KOMİSYON KONUŞMASI

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hoş geldiniz, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, sunumunuzda defaatle kamu güvenliğinden, kamu düzeninden, başarılarınızdan bahsettiniz ama bir şeyi eksik bıraktınız, burada söylemeden geçemeyeceğiz. Bakanlığınıza bağlı birimlerin ve müdürlüklerin sebep olduğu şiddet vakalarından, işkenceden, kötü muameleden, hukuksuz engellemelerden, 2911 sayılı Kanun'u ihlalden, Anayasa ihlallerinden hiç bahsetmediniz. Dedik ki: "Acaba, belki bir veri vardır elinizde." Bize vermiş olduğunuz, üzerine "Türkiye'nin Huzuru" diye yazmış olduğunuz tabloda da maalesef ki bunu göremedik. Evet, sizin şahsınız ve bürokratlarınızla diyalog kurabiliyoruz, hakkınızı yemeyelim, yine selefinize kıyasla, kıyaslanamaz derecede olumlu bir iletişim ve tavır da sergiliyorsunuz ancak bu iletişim sahadaki hakikatleri değiştirmiyor. Bu ülkede adalet aramaya çalışan hemen hemen herkes kolluğunuzun dayağından geçiyor. Ne kadar inkâr ederseniz edin, ortada bir hakikat var Sayın Bakan: Size bağlı kolluk işkence ve kötü muamele yasağını ihlal ediyor, size bağlı kolluk Anayasa'yı ihlal ediyor, size bağlı kolluk kuvvet kullanma sınırını aşarak halka zulmediyor ve size bağlı kolluk âdeta kendisini kanunların üzerinde görüyor. Bu antidemokratik uygulamalar da bu baskının mimarisi. Sizin döneminizde başlamamış olabilir ama sizin döneminizde bunun engellenmediğini ve bununla etkin bir mücadele edilmediğini de görebiliyoruz. Sizden beklenen aslında, tam da bununla mücadele etmek. Mesela, son beş yılda personelleriniz hakkında kaç işkence ve kötü muamele başvurusu ve şikâyeti iletildi sizlere ve bunların kaçı hakkında soruşturma başlattınız, kaçı hakkında takipsizlik verildi, kaçı hakkında davalar açıldı, merak ediyoruz açıkçası. Sizin verdiğiniz verilerde bu kitapçıkta bunlara dair hiçbir şey yok Sayın Bakan.

Evet, bütçe konuşmasından bahsediyoruz, önümüze bir sürü tablo koydunuz. Benim size az önce sormuş olduğuma dair tek bir veri yok sizde. Ben size açıklayayım, bakın: İHD'nin 2024 Hak İhlalleri Raporu'na göre, 2024 yılında 24 ilde toplam dört yüz elli sekiz gün boyunca eylem ve etkinlikler yasaklandı. Bu ne demek? Neredeyse hemen hemen her gün eylem etkinlikleri yasaklıyorsunuz demek. Yine, toplamda 313 barışçıl gösteriye kolluk müdahale etti. Bu ne demek? Yani bu ülkede her gün hakkını arayan, anayasal hakkını kullanan kişiler kolluğunuz tarafından engelleniyor demek. Yine, Türkiye'de 2024 yılında 27'si çocuk tam 2.651 kişi işkence ve kötü muamele gördü fakat karşılığında bir soruşturma var mı? Tek bir veri duymadık sizden. Yine, Nevroz'da, yerel yönetim kutlamalarında, kayyum protestolarında binlerce insan polis şiddetine maruz kaldı ve siz buna dair hiçbir önlem almadınız ama siz göreve geldiğinizde ne demiştiniz? İşkence ve kötü muameleye ilişkin "Hiçbir şekilde buna müsaade etmeyeceğiz ve bununla mücadele edeceğiz." demiştiniz. Peki, bu mudur sizin işkenceyle mücadeleniz? Yine, geçen seneki bütçe sunumunuzda ne demiştiniz? "Görevimizi yerine getirirken de ilk günden itibaren, her zaman söylediğim gibi, temel referansımız hukuk ve insan hakları." dediniz. Şimdi, ben size bir fotoğraf göstereceğim Sayın Bakan, bakmanızı da istiyorum. Bu mu işkence ve kötü muameleyle sizin mücadeleniz? Bu mu hukuk, bu mu insan hakları diye soruyorum size. Bakın, gözaltına alınanı ve gözaltındaki işkencesini gösteriyorum. Kim yaptı bunu? Sizin kolluğunuz yaptı. Bu, sizin işkenceyle mücadele yönteminiz olarak tablosu ortada. O yüzden, sizin sözlerinizin yansımasının sahada olmadığını belirtmek istiyoruz ve maalesef ki Türkiye'de kimin iradesi iktidarın alanına dokunuyorsa onun meydanına polisler yığılıyor. Bakın, bu fotoğraf nereden? Van'daki, Batman'daki, Mardin'deki, Akdeniz'deki, Halfeti'deki kayyuma karşı protestolardan. Bu insanlar neyi protesto ediyor? "İrademiz gasbedildi, sözümüzü söylüyoruz. Müsaade etmeyeceğiz irademizi gasbetmenize." diyor. Peki, karşılığında ne oluyor? Diyorsunuz ki "Hiç kusura bakmayın, iradeni de gasbederim, anayasal hakkını da ihlal ederim, sözümü de söylerim." fakat halk mücadele etmeye devam edecek Sayın Bakan.

Geldik 2025'e. Bir şeyi çok iyi yaptınız, çok iyi başardınız ama tabii ki sizi tebrik etmeyeceğiz. Bizim yıllardır Türkiye toplumuna anlatmakta zorlandığımız şeyleri 19 Mart sonrası bu ülkeye yaşatarak, uygulamalı bir şekilde anlattınız ve artık bu ülkede bulunan ciddi bir kesim ne diyor biliyor musunuz? "Kayyum bir irade gasbıdır." diyor ve artık bu toplumda yaşayan ciddi bir nüfus ne diyor biliyor musunuz? "Anayasal haklarımız engelleniyor." diyor ve yine bu toplumda yaşayan ciddi bir nüfus ne diyor? "Kolluk işkence ve kötü muamele yapıyor." diyor. Nasıl yaptınız peki bunu, nasıl başardınız? Bizim için bir utanç tabii sizin bu başarınız. 19 Martta İstanbul'un seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun hukuka aykırı tutuklamasını protesto etmek isteyen milyonlarca insana karşı işte az önce ifade etmiş olduğum muameleleri uyguladınız; öğrencileri, gençleri, kadınları, adalet arayanları, iradelerini gasbedip tutukladınız, işkence yaptınız, yerlerde sürüklediniz ve ülkede adalet arayan herkesin karşısına o kolluğunuzu yığdınız ve gelmişsiniz, burada da koca bir afişle diyorsunuz ki: "Türkiye'nin Huzuru" Buna kimse inanmaz.

Evet, Sayın Bakan, geçtiğimiz sene yine bütçe konuşmasında aynen şunu demiştiniz: "Kadınlara kalkan elleri indirmeye kararlıyız." ama galiba polisin eli hariç. Bakın, size bir fotoğraf daha göstereceğim. Bu fotoğraf 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nden, Taksim'den ve ne var karşılarında? Binlerce polis. Peki, o kalkan eller ne? Polisin eli. Sizin "O elleri indireceğiz." dediğiniz eller sizin kolluğunuz eliyle hakkını arayan "Şiddete dur." diyen kadınlara kalkıyor. Bu da sizin aslında kadına yönelik nasıl bir şiddetle mücadele ettiğinizin vesikasıdır ve madem bu kadar polisi saatlerce orada tutacak kadar gücünüz vardı, neden bu ülkede hâlen kadınlar katlediliyor, neden önleyemiyorsunuz? Sunumunuzda her fırsatta dediniz ki: "Biz artık suç oluşmadan önlemeye çalışıyoruz." Madem öyleyse veriyi siz verdiniz, siz "270" dediniz. Hâlen bu ülkede kadınlar öldürülüyor, katlediliyor. Bu demektir ki siz yeteri kadar önlem alamıyorsunuz ve buna ses çıkaran kadınlara da kolluğunuzu dikiyorsunuz Sayın Bakan ve biz...

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Nereye gidiyor dünyada?

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Ben sizi sabırla dinledim, lütfen sabırla dinlemenizi rica ediyorum Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Dünyadan haberin yok.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Önümüzdeki hafta 25 Kasım ve 25 Kasımda tekrardan bu görüntüler olacak mı diye size soruyorum Sayın Bakan. Kadınları yine Taksim'den alıkoyacak mısınız diye soruyorum size. Taksim'i kadınlara kapatacak mısınız diye soruyorum size. Ama biz buradan bir kez daha ifade edelim, şimdiden söyleyelim: 25 Kasımlarda da 8 Martlarda da sokaklarda olmaya devam edeceğiz. "..."(*) sloganlarımızla alanda, sahada olacağız.

Evet Sayın Bakan, sunumunuzda defalarca toplumsal güvenlikten, kamu güvenliğinden, kamu huzurundan, kamu barışından bahsettiniz. Merak ediyorum ya kim bu kamu? Kim, bu bahsettiğiniz kamu kim? Ben değilsem o değilse halk değilse bu kamu kim? Bakın, size bir kare göstermek istiyorum: O kadar yürekleri acıtan bir kare ki bu. Bu kare 1 Kasımda Urfa Viranşehir'de çekildi Sayın Bakan. Oğlunu Metina'da yaşamını kaybetmiş bir baba beş yıl sonra oğlunun yaşamını kaybettiğini öğreniyor ve sevilen bir baba Xale Behçet'e taziyeye gitmek isteyenlerin önüne ne koyuyorsunuz? Barikat. Daha sonra insanlar taziyeye gidemiyor, babanın acısını paylaşamıyor fakat baba kendisinden utandığı için, sizin bu muamelenizden utandığı için ne yapıyor? Kendisi abluka içerisine gelip taziyeleri kabul ediyor. Şimdi, huzur bu mu Sayın Bakan, huzur bu mu?

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - O talimatı verenler utansın.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Hayır, ben size soruyorum: Huzur bu mu, barış bu mu?

Şimdi, işte, tam da o talimatı verenler utansın Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Onlara o talimatı verenler utansın. Taziye yapmanın adabına aykırı taziye yaptılar.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bakın, taziyeye gelmenin, babanın acısını paylaşmanın hiçbir suretle bir huzurla çıkaramaz Sayın Bakan, bu bir yas hakkıdır, bu bir en temel insan hakkıdır, babanın acısını paylaşma hakkıdır ve bu size yakışmıyor.

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - O konuda hiç kusura bakmayın, taziyede yürüyüş yapanlara hiçbir şey demiyorsunuz.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Bizim sizden beklentimiz, bakın, kamu güvenliği adı altında söylemiş olduğunuz şey, halkın yas tutma hakkını engellemek değil. 70 yaşındaki bir babayı siz bu şekilde...

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Yasa dışı gösteri yaparak taziye yapamazsınız.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Bakın, tek bir pankart yok, bakın, tek bir pankart yok, tek bir şey yok burada.

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Yasadışı gösteri yaparak taziye yürüyüşü olmaz.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Bakın, burada anneler oturmuşlar, bakın, burada bir pankart görüyor musunuz Sayın Bakan? Hiçbir pankart yok burada. Tamamen burada babanın acısını paylaşmak için bir araya gelmişler.

Evet, Sayın Bakan, ezcümle, eğer biz Türkiye'nin huzurundan bahsediyorsak, bakın, üç dönemdir bütçe görüşmenizde koca koca afişlerin üzerine "Türkiye'nin huzuru" diyorsunuz. Çok da kıymetli, elbette ki Türkiye'nin huzuru, elbette ki Türkiye'nin barışı ama Türkiye'nin huzuru halkın iradesini gasbederek olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Ek bir dakikanızı veriyorum.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Türkiye'nin huzuru halkın iradesini gasbederek olmaz. Türkiye'nin huzuru hakkını arayan, Anayasal hakkını arayanlara karşı kolluğumuzu dizerek olmaz. Türkiye'nin huzuru 2911 sayılı Yasa'yı ayaklar altına alarak olmaz. Türkiye'nin huzuru, halkın taleplerini gören, barış ve demokratik toplum çağrısını gören, yas hakkını engellemeyen bir şekilde ancak olur ve umuyoruz ki sizden beklentimiz en önemli göreviniz olan ülkenin iç huzuru ve toplumsal barışı sağlayacak, koruyacak hassasiyette davranmanızdır.

Teşekkürler.