| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 13 .11.2025 |
SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, değerli Komisyon üyeleri, değerli bürokratlar ve değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Gençlik ve Spor Bakanlığı ülkemizin en kritik Bakanlıklarından bir tanesi çünkü toplumun en hareketli, en dinamik grubunun, aynı zamanda da şartlandırılması en kolay bir grubun Bakanlığı çünkü gençlerimiz şu anda enerjisiyle, o yaş geçişiyle beraber gerçekten de dikkat edilmesi gereken, üzerine titrenmesi gereken önemli bir grup ve siz de Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak bu gençlerimizden sorumlusunuz.
Şimdi, gençliğe baktığımız zaman iki şey beni çok üzüyor: Birincisi, bir gençlik politikamız var mı, Gençlik ve Spor Bakanlığı nasıl bir gençlik öngörüyor; ben bunu merak ediyorum. Yani bu kadar çalışmamızın, bu kadar bütçe harcamamızın, bu kadar teşkilatların çalışmasının sonucunda nasıl bir gençlik öngörüyoruz, bizim yetiştirmek istediğimiz gençlik politikamız nedir; bunu merak ediyorum. Çünkü bakıyoruz, bakın, şu andaki gençlerimize baktığımız zaman, bir, o 1970'li yılların idealizmini görüyor muyuz? Görmüyoruz.
Bakın, geçmişte bir sağ-sol çatışması olmasına rağmen, 2 tarafa da baktığımız zaman, ülkesi için ideali olan, ülkesi için fikri olan ve bu fikir için de gerekirse canını ortaya koyan idealist bir gençlik görüyoruz. Her ne kadar -o gençlik, zamanında, maalesef- 1980 darbesiyle beraber kırdırılsa da o süreçte idealist bir gençlik varmış ama şu anda gençlerimizin idealizmi en alt seviyede. "Kolay yolla nasıl zengin olurum?"un derdine düşen, kolaycılığa kaçan bir gençliğimiz var ve ben bunu ülke geleceğimiz için çok tehlikeli görüyorum, çok tehlikeli görüyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Genelleme yapmamak lazım. Onlar da var, doğru.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Çoğunluğu öyle ama Başkanım? Yani hatta -seninle beraber başladığımız AK PARTİ Gençlik Kollarının- 2002 yılındaki normuyla, gelin, 2025 yılındaki normlarını bir karşılaştıralım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Çok daha heyecanlılardı. Bizden çok daha heyecanlı ve...
SADULLAH KISACIK (Adana) - Evet, şimdi takip ettikleri işler, nerelerde, nasıl gezdikleri, videoları vesairesi düşüyor, görüyorsunuz değil mi?
ORHAN YEGİN (Ankara) - O yanlış işler birçok yerde olur, onlar ayıklanır.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Üzülerek söylüyorum yani bunu üzülerek söylüyorum tekrar söylüyorum, kalben söylüyorum ha üzülüyorum.
Şimdi, ikinci bir şey: Gençliğe ilişkin öngörü nedir, ne görüyoruz? Bakıyoruz şimdi eğer bizim politikamız varsa bu politika işe yaramıyor. İdealizm azalmış, uyuşturucu kullanımı artıyor, gençlerin suç oranları artıyor. Bakın, suça karışan gençler artıyor ki üzerine titrememize rağmen. Şu andaki aileler daha korumacı, bizim geçmiş nesillere göre daha korumacı bir aile olmasına rağmen artık aileler gençlerin suça sürüklenmesine maalesef engel olamıyor. Bakın, 2024 yılında 12-18 yaş arası 3.690 gencimiz tutuklu ve hükümlüyken 2025'te yüzde 17 artışla 4.317 olmuş. Yine, 18-40 yaş arasında 243 binden 272 bine artmış; yüzde 11 artış olmuş. Gençlerimizdeki suç oranı artıyor ve şu anda özellikle suç örgütlerinin hedef kitlesi gençler. Ben bir Adana milletvekili olarak ve çeteleşmenin, çete haberlerinin en fazla yaşandığı illerden birinin milletvekili olarak gençlerimizin maalesef bu bataklığa doğru hızla sürüklendiğini net bir şekilde görüyorum. Yeni nesil bir suç var ve yeni nesil suçla yeni nesil bir mücadele gerekiyor, yeni nesil önlemler gerekiyor ama biz bu yeni nesilde hantal kalıyoruz. Bakın, eskisi gibi hiyerarşik düzende bir örgütlenme yok. Bakıyorsunuz, lokal olarak bir araya gelmiş, kökü olmayan ama kendi aralarında sosyal medyanın ve dijital platformların da kullanılmasıyla bir araya gelmiş suç örgütleri var ve bu örgütler gençleri sürekli kandırarak bir şekilde işin içine alıyorlar. Bakın taramalara, bomba atmalara, silah sıkanlara; motosikletin üzerinde hep 16, 17, 18 yaşındaki gençler artık suç işliyorlar. Çeteleşme aynı şekilde. Yani şu anda lise 2'de, lise 3'te okuyan öğrencileri bile anneleri, babaları elinden tutup okula götürüp çıkarken de okuldan alıyorlar çünkü çıkarken torbacıyla mı karşılaşacaklar, herhangi bir çetenin eline mi düşecekler bilmiyorlar. Bakın, bu çok önemli bir şey.
Diğer taraftan, bu politika eksikliğimizden dolayı ya da politikanın tam tutmamasından dolayı ev gençlerimiz artıyor. Bakın, ev gençlerinde OECD ve EUROSTAT'a göre karşılaştırdığımız zaman biz ev gençlerinde 1'inci sıradayız, 1'inci sıradayız. Şimdi, bu ev gençleri en tehlikeli kesim çünkü bunlarda idealizm ölüyor, psikolojik bir çöküş başlıyor ve bir daha bu gençleri bir şeye dönüştüremiyorsunuz. Yani tam liseyi bitirmiş, üniversiteyi kazanamamış; evde veya üniversiteyi bitirmiş, yine evde. En önemli çağında, hayata atılacağı, beyninin en açık olduğu çağda biz bu gencimizi eve hapsetmişiz. Yine, araştırmalara baktığınız zaman gençler arasında sanal kumar artıyor. Sanal kumar, sanal bahis, gençler arasında çok yaygınlaşıyor ve baktığınız zaman yine gençler arasında deizmin ve ateizmin de arttığını görüyoruz yani bakıyoruz, gençlerimiz her yönden kuşatılmış durumda yani nereye elimizi atsak gençlerimiz verilere göre de her yönden gerek uyuşturucu gerek idealizmin ölmesi gerek ateizm ve deizm vesaire gibi her şeye baktığınız zaman, kuşatılmış durumda ve bu kuşatılmışlığın sonucunda kayıp bir nesle doğru gidiyoruz bakın. 2000'li, 2010'lu, 2015'li, 2020'li bu kuşak kayıp bir nesle doğru gidiyor, kayıp bir nesil. Şimdi, sizin de sunumunuzda var, biz ne diyoruz? Türkiye'yi Yüzyılını inşa edecek gençliği oluşturmak istiyoruz ama maalesef o gençliğimizi hızla kaybediyoruz. Bakın, gençliğimizi hızla kaybediyoruz. Onun için hani ben bugün spordan çok bu gençlik politikasına önem vermek istiyorum çünkü biz nasıl bir gençlik istediğimizi net bir şekilde ortaya koyup diğer bakanlıklarla beraber -Millî Eğitim Bakanlığı olur, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olur, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olur- tamamen bir eşgüdümle nasıl bir gençlik yetiştireceğimizi ortaya koymalıyız.
Diğer üzüldüğüm ikinci bir şey; ya, bu üniversitedeki yurtta kalan gençlerimizle sohbet ediyoruz gerek şehrime gittiğimde gerekse burada öğrenci kulüpleri bizi ziyaret ediyorlar. Sayın Bakanım, şuna çok üzülüyorum: Şimdi, üniversiteyi kazanmış, bir sevinçle üniversiteye yerleşen gençlerimizi ikinci bir imtihan bekliyor; barınma imtihanı. Yani, adam üniversiteyi kazandığına sevinemiyor "Şimdi, ben kazandığım şehirde nasıl barınacağım? Ailemin gönderdiğiyle ben nasıl orada geçineceğim?" derdine düşüyor. Şimdi, yurda başvuruyor, her gün takip ediyor; acaba çıktı mı, çıkacak mı, şudur, budur. Çıkmadıysa yandı, işte, yedeğe düştüyse her gün bizi arıyor "Ağabey, yedekteyiz." Geldik mi, gelmedik mi, oldu mu, olmadı mı, olmadıysa... Şimdi, devlet bunlara diyor ki: "Git, kendi başına bak." Ya, şimdi yurt çıkma sıralamasını kazanamamış, çıkmamış. Peki, devletimiz bu gençlerimize "Git, başının çaresine bak." dememeli. Yani, kira yardımı mı olur, başka bir set, bir şey mi hazırlarız; biz bu gençlerimizi takip etmeliyiz yani "Biz yurda aldığımızı aldık, gerisi bizi ilgilendirmez." diyemeyiz. Niye? Çünkü İstanbul'da her 100 öğrenciye 6,5 yatak düşüyor, Ankara'da her 100 öğrenciye 14,9 yatak düşüyor, İzmir'de her 100 öğrenciye 23,6 yatak düşüyor; Türkiye ortalaması 24,52. E, şimdi, suç devlet olarak bizim; gençlerimiz üniversiteyi kazanmış, biz bunlara barınma imkânı veremiyoruz. E, "Başının çaresine bak." da diyemeyiz ki "Şu kadar arkadaş şanslı ama gerisi de artık şansına küssün." diyemeyiz. Dolayısıyla, bizim öncelik vereceğimiz şey gençlerimizin bu imkânlardan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Tamamlıyorum Başkanım.
Gençlerimizi takip edip onları devam ettirmek...
Diğer bir şey, tamam, öğrenci şanslı, üniversiteyi de kazanmış, yurda başvurmuş, yurda da girmiş, güzel ama bakıyorum bunlar, yurtta kalan öğrenciler bizim devlete o kadar küsmüşler ki... Birincisi, yemeklerden müthiş şikâyet var Sayın Bakanım. Şimdi, siz il müdürlüklerini falan bırakın, bir gün böyle... Ben, bugün "Google Forms" yaptım, Sayın Bakanımıza iletmek istediğiniz sorular varsa -isim falan yok, sosyal medyadan paylaştım- bana bildirin dedim, siz de bir gün öyle bir uygulama yapın, şu yurtta kalan... Böyle fotoğraflarıyla gençler size atsınlar. "Yemekleri yiyemiyoruz." Öğrenci bunlar yani öğrenci, hani genç, gençliğimizde, biliyorsunuz, yağ mağ önemli değildir ne yerseniz sindirirsiniz ama gençler yemeklerden müthiş şikayetçiler.
İkincisi, internet şartlarından şikâyetçiler; internetin ağı var, internetin kendisi yok, bağlanamıyor gençler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Tamamlıyorum Başkanım.
Ya, şu çağda "Yurtta ben internete bağlanamıyorum, internet imkânlarından faydalanamıyorum." denmemesi lazım Sayın Bakanım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bizim binada da aynı sorun yaşanıyor kardeşim.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - O da problem.
ŞENOL SUNAT (Manisa) - O da sizin probleminiz.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Ama bu kronikmiş Orhan Bey yani keşke öyle olsa. Hep telefonla bağlanıyorlar, faturalarını gösteriyorlar vesaire.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Dondandır o, zirai dondan(!)
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bunu gerçekten söylüyorum.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Dolayısıyla, böyle bir temel sıkıntı var.
Yani, hijyen yönünden sıkıntı var.
Diğer taraftan, bu saatlerden de şikâyet var. Hani, belli bir saat girişi... Ya, bunlar genç Sayın Bakanım, yurtlarda saati biraz esnetmek lazım. Genç adamlar, dışarıda programları var, vesaire var, çıkmışlar, askeriye gibi illa "Şu saatten sonra girdirmeyelim..." Yurtta biraz daha saatleri açalım.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK - 11'de, aileler...
SADULLAH KISACIK (Adana) - En önemlisi Sayın Bakanım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sadullah Bey, sözcülere farkını kullandırdım, lütfen selamlayın.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Yemekleri vesaire bu taşeronlara vermekten kurtarıp... Belki de en iyi yapacağımız şey gençlerimize devletin şefkatini, devletin sevgisini, devletin vefasını göstermemizdir diyorum, buna önem verelim diyorum.
Teşekkür ediyorum.