KOMİSYON KONUŞMASI

SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli Komisyon üyeleri, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, sayın bürokratlar ve değerli basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlarken öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığını bir konuda tebrik etmek istiyorum, o da birçok alanı dijital uygulamalar vasıtasıyla dijital alana taşımışlar bayağı bir dijital uygulama gördüm. Yalnız, kütüphane ve kitap uygulamasına baktığınız zaman güncellenmediği için "Android" sürümde çalışmıyor, onun da bilgisini vereyim, haberiniz var mı bilmiyorum ama müze olsun, sanat olsun, kütüphane olsun gerçekten belki birçok bakanlıkta olmayan bir dijital uygulama serisi var, o gerçekten de sevindirici.

Şimdi, diğer bir konu, tabii ki Kültür ve Turizm Bakanlığı yıla bu Kartalkaya yangın faciasıyla gündem oldu. Şimdi, Kartalkaya yangını tüm ülkemizin ciğerini yaktı ve asla unutulmayacak acı bir iz bıraktı yani gerçekten tarihî bir facia yaşadık. Tabii, bu acı tecrübenin ülkemizdeki turizm sektörü açısından bir milat olmasını diliyorum. Yani bir daha böyle bir acının, böyle bir facianın yaşanmaması için bu faciadan bir ders alınır, inşallah bu bir daha tekrarlanmaz. Burada beni en çok üzen olaylardan biri de şuydu yangın faciasından sonra: Yangının hemen sonrasında, ilk bir ay içerisinde 1.827 otel kapatıldı, konaklama tesisi, 1.827 o da ilk bir ay, belki ondan sonra daha fazla; 6 bin rakamını gördüm bazı basın yayın organlarında. Düşünün yani 6 bin konaklama tesisi kapatıldı. Peki, biz Kartalkaya faciasını yaşamamış olsaydık bugün bu 6 bin...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKAN YARDIMCISI NADİR ALPASLAN - Öncesinde de çok kapatıldı.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MEHMET NURİ ERSOY - 4.380 de öncesinde kapatıldı.

SADULLAH KISACIK (Adana) - 1.827 de sonrası, doğru mu?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MEHMET NURİ ERSOY - Tabii, tabii. Yerel idareler kapatma işlemini geciktirdikleri için ayda 5 tane zor kapatılmaya başlanmıştı. Yangından sonra ayda 500 tane kapatıldı. Bizim Bakanlık olarak kapatma yetkimiz yok, kapatılmasını talep edebiliyoruz sadece. Bizim taleplerimizle 4.380 tane belgesiz otel yangına kapatılmıştı. Ama biz kapatamıyoruz, kapatılmasını talep edebiliyoruz sadece. Açıkça söyleyeyim, -bütün yerel idareler için söylüyorum, sadece muhalefet veya şey için söylemiyorum- direniyorlardı, ayda 5 tane zor kapatılıyordu, yangından sonra ayda 500 tane kapatılmaya başlandı yani kapatma taleplerimizi yerine getirmeye başladılar.

Siz de çok iyi biliyorsunuz bunu. Güzel şeyler söylüyorsunuz ama çok iyi biliyorsunuz.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Evet yani 1.827 adet kapatıldı. Şimdi, tabii, isterdik ki dilerdik ki... Aslında devletin görevi nedir? Devletin görevi iş olmadan yani proaktif olup yangın çıkmadan yangını önlemektir. Zaten yangını söndürmeye gittiğimiz zaman aslında biz devlet özelliğimizi kaybediyoruz. Yani devletin asıl görevi önleyici olmaktır. İşte bu nedenle devlet yöneticisinin vebali burada büyük değil yani devlet her zaman proaktif olmak zorunda. Bu sadece Kültür ve Turizm, Bakanlığı veya yerel yönetimler için değil. İnanın, şu anda bizim devlet anlayışında ciddi bir sıkıntımız var. Bakın, bugün birçok ilde su seviyesi yüzde 10'un altına düşmüş, içecek su bulamamaya doğru gidiyoruz, Tahran bile işte "Eğer yirmi gün içerisinde yağmur yağmazsa Tahran'ı boşaltacağız." diyor ama biz hâlâ şu anda sanki hiçbir şey yokmuş gibi yaşıyoruz. Sanki barajlarımız yüzde 90 dolulukta nasıl yaşıyorsak şu anda yaşıyoruz.

Geliyoruz, doğurganlık seviyemiz on yıl üst üste düşmüş, on yıl hiçbir şey yapmamışız, sonra kritik seviyenin altındayız -dört yıldan beri kritik seviyenin altındayız- sonra Aile Yılı ilan ediyoruz. İşte, gençlerimiz uyuşturucu batağına düşmüş, ondan sonra uyuşturucuyla mücadele planı; sanal bahis almış başını gitmiş, furya olmuş, finans sistemini kurmuş, iş işten geçtikten sonra sanal bahisle mücadele ediyoruz yani aslında bizim şu anda temel sıkıntımız devlet anlayışı kanser olduktan sonra, hastalık tüm vücudu sardıktan sonra biz alıyoruz neşteri elimize bıçak sallıyoruz. Ya, işte devlet anlayışı böyle olmaz, devlet böyle olmaz. Devlet bir şey daha küçükken, daha olma riski varken, bulup o riski önlemek üzere düzenlemeler yapar. Yani sadece... Buradaki her bakanlıkta çok stratejik konularda hiç önlem alınmadığını görüyoruz. Dolayısıyla işte, burada da 78 canımız yandıktan sonra biz burada üzerine gidip otellerin işte kapatılmasını sağlıyoruz bakın. Umut ediyorum ki bu bir milat olur herkes için. Bir daha canlarımızın yanmaması için proaktif olmayı öğreniriz. Devlet proaktif olmak zorundadır. Devletin iki özelliği vardır, bir adil olacak, iki proaktif olacak. En önemli özelliği budur. Hadi, adaleti kaybettik ama bakın, hiçbir konuda da proaktif değiliz, onu da net bir şekilde söyleyeyim.

Sayın Bakanım, ben otelcilik sektöründe iki büyük risk görüyorum. Bunlardan birincisi iş güvenliği, ikincisi hijyen. Ben A sınıfı iş güvenliği uzmanıyım. Şimdi, otelcilik sektörü sanki işte az, düşük riskli tehlike sınıfında gözüküyor ama bana göre otelcilik sektörünün riski yüksek. Neden yüksek? Düşünün 3 bin, 5 bin, 6 bin kişilik oteller, neredeyse bazı otellerimiz var ilçe büyüklüğünde yani o kadar nüfusun yaşadığı yerin normalde kaymakamı var, Emniyet müdürü var, millî eğitim müdürü var, sağlık müdürü var, düşünün ama bir otelde bu kadar kişi yaşıyor. Bu kişiler oraya bir haftalığına gelmiş, tecrübesiz, bilmiyor, elektrik sistemini bilmiyor, düzeni bilmiyor, riski bilmiyorum, havuzu bilmiyor yani bir haftalığına gelmiş ve bir hafta sonra gidecek. Aslında, bence bu konu çok tehlikeli. Her yaş grubundan kişi var, 2 yaşında bebeği de var, 5 yaşında çocuğu da var, 15 yaşında genci de var, 70 yaşında yaşlısı da var. Yani bunu düşündüğünüz zaman aslında otelcilik sektörü iş güvenliği açısından çok tehlikeli sınıfa girebilecek ölçüde bir yer. İlla ağır sanayi olmasına gerek yok çünkü tecrübesiz bir kitle sadece üç günlüğüne, beş günlüğüne, bir haftalığına gelip tatil yapıyor. Dolayısıyla bu iş güvenliği konusunun her yönüyle üzerine düşülmesi gerekir.

İkinci gördüğüm sıkıntı, hijyen. Bakın, bir gün de bu hijyen yüzünden turizmde bir darbe yiyebiliriz. Ben hijyen konusunda da otel ve özellikle restorant kısımlarının, havuz kısımının, çok kullanılan yerlerin çok hijyen konusunda iyi yönetilmediğini görüyorum otellerde. Buna ilişkin bilinç de görmüyorum. Tabii, sirkülasyon da yüksek, hem çalışan sirkülasyonu. Dolayısıyla bununla ilgili bilinç de yok. Hijyen konusunu da buradan uyarmak istiyorum. Yarın bir gün burada da toplu zehirlenmeler, vesaireler yaşanabilir. Bu konuda da özellikle uluslararası standartlara göre bir yönetim tarzının belirlenmesi gerekiyor.

Şimdi, diğer taraftan, şehrim Adana'yla ilgili birkaç hususu belirtmek isterim Sayın Bakanım. Şimdi, bizim orada, Adana'da Türkiye'nin en büyük antik kenti Anavarza var, orada kazılar devam ediyor. İkincisi de Karataş ilçemizde Magarsus Antik Kenti var ve gerçekten de Magarsus Antik Kenti denize nazır, güzel bir amfi tiyatro ama bununla ilgili kazı çalışmalarının çok verimli gitmediğini görüyoruz. Şimdi, ben görüştüm, kazı çalışmaları bitmiş ama kazı bittikten sonra oranın restorasyonu yapılmadığı sürece bir anlamı yok. Orada tekrar, şimdi eski hâline dönmeye başladı. Yağmur, çamur vesaire; bir anlamı olmuyor. Bence ödenekleri ona göre ayarlayıp eğer bir yerin kazısı bittiyse bir an önce restorasyon yapıp onu hayata katmak gerekiyor ve manzarası da çok güzel. Orada biz bir an önce bir konser düzenlemek istiyoruz Sayın Bakanım. Burada sizlerin de destekleriyle özellikle Magarsus Antik Kenti'nin restorasyonunun bu şekilde tamamlanmasını rica ediyoruz. Anavarza, Adana ve bölge için çok önemli çünkü Efes'in hemen hemen 2-3 katı büyüklüğünde bir antik kent ve bu antik kentimizde kazı çalışmaları maalesef yavaş gidiyor. Buranın da hem bölge destinasyonu açısından bir an önce tamamlanmasını bu anlamda rica ediyoruz.

Diğer bir taraftan, turizmde benim gördüğüm yanlışlardan bir tanesi de "turizm" deyince biz turizmi Antalya, Muğla ve İzmir'den ibaret zannediyoruz. Şimdi, turizmde tüm kıyıları ele alacak, tüm kıyılar bizim için kıymetli, bunlar kısıtlı yerler ama bu kıyıların mesela ben kendi ilimde yine söyleyeyim Adana Yumurtalık hatta Mersin'in kendi kaderine terk edildiğini görüyoruz. Burada bir master plan yok, master plan varsa da bu plan uygulanmıyor yani bir bakıyorum saçma sapan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Buyurun.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Bir bakıyorum, bir arsaya üç yıldızlı otel yapılmış, yanına bir pansiyon yapılmış belki onlar birleşse beş yıldızlı otel yapılacak ama bir bakıyorsunuz tesis kalitesi düşük. Adana, Mersin bu alanda turizm açısından kendi kaderine terk edilmiş gözüküyor. Oysaki Antalya ve Alanya artık doldu yani Mersin ve Adana bu anlamda kritik öneme sahip, özellikle spor turizmi açısından, spor kulüplerinin, futbol kulüplerinin kamp yapması açısından çok elverişli yerler ama düşünün Sayın Bakanım, Adana'da 130 kilometre denize kıyımız var bir tane beş yıldızlı otelimiz yok kıyıda. Yani Adana'da deniz kenarında bir tane beş yıldızlı otelimiz yok, bir tane. Onun için oraya biraz devlet elinin, devlet aklının değmesi gerekiyor yoksa küçük, yerel yatırımcılara bıraktığımız zaman iş yerelde kalıyor olan kıyılarımıza oluyor.

Teşekkür ediyorum.