KOMİSYON KONUŞMASI

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, kıymetli Komisyon üyeleri, Bakanlığımızın değerli mensupları; hepinizi Kahramanmaraş -bir deprem bölgesi- Milletvekili olarak, bir fizik tedavi uzmanı, tıp mensubu olarak saygıyla selamlıyorum.

"Hekimden sorma, çekenden sor." demişler çaresini dertlerin, başımdan geçen on ay önceki bir sağlıkla ilgili sorunumu anlatarak başlamak istiyorum. Hafif bir göğüs ağrısı, Eskişehir yolu üzerindeki çok katlı bir hastaneye başvuru, acil tıp uzmanı sadece "d-dimer" dediğimiz -hafif karaciğerimde de sorun var- onun yükselmesiyle olan bir durum karşısında "Sizin hemen radyoopak CT'le akciğerinize bakmak zorundayız." dedi ve o radyoopak maddeyi aldım. Akabinde kardiyoloji uzmanı iki saat sonra "Hafif EKG değerlerin de oynanmış, yarın sabah da kalbine gönderelim." dediler. Kalp CT'si çektirdiler ve ertesi gün öğlen aspirinle gönderildim. Bir milletvekili olarak bunları yaşıyorum. Dört gün sonra...

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - "Check up" yapılmış, daha ne istiyorsun?

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Ya, bu nasıl iş, bu nasıl iş ya! Sonunu bekler misiniz ya!

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - D-dimerın yükselmiş, doktor değil misin?

ALİ KARAOBA (Uşak) - Bir devamını bekleyin doktor hanım ya!

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Acil bir durumdan bahsediyor, "check up" mı ya bu?

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Ya, d-dimerı yükselmiş, araştırıyorlar, bundan daha doğal ne olabilir, her doktor bilir.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri, lütfen laf atmayalım birbirimize.

Sayın Karatutlu, devam edin.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Evet dört gün sonra on saat arayla iki kez radyoopak madde verilen damarımın 10 santim aşağısı ve 10 santimi yukarısında trombüs oluştu. Dört gün sonra aynı hastaneye geldiğimde, dört gün önce hastaneye girişimde hemoglobinim bakılmadığı görüldü. Hemoglobinim bakılmamıştı, hemoglobinim 18,5'tu, 18,5'tu ve ben dedim ki: Bir ünite bir kan alın da rahatlayayım. Hiçbir şeyim değişmemişti ama almadılar çünkü ücret alamayacaklardı. Ben hızlıca uçağa atlayıp Maraş'a geldim, Sütçü İmam Üniversitesinde bir ünite kan aldırdım, on gün boyunca kan sulandırıcı clexane yaptılar. "Yahu, arkadaş sen de ne oldu, biz sana bunu verdik ama senin trombüsün ne oldu?" diye arayan, soran hiçbir kimse olmadı. Sadece bir ünite kanla, bir hemoglobin bakmayla bu işler yapılacakken hastanede hemoglobin bakılmamış. Daha sonra geldim, ne kadar ücret alındığını TBMM'den öğrendim, 80 bin TL'ymiş. Bugün o radyoopak maddelerin kronik etkilerini taşıyorum elimde. Durmadan bacağımda, ellerimde bu kaşıntılarla, bu lezyonlarla yaşıyorum Doktor Hanım.

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Abartma, abartma! Psikolojik olabilir mi?

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Doktor Hanım, anlıyorsanız...

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Anlıyorum, psikolojik de olabilir.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Bence o sorun sizde olabilir diye düşünüyorum.

ALİ KARAOBA (Uşak) - Siz psikiyatrist misiniz, çocuk doktorusunuz ya!

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Muhtemelen sizde, Mecliste de aynı şekildesiniz, burada da aynı şekildesiniz.

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Ben psikiyatrist değilim ama bence psikolojik de olabilir, bir psikiyatriye gidin.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Dolaylı saygım olan kişi olmasa şu anda neler söyleyeceğimi size söyleyebilirim.

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Söyle, söyle, çekinme!

ALİ KARAOBA (Uşak) - Doktor Hanım, meslektaşınızı niye suçluyorsunuz, ayıp yani!

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Öztürk...

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar...

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Her doktor bilir yani her doktor bilir bunu!

ERHAN USTA (Samsun) - Ya, başından geçen olayı anlatıyor ya, niye buna müdahil oluyorsunuz!

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Psikiyatri de bir anabilim dalı, psikiyatri de bir anabilim dalı!

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Öztürk...

ALİ KARAOBA (Uşak) - Siz çok güzel bilgiler verdiniz Doktor Hanım!

Kaşıntın varsa psikiyatriye git diyor Doktor Hanım!

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, sabahki program o kadar ortalık güzeldi ki yemeğimizi yedik, çok güzel işler geçiriyorduk ya... Bu nasıl bir iş ya, Allah aşkına ya!

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - 2 psikiyatrist annesi, 1 psikiyatrist eşi olarak psikiyatriyi önerebilirim yani bu, gayet doğal!

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - O zaman, benim eşim mühendis, ben de deprem kontrolü yapayım!

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Yap!

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Yapalım, senin mantığına göre öyle!

ALİ KARAOBA (Uşak) - İşte, ülke bu yüzden böyle, sizin yüzünüzden!

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Psikiyatri de bir anabilim dalı!

ALİ KARAOBA (Uşak) - Kaşıntı için oraya gidin diyorsun!

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...

Sayın Karaoba...

ALİ KARAOBA (Uşak) - Ama böyle bir müdahale olur mu, oraya söyleyin! Eşit davranmıyorsunuz burada Başkanım ya!

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Nasıl davranayım Sayın Karaoba? Bir gelin, söyleyin, nasıl davranayım? "Sayın Öztürk..." diyorum.

ALİ KARAOBA (Uşak) - Geliriz, onu da söyleriz Başkanım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ne yapmamı istersiniz başka?

Arkadaşlar, burada birbirimize söz atmayalım.

Sayın Karatutlu, devam edin.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Arada bir Doktor Hanım girecekse, biz bırakalım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yok, girmeyecek, girmeyecek.

Buyurun.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Tabii, Sayın Bakan sağlıkta dönüşüme kadar indi, 2002 ile 2025 arasını kıyasladı. Ben de mensubu olduğum o dönemde 2007'ye kadar Sağlık Bakanlığında Sağlık Müdür Yardımcılığı, başhekimlik yaptım. O dönemdeki Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın ividiği diviğini bilen, neler olduğunu bilen, o dönemdeki sağlık sorunlarının da gerçekten olduğunu bilen bir hekim olarak rahmetli babamı baypas için Kahramanmaraş'tan getirip SSK Dışkapı Hastanesi'nde o kuyruğu görünce tıp fakültem olan Eskişehir'e götürmeyi planlayan -o kuyrukta olmamak için hocalarıma- o dönemde bunları da yaşayan biriyim. Tabii ki dönüşüm gerekiyordu ve bu dönüşümle ilgili birtakım işler yapıldı bu yirmi üç yıl boyunca. Dediğim gibi, AK PARTİ Hükûmeti o dönemde etkin ve verimli bir sağlık uygulamasıyla karşı karşıya gelmedi. Hemen hemen tüm verilerle, gerek OECD ülkeleriyle gerekse kendisinden sonra, gerideki sağlık verileriyle kıyaslandığında o zaman geri durumdaydı; koruyucu hekimlik, tedavi edici hekimlik noktasında yaygın problemler vardı.

Aslında -1994 yılında Urfa'da Sağlık Müdür Yardımcısıydım- 1. ve 2. Sağlık Projesi diye Dünya Bankası destekli, 240 milyon dolarla desteklenmiş bir projeyle başladı bu iş. O projede de aynı şekilde sağlık sigorta sisteminin birleştirilmesi, aile hekimliğinin oluşturulması gibi birtakım konular vardı ama ben Urfa'dan biliyorum, o dönemde gelen parayla beş yıldızlı otellerde toplantılar yaptık, efendim, bize 15-20 litre mazot yakan araçlar verildi zorla -Urfa için konuşuyorum- ve o paralar oraya harcandı, onun tabii ki farkındaydım. Şimdi, 2003 yılında Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın da başlattığı bu dönüşümde planlayıcı ve denetleyici bir Sağlık Bakanlığından bahsediliyor. Eğer olay planlıysa memnuniyetin düşmemesi lazım veya denetliyorsanız sorunların olmaması lazım. Ki kendimin de sorununu anlattım, belki bunlar bireysel diyebilirsiniz ama daha geçen hafta gördünüz, bir organofosfat zehirlenmesinden anlamayan veya ilgilenmeyen, bir göz dibi bakmayan, oftalmoskobu çekmecede sadece bir alet olarak gören bir hekim anlayışı oluştu ve bu tıp fakültelerini harıl harıl açtık. Madem planlıysak bu tıp fakülteleri açılırken Sağlık Bakanlığı neredeydi?

Onu geçtik, yine, bir sonra geleceğim, hekimlerin değerlerini düşürme adına sağlık meslek mensuplarına verdiğiniz Klinik Açma Yönetmeliği'nde de "Yahu arkadaş, 70 bin fizyoterapist nereden çıktı?" Sağlık Bakanlığı yirmi yıl boyunca dememiş. "50 bin diyetisyen nereden çıktı?" dememiş. Bingöl'e, Bitlis'e, Iğdır'a, Iğdır'a bakın, 3 doktor fizyoterapist var, 3'ü de özel mezunu, 3'ü de özelde mastır yapmış, 3'ü de özelden doktora yapmış, Iğdır'daki fizyoterapist hoca şeyi bu kadar. Bu insanlara siz ne yaptınız? Bir gecede dediniz ki, on beş yıldır markette çalışıyordu, on beş yıldır pazarlamacılık yapıyordu bu çocuklar. "Gelin bakalım, açın." Bugün hukukta bile yeterlilik sınavı geldi. En son yapılan yeterlik sınavında yüzde 23 başarı geçemiyor hukukçular o basit avukatlık yeterlilik sınavını ama biz bunlara yapmadık. "Gelin arkadaşlar açın." dedik şu anda ve bunların tedavi için hekimlerin gönderdiği, sorumlu kim olacak? Bir sonucu olduğunda bunların yasal olarak sorumluları kim olacak? Bilmiyoruz. Ben bir fizik tedavi doktoru olarak bir fizyoterapiste göndereceğim ve diyeceğim ki: Buyurun. Peki, Sayın Bakanım, siz cerrahi olarak opera ettiğiniz bir hastayı yarın bir gün sağlık meslek mensubu cerrahi teknisyeni de "Bana da ver." diyecek, öbürü de "Bana da ver." diyecek diş teknisyeni "Ben de meslek mensubuyum." diyecek ki bunun arasında altı yıllık seçtiniz master yapanları, klinik psikologları, dört yılı seçtiniz, iki yıllıkları da koydunuz ve bunun yolu açıldı şu anda. Ortalık merdiven altıydı, merdiven üstüne çektiniz, doğrudur ama ben bir muayenehane çalıştırmış bir hekim olarak, üç yıl boyunca sağlık müdürlüğünün denetim elemanlarının yetersiz olduğunu gördüm; dostlar alışverişte olsun denetimiydi ve bugün sahaya binlerce insanı salmayı planlıyorsunuz. Bunun bir nedeni tabii ki sayısal anlamda çok yüksek Bakanlığa geliyorlar, duyuyoruz lobi üstüne lobi "Aman öldük, aman bittik." bunları susturmak gerekiyordu ama öncelikle bunların sayısını azaltması gerekiyordu, sayısının azaltılması geliyordu. Bir noktada hekimlerin değeri düştü. Niye ucuzlatacaklar? Yarın bir gün bilmiyor, psikologla psikiyatri ayırımını fizyoterapistle fizik tedavi uzmanı ayrımını halkın yüzde 80'i bilmiyor, hekimler bilmiyor ama siz bunlara bu şeyi verdiniz. Ben görüyorum MR kaldırıp bakan bir fizyoterapist MR dersi mi aldın? Hayır ama hastaya bunu yapabiliyor. Dolayısıyla, bu tür planlama olayında ve denetleme olayında sık sık sorunlar çıktığına biz rastlıyoruz.

Tek çatı altında genel sağlık sigortasının toplanması, doğrudur, toplandı ama ne oldu? Yine, başımdan geçen olay, Eskişehir'de uyku laboratuvarına girdim, nihayet uyku apnesi olduğu söylendi ve bana bir cihaz da verildi. Cihaz la Meclise geldim. 35 bin liraymış, 5.900 lira ödüyoruz, 5.900 lira ödüyoruz. Dolayısıyla, artık genel sağlık sigortasını istediğiniz kadar birleştirin, ayrıştırın vesaire, bunların hiçbir zaman yeterli olmadığını bu, ben kıymetli vekilim gibi sadece Sağlık Bakanlığını suçlamıyorum; bu üç ayağın halk nezdinde, çalışan nezdinde ve organizatörü olan Sağlık Bakanlığı nezdinde de üçünde de sorunlar var. Bizim Bakanlık geldiğinde şirinlik olarak sağlıkta dönüşümdü, hasta odaklı sağlık sistemi. Hasta odaklı sağlık sisteminin dozunu ayarlayamazsanız şımarık bir hasta profiliyle karşılaşırsınız. "Bana bunu niye yapmıyorsun? Bana bunu niye yapmıyorsun? Bana şunu da yapacaksın."la karşılasın. Yapmadığınızda da "Bana bu raporu niye vermiyorsun?" Yapmadığınızda da şiddete uğrarsınız, "hasta odaklı" dendi çünkü. O şikâyet mekanizmaları çalıştırıldı ve sağlık personeli defansta geçti. Şu anda hekim dâhil olmak üzere defansif bir tıbbın sonuçlarını yaşıyoruz. Defansif bir tıbbın sonuçlarını yaşıyoruz çünkü niye? Ceza Kanunu'nda da bu, maalesef hekimlerin korunur tarafı kaldırıldı. Bu sebeple, insanları "Bir sonraki basamağa nasıl atabiliriz?"in "Başımdan nasıl savabilirim."in peşine düştüler.

Etkili sevk zinciri... Etkili bir sevk zinciri Isparta'da denendi zamanında. Öyle bir hızla geri çekildi ki, etkili sevk zincirini bu aile hekimliği mantalitesiyle ve bu halk mantalitesiyle yirmi üç yıldır yapılamadığı gibi bir yirmi üç yıl daha yapılamaz diye düşünüyorum.

İdari ve mali özerkliğe sahip sağlık işletmeleri. Şimdi, bundan kasıt şehir hastaneleri mi bilmiyorum ama geçmişte Sağlık Bakanlığı denedi, Kamu Hastaneleri Birliği, Sağlık Müdürlüğü, Halk Sağlığı Birliği binlerce idareciyi tasfiye ettiler, araştırmacı kadrosuna aldılar, ondan sonra üç beş yıl sonrasında da "Biz yanlış yaptık, geriye gidiyoruz." Kamu Hastane Birliklerinin o dönemki taslağına baktığımızda bağımsızdılar ama Mecliste ne oldu? Her zamanki olduğu gibi mülki idare sulandı. Türkiye'nin en büyük sorunlarından biridir. Uzun dönemde tartışırız, mülki irade sulanınca işin içerisine olay hekimin, doktorun kontrolünden çıktı ve Kamu Hastane Birlikleri maalesef başarılı olamadılar.

Şimdi, "Güler yüzlü bir sağlık personeli ve sağlık sistemi kuracağız." dendi. Bilmiyorum, muhatap olanlar ne derece güler yüzle karşılaşıyorlar. Özellikle Covid'den sonra, biliyorsunuz, personelde bir sıkıntı oluştu. "Bir an önce başımdan gitsin." tavrıyla hastalara mekanik olarak yaklaşmaya başladılar ve bunun sonucunda da şiddete eğilim karşılıklı oluyor. Şiddete eğilim karşılıklı oluyor. Bunu yaşadıklarımdan anlatabilirim ama doktor hanım araya girmemesi için anlatmayacağım bu konuları. Dolaysıyla...

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - İçinde kalmasın, anlat.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Yok, yok. Onları hocama anlatacağım inşallah. Evet, bunu da söyledik.

Şimdi, sağlıkta dönüşümün ana unsuru neydi biliyor musunuz? Sağlıkta dönüşümün ana unsurlarından, eksiklerin biri sağlıkta görüşüm yoktu. Allah selamet versin, Recep Akdağ da böyleydi. Ben Bakan Bey'le randevu alamayınca geçen sene şu kitapları getirmiştim, demiştim ki: "Etik" kitabı, ve "Halkla İlişkiler ve İletişim" kitabı. İletişim kur bizimle diye. Telefonunu vermişti ama cevap alamamıştık Ömer'in dediği gibi. Ben ekledim, şu "Siyaset ve Psikoloji"yi de ekledim çünkü Bakanlığın bunu alması lazım. Tamam, Türkiye sadece iktidar milletvekillerinden oluşmuyor, muhalefet milletvekillerinden o zaman...

SAĞLIK BAKANI KEMAL MEMİŞOĞLU - Çıkart bir kitap yaz da, ondan sonra görüşelim.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Yok, gene sizinkini de okuruz Sayın Bakanım yani öyle bir kitaplara karşı şeyim yok ama şu var: Bu, hani ben o zaman kibir diye düşündüm şimdi yanlış tanı diyorum. Bu korku var bürokratlarda, bunu atmamız lazım. Onun için de "Siyaset ve Psikoloji"yi getirdim. Korkuyu atmamız lazım. Sonuçta bizimle resim vermeyebilirsiniz bizle sıkıntı ama benim derdim neydi? Benim derdim deprem bölgesi milletvekiliyim, sağlıklı planlamayla ilgili, Maraş'la ilgili birkaç şey söylemekti. Ondan sonra, siz biliyorsunuz, MHP milletvekili 2 kere, AK PARTİ milletvekilleri de 3 kere -sayıyorum, çetele de tutuyorum- görüşme yaptınız. Allah selamet versin, sorun değil ama şu var: Rahmetli Aziz Fuat Göksel tıbbi deontolojiyi öğreten bize. Biz hâlâ safız diye düşünüyorum. Hekimler arasında abi kardeş ilişkisinin olduğuna her zaman inanan insanlardanız. Şimdi, tabii ki en büyük sorunlardan biri neydi? En büyük sorunlardan biri bu görüşmeler olmuyor, hekimlerin temsilcileriyle, sağlık temsilcileriyle bir kota uygulanıyor. "Yahu, sen Tabip Odası Başkanısın." Bu bağnaz tutumu ben nasıl yaşadım? 2010 yılında Maraş Tabip Odası Başkanıyım, aynı zamanda AK PARTİ İl Başkan Yardımcısıyım, Recep Akdağ'dan randevu alamadım. "Bu Tabip Odası Başkanı" Kafasında bir şeyin sinyali atıyor. Ya kardeşim, biz seni destekleyen odalardandık ama olmadı, onu da sizde olduğu gibi üç ay bekledim. Bu bakanlarda böyle bir şey oluyor. En sonunda sizden önceki Bakanlımız üç ay bekleyince 4'üncü ay verdi nedense. Bunu da belirtmek isterim.

ERHAN USTA (Samsun) - Verir vermez de gitti her hâlde.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Verir vermez gitti tabii yani.

ERHAN USTA (Samsun) - O yüzden vermiyor.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Simdi, şunu söylemek isterim: Bana göre, sağlığın göstergelerdeki o yükselişteki inişe geçmek ve stabilize olmanın ana unsurlarından biri de bir sağlık yöneticiliği yapmış biri olarak bu sendika dediğimiz virüsün sağlık yönetiminin içerisine soktuğu yanlış uygulamalar. Bu virüsten Sağlık Bakanlığı hızlı bir şekilde kurtulmalıdır. Geçen yılki verilere göre, Kahramanmaraş'ta atanan 120 sözleşmeli sağlık yöneticisinin 105'i SAĞLIK-SEN'in üyesi, delegesi, yöneticisiydi. Bundan bir an önce kurtulmanız gerektiğini düşünüyorum.

Sağlıkta kalite ve akreditasyondan bahsettiniz, amenna, özel hastane de işlettim, özel hastanede yönetici oldum, pardon, işletmedim. Gelirler, güzel bakarlardı kalitenin 100 tane maddesine. Ben de diyorum ki: Yüreğiniz yetiyorsa dışarıdan bir hizmet satın alın, devlet hastanelerinde de kalite akreditasyonunu iç şekilde değil de dış şekilde yapalım. Akılcı ilaçtan bahsettiniz; eczaneler şikâyetçi, medikaller şikâyetçi.

Onun dışında, birkaç cümle de Kahramanmaraş'tan belirtmek isterim. Tabii ki Kahramanmaraş depremi yaşadı; 2 tane özel hastane, 2 tane devlet hastanesi yıkıldı. Gelme nedenlerimden biri şuydu: 2006'da bir fizik tedavi hekimi olarak "Necip Fazıl'ı yanlış yere yapıyorsunuz." diye yalvardım, hem fay hattıydı hem de vatandaşa uzak bir yerdi ama dediğim gibi, her şeyi bilen bürokrasi dinlemedi, depremde yıkıldı. Şimdi, aynı şekilde, Allah aşkına, şu ilçelere hastane yapma şeyinden vazgeçin. Artık "ulaşım" denen bir şey var ve mesafe hızlıca kapatılıyor. Siz, 20 kilometre ötedeki Türkoğlu'na 120 yatağı yapıp 20 kilometre yanındaki yere 400 yataklı Maraş Devlet Hastanesini yaparsanız Türkoğlu işlemez, yanında 400 yataklı var, arabası olan oraya gelir. "Ama biz istiyoruz." diyor, istek olabilir, imkân da olabilir ama o ihtiyaç mı? 3İ'nin ihtiyaç kuralını sizin tespit etmeniz lazım Bunu neyle tespit edeceksiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) -

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Başkanım, kaç dakika veriyorsunuz?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - İki, herkese aynı.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Başkanım, meşgul edildik, onu belirtmek isterim.

Şu anda MHRS'ye girdim, Kahramanmaraş'tan KBB için gün almak istedim, 2 Aralığa verdiler, şu anda verdiler, aynı şekilde, cildiye için almak istedim, 1 Aralığa verdiler. Onu da "Kahramanmaraş'ın bütün hastaneleri" dedim, bakın, sadece merkez demedim; KBB 2 Aralıkta, cildiye 1 Aralıkta; onu da söylemek isterim.

Onun dışında, ben bir deprem bölgesi ve fizik tedavi uzmanı olarak beklerdim ki deprem bölgesine bir psikolojik rehabilitasyon merkezi açılsın. Oradaki yüzlerce ampüstayonlu, yüzlerce sakat kalmış çocuklar görüyorum, oraya, deprem bölgesine bir fizik tedavi merkezi açılsın. Bunları anlatacaktım, anlatacaklarım bunlardı çünkü niye? Muhakkak istişareden hayırlı işler doğardı ama olmadı. Kahramanmaraş'ın şu anda... Gidin, bakın, o 400 yataklıyı açtınız, Yörük Selim'deki eski hastaneyle yine alt alta, üst üste orada. Niye? Israr ediyorsunuz, Önsen'e büyük hastaneyi açıyorsunuz. Şöyle bir kuş bakışı haritada Önsen Devlet Hastanesi, 400 yataklı, 1.000 yataklı hastane, 400 yataklı hastane, Necip Fazıl Hastanesi ve Türkoğlu Hastanesi 5'er kilometre arayla; yazık yani bu imkânlara yazık, Bakanlığın bu imkânlarına yazık. Siyasetçi, bürokrat, ya, Allah aşkına bunu anlamıyor, ben bunu... Hani, Maraş tabiriyle yüzümü şey yaparaktan Maraş'ın en önemli AK PARTİ milletvekiline gittim, dedim ki bir doktor olarak size şu bilgiyi vermek zorundayım, bunları bunları yapın ama dediğim gibi, siyasetçiler, bürokratlar... Özellikle siyasetçilere, onlara bir gecede vahiy iner, her türlü bilgiyle donanımlanırlar; doktorluğu bilirler, mühendisliği bilirler, her şeyi bilirler veya kale almazlar. Velhasıl, son...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)