| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .11.2025 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri; sizlere birkaç temel rakam hatırlatmak istiyorum: Merkezî bütçe 18 trilyon 929 milyar lira, İçişleri Bakanlığına ayrılan pay yüzde 0,63. Güvenlikten afete, yerel yönetimlerden temel özgürlüklere kadar geniş bir sorumluluk alanı olan bir bakanlık merkezî bütçeden âdeta yok hükmünde bir pay alıyor. Daha da acısı, meydanlarda dilimizden düşürmediğimiz, "Vefa borcumuz var." dediğimiz şehit yakınları ve gaziler için ayrılan pay bütçenizin sadece yüzde 0,11'i. Vefayı sloganlarda büyütüp bütçede bir dipnota sıkıştırıyorsunuz. 119 milyar 506 milyon liralık bir bütçenin yüzde 24 artmış olması ancak sunum kitapçıklarında güzel duruyor çünkü artan şey demokratik standartlar değil, hesap vermezliktir, artan şey kurumsal kapasite değil, şeffaflıktan uzak personel harcamaları ve kontrolsüz mal ve hizmet alımlarıdır. Bütçenin yüzde 58,69'u personel gideri, yüzde 11'i ise sağlık, SGK primi yani bütçenin neredeyse yüzde 70'i hiçbir performans ölçütüne dayanmayan, planlaması yapılmamış bir personel yapısını finanse ediyor.
Şimdi burada sormak istiyorum Sayın Bakanım: Kişi başı maliyet nerede? Birim bazlı personel dağılımını nerede? Riskli bölgelerde kadro doluluk oranı nerede? Hangi birimde nitelikli uzman açığı var? Eğer şeffaflık yoksa, planlama yoksa, performans ölçümü yoksa bu artış kurumsal güçlenme değil, kontrolsüz şişmedir. Mal ve hizmet alımlarına 13 milyar 441 milyon lira harcıyorsunuz, artış oranı yüzde 28,36 fakat neye, nasıl, hangi yöntemle harcanacağı her zamanki gibi yine bilinmiyor. Güvenlik gerekçesini bir zırh gibi kullanıp bütçeyi âdeta kara deliğe çeviriyorsunuz. Sermaye giderleri 15 milyar 300 milyon lira, kâğıt üstünde "yatırım" diyorsunuz fakat hangi projeye, hangi fayda maliyet analizine, hangi önceliğe göre yatırım yapacağınızı yine göremiyoruz. Program bazlı dağılım ise daha da çarpıcı: Yönetim ve destek yüzde 37, toplum güvenliği yüzde 24, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yüzde 19, vatandaşlık ve sivil toplum yüzde 18, kara yolu ulaşımı yüzde 1,67, şehit ve gazi yakınlarına ise yine yüzde 0,11. Yönetim ve destek programı tek başına bütçenin üçte 1'inden fazla pay alıyor, kontrolsüz bir harcama uzvuna dönüşmüş durumda.
Toplum Güvenliği Programı'nda performans kriterlerine bakıyoruz, insan hakları, orantılı güç kullanımı, nefret suçlarının azaltılması, kadına yönelik şiddetle mücadele gibi çağdaş devletlerin asgari standartlarının hiçbirine yer verilmemiş. Siz operasyon sayısıyla övünüyorsunuz, orantısız güç kullanımını performans sanıyorsunuz.
Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi Programı ise güçlendirme değil, merkezî vesayetin finansmanı hâline gelmiş; yargı kararı olmadan, delil sunulmadan seçmenin iradesi hiçe sayılarak belediyeler tasfiye ediliyor. Bu bütçe işte o vesayet düzeninin mali omurgasıdır.
Sayın Bakan, bu bütçede en çok eksik olan şey bir devletin en temel yönetim ilkesi olan hesap verilebilirliktir. Bugün İçişleri Bakanlığı gibi ülkenin kaderini doğrudan etkileyen bir kurumun bütçesi kamu denetimini dışlayan, Meclisin bilgi edinme hakkını fiilen işlevsizleştirilen bir anlayışla hazırlanmıştır. Şeffaf olmayan ihale süreçleri, kamuoyundan gizlenen operasyon giderleri, kapalı devre yürütülen harcama kalemleriyle Türkiye'de gizlilik perdesi genişleyen bir güvenlik bürokrasisi inşa ediyorsunuz.
Demokratik bir devlet için vazgeçilmez olan hesap verebilirlik -sizin döneminizde bir yönetim ilkesi hâline gelmiş- âdeta bir tehdit gibi görünür hâle gelmiştir. Daha da önemlisi, bu bütçe yalnızca bugünün değil, Türkiye'nin yarınlarının da gasbedilmesidir çünkü yerel yönetimleri baskılayan, sivil yönetimi, sivil toplumu nefessiz bırakan, ifade ve toplum özgürlüğünü sistematik olarak daraltan bir iç işleri politikası toplumsal barışı güçlendirmez, tam tersine, ülkenin sosyal dokusunu aşındırır, geleceğini karartır. Güvenliği özgürlükten, kamu düzenini demokrasiden koparan bir yaklaşım ülkeyi ileriye taşımaz ancak kutuplaşmayı derinleştirir ve devlet-toplum ilişkisini de krizlere açık hâle getirir. Bu bütçe Türkiye için bir ilerleme vizyonu sunmuyor, tam tersine, yönetimi kapatan, hukuku aşındıran, toplumu sessizliğe zorlayan bir gidişatı finanse ediyor.
Toplantı ve gösteri özgürlüğü Anayasa'da güvence altında olmasına rağmen sizin döneminizde valilik kararlarıyla, fiilî bir yasak rejimi hâline gelmiştir. Freedom House 2025 Raporu'nda Türkiye 100 üzerinden 33 puanla "özgür olmayan ülkeler" arasına girmiştir.
Bir konuyu daha konuşmak zorundayız: Polis intiharları... Son yirmi yılda binin üzerinde polisimiz yaşamına son verdi çünkü ağır çalışma koşulları, mobbing, düzensiz vardiya, ekonomik baskı ve ekonomik baskı ve amir baskısı teşkilatı çökertiyor. Bu bütçede, polislerimizin çalışma koşullarını iyileştirecek tek bir strateji ne yazık ki yok. O gençlerin sessiz çığlığı bu Meclisin duvarlarında yankılanıyor.
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; bu bütçe kayyum düzenini, orantısız güç kültürünü, toplantı ve gösteri özgürlüğünün sistematik kısıtlanmasını, şeffaf olmayan ihaleleri, şehit yakınları ve gazilerin yok sayılmasını, polis teşkilatındaki sessiz çöküşü finanse etmektedir.
Bu bütçeye "evet" demek; milletin vergisini hukuksuzluğa ve keyfîliğe teslim etmektir diyor, kamuoyunu ve Komisyonu saygıyla selamlıyorum.