KOMİSYON KONUŞMASI

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, bugün Komisyonumuzda bulunan Bakanlığımızın kadroları; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Her şeyden önce, bugün üzerinde tartışmış olduğumuz ve konuşacağımız kanun tasarısının mevcut hâliyle yasalaşmasının Avrupa Birliği hukukunun genel ilkeleriyle bağdaşmadığı, yine Avrupa Birliği müzakere sürecine pozitif manada bir katkı sunmayacağı ve yine aynı şekilde 23 no.lu Yargı ve Temel Haklar Faslı ruhuyla da bağdaşmadığı ve vize serbestisi diyaloğu açısından da pozitif bir katkısının olmayacağı hususlarını ifade etmekle başlamak istiyorum. Her şeyden önce, tasarının aslında dizayn etmeye çalışmış olduğu hususun ehemmiyetine bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. Özü itibarıyla, yurttaşın hak ve özgürlüğünü koruma çabasının bir parçası olarak ele alınmış. Oysaki temel beklenti, kolluğun, eylem ve işlemlerinde bir denetim mekanizmasına tabi tutulmasıdır, esas beklenti budur ve bu denetimin de içsel bir denetimden ziyade dışsal bir denetim hâlini almasıdır. Maalesef, tasarıya baktığımızda a'dan z'ye dışsal denetimine tamamen kendisini kapatan, âdeta kurum içi hiyerarşik bir denetim mekanizmasını oluşturduğunu görüyoruz. Şöyle ki İçişleri Bakanlığının altında kurulacak olan ve başkanlığını da yine İçişleri Bakanlığı müsteşarının yapacağı Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanı, Başbakanlık Birinci Hukuk Müşaviri, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü, Bakanlar Kurulunun atayacağı bir akademisyen ve bir avukattan oluşan kolluk gözetim komisyonunun tarafsız ve bağımsız karar alması da bu minvalde düşünülemez. Yürütmenin, dolayısıyla kolluk personellerinin tüm suçlarından ya da mevzuata aykırı davranışlarından siyasi sorumluluk, özü itibarıyla Başbakandan tutun ve onun mahiyetinde bulunan diğer tüm kadro bir şekliyle bundan mesuldür, bu şekliyle bundan sorumludur. Tam da sorumluluk mekanizmasının kendi iç işleyişindeki eylem ve işlemlerindeki bir usulsüzlüğü, bir hak ihlalini soruşturması, tarafsız ve bağımsızlık ilkesine de bu manada ters düşmüş olacaktır. Bu hâliyle komisyon ancak "Kol kırılır, yen içinde kalır." mantığı çerçevesinde yasak savma kurulu olarak tanımlanabilir ve ancak göstermelik bir iç denetim mekanizması işlevi görebilir. Oysa Birleşmiş Milletler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları ve Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu kriterlerini esas aldığımızda ihtiyaç olanın tamamen bağımsız bir dış denetim mekanizmasının oluşturulmasıdır. Şüphesiz ki İçişleri Bakanlığının örgütlenme şeması içerisinde Bakanlık, Teftiş Kurulları eliyle iç denetim mekanizmasını genelgelerle düzenleme, güçlendirme cihetine gidebilir, bunda hiçbir mevzubahis yoktur ama esas olarak bizden istenen ve esas olarak bizim yapmamız gereken iç denetim mekanizmasından ziyade dış denetim mekanizmasını kurmamız olmalı idi.

Yine, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer hazırun; Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği mevzuatları kolluk kuvvetlerinin uyması gereken temel demokratik hakların esaslarını da belirtmektedir. Avrupa Konseyi birçok açıklamasında devlet içerisinde devlet mantığının yerleşmemesi için kolluk kuvvetlerinin sürekli olarak denetlenmesi gerektiğini söylemektedir. Demokratik ülkelerde devlet içerisinde devlet mantığının bertaraf edilmesi, ulusal güvenlik meselesiyle açıklanmaya çalışılan ihlaller ve hukuksuzlukların önüne geçebilmek için de birçok yetkiyi elinde bulunduran kolluk görevlilerinin bu manada yine dışsal denetimini zorunlu kılmaktadır. Aynı minvalde Venedik Komisyonu raporlarında da konuya dair sıkça altı çizilen husus ise kolluk kuvvetlerinin kamu gücünü kontrol altında tutmaya dair birçok yetkiyi bulundurdukları ancak ulusal güvenlik tanımının oldukça öznel, subjektif ve esnek olduğu devletlerde hükûmetler ulusal güvenlik konusunda çok geniş yetkilere sahip olabilmekte ve bu da, bazı yetkileri doğru bir perspektifle kullanmamalarından kaynaklı insan hakları ihlallerinin oluştuğunu hayat göstermekte bize. Yaşanılabilecek bu durumların önünü geçebilmek açısından da var olan mekanizmaların bağımsız ve de politik arenadan uzak sivil güçlerce denetlenmesi ancak etkin bir sonuç doğurabilir.

Sayın Başkan, bu minvalde Türkiye'nin 2015 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karnesi de çok kısa bir zaman önce açıklandı. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde hakkında 64.850 dava başvurusuyla en fazla başvurucu olan 3'üncü ülke konumundadır. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin iş yükünün neredeyse yüzde 13'ünü oluşturuyor ve bu neredeyse Türkiye'deki bir mahkeme gibi iş yoğunluğuna sahip bulunuyor. Türkiye'deki insan hakları ihlallerine dair rapor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin açıklamalarında da altı çizildiği üzere, kendi tanıklıklarımızdan da yola çıkarak, kolluk kuvvetlerinin yetkilerini aştığı, keyfî davranışlarda bulunduğu ve bu keyfî davranışların bir sistematik hâl almasının en önemli nedenlerinden bir tanesinin de bir dışsal denetim mekanizmasının olmayışından kaynaklı olduğudur. Yaşanan hukuksuzluklara dair istatistiksel verilere baktığımızda problemlerin tek tek bireylerden kaynaklı hatalar olarak değil ama aynı zamanda bir sistem sorunu olduğu da aşikârdır, olduğu da ortadadır. Bu sistem sorununun aşımının en etkin yolu da yeni bir sistemi, yeni bir mekanizmayı hayata geçirmek olmalıdır.

Kısacası, kolluk kuvvetleri kontrol edilebilir olmalıdır, faaliyetlerinde insan hakları ve demokrasi normlarını gözettiğine dair kamuoyunun ikna edilebilir bir mekanizmanın kurulmasına aciliyetle ihtiyaç vardır. Bu manada, Sayın Başkan, bir kez daha söylüyorum, esas ihtiyaç duyduğumuz husus iç denetimden ziyade bir dış denetimdir. Bu bağlamda da mutlak suretle bu denetim mekanizması içerisinde insan hakları kuruluşları başta olmak üzere, kadın haklarını savunan kuruluşlar, yine kimi meslek odaları, örneğin Türkiye Barolar Birliği gibi sivil toplum örgütlerinin dâhiliyeti ancak ve ancak sağlandığı durumda kısmen de olsa dışsal denetime bu komisyon kendisini açmış olacaktır. Yine, iç denetlemeyi sağlayan birimleri zaten içinde barındıran İçişleri Bakanlığının dış denetime açık olması gerekliliği, tabiri caizse, hukuki ve demokratik değerler açısından da bir sakınca bünyesinde barındırmamaktadır. Zira komisyon üyelerinin sivil kişilerden oluşması veya bir ombudsmanlık kurumu hâline dönüştürülmesi demin ifade etmiş olduğum Avrupa Birliği değerleri açısından da fevkalade önem arz etmiş olacaktır.

Sayın Başkan, yine, kolluk teşkilatının hesap verilebilirliği meselesinin nasıl sağlanacağı net bir şekilde bu hususla da tasarı içerisinde açıklığa da kavuşturulmamıştır. Bunun yanı sıra kolluğa yönelik toplumsal görevin artırılması meselesinde de yine güveni pekiştirecek herhangi bir düzenlemeyi de içermemektedir.

Bütün bu hususlar çerçevesinde, bu yasa tasarısı, açıkça ifade etmek gerekirse Bakanlığın, özellikle Avrupa Birliği Bakanlığının Siyasi İşler Başkanlığının şu anda bize sunmuş olduğu bir bilgi notu da var. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben bu bilgi notunu okuduğumdaki memnuniyetimi ifade etmek istiyorum; zira değerlendirmeler, irdelemeler hakikaten tam da arzu etmiş olduğumuz, bizim de savunmuş olduğumuz değerlendirme ve irdelemeleri içermekte. Ancak bu değerlendirmeler, bu irdelemeler ile tasarının maddeleri ve tasarının bütünü arasında büyük bir uçurum bulunmaktadır. Tam da birinci sayfada vize serbestisi yol haritasında yer alan 65'inci yükümlülük çerçevesinde özgürlük ve güvenlik hakkının, adil yargılanma hakkının, ifade, toplanma ve dernek kurma özgürlüğüyle başlayan bütün sürece açıkça söylemek gerekirse katılıyorum, tamamına katılıyorum ancak bu değerlendirme ile tasarıyı yan yana koyduğumuzda neredeyse hiçbir açıdan bir bütünlük arz etmediği açıkça ortadadır.

Ben şimdi müsaadenizle bir soru sormak istiyorum, hem de soruyu bütün katılımcılara sormak istiyorum: Böylesi bir katılımcı listesi, böylesi bir kuruldan oluşan bir komisyon nasıl olur da bağımsız bir niteliğe sahip olacaktır? Müsteşar Bey de burada. Örneğin, Müsteşar Bey'in başkanlığında oluşacak bir komisyonun ve demin ifade etmiş olduğum bütün katılımcıların yer almış olduğu bir komisyonun neresi sivildir, neresi bağımsızdır, neresi dış denetim mekanizmasıdır? Dolayısıyla, bütün bunlar, yarın fasıl görüşmelerinde bu yasanın kendisi bir reform olarak sunulacak, oysaki masaya bunun bir reform olmadığına dair çok ciddi bir muhalefetle de karşılaşılmış olacaktır. Benim naçizane önerim ve benim çağrım, reform yapıyormuş gibi yapmaktan vazgeçelim, ya gerçekten reformu gerçekleştirelim ya da hakikaten bu mesai, bu efor da bir şekliyle boşa gitmiş olacaktır.

Ben duygularla sizleri bir kez daha selamlıyorum.

Esas, maddelere geçildiğinde de tek tek maddeler üzerinden görüşlerimizi ve önerilerimizi Komisyona, sizlere sunacağız.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.