| Komisyon Adı | : | (10/434,2104,2716,2717,2718,2719) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun yol haritasının belirlenmesine ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 08 .07.2025 |
AYLİN YAMAN (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de öncelikle bu Komisyonda olmaktan çok büyük mutluluk duyduğumu söyleyerek başlamak isterim. Zira, engelliler ve tüm kırılgan grupların sorunlarının özellikle masaya yatırılmasının önemine inanıyorum.
Ben sekiz başlıkta bir hazırlık yaptım yani özellikle bu konulara değinmemiz gerektiği ve sahada yaşadığımız sorunlar özelinde. Bir tanesi veri sorunu; engellilerle ilgili ciddi bir veri sıkıntımız var. Verimiz de yeterli olmadığı zaman maalesef ölçemediğimiz şeyi iyi değerlendiremediğimiz ve bir hedef koyamadığımız için bazı şeylerde zafiyetimiz olduğunu düşünüyorum. 2011 yılında yapılmış bir veri seti var Dünya Sağlık Örgütü temelli, oldukça da güzel, ICF olarak biliniyor. Uluslararası İşlevsellik, Engellilik ve Sağlık Sınıflandırması olarak bilinen bu veri seti 2011 yılında yapılmıştı. Bugüne kadar yaklaşık 7 kez güncellenmesine rağmen biz o güncellemeyi kullanmadık. Ona göre, altı farklı engellilik durumuna göre 3 yaş ve üstü en az bir engeli olanların sınıflandırıldığı bir sistem ve çok güzel bir sistem gerçekten, iyi detaylandırılmış bir sistem. O dönemde yapılmış veri setine göre -şu anda nüfusun yüzde 6,9'u olarak- o dönem 4 küsur milyon, 4 milyon 800 bin civarında bir engelli olduğu ve o aralar hep böyle 5 milyon engelli üzerinden hesaplamaların yapıldığı bir dönem. Sonra TÜİK'in 2014-2019 yılları arasında Türkiye Sağlık Araştırması'nda kullanılan ve orada 15 yaş ve üstü engellilerin değerlendirildiği bir veri seti var. Orada da yüzde 15 olarak yani toplumun yüzde 15'inde bir engellilik durumu olduğu söyleniyor ama yeterince detaylandırılmış bir sistem değil. Bu ikisine baktığımızda, ortalama yüzde 10-11 oranında toplumda engellilik olduğundan bahsedilmiş. Sonra dönüyoruz, Ulusal Engelliler Veri Bankası sistemine bakıyoruz; biliyorsunuz, Aile Bakanlığına başvurular üzerinden elde ettiğimiz bilgiye göre orada da yaklaşık 2,5 milyon engelli söz konusu. Oysa baktığımızda, ortalama yüzde 10 dediğimizde çok az bir kısmın kayıtlı olduğunu görüyoruz. Uluslararası bildiğimiz kurallarda engellilik kadın ağırlıklı bir gruptur tüm engellilik gruplarında, orada da ciddi anlamda başvuruların esas olarak erkek engelliler tarafından yapıldığını görüyoruz. Öncelikle değinmek istediğim şey, bu veri işini detaylandırmamız gerekiyor Sayın Bakanım yani bunu uluslararası, Dünya Sağlık Örgütünün sınıflandırmasına göre yapmamızda fayda var diye düşünüyorum.
İkincisi, istihdam sorunları. Bir kota sistemimiz var biliyorsunuz, çok yerinde olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz, işte, 50'den daha fazla işçi çalıştıranlar için özel sektörde yüzde 3, kamuda yüzde 4'lük bir kota sistemimiz var fakat maalesef bu kotaların yeterince dolmadığını görüyoruz. Burada türlü türlü nedenler var. Özellikle ben çok uzun yıllar özel sektörde çalıştığım için özel sektöre daha fazla hâkimim bu konuda. Talepler genellikle üniversite mezunu engelli olarak yapılıyor, böyle yaptığınız zaman -maalesef engellilerin Türkiye'de üniversite bitirmeleri çok çok zor- öyle olduğu zaman yeterli sayıda istihdam sağlanamıyor, o kotalar dolmuyor ve sonuçta "Biz talep ettik ama istediğimiz şekilde bulamadık." şeklinde ibarelerle o kotalar maalesef boş kalıyor. Bu konuya da mutlaka dikkat çekilmesi gerekiyor, bu kotaların anlamlı bir şekilde doldurulması gerekiyor.
Üçüncü konumuz, engelli aylıkları. Hepimiz herhâlde kabul ediyoruz ki engelli aylıkları gerçekten yaşamla bağdaşır şekilde değil. Şu anda engelli oranı yüzde 40 ila 69 arasında olanların aldığı engelli aylığı 4.302 lira en son ki artışla, yüzde 70 ve üstünde engelli olanların ise 6.454 lira ama daha vahim durumu, bu rakamın düşüklüğünün ötesinde daha vahim durumu bu aylıkların hesaplanma şekli. Biliyorsunuz, hane içinde kişiye özel bir hesaplama yok, hane içindeki kişi başına düşen aylık gelir üzerinden hesaplanıyor ve net asgari ücretin 1/3'ünden az ise buna hak kazanıyor. Sosyal güvencesi olmayacak ve mesela aileden birine, hasbelkader aile üyelerinden birine bir toprak kalmış olabilir, bir araba, bir ev kalmış olabilir -ama o engellinin bağımsız yaşam hakkı için o paraya ihtiyacı var- öyle olduğu zaman o engelli aylığı alınamıyor maalesef, bu konuya da dikkat çekmek isterim.
Dördüncüsü, engellilerin emekliliğiyle alakalı. Arzen Vekilim bahsetti, bu ÖTV uygulamasıyla eş zamanlı, daha doğrusu ardışık olarak engellileri mağdur edecek 2 yasa çıktı ocak ayında. Bunlardan bir tanesi, 2008 öncesi sigortalanmış olan engellilerin bir anda vergi indirimi esaslı emeklilik sisteminden çalışma gücü kaybı esaslı emeklilik sistemine geçişi. 2008 sonrası sigortalılar zaten o şekilde idi. Çalışma Bakanlığının "Eşitlemek adına yapıyoruz." dediği çok büyük mağduriyetler yarattı Sayın Bakanım. Yani burada birçok, sayısız öncesi, sonrası hesaplama yöntemi var. Ben Çalışma Bakanlığının eşitleme ilkesinin ne demek olduğunu anlıyorum ama bu, oyun sırasında kural değiştirmek gibi oldu. İşte atıyorum mesela, o ocak ayında çıkmıştı; mart, nisan ayında emeklilik hakkını alacağını bilen, tarihi hesaplatmış -biliyorsunuz, tarih hesaplanıyor emeklilik için- ve o tarihe göre emeklilik zamanını bilen engelliler için çok büyük mağduriyetler yaşandı. Engellilik oranı da bu şekilde düştüğü zaman... Orada tüm engellerin toplamı üzerinden giden bir hesaplama şekli var, oysa çalışma gücü kaybında en yüksek engel durumuna göre çalışıp çalışamayacağına göre değerlendirilen bir sistem var. Burada da çok ciddi bir mağduriyet var bu konuyla ilgili, Anayasa Mahkemesine götürdük konuyu. Umarım, vicdan temelli de bir değerlendirme olur çünkü hakikaten, burada zaten hayatın içinde yeterince var olamayan engellilerimiz için çok büyük sorun yaşanıyor.
Bir diğer konu rapor süreçleri, engellilerimizin rapor alırken yaşadıkları sıkıntılar; hatta, bir dönem ikili skala, üçlü skala geçişleri sırasında da mağduriyet yaşandı. Biz bu raporlama süreçlerini de mutlaka kolaylaştırmalıyız engelliler için.
Hızlanmak adına, bu erişilebilirlik sorunu; hepimiz güncel olarak biliyoruz. Bağımsız yaşam hakkı için engellilerin tüm kamu, özel yani şehir hayatı, her yerde ulaşımın, binaların, caddelerin, parkların erişilebilir olması lazım ve bizim o zihniyete kavuşuyor olmamız lazım; o gözle tüm kuralların, mutlaka yönetmeliklerin değiştirilmesi gerekiyor.
Son olarak rehabilitasyon hizmetlerinden bahsetmek isterim. Özellikle bir sağlıkçı olarak engellilerin rehabilitasyon süreçlerinin çok değerli ve çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hayatın içinde yer alabilmeleri için gerçekten bu rehabilitasyon süreçlerinin çok aktif, kişiye özel, engellilik durumuna özel olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum ve ona göre merkezlerin açılması gerekiyor, ona göre personel atamasının yapılması gerekiyor. Aile Bakanlığının bütçe sunumunda da yer almıştım ve o bütçe sunumunu da detaylı olarak inceleme fırsatım oldu. Örneğin, rehabilitasyon merkezi sayısı uzun zamandan beri 106 ve konulan hedef de aynı hedef olarak konulmuş yani burada hedefi aynı koyduğunuz zaman zaten "Benim için rehabilitasyon süreci yeterince önemli değil." demek istiyorsunuz. O yüzden, bu konunun bütçeleme sırasında, hedef koyarken gerçekten iyi bir zihniyetle yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Çok sayıda -bir mesaj olarak da son vermek istiyorum- engelli öğretmenimiz, engelli sağlıkçılarımız, son derece kalifiye eğitim almış kişiler atama için ekstra kadro bekliyor Sayın Bakanım, bunların da mutlaka masaya yatırılması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.