin kişi başına fiilen çalışan hemşire 2,9; OECD ortalaması ise 9,2. Dolayısıyla bizim bir hekim açığımız var, hemşire açığımız var, sağlık emekçisi açığımız var ve bu tabii ki zaman geçtikçe hekimler üzerindeki yükü artırmakta, tükenmişliğe yol açmakta ve hasta başına ayrılan süreyi azaltarak hizmet kalitesini düşürmekte ki birazdan bununla ilgili bir slayt var.

Koruyucu sağlıkta -ki en önemli sağlık basamaklarından bir tanesi- 2 tane burada kriter koydum; meme kanseri tarama oranı Türkiye'de yüzde 37, OECD'de yüzde 55, günlük sigara içme yaygınlığı Türkiye'de yüzde 28,3; OECD'de yüzde 14,8. Dolayısıyla her ne kadar kişi başı millî gelirimiz bir yüksek gelirli ülke olsa da sağlık kriterlerine baktığımız zaman bizim yüksek gelirli bir ülke gibi olmadığımız çok açık. Bunu da zaten halkın memnuniyetsizliğinden görüyoruz. Kaliteli sağlık hizmetine erişilebilirlikten memnuniyet Türkiye'de yüzde 41 -zaman içerisinde düşüyor- OECD'de ise yüzde 64.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Hocam, bu 65 falan...

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Geliyor, geliyor. Bir dakikanızı rica edeyim, lütfen.

Beklenen ömrün düşüklüğünde ise, evet, doğrudur, bütün ülkelerde olduğu gibi, bizde de yaşam beklentisi artmıştır ama OECD ülkeleri kadar artmamıştır.

Şimdi, bu bizzat TÜİK verisi yani TÜİK'ten aldım. O yüzden çok itiraz edebileceğinizi zannetmiyorum Sayın Güneş. Sağlık hizmetlerinden duyulan net memnuniyet düzeyi 68,5'tan 43,3'e düşüyor. Şimdi, o yüzden burada memnuniyette bir düşme var. TÜİK verisi, birazdan da size kaynağını da gösteririm, orada yani. Hiç, böyle, sorgular gibi bakmayınız. Türkiye İstatistik Kurumunun verilerini getirdim hatta yaş gruplarına göre de var bu memnuniyet düzeyi, net memnuniyet düzeyi.

Bakın, burada bir problem daha var, o da şu: En büyük memnuniyetsizlikteki artış 35-44 ile 45-54 arası yani aktif olarak çalışanlarda çok büyük bir memnuniyetsizlik var. Burada ciddi anlamda bir düşme var. O da aslında bizim emek piyasamızı da olumsuz etkileyen faktörlerden bir tanesi.

Bundan daha önceden bahsedildi: Sağlık finansmanı açısından şehir hastaneleri gerçekten ciddi bir yük oluşturuyor. Burada bizler hem Sağlık Bakanlığından hem de Strateji Bütçe Başkanlığından bu verileri aldık. 2025 başlangıç, teklif ve tahminlere baktığımız zaman bir artış var ve kamu-özel iş birliği maliyetinin Sağlık Bakanlığı toplam ödeneğine oranında da öyle, çok büyük bir düşme yok.

Şimdi, burada bir problemden daha bahsetmek istiyorum Sayın Bakan: Mesela İzmir Bayraklı'da bir şehir hastanesi kuruldu ve benim de olduğum yerde -hâlâ, işte, babamla beraber İzmir Konak'ta oturuyoruz- Bozyaka Devlet Hastanesi var. Şimdi, Bozyaka'daki hastaneyi kapattığınız zaman orada bir kanser hastası, bir diyaliz hastasının Bayraklı'ya gitmesi bir buçuk iki saat sürüyor toplu taşımayla. Dolayısıyla şehir hastanelerine ekstradan bir yük getirdiği kesin. Orada mutlaka bir düzenlemeye gitmemiz lazım. Ama bir başka şey daha var: Şehir hastaneleri açıldığı zaman, özellikle kalp hastası, böbrek hastası, kanser hastası yani her an tedaviye ihtiyacı olan ve toplu taşımayla gidemeyecek durumda olanların erişiminde olması gereken hastaneler kapatılıyor. Bunlardan bir tanesi de İzmir'de Bozyaka. Kendi seçim bölgemden bahsediyorum. Bu mağduriyetin mutlaka giderilmesi gerekiyor. Yani finansman açısından bir yük var ama aynı zamanda sağlık hizmetine erişim açısından da bir yük var.

Zaten Kayıhan Bey harika bir sunum yaptı. Sizin sunumunuzda da daha az gördüğümüz şeylerden bir tanesinden ve Türkiye'nin yaşlanma probleminden bahsetmek istiyorum. Bakın, şimdi, doğurganlık oranı hızla düşüyor, Türkiye de hızla yaşlanıyor. Sadece biz yaşlanmıyoruz, orta ve üst gelirli ülkeler de yaşlanmaya başlıyor. Bir risk var önümüzdeki on beş-yirmi sene içerisinde; çok ciddi bir yaşlanma ve bu yaşlanmadan dolayı tetiklenecek olan bir göç riski var. Küresel nüfustan aldığı pay düşük gelirlilerin önümüzdeki elli yılda 9,1'den 17,5'e çıkacak ki bunun hem kalkınma açısından hem göç hareketleri açısından ve ülkemizin karşılaşabileceği riskler açısından çok ama çok ciddi problemleri olacaktır.

Şimdi, yaşlanma trendinden en hızlı etkilenecek ülkeler arasında Türkiye yer alıyor. Bundan daha öncesinde de bahsetmiştik yani bu demografik fırsat penceresinden maalesef Türkiye'de çalışan sayısını arttıramadan çıktık. Türkiye'nin temel problemlerinden bir tanesi iş gücüne doğru işleri, iyi işleri bulamamak oldu ve şunu görüyoruz ki yaşlanma trendinde biz çok hızlı yaşlanacak ülkeler arasında görünüyoruz. Burada ortanca yaşa da baksanız, ortalama yaşa da baksanız Türkiye'nin önümüzdeki dönemde en büyük problemlerinden bir tanesi. Fakat ben Sağlık Bakanlığının bütçe kompozisyonuna baktığım zaman, mesela bu, yaşlanmayla ilgili, yaşlı hizmetleriyle ilgili, geriatriyle ilgili daha fazla kaynak, daha fazla vurgu yapılması gerekiyor. Yani bizim bu gerçeği artık kabul edip bu gerçeği kabul ettikten sonra Sağlık Bakanlığının harcamalarını buna göre yönlendirmemiz gerekiyor.

Şimdi, hızla yaşlanan nüfusumuz bizim politika duruşunda bir değişiklik gerektiriyor mutlaka ve genç ama hızla yaşlanan nüfusumuza baktığımız zaman, bizim önümüzdeki dönemde, Sayın Bakanım, sağlık harcamalarını mutlaka artırmamız lazım. Bugün, hadi, biz bir önerge verdiğimiz zaman kabul edilmiyor ama AK PARTİ'li ve Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlar deseler ki "Yaşlı bakım hizmetlerine, geriatriye bizler bu bütçeden daha fazla kaynak ayrılmasını istiyoruz." biz "Kabul." diyeceğiz. Hadi gelin, yaşlı bakım hizmetlerine, geriatriye, bunlarla ilgili hizmetlere daha fazla ödenek ayıralım çünkü Türkiye'nin daha fazla kaynak...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Kaynağıyla beraber getireceksin ama.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Ha, tamam, kaynağı bizim yaş almış vatandaşımıza bulamıyorsanız...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Öyle bir şey değil.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Bir dakika, tamam.

Kaynağı bizim yaş almış vatandaşımıza bulamıyorsanız, tamam, bunu da Meclis tutanakları not etsin.

Şimdi, nitekim, önümüzdeki dönemde sağlık harcamalarımızın millî gelire oranına baktığımız zaman bizim bunu mutlaka arttırmamız lazım. Bakın, 3,7'ye düşmüş durumda; bunu artırmamız lazım çünkü Türkiye demografik fırsat penceresinden çıkıp yaşlandığı zaman kronik rahatsızlıklarda bir artış olacak. Bu kronik rahatsızlıklarda artıştan daha ziyade bizim koruyucu hizmetlere, sağlık hizmetlerine daha fazla kaynak ayırmamız gerekecek. Bakın, bizim zaman içerisinde yaşlanmayla beraber daha fazla harcama yapmamız gerekirken biz, maalesef, sağlık harcamalarında şu anda OECD sonuncusuyuz. Hangi OECD sonuncusuyuz? Yüksek gelirli gruplar. Peki, Türkiye, sizin AK PARTİ'deki Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'a göre bir yüksek gelirli ülke mi? Evet, yüksek gelirli ülke.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Almanya'da kaç para, Amerika'da kaç para?

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Bakınız, Sayın, Güneş burada bütün veriler var.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Satın alma paritesine bakacaksın Hocam.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Ben nereye bakıyorum Sayın Güneş? Bana şundan sonra, satın alma gücü paritesini bir açıkla, bir cümleyle açıkla "Tamam, bütün sunumumu geri çekiyorum." diyeceğim. Satın alma gücü paritesine göre bakıyorum.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Amerika'da...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İsmail Bey, karşılıklı, lütfen... Lütfen, sunumunu bitirsin.

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Sonra girin konuya ya, dinliyoruz.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Ya, yapmayın, gözünüzü seveyim. Bakın, doğru soru burada şudur...

ERHAN USTA (Samsun) - Millî gelir oranı verdiği zaman, o senin dediğin kaybı gideriliyor; mutlak rakam olsa senin dediğin olabilir.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Orana bakıyoruz Sayın Güneş.

Bakın, buradaki doğru soru şudur... "Türkiye'nin yaşlanma problemi için doğurganlık oranını nasıl artırırız?" sorunu değildir mesele, bunu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında da söyledik. Her ailenin özgürce ve endişe etmeden çocuk sahibi olabileceği bir ortam yaratırsak doğurganlığımızı artırırız yani bizim bir açıdan da Sağlık Bakanlığını ilgilendiren bir şeydir bu. Asıl hedefimiz, nüfusun miktarı değil nüfusun kalitesidir; toplam nüfus içinde kaç kişinin sağlıklı yaşadığı ve kaç kişinin çalıştığıdır yani herkesin çok sayıda çocuk yapması değil, her çocuğun, doğan her çocuğun eşit şartlarda hayata başlamasıdır. Bunu sağladığımız zaman zaten Türkiye yaşlanma problemini de iş gücü problemini de halleder. Ne yapmamız lazım? Çocuk sayısını değil, çocuğun yaşam kalitesini desteklememiz lazım. Nakit destekler yerine her aile için erişilebilir, kaliteli çocuk bakım ve eğitim sağlık hizmetleri sunmamız lazım ve çocuk başına desteklerin gelir düzeyine göre kademelendirilmesi lazım. Bilinçli ebeveynlik programlarının mutlaka hayata geçirilmesi gerekiyor.

Şimdi, bir başka şey daha var, tabii ki daha önceki çok değerli konuşmacılar bahsetti. Bizim nüfusumuza göre hekim sayımız yetersiz ama hekimlerimizi de maalesef tutamıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Ek süre istiyorum Sayın Başkan.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Bakın, Türk Tabipleri Birliğinden iyi hâl belgesi alan hekim sayısına baktığımız zaman artış var. Türkiye'de Arjantin ve Peru'dan sonra bin kişi başına hekim sayısına baktığımız zaman da düşme kaydediyor.

Şimdi, Sayın Bakan, bir problem daha var. Buraya baktık şimdi, bin kişi başına hekim sayılarının illerine baktık. Biz hep burada bölgesel kalkınmanın neden bütçeden daha fazla pay almadığını eleştiriyoruz. Burada da baktığınız zaman, 2019-2024 arasında zaten hekim sayısı fazla olan yerlere daha fazla hekim koymuşuz. Yani ortalamanın altında kalan 56 il var, bunların çoğu güneydoğuda ve burada özellikle 3-5 yaş arası çocuk sayısı nüfusun yüzde 34'ü. Dolayısıyla bizim daha doğru bir sağlık planlamasını yapmamız için hekim sayısını ve sağlık programlarını bu bölgesel kalkınmayla uyumlu bir şekilde yapmamız gerekiyor.

İki tane daha nokta var, bu da önemli. Bir tanesi tütün kullanımı, şimdi, siz sigarayı bırakma ve obeziteye karşı bir kampanya başlattınız; destekliyoruz. Ben sigara içmiyorum ama oğlum içiyor ve çok üzülüyorum. Türkiye, maalesef, tütün kullanımının küresel ortamın üzerinde olduğu ülkelerden bir tanesi; baktık, Sayın Bakan, daha doğrusu Dünya Sağlık Örgütü ve TEPAV'ın hesaplamaları var. Biz sigarayı nasıl bıraktırırız? Politikanın sert olması değil, etkin olması önemli. Yani bakın, mesela, burada, bu 3-4 tane kriterden zayıf mücadele diyebileceğimiz ülkelerde etkin bir politika izlediğiniz zaman politikalar sigarayı bırakmakta daha etkili oluyor; sert bir politika doğru sonuç vermeyebiliyor. O bakımdan burada mutlaka bir etki analizini iyi yapmamız lazım.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen, tamamlayalım. Ben fazla süre verdim ki...

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tamamlıyorum, biliyorum, çok teşekkür ederim.

Son bir şey de şu: Bunu Ticaret Bakanlığında dile getirdik, Türkiye'de elektronik sigara kullanımı yasak. Peki, bu yasak gerçekten sigara kullanımını azaltıyor mu, hayır azaltmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Üstelik siz mücadele etmediğiniz, düzenlemediğiniz bir alanı kontrol de edemiyorsunuz. Burada sadece vergi kaybı olmuyor, çok ciddi anlamda dışarıdan buraya sağlıksız ve elektronik sigara giriyor. Bu konuda da mutlaka Ticaret Bakanlığıyla koordineli çalışmanız lazım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.