KOMİSYON KONUŞMASI

SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Bitlis) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, iktidarınızın enerji politikaları uzun süredir Türkiye'de kamusal bir ihtiyaç olmaktan çıkıp kâr elde etmenin aracına dönüşmüştür. 2000'li yılların başından itibaren hızla hayata geçirilen özelleştirmelerle birlikte kamusal enerji üretim tesisleri birer birer sermaye gruplarına devredildi. Devletin halk için üretme misyonu şirketlerin kâr için üretme refleksine teslim edildi. Elektrik, su, doğal gaz gibi temel yaşam kaynakları piyasanın insafına bırakıldı. Enerji alanı halkın yaşam hakkından çok sermayenin yeni birikim alanına dönüştü. Bu dönüşümün son halkası yenilenebilir enerji projelerinde görülüyor. Güneş, rüzgâr ve su gibi doğanın en saf kaynakları artık temiz enerji değil, kârlı yatırım olarak pazarlanıyor. "Yenilenebilir enerji" adıyla başlayan umut, kapitalizmin en parlak vitrinlerinden biri hâline geldi. AKP iktidarı tıpkı madeni, suyu ve merayı olduğu gibi güneşi de özelleştirme anlayışıyla hareket ediyor. EPDK'nin 2022'de yürürlükten kaldırdığı satın alma garantisiyle küçük üreticiler sistem dışına itildi. Yeşil enerji artık yalnızca büyük sermaye gruplarının yatırım alanı hâline geldi. Bu yılın haziran ayında kabul edilen torba yasayla ÇED süreçleri devre dışı bırakıldı. Yasayla artık RES, GES, HES ve JES projeleri için meralar kolayca tahsis edilebilecek, ormanlarda yatırımcılara uzun süreli ve düşük bedelli kullanım hakkı verilebilecek, 2035'e kadar köylünün toprağının kamulaştırılmasının önü açılmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye genelinde Mayıs 2025 itibarıyla 34 bini aşkın GES bulunuyor. Ancak bu tesislerin büyük kısmı az sayıda büyük sermaye grubunun elinde toplanmış durumda. Seçim bölgem Bitlis'te son yıllarda GES projelerinde olağanüstü bir artış yaşanıyor. 2002-2022 yılları arasında 24 enerji projesi başlatılmışken yalnızca son üç yılda 30 yeni proje gündeme alınmıştır. Bu noktada Bitlis halkı adına Bakan Bey'e sormak isteriz: Bitlis'in enerji ihtiyacının ne kadarı güneş enerjisinden sağlanmaktadır? Bunun ne kadarı kamusal alana, ne kadarı sektörel kullanıma yöneliktir? Bitlis genelinde elektrik üretimi toplamda ne kadardır? Bunun ne kadarı Bitlis'in ihtiyacı için kullanılmaktadır?

Sayın Bakan, ÇED süreçlerinde kararlar çoğunlukla sermaye lehine sonuçlanmakta, halkın itirazları ise görmezden gelinmektedir. Bu durumun somut örneği Bitlis'in Adilcevaz ilçesi Çanakyayla köyündeki projedir. Partinizin önceki dönem AKP Milletvekili yani sizin partinizin Milletvekili Vahit Kiler'e ait Kiler Holding burada 2 milyar 247 milyon TL değerinde Türkiye'nin en büyük beşinci güneş enerjisi santralini kurmayı planlamaktadır. Projenin ekonomik ömrü kırk dokuz yıl olarak planlanmış ancak binlerce yıldır Bitlis'in Çanakyayla ve civar köylerinin tek geçim kaynağı tamamen hayvancılığa dayanmaktadır. GES'in hedeflediği sanayi kapasitesi Bitlis'te yok denecek kadar azdır.

Sayın Bakan, bu projenin etki alanında Çanak Yayla ve civar köylere ait mera vasıflı alan var. Süphan Dağı yaban hayatı geliştirme alanı var, Muş-Bitlis-Van çevre düzeni planında turizm alanı ilan edilen alan var. Batmış Gölü çevresinde 2019'da 100'den fazla kuş türüne ev sahipliği yapan, kesin korunacak hassas alan ilan edilen alan var. Tüm bunlar, sizin de dâhil olduğunuz iktidarın kendi planlamasıyla dahi çelişmektedir. Bu proje güneşi yakalarken, doğayı yakmayı ve köylüyü göçe zorlamayı göze almaktadır. Bir yılı aşkın süredir partimizin ve Çanak Yayla köylülerinin süren mücadelesiyle ÇED aşamasında durdurulan proje, sırf kılıfına uydurmak için yeri yalnızca 130 metre kaydırılarak tekrar onaylanmıştır. Şu anda köylülerin başvurusu üzerine mahkeme süreci devam etmektedir. Bakanlığınızın bu projeye ön lisans verirken neden atıl alan olup olmadığını gözetmemiştir? Bunu da buradan sormak istiyoruz. Bu konuda sorumluluk yine bir Bakanlığa mı bırakılacaktır? Halkın gerçek muhatabı kimdir bu anlamda?

Sayın Bakan, yenilenebilir enerji üretimi, doğanın dengesine ve halkın yaşamına zarar vermeden yürütüldüğünde anlamlıdır. Ancak Bitlis'te yürütülen GES politikası enerji üretiminden çok rant üretimi hâline gelmiştir. Enerji, halkın yaşam hakkıdır; sermaye çevrelerinin kâr garantisi değildir. Güneşin ışığı kimsenin tapulu malı olamaz. Gerçek temiz enerji doğayı sömürmeden, halkın onayıyla, sivil dinamiklerin katılımıyla ve yerel yönetimlerin yetki alanına dâhil edilmesiyle mümkün diyor, sizleri selamlıyorum.