KOMİSYON KONUŞMASI

İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığının 2026 yılı bütçesi üzerine YENİ YOL Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce İçişleri Bakanımızla birlikte tüm ekibini ve kıymetli hazırunu selamlıyorum.

Malumlarınız olduğu üzere, İçişleri Bakanlığına suçla mücadeleden göç ve sınır yönetimine, afet yönetiminden trafik güvenliğine kadar çok geniş yelpazede kritik görevler tevdi edilmiştir. Bu yönüyle, Bakanlığın politika ve uygulamaları gerek ülkemizin kamu düzenini, gerekse de insanımızın can, mal ve namus güvenliğini, huzurunu başka bir ifadeyle yaşam kalitemizi birinci derecede etkilemektedir. Bütçe, sadece bir kurumun mali tablosu değildir, esasında bir aynadır, devletin vatandaşına nasıl baktığını, güvenlik anlayışını, insan hayatına verdiği değeri yansıtır. Burada, Sayın Bakan, elbette Bakanlığıyla alakalı geniş kapsamlı bir sunum yaptı. Olumlu olan mutlaka somut adımlar var, bunları ziyadesiyle görüyoruz, takdir ediyoruz ve tebrik ediyoruz ancak boş olanlarını da eksik olanlarını da burada muhalefet olarak bizim dile getirmemiz ve bizim bunu kamuoyuyla paylaşmak gibi bir zorunluluğumuz var.

Evet, Sayın Bakanı biraz önce dinledik. Yapılan icraatlerden bahsetti, anlattıklarına bakılırsa ülkede her şey güllük gülistanlık görünüyor ancak ülkede olup bitenleri görünce de aklımıza Kayserili hemşehrimizin şu sözü geliyor: "Muhasebeciyi dinliyorum hac bize farz ama kasaya bakıyorum zekata muhtacız." Yani Sayın Bakanın vermiş olduğu bir kısım verileri burada gördüğümüz zaman bu cümleyi burada ifade etmeden geçmek mümkün değil. Bu arada Kayserili hemşehrilerimizi de muhabbetle selamlıyorum. Ne yazık ki karşımızda rakamların ardına gizlenmiş, sorunları görmezden gelen güvenlik politikalarını insandan uzaklaştıran, kronikleşmiş sorunları günübirlik tedbirlerle çözmeye çalışan bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; suçla mücadelede görünür başarı ve görünmeyen başlıklarımız var. Sayın Bakanlık her yıl binlerce operasyonunun yapıldığını söylüyor, neredeyse her gün Bakanlığın sosyal medya hesaplarından Hollywood filmlerine taş çıkartan operasyon görüntüleri paylaşılıyor ama biz soruyoruz: Bu kadar çok operasyon yapılıyorsa neden suç oranları düşmüyor? Neden uyuşturucu kullanımı son on yılda bu kadar yaygınlaştı? Neden organize suç örgütleri, mafya yapılanmaları yeniden güç kazandı? Neden vatandaşımız kendini güvende hissetmiyor? Evet, kolluk kuvvetlerimiz canla başla çalışıyor, kendilerine huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum ancak sistemde bir sorun yok mu Sayın Bakan? Biraz önce ifade ettiğiniz hırsızlık suç oranlarının, kadına karşı cinayet oranlarının azalmaları gerçekten takdire şayan. Anlattıklarınız eğer TÜİK'in verileri gibi makyajlı değilse ve gerçek rakamları ihtiva ediyorsa gerçekten tebrik ediyoruz, bu son derece kıymetli ve değerli; hem kadına karşı cinayet oranlarında hem de hırsızlık suç oranlarında bu çapta bir düşüşün olmuş olması fevkalade güzel.

Yine "Uyuşturucuyla mücadelede önleme eğitimi son derece önemlidir." dediniz, sonuna kadar katılıyorum ve burada, özellikle bütün Bakanlık yetkililerinize şu konuda bir uyarıda bulunmak istiyorum: Gelin, ortaokullardan başlamak kaydıyla rehberlik derslerinde uyuşturucuyla mücadelede zorunlu bir eğitim olarak mutlaka verilmeli, bu, Millî Eğitim Bakanlığıyla, Aile Bakanlığıyla, Gençlik Spor Bakanlığıyla entegre bir şekilde bu çalışma yürütülmeli ve bunun takibi de bizatihi sizin tarafınızdan, İçişleri Bakanlığı tarafından yapılmalı çünkü biraz önce Sayın Başkanın da ifade ettiği üzere Vali de Jandarma da Emniyet de tamamen sizin kontrolünüzde olan birimler. Dolayısıyla Millî Eğitimle, Gençlik Sporla ve Aile Bakanlığıyla yapılacak bu çalışmalarda takibi sizin üzerinizden yapılması hâlinde uyuşturucuyla mücadelede bambaşka bir ivme kazanılabilir ve bugün geldiğimiz oranlar da sadece yapılan operasyonların sayısı değil, bataklık zeminde kurutulur ve bir şekilde bizim sivrisineklerle uğraşmak gibi bir sorumluluğumuz kalmaz diye düşünüyorum.

Evet, kolluk kuvvetlerimiz canla başla çalışıyor dedik ancak sorun sistemde Sayın Bakan. Siyasi koruma zincirleri, liyakatsizlikler, denetimsizlik suçla mücadelede en büyük engel hâline geldi. Suçla mücadele yalnızca kolluk kuvvetleriyle yapılmaz; veri odaklı analiz, suçun kökenine inmeyi sağlayan sosyal politika, rehabilitasyon ve yeniden topluma kazandırma süreçleriyle birlikte olmalıdır. Suçla mücadele sadece operasyonla gerçekleşmez, tam anlamıyla adaletle, şeffaflıkla, bağımsız kurumlarla olur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polis intiharları ve personel hakları sessiz bir çığlık gibi büyüyor. İçişleri Bakanlığının en acı tablosu hiç şüphesiz ki polis intiharları. Son yıllarda yüzlerce polisimiz ağır çalışma koşulları, mobbing, borç baskısı ve tükenmişlik nedeniyle yaşamına son veriyor. Bu durum sadece bireysel trajedi olarak değerlendirilemez; kurumun güvenlik vizyonunun eksikliğinin, personel desteğinin yetersizliğinin bir yansımasıdır. Polisin huzur bulmadığı ülkede toplumun huzur bulabilme ihtimali söz konusu değildir. "Personelin maaş, ek gösterge, tayin, disiplin, kariyer yolları gibi özlük hakları konusunda reform yapıyoruz." denildiği hâlde, pratikte ciddi beklentiler karşılanamamıştır. Görev yapan polis ve jandarma personelimiz sadece operasyon yapan memur değil, aynı zamanda yakınlarını özleyen, yük altında ezilen, çalışma koşulları ağır ve çözümü belirsiz olan birer bireydir. Her şeyden önce çocuklarının babası, ailelerinin reisidir. Gece gündüz nöbette olan, bayramı olmayan, ailesini ayda birkaç kez görebilen polisimizin hakkını ödemek sadece maaşla olmaz; moral desteğiyle, saygıyla, adaletle olur. Kaldı ki sadece kolluk personeli değil, Bakanlık bünyesinde özellikle taşrada çalışan diğer kamu personeli arasında da uyumsuzluklar söz konusudur. Yazı İşleri Müdürü, İl İdare Kurulu Müdürüyle, Göç Müdürü ve AFAD Müdürü arasında çok büyük maaş farklılıkları söz konusudur. Dolayısıyla bu, Bakanlık arasında uyum ve ahengi de etkileyen önemli meselelerden biridir. Bir kurumunun örgüt kapasitesi güçlü olsun istiyorsanız önce o kurumda çalışan insanların koşullarını düzeltmelisiniz.

Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar, değerli milletvekilleri; sınır güvenliği ve göç yönetimi, kriz yönetimi değil krizin ta kendisi hâline geldi. Ülkemizin bulunduğu coğrafi konum itibarıyla göç ve sınır yönetimi hayati önemde, bunu hepimiz biliyoruz ancak burada ciddi bir yönetim boşluğu hissedilmekte. Gerek sınır güvenliği açısından Millî Savunma Bakanlığıyla entegre bir çalışmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmediği, düzensiz göç meselesinde sokak düzeyinde toplumsal tepki, göçmen-yerli gerilimi ve kayıt dışılık sorunlarının öne çıktığı aşikâr. Sınır güvenliği konusunda teknolojik sistemler kurulduğu ifade edilse de uluslararası suç örgütleri, kaçakçılık tünelleri, insan ticareti alanlarından hâlâ haberler gelmekte, bu da gösteriyor ki Bakanlık vizyonu ve sahada uygulama arasında ciddi bir makas bulunmakta. Türkiye, bugün kontrolsüz göçün en yoğun yaşandığı ülkelerden biridir. İktidar yıllardır "Güçlü sınır yönetimi" diyor ama sınırlarımız delik deşik, kaçak geçişler sürüyor, kayıt dışı göçmen sayısı belirsiz. Bakanlığın geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamayla 100 binleri bulan düzensiz göçmenin belirtilen adreslerde bulunamadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Toplumun göçmenlere değil, bu karmaşayı yöneten beceriksizliğe tepkisi var. Biz diyoruz ki: Göç politikası, insani olmalı ama aynı zamanda planlı olmalı; ne nefret diliyle üretilebilir ne de denetimsiz bir bakışla sürdürülebilir. Sınır güvenliği duvar örmekle değil teknolojiyle, istihbaratla, diplomasiyle sağlanır ama siz ne yazık ki sınırları koruyamadığınız gibi bu meseleyi bir iç güvenlik krizine dönüştürdünüz.

Değerli milletvekilleri, afet yönetiminden de ders alınmadığını her geçen gün yapılan hatalarla tek tek görüyoruz. Deprem, sel, yangın her afetten sonra "Bir daha asla!" dedik ama yine aynı eksiklikleri yaşadık. Burada şunu özellikle ifade etmekte fayda var ki AFAD gerçeği hepimizin malumu. Biz AFAD Başkanlığının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkan, Birol Bey'inki de dâhil iki dakika efendim, tam kullandık.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika uzatıyoruz, buyurun.

İDRİS ŞAHİN (Ankara) - AFAD alanında devletin refleksi değil milletin vicdanı devreye giriyor ve AFAD Başkanlığının biz İçişleri Bakanlığı bünyesinde değil doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı bir birim olarak çalışmasının uygun olacağı kanaatindeyiz.

Sözlerimin devamı da trafik güvenliğiyle alakalı, zaten bir değerlendirme yaptınız, kara yolları trafik güvenliğiyle alakalı. Aslında bakarsanız konuşulacak çok söz var ama zaman dar. Üzerimizde bir emanet var, onu sizinle paylaşmak istiyorum Sayın Bakanım. 302 polis memuru arkadaşımız, Emniyet teşkilatında Sağlık Yönetmeliği nedeniyle mağduriyet yaşayan çok sayıda eski personel bulunduğunu, idari yargıda davalarının geç bitmesi nedeniyle görev yaptıklarını, görev yaparken polis olma şartlarını taşıdıkları hâlde öğrencilik kriterlerini taşımadıklarından bahisle -302 kardeşimiz- mağdur olduklarını ve polis iken vazife başında görevlerinden ayrılmak durumunda kaldıklarını ifade ediyorlar. Bu mağdur polisler, 2022'de uygulanan ancak 2023'te kaldırılan geçici 31'inci maddenin bir defaya mahsus olmak üzere 302 arkadaş açısından da uygulanmasını ve bu sınıfa atanma hakkının kendilerine tanınmasını talep etmekte.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin.

İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Bir dakika, tamamlayın Başkanım.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Verdim, ben bir daha verdim, lütfen.

Buyurun Sayın Şahin.

İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Bu adım hukuki ve vicdani açıdan mağduriyetlerinin giderilmesine önemli katkı sağlayacaktır. Bu arkadaşlarımız bunu dillendirmemizi talep ettiler, biz de elçiye zeval olmaz düşüncesiyle sizlerle paylaşıyoruz. 302 arkadaşımız, kamunun, başlangıçta öğrencilik esnasında şartları haiz olmadığı hâlde, polislik yaparken aynı şartlara haiz olduğunu ifade ederek bu hakkın kendilerine tanınmasını istiyor. Biz de bunu sizlere aktarıyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.