KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli hazırun; iktidarınızın 2026 yılı için açıkladığı tükeniş bütçesinin bırakın eğitimde nitelikli dönüşüm yaratmayı, sistemin en temel zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılamaktan uzak olduğu ortadadır. Öncelikle belirtmek isterim ki 10 Kasımı ara tatile denk getirerek Atatürk'ü çocukların hafızasından silmeye çalışıyorsanız nafile yere çabalıyorsunuzdur. Bu millet cumhuriyetin kurucusuna sahip çıkmayı hiçbir takvim oyununa bırakmaz. Bunu tesadüf diye geçiştirme gayretinizle kimseyi kandıramazsınız. Sayın Bakan, her yıl "Eğitime en büyük payı ayırdık." ezberini tekrarlıyorsunuz ama bütçe millî gelirin yüzde 5'lik OECD ortalamasının yarısına bile ulaşmıyor. Bakanlık bütçesinin yüzde 83'ü zorunlu giderlere harcanıyor yani öğrenci, öğretmen ve okulların gerçek ihtiyaçlarına neredeyse hiçbir katkı sağlayamıyor. Türkiye'de öğrenci başına harcama ilköğretimde 3,9 bin dolar, OECD'de 10,8 bin; ortaöğretimde 3,9 bin dolar, OECD'de 11,9 bin; yükseköğretimde 7,6 bin dolar, OECD'de ise 15 bin dolardır. OECD'yle aramızdaki fark uçurum olmuştur.

Sayın Bakan, eğitimde kritik kararlar uzman olmayanlarca alınırken her yeni yönetim öncekinin hedeflerini rafa kaldırıp sanki ilk kez yeni hedefler açıklıyor havasında. Bu hedefleri takip eden bir sistem var mı ya da kenarından bile geçmeyenlere hesap soran bir mekanizma? Mevcut Bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı eğitim kurulunda kaç eğitimci var? Yeni yol haritası açıklanıyor "2030'a doğru Türk Yükseköğretimi" deniyor. Peki, bu defa farklı olacak mı? Önce şunu açıklayın: Tek öğrencinin bile tercih etmediği bölümleri açmaya devam edecek misiniz? Kalitenin dibe vurmasına hâlâ seyirci kalacak mısınız? Yüz binlerce boş kontenjan ve işsiz mezun gerçeğini görmezden gelecek misiniz? Sahte diplomalara müdahale edecek misiniz? Sayın Bakan, gerçek şu ki üniversite sayısını artırdınız ama kaliteyi yükseltemediniz, eğitimin ve diplomanın itibarını yerle bir ettiniz, bilim üretemediniz, üniversiteleri kalkınmanın lokomotifi hâline getiremediniz. Aksine, siyasi baskı gölgesinde üniversiteleri bilimin değil, biatın merkezi hâline dönüştürdünüz. Akademisyenlerden idari personele herkesi güvencesiz, düşük ücretli ve baskı altında bıraktınız. Hatadan dönme gibi bir erdeminiz de yok. Köy Enstitülerini hatırlayın; sorgulayan, üreten, sorun çözebilen, halkıyla bütünleşen, memleketine sahip çıkan ve Cumhuriyet değerlerini özümseyen bir nesil mi, yoksa her söyleneni sorgusuz kabul eden itaatkâr bir kuşak mı? Siz eğitimde neyi başardınız? Geçen hafta kaybettiğimiz Alperen'in ardından, dün Şanlıurfa'da, 15 yaşında, çırak olarak çalışmak zorunda kalan evladımızın atölyede işkenceyle öldürülmesi yalnızca bir suç değil, hem derinleşen yoksulluğun hem de çökmüş eğitim politikalarının korkunç sonucudur. Yirmi günde 10 evladımızı kaybettik ancak bu bütçede çocuk işçiliğini durduracak tek bir adım bile yok. 4+4+4 uygulamasında geldiğiniz nokta ise tam bir kaos. Deneme-yanılma politikasıyla mezun ettiniz ama işsiz bıraktınız. Okul öncesinden doktoraya kadar bütüncül plan yerine sistemi yamalı bohçaya döndürdünüz. Pedagojik dengeler altüst, 42.500 sınıf öğretmeni norm fazlası oldu. Bugün aynı hatayı tekrarlıyorsunuz. Artık güvenle çocukları gönderecek devlet okulu bulmak şans oldu, özel okullar ise lüks.

Sayın Bakan, Millî Eğitim Akademisiyle yılların akademik deneyimini yok sayıyor, süreci ideolojik bir eleme mekanizmasına çeviriyorsunuz. Bugün milyonlarca öğretmenimizin gözü kulağı burada; otuz yıl çalışıp emeklilikte açlık sınırına yakın bir maaşa mahkûm ediliyorlar, ek dersleri emekliliğe yansımıyor, norm kadro açığı ise her yıl büyüyor. Tek tip kadro, haklı zam, refah payı, bir maaş ikramiye, aile birliği ve tüm desteklerle eğitim emekçisinin haklarını teslim etmelisiniz.