| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 13 .11.2025 |
MEHMET KARAMAN (Samsun) - Sayın Başkan, Kıymetli Bakan ve Bakan Yardımcıları, değerli milletvekilleri ve bürokratlar, basınımızın güzide temsilcileri; sizleri hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
2026 yılı bütçesinin hayırlı hizmetlere vesile olmasını da temenni ediyorum.
"Genç, ideali için çalışandır." derdi rahmetli Erbakan Hoca'mız yani ideal gerek ve çalışmak gerek. Devlet ve devletin egemenlik araçlarından biri olan yürütmenin ise bu ideali de çalışma imkânını da tesis etmesi gereklidir. Bu önümüzde bulunan bütçe sadece bir rakamlar toplamı değil, bir ülkenin gençliğe, ahlaka ve geleceğe bakışının aynası hüviyetindedir. Peki, bu aynaya baktığımızda Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi bize ne söylüyor? 300 milyarlık bir bütçe içinde gençliğe düşen pay sadece yüzde 4,7. Bağımlılıkla mücadeleye ayrılan kaynak ise yüzde 0,02. Başkanım, bunu ben Rize'deyken bu maddeye baktım, 59 milyon lira, dedim "Herhâlde üç sıfırı ben gözlerimle göremedim." ihtiyarlığıma verin.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK - Teknik bir konu.
MEHMET KARAMAN (Samsun) - Sonra düşündüm, başka birimlerde de olabilir, başka bakanlıkla da olabilir ama yani bu dikkat çekiyor, bütçeye bakıldığı zaman en fazla dikkat çeken konulardan biridir çünkü Türkiye'de bağımlılık oranı ilkokul seviyesine inmiştir, bu nedenle daha yüksek bir rakam ayrılması gerekir diye düşünülüyor. Bu tablo bu devletin evlatlarını ne kadar önemsediğini değil, ne kadar ihmal ettiğini göstermektedir diye yorum yapıyoruz. İşte bu yüzden önümüzdeki bu bütçe gençliğin geleceğini değil, yalnızca kalemlerin toplamını gösteriyor.
Kıymetli arkadaşlar, karşımızda görünürde büyüyen ama içerikte daralan bir bütçe var. Bakanlığın 2026 bütçesi 302 milyon lira olarak karşımızda duruyor ancak bu rakamların yüzde 77'si cari transferlerden yani doğrudan para aktarımlarından oluşuyor. Yani bu bütçe üretmiyor, bu bütçe bir şey inşa etmiyor, sadece aktarım yapıyor. Bakanlık, Bakanlık yapmıyor, muhasebe memurluğu yapıyor anlamına geliyor. 2024'te bütçenin yüzde 73'ü, 2025'te yüzde 74'ü cari transferlere ayrılmıştı, 2026'da bu oran yüzde 76'ya çıkmış. Her yıl biraz daha az politika, biraz daha az yatırım, biraz daha çok nakit akışı anlamına geliyor. Eğer bir ülke gençliğini ihmal ederse o ülke geleceğini rakamlara sığdırmış olur. İşte bu yüzden görünürde büyüyen, içerik olarak daralan bütçe diyoruz. Rakamlar sözde artıyor ama ruh katlanarak azalıyor. Gençliğe ayrılan bütçe oranı yöneticilerin gençliğe bakışını ele veriyor çünkü gençlik merkezleri artmıyor, spora katılım oranı yükselmiyor, bağımlılıkla mücadele programları derinleşmiyor ama bütçe rakamları balon gibi şişiyor çünkü içi boş. Bakınız, devletin gücü bütçenin büyüklüğünden değil, gençliğe verdiği değerden ölçülür. Eğer bir ülke gençliğini ihmal ederse o ülke geleceğini rakamlara sığdırmış olur çünkü gençlik sadece maliyet kalemi değildir, milletin omurgası, istikbalinin teminatıdır.
Kıymetli arkadaşlar, öncelikle bağımlılıkla mücadelede bir paradigma değişimine gidilmesi gerekiyor. Bağımlılıkla mücadele sadece adli bir mesele değil, ahlaki ve kültürel bir meseledir. Bunun için de bütçede gereken yeri almadıkça mücadelede toplumda kök salamaz ama gelin görün ki bütçede bağımlılıkla mücadele kalemine 59 milyon TL ayırmak sorumluluktan kaçmaktır. Sizler de sorumlusunuz, bizler de sorumluyuz, bütün vatandaşlarımız da bu konudan sorumlu, bunu bilerek bu bütçe teklif edilmeliydi. Bakın "Bu anlayış değişmeli." diyorum çünkü bağımlılığın kapsamı, sınırları ve mücadele stratejileri belirlenmelidir. Bağımlılık sadece uyuşturucu madde bağımlılığı da değildir, bağımlılık yalnızca bir suç-ceza ilişkisi de değildir. Bu kadar sığ bakamayız, bakarsanız da hiçbir sonuç alamazsınız. Bağımlılığı cezayla değil, değerle yenebiliriz. Ahlaki direniş olmadan hiçbir tedavi kalıcı değildir. Teknoloji, uyuşturucu ve bahis, üçü de farklı silahlarla aynı hedefe, gençliğin kalbine yöneliyor. Bizler, gençlerimizi ekranlara, şansa, kimyasallara değil, ahlaka, bilgiye ve sorumluluğa bağlamalıyız. İşte, tam bu noktada bakanlığınızın elinde bulunan mücadele edebilecek inanılmaz bir silah varken bunu kullanmazsanız bu vebalin altından kurtulamazsınız. Bu bütçe gençlikten çok binaya, spordan çok betona, önleyici politikadan çok israfa yönelik bir bütçedir. Bakın, Bakanlığımızın adında iki kelime var "gençlik ve spor" ama bunların sadece adı var. Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinin dörtte 3'ü yükseköğretim ve öğrenci hizmetlerine ayrılmış durumda. Yani esasen finansman bakanlığına dönüşmüş. Gençlik merkezleri, gönüllülük programları, değer eğitimleri projeleri bütçeden sadece kırıntı alıyor. Eğer madem böyle tüm işi Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü yapıyor ne diye Bakanlığın adını "kredi ve yurtlar bakanlığı" olarak değiştirmiyoruz. Bütçenin çoğu oraya gidiyor.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK - Ama gençler var, üniversite öğrencileri var.
MEHMET KARAMAN (Samsun) - Bütçenin çoğu oraya gidiyor.
Bu durum gençlik ve spor politikalarını ciddiye almadığınızı gösterdiği gibi, burada ve Bakanlık teşkilatlarındaki bürokratlarınızı da ciddiye almadığımızı gösteriyor. Sadece unvan vermekle selahiyet verilmiyor. Hizmet etmek istediğini bildiğimiz bu arkadaşlarımızdan istifade etmek istiyorsanız imkân vereceksiniz ve muktedir kılacaksınız.
Kıymetli milletvekilleri, sahada nereye dönsek? Herkes aynı şikâyetlerde bulunuyor; sanal bahis, kumar ve uyuşturucu. Milletvekili olduğumdan beri 47 tane ile gittim, bütün illerde bu şikâyet Sayın Bakanım. Bakın, bu 3 şeytan hepimiz için tehlike hepimizin düşmanı ama gelin görün ki bağımlılıkla mücadele programına ayrılan pay yalnızca yüzde 0,02 yani 300 milyarlık bütçede 59 milyon lira. Bu kadar devasa bir kurumun gençlerin temel sorununa yani madde, dijital oyun ve yasa dışı bahis bağımlılığına ayırdığı pay neredeyse bir tanıtım kampanyasının bütçesi kadar. Gençleri zararlı alışkanlıklardan korumakla görevli ve bunun için en önemli silahı elinde bulunduran bir Bakanlık için bu rakam güldürmeyen bir komedi gösterisidir. Bir bakanlık paraya parayı buraya harcamayacak da nereye harcayacak? Spor federasyonlarına yapılan transferlerine mi, aynı kulübe birkaç başlıkla aktarılan paralara mı, gösterişli tesis açılışlarına mı? Bunlara olsa bile ancak karşılarında boş tribünlere harcanıyor. Kalemler ve rakamlar ortada; israf, gösteriş ve plansızlık bu bütçenin ruhuna sinmiş durumda.
Kıymetli arkadaşlar, bahis gelirleriyle finanse edilen bir bütçe en temelinden gayrimeşrudur ve kaynağı gibi kendi de bu gençliğe hiçbir hayır getirmeyecektir. Burada çok daha vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Spor Toto Teşkilat Başkanlığı, yasal bahis gelirlerinden 2024 yılında 193 milyar TL hasılat, 53 milyar TL kamu payı elde etmiş. Bu gelirler, spor kulüplerine, federasyonlara ve yatırımlara aktarılmış, yani Gençlik ve Spor Bakanlığının yaklaşık dörtte 1'i doğrudan bahis gelirleriyle finanse ediliyor. Arkadaşlar, işin en acı tarafı ne biliyor musunuz; göstermelik bile olsa, bağımlılıkla mücadele programı olan bir Bakanlığın bahis şirketleri tarafından finanse edilmesi; bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Bağımlılıkla mücadele yapacak Bakanlığın kendisi, bahis şirketlerine bağımlı. İşte bu tablo ahlaki ve kurumsal bir çelişkidir. Bir yandan, yasa dışı bahisle mücadele eden devlet diğer yandan yasal bahisle sporun finansmanını sağlıyor. Bir yandan, gençleri bağımlılıktan korumaya çalıştığını söylüyor; diğer yandan, gençlerin cebinden, umutlarından, oyun tutkularından gelen bahis gelirleriyle tesis yapıyor. Bu çelişki, millî görüşün yıllardır uyardığı ahlaki dejenerasyonun en somut örneklerinden biridir. Ahlakı bahisle, gençliği parayla, sporu rantla terbiye edemezsiniz. Bir toplum, helal olmayan bir gelirle spor ahlakını inşa edemez çünkü her şeyden önce gelecek olan şey ahlak ve maneviyattır.
Kıymetli arkadaşlar, önümüzdeki bütçe de gösteriyor; gençlik politikaları da vizyonunuz kadar dar ve yarım yamalak. Bakanlık politikaları, gençliği sadece örgün eğitimdeki Kredi Yurtlar Kurumu öğrencileriyle sınırlıyor oysa gençlik bundan ibaret değil. Ülkemizde 15-24 yaş arası gençlerin dörtte 1'i ne eğitimde ne istihdamda ne de bir gelecek planında. OECD ortalaması yüzde 13, bizde ise yüzde 23. Bu ne demek biliyor musunuz; her dört gençten biri sistemin dışına itilmiş demek. Bu gençler, ne devletten ses duyuyor ne Bakanlıktan umut buluyor. Bu çocuklara ulaşamayan bir gençlik politikası, adını "gençlik" koysa da gerçekte bürokrasiye hizmet eder. Gençlik merkezlerinin, kampların, gönüllülük programlarının kapsadığı genç oranı binde 1 bile değil. Bu tablo bize gösteriyor ki bu ülke gençliğini kaybediyor ve kaybedilen sadece istihdam değil aidiyet, umut ve ahlaktır.
Kıymetli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz Bakanlığın, özür diliyorum, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünün bütçesi; malum, tüm bütçenin dörtte 3'ünden bile fazla. Gelin görün ki dağıtılan KYK burslarının ise yalnızca adı var, yerinde yeller esiyor. Bakınız, milyonlarca gencimiz var. Aralarında şansı olanlara geri ödemesiz burs çıkıyorken çoğunluğu krediye mahkûm ediliyor. Bu kardeşlerimiz, okullarını bitirse bile sizin eseriniz olan böylesine kötü ekonomik koşullarda iş hayatına borçla yani eksiyle başlayacaktır. Gençlerin geleceğini borçlandırarak inşa edemezsiniz; bu, umut yerine kaygı üretir. 2025'te burs ve kredi 3 bin TL'ye yükseltildi. 3 bin TL burs vermekle övünmek kolaydır ama bu bursla bir ay geçinmek imkânsızdır ki önemli olan bursun miktarı değil gençlikte bıraktığı güvendir. Ancak gelin görün ki 2014'te 300 TL burs 137 dolar iken bugün 3 bin TL sadece 71 dolar ediyor, yani on bir yılda öğrencinin alım gücü yarı yarıya azaldı. Kredi yurtlarındaki doluluk oranı yüzde 98, büyükşehirlerde yüzde 100; KYK yurtlarında barınmak bir lütuf değil bir vatandaşlık hakkıdır ama öğrenci kardeşlerimiz bu temel haktan fiilen mahrum kalıyor, yurt bulamıyor. Diğer tarafta, özel yurt ücretleri 20-30 bin TL bandına çıktı ki bu bahsettiğimiz koşullarda öğrenci kardeşlerimizce karşılanması mümkün değil. İşte arkadaşlar, gençlerimiz geçinemiyor, gençler barınamıyor, gençler okurken çalışmak zorunda kalıyor. Milletvekillerinin hepsine e-mail gelmiştir "Ben 20 bin lira maaş alıyorum, 10 bin lirası kira; hiç olmazsa üniversite okuyan oğluma bin lira yardım et." diye e-mailler geliyor bize. Yani bu, milletimizin ne kadar zor durumda olduğunu gösteriyor. Emekli 20 bin alıyor, 10 binini kiraya veriyor, kalan 10 bini ne yapacağını kendi bilemiyor. Yurt bulamayan, bursla geçinemeyen bir gençlik, eğitim hakkından mahrum kalıyor, sadece hayatta kalmaya çalışıyor. Bakınız, bir millet, gençlerini faize, borca ve çaresizliğe mecbur ederse geleceğini ipotek altına almış olur hatta çok ileri gitmeye de gerek yok, geldiğimiz noktada ekonomik baskı öyle bir noktaya gelmiş durumda ki gençlerimizi yalnızca yoksulluğa değil yasa dışı ağlara da itiyor. Banka hesabını bahis çetelerine kiralayan öğrenciler aslında çaresizliğin başka bir yüzü. Biz bu tabloyu sadece bir ekonomik sorun olarak değil bir ahlaki erozyon sonucu olarak da görüyoruz. Bir ülke, gençlerini faizli borçla okutur, sonra da "Geleceğe yatırım yapıyoruz." diyemez. Gençliğe yapılan yatırım rakamla değil değerle ölçülür.
Kıymetli arkadaşlar, çok yukarıda olan makamlarınız gibi spor politikalarınızda halktan kopuk ve eşitsiz. Spor, sadece belirli kitlelere mütehassıs bir alan değildir, tabana yayılmalıdır çünkü spor, halk sağlığını da doğrudan ilgilendirir. Spor lüks değil halk sağlığının, disiplinin ve ahlakın teminatıdır. Ülkemizde faal lisanslı sporcu sayısı yüzde 10, düzenli spor yapan nüfus ise yüzde 4. Bu durum, OECD ülkelerinde ortalama yüzde 40'tır yani Türkiye, hareket etmeyen bir toplum hâline gelmiş. Her ilde dev tesisler yapılabilir ama eğer o tesislerde gençler yoksa o binalar sadece beton yığınıdır. Buna rağmen, halk sporuna ayrılan pay, spor bütçesinin yüzde 3'ü, halk sporuna yatırım yapmayan bir ülke hastanelerine yatırım yapmak zorunda kalır ki şu anda hastanelerde randevu bile bulma imkânı zor çünkü obezite oranımız Avrupa'nın zirvesine çıkmış. Bununla mücadele ise gördüğünüz gibi yetersiz değil, direkt yok. Halkın genelinde olmadığı gibi bölgesel anlamda ise ciddi bir eşitsizlik söz konusu. Sporun birleştirici gücü adaletsiz dağıtılan yatırımların gölgesinde zayıflıyor. Sayın Bakanımız geçen Rize'de yere göğe sığdıramadığı tesisleşme, doğu ve güneydoğuda batı illerinin yarısı kadardır Muhterem Bakanım. Bu dengesizlik sadece fiziksel değil sosyal bir adaletsizliğin tezahürüdür. Doğu'da çocuklar tozlu sahalarda top peşinde, batıda stadyumlar boş tribünlerle bekliyor. İşte, eşitsizlik budur. Biz millî görüş olarak yıllardır söylüyoruz, spor sadece yarış değildir; spor ahlaktır, spor disiplindir, spor ölçüdür. Sporun amacı ise yalnızca madalya almak değil karakter inşa etmek olmalıdır ama bu anlayış, gördüğünüz gibi rant ekonomisinin altında eziliyor.
Kıymetli arkadaşlar, her yapınızda olduğu gibi aynı denetimsizlik, usulsüzlük ve israf burada da hâkim; rakamlar büyüdükçe denetim küçülüyor. Bu, sürdürülebilir yönetim anlayışı değildir. Sayıştay raporları taşra teşkilatlarında standart bir muhasebe sistemi olmadığını söylüyor. Bakınız, Sayıştay raporları birer uyarı değil birer alarm zilidir ama kimse duymuyor. Duymuş olsaydı on yedi yıldır güncellenmeyen yönetmeliklerle bu ülkenin gençlik kaynakları yönetilmezdi. 46 il müdürlüğünüz dijital sistem kullanmıyor, 35 il, kendi yazılımını kendi geliştirmiş, bu çağın delil kaosu, yönetimidir; Sayıştay raporlarından okuyorum bunları. Böyle devam ettiği müddetçe, kurumsal hafıza yerine keyfilik hâkim oldukça kaynaklar adalet değil ayrıcalık üretir. Kredi ve Yurtlar Kurumunda ise kamu kurumlarından gelen 2.400 öğrenciye diğer başvuru sahipleriyle aynı uygunluk kontrolünün yapılmadığı, tam burs verildiği görülmüş; bu, Sayıştay raporlarında var. Denetimsizliğin olduğu yerde liyakat susar, torpil konuşur. Yani torpil var, keyfiyet var ama adınızdaki "adalet" yok. Aynı şartlardaki öğrencilerden biri denetleniyor, biri kayrılıyor. Bundan bir müddet önce, bir emekliyle telefon görüşmesi yaptım, oğluna burç çıktı mı dedim, "Çıktı." dedi. Peki, 3 çocuğun üniversitede okurken burs alabildin mi dedim, "Yok, o zaman kredi verdiler bana." dedi. Yani 3 çocuğunu okutan bir emeklinin bütün çocukları bursu hak etmesi gerekirken bir çocuğunu okuturken bu bursu almış oluyor; yine de teşekkür ediyoruz çünkü bütün vatandaşlarımız çocuklarını hep burs almak için torpilli tutuyor. Ben de Spor Bakanlığında torpil yok, kredi yurtlarda torpil yok diye söylüyorum, açık konuşuyorum, bunu bilesiniz diye.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK - 12 tane kamu kurumu tarafından araştırılıyor.
MEHMET KARAMAN (Samsun) - Ama Sayıştay denetimlerine dikkat etmiyorsunuz, bu adaletsizliğin izahı yok.
Hazine yardımlarında ise 24 milyar lira ama kime, neye, hangi kritere göre dağıtıldığı bilinmiyor. Bu tablo, şeffaflıktan değil, şahsileşmiş yönetim anlayışından besleniyor. Arkadaşlar, gençlik ufkunuzda hayali rakamlar var ama maneviyatın "m"si yok.
Değerli arkadaşlar, gençlik sadece beden ve bilgi değildir, ruh ve maneviyattır. Bugün, bu bütçede, gençliğin kalbine dokunan bir satır bile bulamıyoruz. Değerler eğitimi, ahlak, millet bilinci, toplumsal sorumluluk gibi kavramlar, bütçe kalemlerinizde yok hükmünde. Değerler eğitimi millî kimliğin sigortasıdır, yokluğu toplumsal çözülmeyi hızlandırır ve ahlaksız kalkınma çürüyen bir kalkınmadır. Maneviyat olmadan medeniyet inşa edilemez. Maneviyatını kaybetmiş bir gençliğe hiçbir yatırım da fayda etmez. Yurt, burs, tesis ama inanç, adalet ve ahlak inşa edilmezse, o binaların duvarları boş kalır. Oysa taş değil insan inşa edilmelidir. Bugün, gençlik ahlakı rehberlik arıyor ama Bakanlık tabela projeleriyle meşgul. Bu gidişle, bu ülkenin gençliği ne eğitimde ne istihdamda ne vatanında olacak. Gençliğimiz bu hâle gelmişse sebebi sadece bütçede değil, niyette aramak gerekir. Biz sadece gençliği değil, gençliğin kalbini de korumakla mükellefiz. İşte, o kalp, bu bütçede atmalıydı ama ne yazık ki büyük kulüplerden alacaklarını almayan, gençliğe harcayacaklarını ise sakınan bir anlayıştan bu topluma, bu millete ve bu insanlığa bir hayır gelmeyecektir.
Bu bütçe, gençliği ihmal eden, sporu ticaretle karıştıran, maneviyatı unutan bir anlayışın ürünüdür. Kaynakların adil dağıtılmadığı, israfın önlenmediği, ahlakın siyasetten koparıldığı bir düzende, bütçe büyüse de gelecek küçültecektir. Biz, gençliği bütçede bir kalem değil, milletin emaneti olarak görüyoruz ve diyoruz ki gençliğin ihmal edildiği bir bütçe, geleceğin ipotek altına alındığı bir bütçedir. Bugün, bu Komisyonun önünde, sadece bir Bakanlığın bütçesi değil, bir ülkenin vicdanı duruyor. Biz, o vicdana sahip çıkmalıyız çünkü bir milletin asıl gücü tankı, topu, tüfeği değil, inançlı ve imanlı gençleridir.
Bütçenin israf edilmeden hayırlı hizmetlere harcanmasını temenni ediyor, sizleri saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Teşekkür ederim.