Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince Merkez Bankasının faaliyetleri hakkında bilgilendirme sunumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 07 .10.2025 |
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teşekkür ederim Başkanım,.
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanımız ve yardımcıları ile değerli bürokratları, basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, tabii ki yaşadığımız Covid süreci hem tüm dünyada hem de bizde, tabii, enflasyonist bir ortam oluşturdu, belki bizi biraz daha fazla etkiledi. Tabii, enflasyon demek gelir dağılımının bozulması demek, aynı zamanda ekonomik durumu daha iyi olanların daha iyi olması, kötü olanların daha kötüye gitmesi demek. Dolayısıyla da enflasyon tercih ettiğimiz bir şey değil, hiç olmamasını tercih ederiz. Tabii ki Merkez Bankamızın birincil görevi, enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarı.
Tabii, 2024 Mayıs ayında enflasyon yüzde 75,45'lere kadar çıktı, yıl sonunda da yüzde 44 civarlarında bitirdi yılı. Tabii, burada bu enflasyonist ortamda enflasyonla mücadele ederken bazı zorluklar var. Bunların başında da tabii ki enflasyonist ortamlar talebi öne çektiği için ürünün maliyetlendirilmesinde istikrarı bozuyor ve fiyatlar maliyetlere göre belirlenmiyor, talebe göre belirleniyor dolayısıyla esnafımızın da davranışlarını bozuyor; bu, en büyük zorluklardan bir tanesi.
Tabii ki siz önemli bir sıkı para politikası uyguluyorsunuz ve dolayısıyla da iyi işler yapmaya çalışıyorsunuz. 6 Mart 2025 tarihinde de faizleri yüzde 50'lerden aşağı yukarı 42,5'lere falan çektiniz, her şey iyiye gidiyordu. Tabii, sizin enflasyonla mücadelenizde sadece kendinize bağlı olmayan nedenler de var. Bunlar iç nedenler veya dış nedenler de olabiliyor. Tabii ki burada 19 Martta yaşanan olayın "darbe" olarak nitelendirilmesini asla kabul etmeyiz. Tabii, burada bir iddia var bir belediye başkanının bir suç işlediğiyle ilgili. Bunu şikâyet eden aynı partiden kişiler ve hâkimler bunun gereğini yapıyor. Tabii, burada esas olan şu: Bizim rezervlerimiz, brüt rezervimiz aşağı yukarı 124 milyardan 173 milyara, net rezervimiz de eksi 64 milyardan 71 milyara çıkmışken bu olay yaşanıyor ve sonra rezervlerimiz çok önemli derecede düşüyor; brüt rezervimiz 139 milyar dolara ve net rezervimiz de 14 milyar dolara düşüyor. Buradan şunu görüyoruz: Yani burada Türkiye'ye karşı bir operasyon çekiliyor.
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Kim çekiyor bu operasyonu? Dış güçler mi çekiyor? Kim çekiyor?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Dolayısıyla da bu operasyonlar çekilmeseydi belki enflasyonla mücadele bugün daha farklı noktalara gelecekti. Dolayısıyla da bunları göz ardı etmemek lazım. Tabii ki dışarıda yaşanan olaylar var mı? Var.
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Onun da sorumlusu siz değilsiniz yani!
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Bunun da haricinde beklemediğimiz don olaylarıdır, üretimin azalmasıdır veya diyelim ki işte savaş tehlikeleri gibi pek çok olay da sizi etkiliyor.
Tabii, burada bazı milletvekilleri sizin bu enflasyonla mücadelenizde Hükûmetin size destek çıkmadığını söylediler; bu, yanlış bir şey. Özellikle tasarruf yapılmadığı söylendi. Buna da katılmamız mümkün değil çünkü özellikle kamuda taşıt alımları oldukça azaltıldığı gibi kamu taşıtları da satıldı.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Nasıl azaltıldı! Bir önceki yıla göre arttı.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Diğer taraftan, yatırımlarda da özellikle ihtiyaç duyulan mesela suyla ilgili, DSİ'yle ilgili veya sulu tarıma geçişle ilgili yatırımlara öncelik verildi.
Tabii, siz bir taraftan "Bu yolları bitirmiyorsunuz, bu resmî binaları bitirmiyorsunuz, okulları bitirmiyorsunuz." diyorsunuz, bir taraftan da "Niye tasarruf yapmıyorsunuz? diyorsunuz. Tabii, aynı zamanda da yaşadığımız deprem olayını da göz ardı ediyorsunuz. Yani biz aşağı yukarı 450 bin konut yapmak için söz vermişiz, bunun 350 binini de yapmışız; kolay bir iş değil bu arkadaşlar. Dolayısıyla, bunun da enflasyonist ortama etkisi var. Niye? Bu kadar inşaat bir anda yapılınca hizmet sektörü bundan etkileniyor, malzemeyle ilgili talep artınca bundan etkileniyor. Tabii ki bunlarla baş etmek kolay mı? Kolay değil. Bir taraftan vatandaşın ihtiyacını göreceksiniz ve dolayısıyla da yatırım yapmak zorundasınız, diğer taraftan da tasarruf yapacaksınız.
Sayın Başkanım, neticede burada bizim esas yaşadığımız şu: Özellikle döviz bazında altının onsu birden yükseldi, sadece 1 Ağustostan bugüne aşağı yukarı yüzde 20 yükselmiş ve dolayısıyla da siz ha dövizi yükseltmişsiniz ha altının onsu yükselmiş vatandaş açısından çünkü vatandaş altın aldığı zaman... Bunun aşağı yukarı 30 ton civarını biz kendimiz üretiyoruz, gerisini de -talepleri- dışarıdan karşılıyoruz; bu, cari açığı artırıyor. Burada biz buna karşı nasıl bir önlem alabiliriz? Yani bu altının onsunun artması bizim elimizde değil, tamamen dünyadan kaynaklanan bir şey ama -şimdiye kadar aşağı yukarı 1979 yılında ilk defa böyle bir olay yaşanmış- böyle bir ani yükselme ilk defa şimdi yaşanıyor. Dolayısıyla da sizin enflasyonla mücadelenizi olumsuz yönde etkiliyor bu. Siz bunu kastediyorsunuz. Tabii ki arkadaşlar "yastık altındaki altın" diyerek olayı farklı bir yere çekmeye çalışıyorlar; bunun doğru olmadığını ben düşünüyorum.
Tabii, bizim mevduat rezervlerimizde özellikle krizin ilk çıktığı dönemlerde döviz oranı yüzde 65'lere çıkmıştı; tabii, bu, ülke için çok tehlikeli bir durumdu. Şimdi ben görüyorum ki yüzde 60,2'lere çıkmış TL mevduatı. Bunu da az buluyorum yani bunu da artırmamız gerektiğini düşünüyorum ben. Özellikle "Bu altının onsunun yükselmesinden dolayı vatandaşın döviz bazında altınının değeri yükseldiğinden biz altına talebi nasıl önleyebiliriz?" diye düşünüyorum ben.
Tabi, diğer yönden, eğer her şey yolunda giderse 2027 yılında büyük ihtimalle tek haneli enflasyon rakamlarına ulaşacağımızı tahmin ediyorum ben.
Tabii ki bu kolay bir iş değil zor bir iş ve dolayısıyla ben çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Tüm arkadaşları saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim