KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, değerli heyeti ve hazırınumuzu saygıyla selamlıyorum.

Elbette ki Gürcistan'da düşen askerî kargo uçağımızda görevli olan 20 kahraman askerimizin şehit olması haberlerini duyunca ülke olarak büyük bir üzüntüyle karşılaştık. Aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet, silah arkadaşlarına ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun diyorum.

Sayın Bakan, bütçe teklifinde baktığımızda, Bakanlığın bütçesinin geçen yıla göre yüzde 30,5 civarında arttığını görüyoruz. Yine, sosyal yardımlara ve desteklere ayrılan payların da yüzde 41 oranında artırıldığını görüyoruz yani sosyal yardımlara bütçe içindeki payın artışı biraz daha yükselmiş. Bu, aslında dışarıdan bakıldığında güzel gibi görünmesine rağmen, birçok arkadaşımın da ifade ettiği gibi, yoksullaştığımızın göstergesi olarak anılıyor yani Türkiye'de neredeyse 17 milyonun üzerinde insan bu yoksulluktan dolayı sosyal yardımlarla geçinmek zorunda kalıyor; aynı cümleleri geçen yıl da kurmuştum, bir şey değişmemiş. İktidara geldiğiniz günden bugüne kadar ailenin korunması ve güçlendirilmesi konusunda ciddi ve iddialı sözler ettiniz. En sonunda, 2024 yılının mayıs ayında "Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı'nı hazırladık." dediniz. Sanki iktidar ailenin korunmasına gerçekten önem veriyor gibi ciddi bir algı oluşturdunuz ama doğru mu, gerçekler nedir, bir de ona bakmak lazım. Şimdi, bunu nasıl değerlendirelim? Mesela bir boşanma istatistiklerine bakalım yani ailenin en çok kollanacağı alan bir, sürdürülebilir olmasıdır. Orada istatistiklere baktığımız zaman, mesela 2001 yılında boşanma oranları binde 1,41 civarında iken 2014 yılının verilerinde 2,19'a çıktı yani boşanma oranları siz geldikten sonra 2 katına yakın arttı. Sizin "Aileleri koruyoruz, destekliyoruz." demenize rağmen aile birliği muhafaza edilemiyor. Tabii, boşanmanın temelinde hangi sosyoekonomik faktörlerin olduğunu da çözümleyememiş olduğunuz ve buna karşılık önlem alamadığınız da ortada. Uyguladığınız yanlış ekonomi politikalarının yoksullaştırdığı, sefalete sürüklediği aileler de aslında söylediğiniz gibi değil, temelinden sarsıldı, boşanmalar arttığı gibi, evlenmek, yeni yuva kurmak gençler için âdeta bir hayal oldu. Niye böyle oldu? Çünkü açlık sınırının 30 bin liraya dayandığı bir yerdeyiz çünkü asgari ücreti 22 bin lira olarak belirleyip emeklileri 16 bin lirayla yaşamak zorunda bıraktınız ve bu durumda aile kurumunun varlığını sürdürebilmesini imkânsız hâle getirdiniz.

Nüfus artışı hızı 1,7'ye düşmüş ve bu çok tehlikeliymiş. E, tamam da bunun sorumlusunu hayatını cehenneme çevirdiğiniz halkta aramayacaksınız, bunun sorumlusu sizlersiniz. "2025 yılını Aile Yılı ilan ettik." demekle aile korunmuyor, ailelere insanca yaşam olanakları sunabilecek düzenlemeler gerekiyor. Dolayısıyla, bunları yapmadığımız için ne yazık ki, sorumluluk sizde.

Sokaklardaki çocuk çetelerine bakıyoruz, aileleri koruyamadığınız gibi, çocukları da çete düzeninden, güvensiz hâle getirilen sokaklardan, herkesin elinde oyuncağa dönüşen silahlardan koruyamadınız. Silahlanma oranı Türkiye'de arttı, bunun önüne geçemediniz. Mafyanın cezalandırma videolarını izleyen o çocuklar, hele ki o mafya üyelerinin de devlet büyüklerinden itibar görmeye başladığını gördükten sonra sokakta racon kesen tetikçi adaylara dönmeye başladı yani suça itiliyorlar.

Yine, meslek eğitimi, MESEM adı altında, sanayi sitesinde aslında çocukları ruhsatsız binalarda, güvencesiz koşullarda çalıştıran patronların ucuz iş gücü olarak gördüğü çocuklarımız, okulda olması gerekirken sizlerin "iş kazası" bizim "iş cinayeti" dediğimiz olaylarda hayatını kaybediyorken Sayın Bakan siz ne yapıyorsunuz? Mesela, Millî Eğitim Bakanlığında mesleki eğitim adı altında çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılmasına niye müsaade ediyorsunuz? Nasıl müsaade ediyorsunuz? Sormuyor musunuz o Bakana? Aile Bakanlığı olarak "Bu çocukları kollayalım." diye niye itiraz etmiyorsunuz? Demek ki, öyle uzaktan söylemekle olmuyor.

JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Ya, bu çok büyük bir cehalet.

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Biraz sabredin, biraz sabredin; ben sözlerimi bitireyim, sonra ne söylerseniz söylersiniz.

JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Dünyada "dual" eğitim var ya!

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Neden bu kadar çocuk ölüyor o zaman?

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sosyal yardımlara bakalım: 2012 yılında 2 milyon 171 bin 614 hane düzenli sosyal yardım alırken bu sayı 2024'te 3 milyon 537 bin 185'e çıktı yani yüzde 50'ye yakın artış. Bakanlığınızın verilerine göre, Türkiye'de her yedi haneden 1'i sosyal yardım alıyor; yedide 1, sizin verileriniz bunlar. 2012'den 2024'e ülke nüfusu yüzde 13 artarken sosyal yardım alan hanelerin yüzde 63 oranında arttığını görüyoruz yani yoksullaşmanın verileri burada da var.

Yine, EUROSTAT verilerine göre, Türkiye nüfusunun yüzde 34'ü -her üç kişiden 1'i yani- yoksulluk ve sosyal dışlanma riskiyle karşı karşıya. Bu oran 2015 yılında yüzde 26,7 iken Türkiye Avrupa'nın 36 ülkesi arasında bu konuda Arnavutluk, Romanya ve Karadağ'ın ardından dördüncü sıraya yerleşmiş durumda.

AKP 2002 yılında Türkiye'de 3Y'yle (yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla) mücadele etme sözü verip iktidarı aslında böyle almıştır ama yirmi iki yıldır bu verilen üç sözle ilgili, yoksullukla, yolsuzlukla mücadelede ne yazık ki başarılı olamadınız, bunların tam tersine, hepsi iktidarınız döneminde de büyüdü. Sizin yüzünüzden insanlar iş sağlığını, işini, hayatını, inancını, yaşama sevincini kaybediyor. Sebepsiz yere zenginleşenler, mal, mülk, para biriktirenler yüzünden bütün bir halk yoksulluk çekiyor. Çocuklarının artık ihtiyacı olan proteine ulaşması zorlaşmış durumda.

Siz sadece insanları değil, kendi kurumlarınızı, bakanlıklarınızı da yoksulluğa sürüklediniz, sosyal yardıma muhtaç ettiniz. Millî Eğitim Bakanlığı bunun en bariz örneğidir. AKP Millî Eğitim Bakanlığını yoksullaştırdığı için geçen yıl olduğu gibi bu yıl da okulların büyük bölümünde güvenlik ve temizlik görevlisi yok. Kayıt döneminde velilerden temizlik malzemesi getirmesi isteniyor. Okullar, tuvaletler pislik içinde, "Ya veliler gelsin, temizlesin yahut da para toplayıp temizlik görevlisi bulunsun." denilebiliyor. Salgın hastalıklar kol geziyor ama buna karşılık bizim belediyelerimizin "Okulların temizliğini yapalım." demesine de izin vermedi sizin iktidarınız. Anadolu'da sizin gibilere "Hem kel hem de fodul." diyorlar. Millî Eğitim Bakanlığı öyle yoksul ki çocuklara bir öğün yemek de veremiyor. Bir önerim olsun: Mesela, bu sosyal yardımlardan Millî Eğitim Bakanlığına da gönderin Sayın Bakan, çocuklara bir öğün yemek vermeleri için sosyal yardım kapasitesini artırın, Bakan da rahatlamış olsun.

JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Ders çalışamamışsınız, bu, Millî Eğitim Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığındaki...

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Kişi başına düşen millî gelirin arttığını da iddia ediyorsunuz ama yoksulluğun derinleştirildiğini görüyoruz. Gelir dağılımındaki dengesizliği artıran, vatandaşlarını yoksullayıp sefalete sürükleyen ve sosyal yardıma muhtaç eden bir ekipsiniz; yoksullukla mücadele etmiyor, yoksulluğu yönetiyorsunuz. Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış bir yoksulluk istiyoruz. Bizim istediğimiz şey, Türkiye'de sadece sermayenin değil, emekçinin, emeklinin, çiftçinin, çalışanın bütçeden hakça pay almasını, sosyal yardımların da eşit bölüşülmesini sağlamaktır. Ama bu anlamda bu bütçede karşılık bulmadığınız için bu bütçeye "hayır" diyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak yine de bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz ama "ret" vereceğimizi de belirtiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum Başkanım.