| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .11.2025 |
SERKAN SARI (Balıkesir) - Evet, teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli Bakanım, sabahleyin sizin sunumunuzu dinlediğimizde gerçekten dış politikada şaheserler yarattığınıza inanmak istedik amma velakin ülkenin içinde bulunduğu durumları göz önünde bulundurduğumuzda, şöyle geriye dönüp bugüne kadar gelen politik çizgimizdeki zikzakları değerlendirdiğimizde, bahsedildiği kadar başarılı bir dış politika yürütülmediğini de hep birlikte analiz etme şansımız olacaktır diye düşünüyorum. Türkiye'nin gelişmeleri yönlendiren müessir aktör, sözüne itimat edilen, iş birliği aranan ülke olduğu tezi ne yazık ki gerçeklerle çok örtüşmüş değil. Gerçeklere baktığımızda, hatırlarsınız, yıllar evvel Taksim'e bir sayaç koyulmuştu, "AKP iktidarında Avrupa Birliğine girilecek, Avrupa Birliği üyesi olunacak." naraları atılıyordu; bırakın Avrupa Birliğine girmeyi, Avrupa Birliği üyesi ülkelerden vize alamaz hâle gelmiş durumda. Bu bir başarı olarak nitelendiriliyorsa tabii ki tebrik ediyoruz.
Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakere süreci ne yazık ki şu anda dondurulmuş durumda. Demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları karnesi nedeniyle Batılı dünyasında güven krizi yaşıyoruz. Bu yaşanılan güven krizi hem siyasal anlamda ülkemizi zor duruma düşürmekte hem de ekonomik anlamda ülkemizin pazarlık gücünü düşürmektedir, ekonomik anlamda kırılganlığı artırmaktadır. Sokaktaki halk sizin anlattığınız dış itibar göstergesine inanmıyor, yaşadıklarını görüyor ve bu yaşadıkları sonucunda da kendi analizini tabii ki yapıyor. Halk, sizin aksinize Türkiye'nin yalnızlaştığını, güvenlikçilik ve lider odaklı kişisel ilişkilerle dış politika yürüttüğünüzü, süslü cümlelerle de başarı tablosu gibi sunduğunuzu görüyor. Mesela, başarı olarak sunulan son Amerika ziyareti; gazetelerde, haberlerde boy boy fotoğraflar yayınlandı, ABD Başkanı Trump'ın sandalye çekme jesti günlerce konuşturuldu. Peki, bu jestin karşılığında Türkiye bu masadan ne alarak, ne kazanarak kalktı, biz bir türlü anlayamadık. O parası ödenen F-35'leri mi aldık? Gördüğümüz kadarıyla hayır. Savunma sanayisinde yaptırımlar mı kalktı? Öyle bir durum göremiyoruz. "Boeingler alındı." dendi, yirmi yıl boyunca yaklaşık 70 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğal gaza ABD'den tedarik etme taahhüdü verildiği ifade edildi. Nadir elementler konusunda bir tartışma başladı, görünen o ki yeraltı zenginliklerimizin, nadir elementlerimizin de iktidarınız tarafından ABD'ye teslim edileceğini görüyoruz. Bugün Boeing uçakları İsrail ortaklı bir firmadan alınıyor, bunu da tebrik mi etmemiz lazım bilemiyorum. Geldiğimiz noktada "Yaptırımlar uyguluyoruz." diyoruz ve İsrail'e karşı tavır koyduğunuzu iddia ediyorsunuz ama uygulamalarda bunu da çok tutarlı bulmuyoruz. Türkiye'yi şu anda almış olduğunuz kararlarla neredeyse kapitülasyonların geri geldiğini düşündürecek seviyeye getirdiniz. Bu uygulamalar sonucunda Türkiye'nin üzerinde Amerika tarafından uygulanan yaptırımların hangisi kaldırıldı, Türkiye bu masadan ne kazanarak kalktı? Sadece sizin nezdinizde iktidarınızın meşrulaştırıldığı ifadesinin dışında elimizde bir şey olmadığını hep birlikte görüyoruz. Düyun-ı Umumiye dönemi yaşadığımızı söyleyebiliriz çünkü ABD'ye 2018 yılında verilen vergi uygulamaları, ne yazık ki Haziran 2018'de yayınlanan ihracata yönelik ihracat ürünlerindeki vergi oranları kaldırıldı ve birtakım tavizler verildi, bunun karşılığında biz ne taviz aldık? Hâlâ elimizde aldığımız bir tavizi açıklayacak bir durum göremiyorum.
Dış politikayı şayet kişiler üzerinden yapmaya devam edersek ne yazık ki kurumsal bir devlet bilinciyle politika üretemediğimiz gerçeğiyle her zaman karşı karşıya kalacağız. "Sayın Cumhurbaşkanımız ile Trump arasındaki yakın dostluktan güç alıyoruz." deniyor. Dış politika kurumsal değil kişisel ilişkiler üzerine inşa edilen bir politika hâline gelmiş durumda, kurumsal bir karşılığı yok bu söylemlerin. Bizim "Yurtta sulh, cihanda sulh." diyen Gazi Mustafa Kemal'in tüm dünyayla barış içerisinde olduğu, yarattığı cumhuriyetin değerlerini savunan bir çizgide siyasetimizi devam ettirmemiz gerekiyor. Kendi bölgesinde politika üretemeyen, ABD ve diğer aktörlerin manevralarına açık hâle gelen, kurumsallaşmadan uzak, iletişim kanallarını kapatan, gerginliği azaltacak diplomatik reflekslerden uzaklaşmış bir görüntü vermekten uzaklaşmalıyız. Bu nedenle, son bir yılda dış politikada kayda değer hiçbir gelişme elde edemedik. Bugün bakıyoruz, dış politikamızdaki zikzaklarla son on yıl içerisinde Rusya'yla bir iyiyiz bir kötüyüz; bugün bakıyoruz, bir ABD'ye yaklaşıyoruz, bir ABD'den uzaklaşıyoruz; bir Avrupa Birliğine gireceğimizi iddia ediyoruz, bir bakıyoruz, Avrupa'ya meydan okuyoruz ve sonuç itibarıyla, bugüne geldiğimizde ortağınız Bahçeli Çin-Rusya hattına işaret ediyor, Erdoğan ABD'ye yönelinmesi gerektiğini vurguluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERKAN SARI (Balıkesir) - Ortaklar arasında mutabakat sağlanamamışken ülkemizin itibarının dışarıda tam anlamıyla temsil edilebileceği konusunda tereddüdümüz var.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ediyorum.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Gazze konusunda da çoluk çocuk demeden Filistin halkını katleden İsrail'e yapılan yaptırımların kaldırılması için normalleşmenin...