| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .11.2025 |
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hepinizi selamlıyorum.
Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığına bütçeden ayrılan pay ve bunun harcama dağılımı yani Bakanlığın içerisindeki harcama dağılımı her sene tartışma konumuz ve biz her sene Bakanlığın politikalarının ve bütçe tercihlerinin eğitim hakkını aşındırdığını, çocukları ve eğitim emekçilerini ne yazık ki büyük bir krize sürüklediğini ifade ediyoruz. Bu sene de bunu söylemek durumundayız, üzgünüz, yani bu ne yazık ki aynı durumun, eşitsizliğin daha da derinleştiğini gösteriyor. Sistemin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ideolojik ve insani olarak da derin bir çöküşe doğru sürüklendiğini görmekteyiz Sayın Bakan.
Şimdi, 2026 yılı bütçe teklifinde MEB'in bütçesi toplam merkezî yönetim bütçesinin yüzde 10'una tekabül ediyor. Bu oldukça büyük bir oran gibi görünüyor ama dağılıma baktığımız zaman bunun çok büyük bir kısmı personel giderlerine gidiyor ve ne yazık ki yatırım giderlerine ayrılan pay giderek düşmekte. Yatırım giderlerine ayrılan payın düşüyor olması da eğitimdeki eşitsizliğe, eşitsizliğin derinleşmesine aslında göz yummak demek. 2026 yılı için MEB bütçesinde yatırımlara ayrılan pay oranı sadece yüzde 8,25; oysa bu oran 2002'de yüzde 17,8 düzeyinde, yani her yıl artması gerekirken ne yazık ki şu anda yüzde 8,25 gibi bir orana gerilemiş. Şimdi, kamusal haklara ayrılan bütçelerin daraltılmasıyla beraber okullaşma oranlarındaki geriye gidişler, lise çağındaki çocukların okul dışı kalmasındaki artış, özel okulların oranlarındaki artış ne yazık ki eğitimde yaşanan sınıfsal kırılmayı gözler önüne seriyor hatta buna "yarılma" bile diyebiliriz, yani o kadar derinleşmiş durumda.
Şimdi, bu bütçe yetersiz. Eğitim alanında yaşanan ekonomik sorunlar ve okullarda yaşanan temizlik ve hijyen sorunu artık kronik hâle gelmiş durumda. EĞİTİM-SEN'in de belirttiği gibi, okullarda yaşanan temizlik krizi, öğrenci yoksulluğu ve beslenme problemleri gibi en temel sorunlar ne yazık ki çözümsüz kalıyor. Sayın Bakan, okullarda temizlik görevlisi yok, okullarda güvenlik görevlisi yok ve ne yazık ki bunlarla ilgili, istihdam yaratmakla ilgili bir çaba yok çünkü enflasyon ve düşük ücretle ilgili bir istihdam yaratmak istediniz fakat bu esnek ve güvencesiz koşullarda da kimse çalışmak istemiyor. 60 bin okula toplamda 49 bin temizlik personeli istihdamı yapıldığı düşünüldüğünde her okula bir temizlik görevlisi bile düşmüyor totalde baktığımız zaman. Birçok okulda temizlik görevlisinin ücretinin velilerce karşılanıp hatta okullarının kapısında velilerin nöbet tuttuğu bilgisi var EĞİTİM-SEN raporlarında. Geçtiğimiz yıl uygulanan İş Gücü Uyum Programı ise kısmi zamanlı çalışma sistemi ve asgari ücretin dahi altında ücretle çalıştırma, istihdam etme meselesi de ne yazık ki... Yani iyi ki aslında, haklı olarak başarısızlığa uğradı, 12-13 bin liraya kimse çalışmak istemedi elbette. Ya, bu sorunu çözmenin bir tane yolu var; güvenceli ve kadrolu istihdam alanı açmak yani temizlik görevlisi ve güvenlik görevlisi istihdamı yapmak gerekiyor, buna bütçe ayrılması gerekiyor. Ayrıca, yine, bu yetersiz bütçeler nedeniyle kimi okullarda sıvı sabun bile bulunmamakta. Tuvaletlerdeki hijyen sorunu çok ciddi bir sorun. Ne yazık ki velilerin aktardıklarını aktarıyorum, benim de 12 yaşında ortaokula giden bir çocuğum var. Çocuklar tuvalete gidemiyor sabun olmadığı için, okulda tuvalete gitmekten imtina ediyorlar. Bir veli demiş ki: "Çocuğumu okula temyiz gönderip pis alıyorum. En büyük kaygımız hastalık." Bunu söyleyen veli Ankara'nın Mamak ilçesinde bir okula gönderiyor çocuğunu yani Ankara'nın, başkentin merkez göbeğinde bu yaşanıyorsa ben taşrayı düşünemiyorum, siz düşünün Sayın Bakan.
Yine, ben Diyarbakır'dan bir talep aktarmak istiyorum Sayın Bakan. Bağlar ilçesinde Mevlana Halit Ortaokulu depremde hasar gördüğü için yıkıldı ve ne yazık ki hâlâ bir okulu yok mahallenin. Mevlana Halit en yoksul mahallemizdir ve biz mahallenin talebini iletiyoruz. Mahalle yeni bir okul yapılmasını bekliyor.
Yine, engelli ve sığınmacı çocuklardan bahsetmek istiyorum. Engelli öğrenciler hâlâ sistemin dışında veya ihtiyaçlarına uygun koşullar sağlanmıyor. 2024 itibarıyla eğitime erişebilen engelli öğrenci sayısı yaklaşık 254 bin 705; 252 bin otizmli çocuktan sadece 21 bini eğitim alabilmekte. Şimdi, engelli çocukların neredeyse yüzde 90'ı nitelikli eğitime erişmekte zorlanıyor çünkü okulların büyük çoğunluğunun servisleri, merdivenleri, kantinleri, sınıfları, asansörleri engellilerin erişimine uygun değil ve öğretmenler engelli öğrencileri eğitim ortamına eşit düzeyde dâhil etme konusunda yeterli bilgi, beceri ve kaynağa sahip değiller. Bunun giderilmesi gerekiyor. Otizm spektrumu içinde olan ve öğrenme güçlüğü çeken çocuklar için öngörülen eğitim süresi ayda sadece 12 ders saati, üstelik Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Komitesi Türkiye'nin eğitim müfredatının özellikle matematik ve bilgisayar alanlarında engelli çocukların ihtiyaçlarına uygun olmadığını tespit etmiştir. Türkiye yüzde 60'la Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde ilkokuldan sonra engellilerin okulu bırakma oranlarında 1'inci sırada ne yazık ki. Erişilebilir olmayan toplu taşıma araçlarının evrensel normlara kavuşturulmaması bu çocukların ne yazık ki okullaşma oranını etkiliyor. MEB, 2026 bütçesiyle bu çocukların eğitim hakkını kâğıt üzerinde kalan bir vaat üzerinden çıkaracak mı Sayın Bakan? Bunu soruyorum size.
Öte yandan, UNICEF'in 2024 raporuna göre Türkiye'de yaklaşık 400 bin mülteci çocuk okul dışı kalmış durumda. Ekonomik krizin derinleşmesiyle beraber okul dışında kalma oranı yüksek seyretmekte. Mültecilerin yüzde 71'i yoksulluk sınırında yaşarken, bu çocukların dil engeli, çocuk işçiliği ve ulaşım sorunları nedeniyle okullaşma konusunda bariyerlere takıldığı tespit edilmiş durumda. Bununla ilgili de çözüm öneriniz var mı diye sormak istiyorum? Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalarken çocukların eğitim, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi dilini kullanma haklarını içeren 17, 29 ve 30'uncu maddelerine çekince koydu. Çocukların gelişim hakkının önünde engel olan bu çekinceler nedeniyle çocuklar kendi kültürlerine ait, kendi dillerine ait ürünlere ulaşamıyor, gelişimlerini sağlayacak olanaklardan yoksun kalıyor. "Orta dereceli okullarda seçmeli ders var." diye propagandası yapıldı yıllarca. Kurmanci ve Zazaki seçmeli ders olarak seçilebilmesine rağmen eğitim verecek öğretmen istihdamının sağlanmaması nedeniyle öğrenciler ana dilinde ders seçemiyorlar, Kürtçe dersleri seçmek isteyen öğrenciler seçmeli din dersine yönlendiriliyor. Üniversitelerde bu bölümleri bitiren öğretmenler atanmadıkları için şimdi bu bölümler ne yazık ki tercih edilmemek gibi bir durumla karşı karşıya. Dolayısıyla, burada ana dilde eğitim bilinçli ve ne yazık ki sistematik bir şekilde engellenmekte.
Eğitimdeki eşitsizlik nedeniyle yoksulluk en önemli meselelerden biri, hem eşitsizlik hem yoksulluk ne yazık ki bazı aileleri cemaat yurtlarına yönlendiriyor, mahkûm ediyor ve siz bu cemaat yurtlarını savunuyorsunuz Sayın Bakan. Denetimsiz bu yurtlarda istismar, şiddet ve ihmalle karşılaşıyoruz, sürekli gündemimize düşüyor ve bu suçların da üstü örtülmek isteniyor. Birgün gazetesinde bugün yayınlanan bir haber, İsmail Arı'nın haberi: Kayseri'de Süleymancılar cemaatine bağlı olduğu belirtilen Özel Mustafa Setenci Ortaöğretim Erkek Öğrenci Yurdunda 15 yaşındaki bir öğrenci Haziran 2024'te soğuk hava deposuna kapatılmış, akranları ve bazı yetişkinler tarafından darp edilmiş, tehdit edilmiş ve görüntüleri kaydedilmiştir; babası söylüyor bunları. Suç duyurusunda bulunmuş ve baba, çok uzun bir süredir oğluna işkence yapıldığını, küfür ve şiddetle tehdit edildiğini ve durumu kendisine söylemeye cesaret edemediğini belirtmiştir ve suç duyurusunda bulunmuştur. Şimdi, soruşturma sonucunda 1'i yetişkin, 1'i çocuk 2 kişi hakkında iddianame hazırlanırken o yurdun müdürü ve orada çalışan hiçbir yetkili hakkında kovuşturma yürütülmemiş, delil yetersizliği de gerekçe olarak gösterilmiş.
Sayın Bakan, sürekli savunduğunuz bu yurtlarla ilgili ya, tedbir... Hani, gerçekten sormak istiyorum: Daha kaç çocuğun hayatı karacak? İhmal, istismar, şiddet gibi pek çok durumla karşılaşıyoruz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Son bir konu var. Yine, Diyarbakır'dan İsmail Arı'nın bir haberi yine. Şimdi, okullarda, üniversitelerde öğrenciye ayrılmayan, eğitim emekçilerine ayrılmayan ödenek nelere harcanıyor? Diyarbakır'da deprem sonrası yıkılan Dicle Üniversitesi Rektörlük Binası yapılacak, 123 milyon liraya yeniden yapılıyor. Projede rektörün makamına banyo ile özel dinlenme odası eklenecekmiş. Şimdi, eğitimde temel ihtiyaçlar, öğretmen atamaları, okullardaki fiziki eksiklikler giderilmezken, deprem güçlendirmeleri yapılmazken bunu kabul etmemiz mümkün değil. Şimdi, biz bu önceliklendirmeyi eleştirmeyelim mi Sayın Bakan? Şimdi, bu planlama, bu bütçe dağılımı adaletli mi? Yani engellileri saydım, mültecileri saydım, yapılan harcamaları ve projeleri saydım; bu adaletsiz bir dağılım ve biz buna itiraz ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Bu bütçenin çocuk hakları için yeniden eşit, güvenceli ve bilimsel eğitim alabilecekleri biçimde yeniden düzenlenmesini istiyoruz.