KOMİSYON KONUŞMASI

SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri, değerli milletvekilleri, değerli Bakan Yardımcılarım ve değerli bürokratlar, basınımızın güzide mensupları; tüm hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, yine, bugün 16 farklı kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede düzenleme öngören kanun teklifini görüşüyoruz. Yine bir torba yasa ve bu torba yasanın, 16 kanunu içeren torba yasanın metni bize cuma günü akşam geldi. Normalde bu kanun teklifini de biz salı günü görüşecektik. Düşünün, cuma günü 16 farklı kanunu içeren torba yasa geliyor ve Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden salı günü sabah -bir gün var zaten, memlekettesiniz zaten, pazartesi geleceksiniz- Plan ve Bütçe Komisyonunda kanun teklifiyle ilgili hazırlık yapacaksınız, çalışacaksınız, sivil toplumlardan, taraflardan görüş alacaksınız, gelip burada kaliteli bir yasama faaliyetinin geçirilmesini sağlayacaksınız; sadece bir günümüz var. Yani şimdi şu bile şurada oynadığımız şeyin bir tiyatro olduğunu, Plan ve Bütçe Komisyonunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir noter konumuna düşürüldüğünü gösteriyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisini bir prosedürü yerine getiren, bir kanunun çıkması için sadece gerekli görüşmeleri yapıp Resmi Gazete'de yayımlanmasını sağlayan bir kuruluş hâline getiriyor. Bu gerçekten de demokrasimiz açısından, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığı ve prestiji açısından son derece üzücüdür.

Yine şunu ifade edeyim ki şu 28'inci Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirilen hiçbir kanunda oylama yaptıktan sonra şunu diyemedik: "Ya çok şükür, işte, vatandaşımızın da şöyle bir derdini çözdük." "Ya, vatandaşımızdan şöyle bir talep vardı, çok şükür, bak, bu kanun teklifiyle o talebi de gerçekleştirmiş olduk." "Ya, şu kanun teklifiyle vatandaşımızın üzerindeki şu yük azaldı; harç ödüyordu, ödemeyecek; vergi ödüyordu, ödemeyecek; ÖTV ödüyordu, ödemeyecek." Bakın, ben 28'inci Dönemde böyle bir kanun geçirdiğimizi hatırlamıyorum. Şurada geçirdiğimiz kanunların hepsinde vatandaşa yük olacak şeyler yapıyoruz. En son, Meclis kapanmadan burada ÖTV oranlarını düzenleme yetkisini Sayın Cumhurbaşkanına verdik, Genel Kuruldan geçti, aynı günün akşamı ÖTV oranlarının hepsi arttı, arabalara 300 bin, 500 binden 1 milyona, 2 milyona kadar ek zam geldi. Bakın, ya vergi arttırıyoruz, ya harç arttırıyoruz, ya bazı istisnaları kaldırıyoruz ya hayatı kolaylaştırıcı bazı istisnaları kaldırıyoruz. Ya arkadaşlar, bir kendimize gelelim. Biz ne yapıyoruz ya? Bir düşünelim ya. Gerçekten bir bakın, bana söyleyin, deyin ki "Hayır Sadullah Kısacık, sen haksızsın kardeşim, bak, şu düzenlemede vatandaşımızın şu yararı oldu; cebinden daha az para çıkacak, cebine daha fazla para girecek, refahı artacak." diye bana bir düzenleme gösterin, lütfen gösterin. Hep burada onun kavgasını vermekten yorulduk ya.

Yine, bakıyoruz, işte, bu kanun teklifinde iktidar, beceriksiz yönetimi sonrasında oluşan faturayı yine halka kesiyor, yine halka fatura. Şu anda maddelerde tek tek görüşeceğiz. Halka her bir maddede bir fatura kesiyoruz. Bu torba kanun teklifinde araç alım satımında, harç alınmasında, mesken kiralanmasında istisnanın kaldırılması, sosyal güvenlikte istihdam özendirici bazı indirim istisnalarının kaldırılması başta olmak üzere, hep yaşam yükünü, yaşam maliyetini artırıcı düzenlemeler var; net söyleyeyim. Mesela, bu torba yasaya ad koyacak olsanız ne koyarsınız? Torba, yük torbası, başka bir şey değil yani biz kanunları dolduruyoruz. Şimdi vatandaşımızın sırtına buradan yükleyeceğiz bunu, göndereceğiz. Gerçekten de bunun üzerinde düşünmemiz gereken bir şey. Şu düzenlemeler bir silsileye dönüştü "Artık bizim maliye politikamız tahsilat politikasına döndü." diyorduk yani hep bir tahsilat artık maliye geliri artırmayı hep vatandaştan "Daha fazla nasıl tahsil ederim, ne tahsil ederim?"di. Baktığınız zaman bu şu anda maliye politikasının vergiye, harca, haraca, cezaya dayalı bir maliye politikasına dönüştüğünün en önemli göstergesi. Her maddede ya harç artıyor ya vergi artıyor ya ceza artıyor bakın; artık maliye politikamız buna dönmüş durumda.

Şimdi, maddelere bakacak olursak burada, bu düzenlemede mesken kira gelirleri istisnasının daraltılması burada söz konusu. Yalnızca emeklilere kalıyor istisna, gerisinde kaldırılıyor. Zaten şu anda kira enflasyonu yüksek. Şimdi bu, kira enflasyonunu artırıcı bir olgu. Bundan sonra adam, o ne yapacak? O kirayı, o geliri kira verdiği kişiye yansıtacak. Geçen Merkez Bankası Başkanına söylemiştim, "Enflasyonla mücadelede iktidar sizi yalnız bırakıyor." demiştim. İşte, en önemli göstergelerinden bir tanesi. Ya, politika ne? "Halkın yaşam maliyeti düşsün." diyoruz; asgari ücrete düşük zam yapılıyor, emekliye düşük zam yapılıyor, memura düşük zam yapılıyor ama bakıyoruz, iktidara gelince vergi artıyor, harç artıyor, ceza artıyor, köprü geçiş ücretleri artıyor, her şey artıyor. Bakın, bu ne bu? Yani nasıl bir politika bu?

Diğer taraftan, yine araç satışlarından harç alınması... Ya, şimdi gerçekten de şu komedi: Bakın, şimdi, vatandaş araba almaya gidiyor, zaten vatandaş ÖTV ödüyor, ÖTV ekli fiyatın KDV'sini ödüyor, bir de motorlu taşıtlar vergisini de ödüyor. "Artık tamam, yeter, bir notere gidelim, şu arabanın devrini alalım." diyor, "Dur kardeşim, buradan da bir harç alacağım." diyorsunuz şimdi. Ya, bu olmaz ya. Ya bu vatandaşı bir bırakın, bir salın vatandaşı Allah rızası için ya. Ya adam 3 tane vergi ödemiş zaten, 3 tane vergi ödemiş, en son bir arabasını alacak, bir de "Yok kardeşim, buradan da harç alacağız." Böyle bir şey olur mu ya, Allah rızası için ya? Ya, biraz da... Zaten vatandaş arabaya binmiyor ki vergiye biniyor. Zaten vatandaş 100 liralık bir araba alacaksa ilk önce 200 lirasını ödüyor, vergisini, ondan sonra 100 lirayı ödüyor, zaten vergiye biniyor adam. Bir de oradan noterde bir haraç alıyorsunuz. Sonra adam arabaya biniyor, Ankara-Niğde Otobanı'nda bir de yola para ödüyor, Osmangazi'de bir de köprüye para ödüyor. Yahu, Türkiye'de yaşamak ne kadar zor, ne kadar pahalı ya. Düşünün bir de politikamız ne bizim? "Halkın enflasyonunu düşüreceğiz." Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? "Maliyeti düşüreceğiz." "Hayat pahalılığının farkındayız." "Bununla ilgili politikalarımızı geliştireceğiz." ama hep ceza... Arkadaşlar, lütfen bunu da iyice bir düşünelim.

Yine, ne yapıyoruz? Devlet olarak SGK'de işverene prim teşviği vermişiz, şimdi onu geri alıyoruz. Niye alıyoruz?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yakında işveren de kalmayacak.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Şu anda bunun zamanı mı? Bir de onu söyleyeyim ya. Şu anda bunun zamanı mı? İşveren yine yanlış ekonomi politikaları sonucunda, kur politikaları sonucunda zaten rekabet edemiyor. Esnaf ziyaretlerinde bakıyoruz, herkes dükkânını bölmüş, kiraya vermeye çalışıyor, küçülmeye gitmiş. Herkes zaten 3 elemanı varsa 1'e çekmiş, lambaları eğer bir sıra varsa öbür sırasını kaldırmış zaten böyleyken devletin şu andaki, şu pozisyondaki görevi ya zaten zor zamanlardan geçiyoruz aman biraz yük alayım der, biraz esneklik tanıyayım der. Çünkü orada bir ekonomi var eğer biz onu boğarsak artık oradan vergi de alamayız, bu vergi sıfıra düşer, kimden vergi alacağız? Şu ekonomi bir ayakta kalsın ya, bir ayakta kalsın. Şu anda zor zamanlardan geçiyoruz ama maalesef bakıyoruz, hâlâ biz bu zor zamandaki işverenden ne alırız, onu noterde mi yakalarız, yıllık harç mı alırız onun derdindeyiz yani onun derdindeyiz.

Şimdi, yine, bu düzenlemede yıllık ruhsat harçlarının belli sektörlerden, belli esnaflardan yıllık harç alınıyor, niye alınıyor? Mesela, bir oto galericiden niye yıllık 40 bin lira para alacak devlet, durduk yere niye alınıyor gerçekten, gerekçesi ne? Yıllık 40 bin lira para alacak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sadullah Bey, açıyorum buyurun.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Değerli arkadaşlar, oto galericileri bir dinleyin zaten adamlar kira kadar "sahibinden.com"a daha fazla para ödüyorlar. Biz bunu çözmemiz lazımken, bakın kira kadar şu anda bir sarı siteye kiradan daha fazla para öderken, bunu ödeyemez hâle gelmişken biz bir de yıllık 40 bin lira verin diyeceğiz. Yarın ne yapacak adam? En iyisi ben bunu merdiven altına çevireyim diyecek, evinin altına 2 tane araba koyacak vesaire. İnanın, bakın, bu kanunun Genel Kuruldan geçtiği andan itibaren olan sayılara bir bakın, ondan sonra aylık sayılara bir bakın ben istediğinizle iddiaya girerim. Biz kayıt dışılığa itiyoruz esnafı, 40 bin lira az değil, az değil neredeyse aylık 4 bin liraya geliyor, aylık 4 bin liraya hem de dediğim gibi, durgunluğun şu aşamada olduğu bir zamanda.

Baktığımız zaman, şimdi, gayri menkul devir ve iktisaplarında ceza yüzde 25'ten 1 kat artırılıyor, bu kayıt dışılıkla mücadele için bence uygun bir şey, caydırıcılık anlamında uygun bir düzenleme olmuş. Bu anlamda çünkü gayri menkul sektöründe, alım satımlarda yine ciddi anlamda bir kayıt dışılık hâlâ söz konusu. Ben tapuya gittiğim zaman bakıyorum hâlâ bavulla insanlar orada ev, iş yeri alıyor yani bavulla para getirmiş aslında bunun da önüne geçmek lazım, şu anda hâlâ ben bildiğim kadarıyla elden ödeme serbest, doğru mu sayın Bakanım? Elden ödeme niye serbest o zaman? Bunun ana şeyi elden ödemeyi bir yasaklayalım ya. Adam milyonluk ev alıyor, bakıyorum bavulla böyle para getirmiş, 2 bavul, niye bavulla getiriliyor? Biz ceza kesecek ne olur bir kere, işi kaynağında kurutalım bu adamı, kaynağında bitirelim. Bakın, bence bu düzenlemeyi ilk önce yapmamız lazım eğer biz gerçekten de kayıt dışılıkla mücadele etmek istiyorsak. Biz kayıt dışılığa göz yumuyoruz sonra diyoruz ki: "Sana ceza keserim." Zaten işin önünü açmışız yani.

Diğer bir düzenleme bireysel emeklilik sisteminde Cumhurbaşkanına devlet katkısı yüzde sıfıra indirme, yüzde 50'ye çıkarma yetkisi veriliyor. Ben birinci olarak şunu sormak istiyorum: Biz niye veriyoruz bu yetkiyi, biz yapamıyor muyuz? Zaten bu çok sık değişen bir şey değil biz niye yapmıyoruz?

İkincisi, şimdi, bireysel emeklilik sistemi aslında bir uzun vadeli bir tasarruf sistemidir. Şimdi, uzun vadeli tasarruf sistemlerindeki parametreleri böyle oynamamız doğru değildir, bakın doğru değildir, bu sistemin yapısına ters.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Orada insanlar yarın çocuklarının güvencesi için bir birikim veriyorlar ya da kendi emeklilikleri için ama biz onu sıfıra da indirebiliriz, 50'ye de çıkarabiliriz böyle bir şey sistemin yapısına ters arkadaşlar. Bakın, bu uzun vadeli tasarruf sistemi, adı üzerinde uzun vadelidir bu. Bugün 30 yaptım, öbür gün 50'ye çıkardım, sonra sıfıra öyle bir şey olmaz. Bu büyük emekler verilen bireysel emeklilik sisteminin altına dinamit koymaktır, bu sistemin altına dinamit koymaktır. Çünkü orada belli bir kültür oluştu ve şu anda borsamızda bireysel emeklilik sisteminin derinliği de oluştu. Yani dışa bağlı, dış yatırımcının işlem yapması daha sınırlayıcı bir hâle geldi, orada bir derinlik de oluştu, bu kadar emek boşa gider diyorum.

Bir de bu Samsun'da tabii, Başkan güçlü olunca çevresel ilkeleri biraz çiğneyerek öyle bir düzenleme olmuş. Biz Adana'da hiç böyle şeyler yapamıyoruz Başkanım, baktığınız zaman yani...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Su ürünleri ihtisas var...

SADULLAH KISACIK (Adana) - Başkanım, o su ürünleri ihtisas ta tarlanın ortasında, denize dünya kadar var, burada denize sıfır yer almışsın Başkanım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Dolgu alan dolgu, bir şey yok.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Şimdi, tabii, çevresel ilkelere de ne olursa olsun sahip çıkmamız lazım diyorum. Diğerlerini maddede görüşürüz.

Teşekkür ediyorum.