| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince Merkez Bankasının faaliyetleri hakkında bilgilendirme sunumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 07 .10.2025 |
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Sayın Başkan, çok kıymetli bürokratlar; hepinize Komisyonumuza hoş geldiniz diyorum.
Şimdi, enflasyonla alakalı bu hafta birçok şey var, sizin açıklamalarınız var, Mehmet Şimşek'in açıklamaları var, Nihat Zeybekci'nin açıklamaları var; tam bir kafa karışıklığı. Mehmet Şimşek diyor ki "Gıda fiyatları, don ve okulların açılması..." Siz diyorsunuz ki "Talep devam ediyor. Sıkı para politikasına devam etmemiz lazım." Nihat Zeybekci yani AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı, AK PARTİ Ekonomi İşleri Başkanlığı olarak bir açıklamada bulunuyor; enflasyonun sebebini talep yüksekliği değil, arz eksikliği olarak gördüklerini söylüyor. Yani tam bir kafa karışıklığı var.
Şimdi, tabii, sizi burada bulmuşken sizin açıklamanız üzerinden gidelim. Siz dediniz ki "Talep devam ediyor." Ama bu talep nasıl oluştu, ilk önce buna bakalım. Yani, şimdi, Türklerin yatırım alışkanlıkları, bugünün trendi değil bu, bahsettiğiniz altına hücum yani bizim babamızın da dedemizin de yatırım ve tasarruf alışkanlıkları bu şekildeydi. En düşük gelir grubuna sahip olan birine sorun, birazcık parasını arttırsın, ilk altın alır, dolar alır, değil mi? Şimdi, bir İtalyan'ı düşünebiliyor musunuz "Dolar yükselecekmiş." deyip dolar alsın? Bir Alman, kuyumcuya gider, altın alır mı? Almaz. Biraz daha fazla para biriktiren, gider, hemen ikinci bir araba alır "Araba fiyatları artıyor, değerleniyor; satarım, para kazanırım." diye. Daha fazla geliri olan, 2'nci, 3'üncü evini almaya gider, daha fazla parası olan da arsa alır. Şimdi, bakın, bu yatırım alışkanlıklarının hiçbiri Avrupa'da yoktur ya da dünyanın başka bir yerinde. İşte bu yatırım alışkanlıklarında dengeleyeceğiniz tek şey de faizdir. Aslında bu talebin patlamasının sebebi, işte nas politikalarıdır; aslında bu kadar basit. Siz bulunduğunuz konum itibarıyla tabii ki bunu dillendiremezsiniz ama biz söyleyelim.
Peki, bunları dengeleyecek talep faizse faizi nasıl belirleyeceğiz? Enflasyonu belirleyeceğiz, enflasyon üzerinde biraz faiz vereceğiz yani aslında hesap kolay.
Cevdet Bey de zamanında demişti, "Zamanında bu linkler koptuğu için bu durumdayız, linkleri topluyoruz." demişti. Şimdi, faiz ile enflasyon arasındaki pozisyona bakalım. Politika faizi daha düne kadar 43'tü, 40,5'a düşürdük. Enflasyonda hedefler tutmuyor; iki sene önceki OVP'de 20 hedefimiz vardı, 27'ye çıktı, 30'a geldi; şimdi, yıl sonu beklentimiz 33. Politika faizi 40,5; arada 7,5 puanlık bir fark var. Piyasadaki mevduat 44 ile 48 arasında. Peki, kredi faizi ne kadar? Yüzde 50'lerde, yüzde 60'larda. Bugün bir bankaya gidin, kredi başvurusu yapın, 50'den kapıyı açıyorlar, 60'a kadar geliyorlar yani enflasyonun 33 olduğu yerde politika faiziyle 7,5; piyasa faiziyle 15-20 fark var.
Şimdi, bu fark neden kaynaklanıyor olabilir? Bence temel problemimiz bu. Şimdi, bununla alakalı ben yaklaşık on beş yirmi gündür insanlara soruyorum: Niçin bu kadar fark var? Birçok insan diyor ki "Enflasyon rakamı yanlış." Çünkü diyor ki "33 enflasyon yok." Bunu Merkez Bankası da biliyor; dolayısıyla faizi yukarıda tutuyor, bir şekilde dengeyi tutmaya çalışıyor.
İkinci senaryo da, ikinci tahmin "carry trade." Diyorlar ki "'Carry trade'lere verilen sözler var." kur bir yerde tutulacak. Faizi düşüremiyorlar, belli bir miktar faiz verilecek; dolayısıyla verilen sözlerden dolayı bu kopukluk devam ediyor. Şimdi, bununla ilgili yine Nihat Zeybekçi'nin açıklaması var -Veli Başkanımız da değindi- "100 bin dolara 125 bin dolar veriyoruz, buna can dayanmaz." diyor; dayanmaz. Dünyada dolara bu kadar faiz veren herhâlde başka da bir ülke yok.
Üçüncü senaryo, siyasi operasyonlar yani siyasi operasyonların geleceği beklentisi var daha. İşte, mart ayında yediğimiz golü tekrar yemeyelim diye herhâlde bir beklenti var; dolayısıyla bu 15-20 puanlık fark buralardan kaynaklanıyor olabilir.
Şimdi, bu üç senaryonun da ne yazık ki üçü de birbirinden felaket Türkiye için. Niçin söylüyorum? Eğer enflasyon yanlış hesaplanıyor ise, yanlış açıklanıyor ise Türk halkı kandırılıyor demektir. Ya, burada en önemli şey, asgari ücretli ve emeklinin kul hakkına giriliyor. Selim Bey söyledi, geçen seneden yüzde 15 alacaklı emekli, asgari ücretli; doğru mu?
E, "Carry trade" meselesi... KKM'den çıktık diye seviniyoruz. KKM, fakirden zengine servet transferiydi Türkiye'de. "Carry trade" Türkiye'nin servetinin yurt dışına transferi yani biz dişimizden tırnağımızdan artırdığımız dövizimiz, rezervimiz, altınımız, neyimiz varsa yurt dışına servet transfer ediyoruz demek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Aslında bu da bir felaket.
Üçüncüsü; siyasi operasyonlar... Mahfi Bey'in kulağı çınlasın, o da dedi ki "Bizim ekonomi politikamız yok, demek ki politika ekonomimiz var." Yani biz ekonomi politikası yapmıyoruz, siyaset belirliyor bizim kararlarımızı, ekonomi kararlarımızı diyor. Şimdi, 19 Mart darbesi neredeyse... Sırrı Bey -Sırrı Süreyya Bey rahmet istedi- bir kürsü konuşmasında demişti "'Allah utandırmasın, utandırmasın.' diye, en sonunda utanma duygunuzu aldı." demişti. Yani İsmail Bey'in açıklamalarını görünce, herhâlde dilinin ucuna kadar geldi, neredeyse "Bunların bütün sorumlusu Cumhuriyet Halk Partisi." diyecekti.
19 Mart darbesinin maliyeti 150 milyar dolar, özel sektöre maliyeti 2,1 trilyon, kamuya zararı 3,9 trilyon, Hazineye zararı kur ve faizden dolayı 1,6 trilyon, rezerv kaybı 60 milyar dolar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Arpacı, lütfen selamlayalım.
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Don felaketinin maliyeti ne kadar? İşte, 21 milyar gibi bir şey dedik herhâlde değil mi?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 46 milyar toplamda.
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Yani 60 milyar dolar böyle harcayabildiğimiz yerde gerçekten ihtiyaçlar için belirlediğimiz, Türkiye'nin ihtiyaçları için sakladığımız rezervleri daha iyi kaynaklar için aktaramaz mıydık?
Sanayici gerçekten bir yol ayrımında. Bir sanayici bugüne kadar biriktirdiği servetini, varlığını yirmi otuz senede buraya kadar getirdi yani bir arsadan ya da ranttan bir senede, iki senede yapmadı ve bakın, üç senedir baş aşağı gidiyor; artık bir yol ayrımında, kapanmak üzere.
Sanayi bir kültürdür ve bu geri gelmez. Biz dolar bazında yüzde 50, yüzde 60 pahalıyız rakiplerimizden ve müşteriler gidiyor, bunlar da geri gelmeyecek. Lütfen, bu döviz dönüşüm desteğini... Ve artık kısa çalışma ödeneği bile istemeye başladı sanayiciler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen selamlayalım artık.
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Türkiye'nin bir yol ayrımında olduğunun farkına varmanızı ve bununla ilgili de önlemlerinizi almanızı rica ediyorum.
Teşekkür ederim.