KOMİSYON KONUŞMASI

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, AK PARTİ iktidarında İstanbul artık sadece bir metropol değil, aynı zamanda bir suç mahalli hâline geldi. Bu kentte güven değil, korku, cezasızlık ve suç dolaşıyor. Gazeteci, belgeselci ve doğa savunucusu Hakan Tosun İstanbul'un tam göbeğinde, sokağın ortasında hunharca dövülerek öldürüldü, aradan bir ayı aşkın bir süre geçti ama adalet yerinde sayıyor. En basit soru bile hâlen yanıtını bulamadı. Sayın Bakan, Hakan Tosun'a ne oldu? Bu ülkenin kamuoyu bunu öğrenmek zorunda. Bir gazeteci sokak ortasında öldürülüyorsa bu asla bireysel bir saldırı değildir, bu net bir güvenlik açığıdır, ağır bir zafiyettir, devletin çürütülen güvenlik mimarisinin de çıplak hâlidir ama siz bu ülkenin iç güvenliğinden sorumlu Bakan olarak bir aydır derin bir sessizliğe gömülmüş durumdasınız. Ne kamuoyuna doyurucu bir açıklama yaptınız ne de failleri kimlerle bağlantılı olduğunu ortaya koydunuz. Tam da bu yüzden soruyorum: Bir gazeteci öldürülüyor ve bu cinayeti takip eden gazeteciler de tehdit ediliyorsa hangi vatandaş kendisini güvende hissedebilir bu ülkede? Bu şehirde hangi anne çocuğunu sokağa gönül rahatlığıyla gönderebilir? Bir gazeteciyi koruyamayan devletin sıradan yurttaşını koruyacağına kim inanabilir? Sayın Bakan, bakın, elimde İstanbul'un çete haritası var, burada ne ararsan var, Çirkinler, Ay çetesi, "Casperlar" ve bu yalnızca görünen küçük bir kısmı, derine indikçe suç ağları, finans kanalları, silah trafiği, nüfusla ilişkileri daha da karmaşıklaşıyor. Geçtiğimiz hafta İstanbul Valisi açıkladı, "Bu yılın ilk on ayında İstanbul'da 145 organize suç çetesi çökerttik." dedi, "1.600'den fazla kişiyi gözaltına aldık." dedi ama asıl soru şu: 145 çete çökertiliyorsa bu çeteler nasıl oluyor da bu kadar kolay kurulabiliyor? Nasıl oluyor bu kadar hızlı büyüyebiliyor? Bu kadar silah, bu kadar para, bu kadar insan kaynağı nasıl palazlanabiliyor? Bunlar gökten zembille mi iniyorlar? İstanbul'un her bir köşesinde başka bir yasa dışı yapı var. Uyuşturucu çeteleri, tefeciler, kara para ağları, silahlı gruplar, artık kavga falan da etmiyorlar, hastaneyi kurşunlamaya cesaret edecek hâle geldiler.

Sayın Bakan, 2025 yılında açıklanan Cenevre merkezli Küresel Organize Suç Endeksi Türkiye için alarm veriyor. Türkiye'nin suç skoru 193 ülke arasında 10'uncu, Asya'da 46 ülkeden 3'üncü, başka bir ifadeyle Türkiye dünyanın en yüksek organize suç riskine sahip ilk 10 ülkesi arasında. Gidişat iyi değil maalesef yani suç ağları büyüyor, devlet kapasitesi ise geriliyor. Raporun Türkiye'yle çok ama çok net bir tespiti var, "Organize suç figürleri ile devlet bağlantılı aktörler, özellikle de siyasi çevreler arasındaki yaygın ilişkiler hukukun uygulanmasını sınırlıyor ve kurumların organize suçla kapsamlı şekilde mücadele etmesini engelliyor." diyor. İşte, Sayın Bakan, tam da bu yüzden bu rapor yalnızca bir istatistik değil, bu rapor ülkenin adaletinin kimlere işlediğini, kimlere de işlemediğini gösteren bir röntgendir. Organize suçla mücadele zayıflarken devletin refleksleri siyaset söz konusu olduğunu aniden keskinleşiyor. Suç örgütlerinin üzerine gitmesi gereken makamlar dönüp seçilmiş yöneticilerimizin üzerine gidiyorlar yani asıl mücadele verilmesi gereken yapılar dururken hedefler bambaşka. Suça karşı gösterilmeyen kararlılık siyasete karşı gösteriliyor. Halkın oylarıyla helalinden seçilmiş belediye başkanları hukuki dayanağı olmayan siyasi operasyonlarla görevden alınıyor ve daha da vahim olan şudur ki daha iddianame yokken, dosya mahkemece kabul edilmemişken seçilmiş belediye başkanlarının operasyon görüntüleri sanki hüküm çoktan verilmiş gibi emniyet hesaplarından servis ediliyor, yandaş medyada dolaşıma sokuluyor. Ortada ne karar var ne delil değerlendirmesi ne de tamamlanmış bir yargılama ama siz hiçbir mahkeme kararı olmayan insanları bir suç örgütü lideri gibi kamuoyuna lanse ediyorsunuz, daha yargıya başlamadan mahkûm ediyorsunuz, çetelere göstermediğiniz kararlılığı yargısız infaz yöntemleriyle seçilmiş belediye başkanlarımıza gösteriyorsunuz. Asıl tehlike nedir biliyor musunuz Sayın Bakan? Devletin gücünü suça değil, sandığa yöneltmesidir. Bu yöntem ne suçu bitirir ne de toplumu korur ve şunu iyi bilin ki Sayın Bakan: Bu ülke suç yapılarının cesaretlenmesine de adaletin siyasal çıkarlar uğruna geri plana itilmesine de asla ve asla kaldırılamaz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.