| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/694) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 01 .04.2016 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım; şimdi, devlet niçin var, kimler için var, daha çok kimler için gerekli? Böyle bir soru sormak istiyorum. Yani, devlet gerçekten hem insanlarla devlet organizasyonu arasındaki ilişkileri hem insanların kendi arasındaki ilişkileri düzenler. Yasayı da bunun için yaparız zaten, devletle halk arasındaki ilişkileri, halkın kendi arasındaki ilişkileri düzenler. Demokratik toplumlarda halkın bir kısmı örgütlenmişlerdir, daha güçlüdür, bir kısmı da zayıftır. Güçlü olanlar bir şekilde kendi işlerini görüyorlar zaten, değişik mekanizmaları kullanıyorlar, bilgiye ulaşma, mevcut bilgiyi anlama, yorumlama, uzmanlardan faydalanma şansları çok daha fazla. Örgütlü olmayan, zayıf olan kesimlerin hiç kimsesi yok, bir tek devleti var. Yani, devlet bir iş yaparken, örneğin buraya Hükûmet bir yasa getirirken, bürokratlar buraya bir yasa getirirken öncelikle zayıf olan geniş halk kitlelerini... Yani, onun tarafı da devlettir. Yani, devlettir derken hepimiz tabii, elbette onların temsilcileri.
Şimdi, burada böyle bir şey yok yani sadece bu yasada değil, bu maddelerde değil, birçok yasa Türkiye Büyük Millet Meclisine... Dünyanın başka yerlerinde de böyledir ve belki de liberal demokrasilerin en büyük çıkmazı da, en büyük problemi de budur. Güçlü olanlar, lobisi olanlar, örgütlü olanlar bastırıyor ve yasalar onların çıkarları doğrultusunda düzenleniyor, zayıf olan kesimler bunlardan eziliyor. Gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunların dünya kadar örneğini gördük, geçmişte de gördük, bugün de gördük. Dün, işte, Meclisin çalışma düzeni nisan ayında nasıl olacak, hangi günler çalışacak noktasında Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisini görüştük. Adalet ve Kalkınma Partisinin sözcüsü dedi ki: "Biz bir ay içinde bunları yapmak zorundayız. Efendim, işte, vize muafiyetiyle ilgili şu, şu yasaları nisanın sonuna kadar çıkarmak durumundayız ki haziran ayında... Burada da büyük millî çıkar vardır." filan. Şimdi bu "millî" kelimesini çok gelişigüzel kullanıyoruz ve istismar da ediyoruz yani. Kimin çıkarı vardır? Vize, evet, millî çıkar da daha çok kimin çıkarı vardır? Bu soruları sormamız gerekiyor. Geçmişte de yaptık bunları. Ben hatırlıyorum, "Mecliste 15 günde 15 yasa" diye geçti. Bunları yapmak zorundayız! Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinde millî çıkarlara uygun, milletvekilinin temsilcisi olduğu halkın şeylerine uygun parmaklar kaldırıldı. Örneğin, şeker piyasası yasası çıkarıldı, 15 günde 15 yasa... E, ne oldu neticede işte, pancar ekim alanları sınırlandı, kotalar konuldu, dünya kadar örgütlü olmayan pancar üreticisi mahrum edildi. Yine, o çerçevede çıkan yasalar dolayısıyla tütün ve alkol ürünleriyle ilgili piyasa düzenlendi, tütün alanları sınırlandı, Türk sigarası Türk sigarası olmaktan çıkarıldı, Türkiye'nin tütün ekicileri, örgütlü olmayan gariban insanlar mahrum edildi, şehirlerde asgari ücrete ya da sosyal yardımlara muhtaç hâle getirildi. O gün çok büyük bir çalışma yapılmadı ama 2001'deki Derviş yasaları ile ortaya çıkan büyük göç dalgasından 5-6 milyon insanın şehirlere geldiği söyleniyor. Niye? Güçlü onlardı, örgütlü onlardı, onlar dayatmışlardı. Biz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri de bunlara uygun şekilde yasalar çıkardık.
Şimdi, bu yapılan düzenlemede de iki gündür buraya gelen temsilcilere bakıyorum, gene güçlü olanlar geliyor. Hatta, siz yanınızdaki bürokrat arkadaşı tanıtırken "Sigorta sektörüyle çok yakın ilişkileri var, bilgi sahibi." falan dediniz, hatta ilişkilerden söz ettiniz. Yani, tabii olacak, onlar da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, sektör de Türkiye ekonomisi için çok önemli bir sektör ama güçlüler konusunda bilgiye sahip, garibanlar, burada etkilenecek üçüncü taraflarla ilgili çok fazla bir şeyleri yok çünkü onlar örgütlü değil, lobi oluşturacak bir güçleri de yok.
Şimdi, burada öyle anlaşılıyor ki, özellikle Şoförler Cemiyeti temsilcisinin konuşmasından çıkardığım sonuç bu, diyor ki: "Bir anda primler artmaya başladı, dolayısıyla biz sektörle temasa geçtik ve onların sonucunda bunları bulduk ve bu düzenlemeler yapılıyor, bundan sonra bizim primlerimiz düşecek." Yanlış anladıysam tekrar arkadaş söylesin. Yani, böyle konuşulmuş, 2 örgütlü toplum kesimi bir araya gelmişler ve böyle konuşmuşlar. Burada düşecek mi düşmeyecek mi ayrı bir tartışma ama bu iki örgütlü toplum kesimi... Zaten aralarında bir sözleşme yapılıyor, o da çok tuhaf bir sözleşme, taraflardan biri, sigorta şirketi, genel şartlar, bir sözleşme koyuyor insanların önüne, yasa da çıkarmışız Sayın Bakan, "zorunlu trafik sigortası" demişiz. Yani, daha zayıf olan kesim, şoför esnafının bundan kaçmak gibi bir şansı yok, önüne bir sözleşme konuluyor ve o sözleşme imzalanıyor. Burada, bir defa, ikisi arasında çok ciddi bir... Bu sözleşme falan değil yani, dayatmayı imzalamış ama daha vahim olan, bu sözleşme dolayısıyla üçüncü şahıslar yani bu sözleşmede imzası bulunmayan şahıslar etkileniyor bundan. İşte, biraz evvel baro temsilcisi arkadaşımızın verdiği örnekteki gibi, dönerci etkileniyor, tıp fakültesi öğrencisi etkileniyor ama onlar bu sözleşmede taraf değiller. Yani, bu sözleşmeleri düzenleyecek yasalar yani bu ilişkileri düzenleyecek yasalar, devlet ile halk arasındaki, halkın kendi arasındaki ilişkileri düzenleyecek yasalar yapılırken de bu üçüncü taraflar, örgütlü olmayan taraflar burada yok; onlar ne istiyor, burada yok. Ama şimdi anlıyoruz ki buradan ortaya çıkan, bu yapılacak düzenlemede ortaya çıkacak neticede sigorta şirketleri daha az tazminat ödeyecekler, sorumlulukları azalacak. Eğer baro temsilcisi arkadaşımızın verdiği rakam doğruysa 200 bin liralık tazminatla 50 bin lirasını verecek, diğerleri kalacaksa bayağı büyük bir kazanç sahibi olacaklar. Bunlardan küçük bir şeyde şeylerle anlaşıyor Otomobilciler Federasyonunun temsilcisi... Tamam, şoför esnafını temsil ediyorsunuz, kendi çıkarınızı düzeltiyorsunuz ama yani burada çok fazla çıkarınız filan da yok arkadaşlar, böyle bir garanti yok. Size bir belge mi verdiler sigorta primleri azalacak diye. Başka girdiler dolayısıyla, başka değişkenler dolayısıyla belki de azalmayacak.
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım; biz milletin temsilcileriyiz ve çok önemli bir şey yapıyoruz -bunu daha evvel de söyledim- yasa yapıyoruz, kanun çıkarıyoruz. Bu yasa dolayısıyla insanlar hürriyetlerinden mahrum olabiliyor, haklara kavuşuyorlar, haklardan mahrum olabiliyorlar. Çok önemli bir şey yani artık şeriatın kestiği parmak acımaz. Şeriat vazediyoruz burada, kanun vazediyoruz burada arkadaşlar. Çok önemli bir şey yapıyoruz. Yani kendimizi... Önceki dönemlerde biliyorsunuz egemenlik milletin değildi, göklerdeydi, yukarlardaydı, sonra egemenlik yere indi, halka indi, şimdi millete indi. Şimdi, millet adına biz kullanıyoruz, müthiş bir iş yapıyoruz. E bunu yaparken... Çünkü bundan sonra adalet bu yaptığımız yasalar üzerinden dağıtılacak. Bunu yaparken gerçekten kimleri temsil ediyoruz, nasıl temsil ediyoruz, taraflar ne düşünüyor? Çünkü bir iş yapıyoruz, üçüncü ve esas etkilenecek olan taraflar burada yok. Onları hiç sormuyoruz, onlar acaba ne düşünüyorlar? Bir tıp fakültesi öğrencisi gerçekten bu haktan mahrum olmayı hak ediyor mu, bunu kabul eder mi, etmez mi?
Burada önemli bir konu var: Bu işler yapılırken güçlülerin kullandığı önemli şey bilgidir arkadaşlar. Yani bilgi ve lobi, bilgiye ulaşma. Dolayısıyla bizim burada yapacağımız yasaların mümkün olduğu kadar anlaşılır olması gerekiyor. Tabii, yasa tekniği diye bir şey var. İster istemez yargılama esnasında, mahkeme esnasında hukuk dili diye bir şey var, o nedenle zaten vekiller tayin ediyoruz kendimizin haklarını gözetmeleri için. O vekillere, hem işte savunmada hem işte iddianame yazan savcılar hem karar verecek yargıçlar için de anlaşılır olması için. Biz bu yasaları niçin çıkarıyoruz? Bunu çok açık bir şekilde... Ve ne anlama geliyor bunları çok açık ve net bir şekilde söylememiz gerekiyor. Sadece yasa maddelerinden hareketle karar vermiyor insanlar. Bazen "Yasa koyucu neyi kastetmiş, niçin bunu yapmış, hangi ihtiyaç doğmuş?" diye geliyor bu komisyon tartışmalarında, Genel Kurul tartışmalarında okuyor, tutanakları okuyor. Burada büyük bir haksızlık yapılıyor. Gerçekten birçok şeyde yaptınız bunu, geçmişte hükûmetler de yaptılar. Siz güçlü olanları dinliyorsunuz Sayın Bakanım, onların lobi şeyleriyle size geliyor, siz diğer tarafları dinlemeden, muhalefeti hiç dinlemeden yasalar çıkarıyorsunuz. Sadece bu konu değil, dün başka konularda da "Evet, bunlar ne anlama gelir, bakalım, şimdi düzeltmeyelim ama Genel Kurul şeyinde bakalım." gibi şeyler oldu. Bunların anlamı şu: İyi bir hazırlık yapılmamış, taraflar gerçekten dinlenmemiş ve o devlet olmanın en önemlisi yani Türkiye Cumhuriyeti devleti yani kimsesizlerin kimsesizi olmak, temel esprisi budur, meşruiyeti budur bu devletin. Yoksa hiçbir meşruiyeti olmaz. Öbürlerine isyan etme hakkı ortaya çıkar o zaman. Kimsesizlerin kimsesi... Bu espriyle hareket etmiyorsunuz Sayın Bakan. Kimsesizlere nasıl yansıyacak bu iş? Hepimizin buna bakması gerekiyor. Gücü zayıf olan insanlara nasıl yansıyacak, bu değerlendirilmemiş burada. Çok ciddi teknik sıkıntıları olan bir yasa getiriyorsunuz.
Teşekkür ediyorum.