KOMİSYON KONUŞMASI

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkanım, Nilgün Hanım teşekkür ederim ilginiz ve alakanıza.

Sayın Bakan, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.

Şimdiye kadar hep öğrencilerle ilgili konuştuk. Ben müsaade ederseniz, biraz öğretim üyeleriyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Buradaki mesele şu: Üniversite öğrencisi de aç, ilkokul öğrencisi de aç. Şimdi, bakın, bir profesörün maaşı -Sayın YÖK Başkanımız da burada- 97.500 lira. Yoksulluk sınırı TÜRK-İŞ'in verilerine göre 92.547 lira. Doçent 83.626 lira alıyor, öğretim üyesi 76 bin, araştırma görevlisi yaklaşık 70 bin lira alıyor. 2015 yılında yani bundan on yıl önce bir profesör maaşıyla yaklaşık 190 kilo dana eti alınabiliyorken bugün 130 kilo bile alınamıyor. 2015'te aldığı tavuk miktarının bugün neredeyse yarısını alabiliyor. Et ve Süt Kurumunun 2023 verilerine göre et tüketiminde dünya ortalaması kişi başı 28,5 kilo, bizde ise 18 kilo. İki günde bir etli yemek yiyemeyenlerin oranında Türkiye Avrupa'da ilk sırada. Bizim akademisyenlerimiz, Avrupa'daki meslektaşı gibi bilimsel çalışmasını değil buzdolabının nasıl dolacağını düşünüyor.

Yine, alım gücü düşüşü sadece etle sınır değil tavuktan bala, çaydan şekere kadar tüm gıda ürünlerinde geçerli. Yıllar önce asgari ücretin 7 katı maaş alan profesör bugün ancak 4 katını alabiliyor. Yatırım hayal, birikim imkânsız. Bir profesör 3-5 kuruşu kenara koyayım dese durum yine vahim. On yıl önce maaşıyla 36 çeyrek altın alabilirken bugün sadece 10 altın alabiliyor. Siz altın hesabını çok sevmiyorsunuz, bir de arabaya bakalım; bir dönem 101 maaşla alınabilen ev bugün 172 maaşla bile alınamıyor, araba derseniz 2015'te 12 maaşla C sınıfı bir araba alınabilirken bugün 23 maaşla alınabiliyor. Evin, arabanın yarısı nereye gitti, kim el koydu bilemiyoruz.

Ben her gelen bakanlığa söylüyorum; bu maaşlarla sizin arkanızda oturan bürokratların da YÖK Başkanının da bir ev alabilmesi mümkün değil. Biraz sonra okul özel okul fiyatlarına geleceğim. Akademisyenler geçim sıkıntısının yanında bir dizi yapısal sorunlarla boğuşuyor. Tasarruf tedbirleri kapsamında bazı akademisyenler kağıdını, kartuşunu, tahta kalemini bile cebinden almak zorunda. Bir başka örnek: Akademik camianın buluşma noktası olan kongreler ve sempozyumların ücretleri, yol ve konaklama masrafları artık akademisyenlerin cebinden çıkıyor. Yurt dışını geçtik, artık yurt içinde bile kongrelere gidemiyorlar. Oysa orası bilimin nefes aldığı, fikirlerin paylaşıldığı, üretimin gerçekleştiği yerler.

Ve yayın meselesi. Uluslararası dergilerde yayın yapmak için artık çoğu dergi açık erişim ücreti talep ediyor. Bizim akademisyenimiz o parayı ödeyemediği için kaliteli çalışmaları yayınlayamıyor. Bilimsel üretimimiz ekonomik engellere takılıp rafta kalıyor.

Bitmedi, daha neler var? Özlük haklarında yaşanan haksızlık, iç yükselmelerde kadro sorunları had safhada. Doçentliği kazanan, profesörlüğü hakeden akademisyen rektörün insafına bırakılıyor. Her üniversite yükselmede kendi kriterini uyguluyor, kurallarını koymuş, mağduriyetler büyüyor.

Özel üniversitelerde maaş eşitliği sağlamak çalışma yaptınız ama özel üniversitede çalışan araştırma görevlileri hâlâ devlettekilerden çok daha düşük ücret alıyor. Artık köle gibi kullanıyorlar.

Vakıf üniversiteleri... Bir kitap var, okudunuz mu bilmiyorum: Ne Ders Olursa Veririz. Akademisyenler vasıfsız emeğe mahkûm; düşük maaş, yüksek ders yükü. Araştırma imkânı, teknolojik yatırım yok. Üstelik araştırma görevlileri -adı üzerinde araştırma görevlisi- yeşil pasaport alamıyor. Oysa iş insanları, avukatlar bile bu haktan faydalanırken araştırma görevlilerine bu hakkın verilmemesi ülkemiz açısından büyük handikap, büyük haksızlık.

Bir akademisyenin kira derdi, kalem parası olmamalı. Ne düşünmeli? Araştırma düşünmeli, tartışmalı, üretmeli ama bugün akademisyenlerimiz sadece hayatta kalmaya çalışıyor. Bilimin onurunu, akademisyenlerin emeğini koruyacak adımlar atmalıyız hep birlikte. Akademik zam şarttır. Özlük haklarının korunması, kadrolarının zamanda verilmesi şarttır çünkü bir ülke bilim insanına verdiği değer kadar ilerleyebilir ve her akademisyenin sesi kısılırsa o ülke tamamen susar.

Bir başka gerçek, Anadolu üniversiteleri; maalesef tarikat, cemaat kadrolaşmaları yoğun; aile kadrolaşması var. Rektör, dekan olunca enişte, evlat, damat herkesi kadroya alıyor. Bunu da sizlerle paylaşmak istedim.

Şimdi, biraz önce söyledim, bazı okul fiyatlarını paylaşacağım. Bakın, ilköğretimle ilgili bazı okul fiyatları var, reklam olmasın diye söylemiyorum. Ortalama 4 yaş için okulların fiyatı 1 milyon ile 1 milyon 200 lira arasında; 1'inci sınıf 1 milyon 380 bin lira, 1 milyon 600 bin lira olan var, 1 milyon 400 olan var, 1 milyon 100 olan var. Ankara'daki bir özel kolejin de fiyatı 800 bin TL Bakın, bu özel okul fiyatlarıyla ne sizin bürokratlarınızın ne bir profesörün ne bir doçentin bir evladını özel okullarda okutması mümkün değil.

Yine, üniversite fiyatlarına bakın. Sayın Bakan, bakın, karşıda karşılaştırması var. Bizim okul fiyatlarıyla yurt dışındaki okul fiyatları arasında neredeyse yarı yarıya fark var. İngiltere'nin önemli üniversiteleri orada sıralanmış ve Türk üniversitelerine bakın.

Burada maalesef mesele, değerli arkadaşlar, bir alım gücü sorunu var. Türkiye'de eskiden sadece mavi yakalılar yoksulken, asgari ücretli, emekli yoksulken bugün beyaz yakalılar da çok iyi eğitim almış insanlar da yoksul durumda, maalesef geçim derdinde. Sizin önemli makamları emanet ettiğiniz bürokratlara bir denk gelirse sorun ya da sağınızdakine, solunuzdakine, YÖK Başkanımıza sorun; kendi maaşıyla geçinebiliyor mu veya bir evladı olsa onu özel okulda okutabiliyor mu. Onu da sizin takdirlerinize sunuyorum.

Okullarda problem çok. Ben de kendi evimden aldığım bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Maalesef temizlik personeli yok. Kâğıt, vesaire kırtasiye masrafları için öğretmenlere eylül ayında 4 bin TL para yatırıyorlar. Bunun yetmesi mümkün değil. Sınıflar 40 kişi. Önemli bir Anadolu lisesinin 11'inci sınıfında 40 kişi öğretim yapmaya çalışıyor. Bu çocuklara İngilizce dersi nasıl öğretilecek?

Ayrıca, Çankaya gibi yerlerde çocuklar kantinden alışveriş yapamıyor, evlerinden bulabildikleri gıdayı, ekmek arası peyniri, dünden kalan ekmeği getirerek beslenmelerini gerçekleştirmeye çalışıyor.

Özel okulda özel okul öğretmenleri: 2013'e kadar düzenlemede "Devletteki taban öğretmen ücretinden az olamaz." kuralı vardı. Sanırım sizin müsteşarlığınız dönemde bu kural kaldırıldı. Özel okul öğretmenleri asgari ücrete mahkûm edilmiş durumda. Çok iyi üniversiteleri bitirmiş öğretmenlerimiz atanamadığı için koca koca okullarda asgari ücret seviyesinde çalışıyor.

Şimdi, tabii, bu köy okullarından hocam söz etti. Çok da katılıyorum Hocamın görüşlerine, İlyas Hocam'ın görüşlerine. Çok güzel şeyler söyledi ama maalesef AK PARTİ'li vekiller sizi dinlemedi. Bir de size bir laf vurayım Sayın Hocam. Siz, biliyorsunuz, iktidarın önemli ortağısınız. Keşke bu söylediklerinizi yapabilseniz, yaptırsanız.

İLYAS TOPSAKAL (Samsun) - Yapacağız.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bakan burada, Bakana çok teşekkür ettiniz...

İLYAS TOPSAKAL (Samsun) - Başladı, yapacaklar.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bakın, o saz konusuna katılıyorum, o köy okulları konusuna katılıyorum, önemli ölçüde katılıyorum ama maalesef, çocuklarımız bırak saz çalmayı, karınlarını doyuramıyorlar.

Şimdi, biraz Malatya meselesine geleyim. Malatya meselesinde ağır hasarlı okullar yıkılırken az hasarlı okullar onarıldı ancak Malatya'da hâlen eğitim öğretim anlamda ciddi sıkıntı var. Ben hemen hızlı hızlı okuyayım size: Battalgazi ilçesindeki YİBO Şehit Kemal Özalper Endüstri Meslek Lisesi, Farabi İmam Hatip Ortaokulu, Elif Şireli İlkokulu, Yunus Emre Endüstri Meslek Lisesi atölyeleri, Turizm Lisesi, Cumhuriyet Anadolu Lisesi, Hasan Varol İlkokulu, 30 Ağustos İlkokulu; Yeşilyurt ilçesinde Gazi Lisesi, Cumhuriyet İlkokulu, Kolukısa Anadolu Lisesi, Akçadağ Öğretmenevi, Doğanşehir Öğretmenevi, Hekimhan İmam Hatip Lisesi pansiyonuyla ilgili belirsizlik devam ediyor. Bu saydığım okulların henüz ihalelerinin yapılmadığı belirtiliyor. Gazi Lisesini Bakanlığın dış yatırım fonundan yapacak mısınız? Bölge için önemli bir eğitim kurumu olan Gazi Lisesi ve diğer okulların da yapımının hızlandırılmasını sizden rica ediyoruz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Alabilir miyim kâğıdı?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Veririm.

Yine, birazdan onu da belirteceğim: Bakın, Atatürk ülkenin kurucusu, dünyanın hiçbir ülkesinde kurucu babalarla uğraşılmaz, katılırsınız katılmazsınız, beğenirsiniz beğenmezsiniz, İngiltere'de hiç kimse kurucusuyla uğraşmaz, Amerika'da kimse uğraşmaz ama maalesef Türkiye'de uğraşılıyor. Ben birazdan bir dosya vereceğim, bir öğretmenin ismi de vermek istemiyorum, burada söylediklerini de söylemek istemiyorum, öğretmenlere büyük hakaret olur. Maalesef, Atatürk'e, partimize, Cumhur İttifakı dışında herkese küfrediyor, onu da size vereceğim, o da Millî Eğitimde öğretmenlik yapmaya devam ediyor.

Şimdi, aradan bir yıl geçti. Geçtiğimiz yıl Bakanlığınızın bütçesinde öğretmenevini söz vermiştiniz, sizden önceki, şu anın Komisyon Başkanı Sayın Mahmut Özer, Komisyon toplantısında "Malatya'ya bu müjdeyi verebilirsiniz." demişti. Bakan Yardımcısı Kemal Şamlıoğlu, Vekilimiz konuşurken "Hemen ilgili arkadaşımıza sorduk, öğretmenevini yatırım programı aldık." demişti. Ancak Öğretmenevi yatırım programına alındı, ihalesi yapıldı ama henüz temeli atılmadı, bir çivi çakılmadı, sanırım yer teslimi yapılacak, bunun da hızlandırılmasını istiyoruz çünkü öğretmenlerin maalesef Malatya'da sosyalleşeceği bir alan, bir mekân yok. AFAD İl Müdürlüğü tarafından öğretmenler konteynerden atılmak istendi, bunu da sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum. Millî Eğitim Müdürlüğüne bağlı öğretmenlerin kaldığı konteyner kaldırılmak isteniyor, 15 Kasım 2025 tarihine kadar tahliye işleminin gerçekleştirilmesi istendi. Öğretmenler de önemli, depremzede, evleri yıkıldı, evleri teslim edilemedi, yerinde dönüşüm daha tam bitmedi, hiç olmazsa TOKİ kuralları çekilip evlerine yerleşinceye kadar bunun ertelenmesini istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ben geldim.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Nilgün Hanım iyiydi de.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Daha önce de gündeme getirdim, Malatya Spor Lisesi 348 öğrenci ve 24 derslikle eğitim vermeye devam ediyor. Malatya Spor Lisesinin Kapalı Spor Salonu depremden önce ağır hasar gördü, orta hasar ve en son hafif hasar raporları alındı, güçlendirme verildi. Nihayetinde "Güçlendirmeye gerek yoktur." diye bir karar verildi ancak maalesef Spor Lisesiyle ilgili hâlâ bu bekliyor. Pansiyon da depremden zarar gördü, güçlendirme yapıldı, bilirkişi "güçlendirme ret kararı" verdi, yeni ihale yapıldı, sil baştan 2'nci güçlendirme yapılacak. Pansiyonun öğrencileri Sosyal Bilimler Lisesi, Muhammed İkbal Anadolu İmam Hatip lisesi öğrencileri bu pansiyonda kalıyor; yol sıkıntılı, ceplerinde para yok, bunu da dikkatlerinize sunuyorum.

Okulun önündeki uyuşturucuyu arkadaşlar konuştu. Bir de bizim Şehit Kemal Özalper Endüstri Meslek Lisesi Metal ve Mobilya bölümleri ilin önerisi ve Bakanlığın kararıyla Ayşe Kazancı Endüstri Meslek Lisesine aktarıldı. Müfettiş raporuyla bu aktarım için okul atölyelerinin yetersizliği nedeniyle yer uygun bulunmadı, Bakanlık buna rağmen Mayıs ayında ilgili bölüm öğrencileri, ekipmanlar ve öğretmenler bir birleşme kararını verdi, MEBBİS bu karara rağmen öğrenci ve ekipmanı Ayşe Kazancı Endüstri Meslek Lisesine aktarıp öğretmenleri aktarmadı. Böylece öğretmenler farklı okullara gönderilirken sonra tekrar okul bünyesine alınmaları riske girdi. 48 dönümlük Şehit Kemal Özalper arazisinde farklı planlar olduğu için bu uygulamanın yapıldığı iddia ediliyor; Malatya'nın çok eski bir binası, siz de bilirsiniz kanal boyunda, bu binanın da tarihî dokusunun korunmasını sizden rica ediyoruz.

Fiilî olarak öğretmen olarak sınıfa giren, ders anlatan, defter dolduran, hatta görev yaptığı kuruma bağlı olarak nöbet bile tutan usta öğreticiler, halk eğitim merkezlerinde, mesleki eğitim merkezinde ve yaygın eğitim alanların da yıllardan beri öğretmen açığının tek ve en etkin çözümü oldular. Ancak 90 bini aşkın usta öğreticinin tek geçim kaynakları kurslar çok zor şartlar altında açılıyor, açamayınca büyük mağduriyet yaşanıyor. Usta öğreticiler kadrolu öğretmenlerle aynı işi yapıyor ancak eşit haklara sahip değil, sadece ek ders ücreti alıyor, asgari ücretin altında ücret alıyorlar, resmî tatillerinde çalışmak harici ücret almıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Veli Bey, tamamlayalım lütfen.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Kıdem tazminatı, iş güvencesi ve yıllık izinleri yok, hastalık durumunda ders ücreti kesiliyor, usta öğreticiler sorunların çözülmesini bekliyorlar.

Yine, konteynerlerde sosyal yaşam yok, internet yok; buradaki çocukların maalesef büyük bir kısmı sosyalleşemiyor, onların internetinin desteklenmesi gerekiyor.

Şimdi, hemen bu PISA'yla ilgili birkaç şeyi de anlatmak istiyorum: Türkiye maalesef eğitimde... Hem AK PARTİ'ye oy verenlerin, MHP'ye oy verenlerin, DEM'e oy verenlerin, İYİ Parti'ye oy verenlerin en büyük şikâyeti eğitim arkadaşlar. Eğitimden hiç kimse, hiçbir aile memnun değil. Bakın, PISA'ya göre Türkiye'de öğrencilerin yüzde 61'i matematikte seviye 2, en düşük seviyede; bu oran OECD ülkelerinde yüzde 69. Bu öğrenciler en basit matematiksel algı seviyesinde olan öğrenciler ve bu oran diğer ülkelerde çok daha yüksek. Matematikte en iyi performansı gösterenler, Türkiye'deki öğrencilerin yaklaşık yüzde 5'i, PISA Matematik Sınavı'nda seviye 5 veya seviye 6'ya ulaştıkları anlamına geliyor. Bu, OECD ülkelerinde neredeyse 2 katı; 9 civarında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, hemen bitiriyorum.

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Evet, teşekkür ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hemen bitiriyorum Başkanım.

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Sayın Ağbaba, yeter artık.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, Nilgün Hanım altı dakika veriyor.

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Çok çok teşekkür ediyoruz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Mehmet Muş'tan beter çıktınız.